| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 05.06.2024 |
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı TSK Personel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında dün ebediyete intikal eden 2 şehidimizi ve tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum, milletimizin başı sağ olsun.
Geneli üzerine söz aldığım bu kanun teklifi, yine alelacele hazırlanmış, askeriye için önemli pek çok konunun yer almadığı bir teklif olarak karşımızda. Çok önemli bir eksiklik olarak gördüğümüz askerî sağlık sistemine yine yer verilmemiş mesela.
Değerli milletvekilleri, dünyada güçlü bir ordusu olup askerî sağlık sistemi olmayan başka bir ülke bulunmamaktadır. GATA ve askerî hastaneler; nükleer, kimyasal, biyolojik tehditlere karşı savunma, hava, uzay, su altı ve harp cerrahisi alanında görevlidirler. Şimdi biz bunları kaldırmakla tüm bu alanlarda ülke olarak bir zafiyetin önünü açmış bulunmaktayız. Özellikle harp cerrahisi bambaşka bir tıp dalıdır. Bu askerî doktorlar, muharebe alanında sağlık hizmeti vermek, yaralı gelen askerleri bir an önce cepheye veya birliklerine göndermek; barış durumunda ise birliklerin her an savaşa hazır tutulması için eğitiliyorlar. Bu çok önemli uzmanlık, şimdi maalesef her gün kaybolup gitmektedir. Verilen bu yanlış kararın neticesinde olası şehit sayımızdaki artış sonucunun vebalini nasıl alabilirsiniz? Bu hastaneler, aynı zamanda afet durumlarında ve savaş hâllerinde sahra hastaneleri açmakla da yükümlüydüler. Son yaşadığımız depremde dünyanın pek çok yerinden gelen orduların sahra hastanelerini hızla kurduklarını, bizim bu konuda yetersiz kaldığımızı da maalesef gördük. Askerî hastaneler, vakit geçirmeden yeniden açılmalıdır.
Yine, bir önemli konu, askerî yargı sistemindeki bozulma da bu kanun teklifinde yer almamakta. Dünyada ciddi bir askerî gücü olan tüm devletlerin özel yargı teşkilatı ve ihtisaslaşmış askerî yargısı bulunmaktadır. Askerlik, doğası gereği ayrı şartları olan sert bir disiplin mekanizmasıyla işleyen bir meslektir. Yaşanacak sorunlara sivil mahkemelerin ve hâkimlerin bakması, adaletsizliklere ve disiplin sürecinin sekteye uğramasına yol açacaktır. İhtisaslaşmış askerî mahkemeler ve yargı sistemi çok geçmeden yeniden oluşturulmalıdır.
Bir önemli konu başlığımız da askerî eğitim sistemi. 15 Temmuz sonrası askerî liseler kapatılarak askerî okullara sadece sivil liselerden öğrenci alımına başlanmıştır. Askerî lise geleneği, başlangıcı 1845 yılına kadar dayanan yüz yetmiş yıllık bir Türk ordusu kültürüdür. Şimdi, bu sistem bir çırpıda çöpe atılmıştır. Okulların Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarıyla bağları kopartılmış, buna bağlı olan çok kıymetli eğitim, uygulama, geri besleme sistemi kesintiye uğramıştır. Bu yetmiyormuş gibi, eğitmenler arasında Harp Okulu mezunlarının sayısının oldukça azalmaya başlaması da bizleri ileride personel zafiyetine uğratacak bir unsurdur. Askerî liseler tekrar açılmalıdır.
Bu kanun teklifinde bütün bu konular yer almazken personel özlük haklarıyla ilgili bazı düzenlemeler görmekteyiz ama bu düzenlemelerde de eksiklikler bulunmakta. Örneğin, yılan hikâyesine dönen astsubaylarımızın mağduriyetleri yok bu kanun teklifinde. Söz verilmesine rağmen bu konu bir türlü çözülememektedir. Astsubaylarımıza makam, görev tazminatları verilmelidir, özlük hakları iyileştirilmelidir. Yine, defalarca dile getirdiğimiz emekli binbaşılar yok bu teklifte. Emekli binbaşılarımız, çok düşük emekli maaşlarıyla yaşam savaşı vermektedirler; görev, makam tazminatları bir an önce verilmelidir. Görevdekilere yapılan iyileştirmeler emeklilere yansımamaktadır. Bunun sonucunda, emekli/çalışan maaş oranı emsali olmayacak şekilde yüzde 39'a kadar düşmüştür. Bu iki konuda da defalarca verdiğimiz kanun tekliflerine ilave olarak bu görüşmeler sırasında ek madde ihdasıyla astsubaylarımızın ve emekli binbaşılarımızın durumlarını düzeltmek için kanun teklifimiz olacaktır; tüm partilerimizin desteğini bekliyoruz.
Son dönemde bu konular ne zaman gündeme gelse karşımıza tasarruf tedbirleri çıkmakta. Alınan tasarruf tedbirleri gerçek israfı önlemekten uzak, devede kulak niteliğinde, göz boyamaya yönelik tedbirlerdir. Vatanı için canını ortaya koyan, ordumuzda görev yapan veya yapmış olan personelimizin haklarından edilecek tasarruf, belki de en son akla gelecek tasarruf olmalıdır.
Aynı şey lojman lojmanlar konusunda da geçerlidir. Tasarruf denilerek, lojman kiraları rayiç bedel üzerinden hesaplanırsa TSK personeli maaşlarının yarısından fazlasını kiraya vermek zorunda kalabilecektir. Yeni lojman yapımına devam edilmeli, TSK personeli mağdur edilmemelidir.
Sayın milletvekilleri, kanun teklifine baktığımızda, teklifin 15 maddesinin yani dörtte 1'inin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanunların tekrardan düzenlenmesi şeklinde olduğunu görmekteyiz. Bu, tüm Meclis için üzüntü duyulması gereken bir durumdur. Kanunda olması gerekenler yönetmeliğe konulmuş, yönetmelikte olması gerekenler kanuna konulmuş; hak ihlalleri yapılmış, birçoğu partimizin Anayasa Mahkemesine götürmesiyle iptal edilmişlerdir. Muhalefetin görüşlerine değer vermeyen, duygusal reflekslerle yapılan, iş bilmeyen, liyakatsiz bir yasama çalışması tüm Meclisi itibarsızlaştırıp komik duruma düşürmektedir.
Kanun teklifinin itirazımız olan maddelerine bakacak olursak 8 ve 10'uncu maddelerde subay ve astsubayların terfi amirleri düzenlenmekte. Daha önce kuvvet komutanlarında olan yetki bir sivil olan Millî Savunma ve İçişleri Bakanlarına bırakılmaktadır. Her ne kadar kuvvet komutanının teklifinin gerektiği söylense de subay ve astsubaylarımızın terfisinin bir sivil siyasi iradenin onayına bırakılması doğru değildir. Terfi için objektif kriterlerin gözetileceğinin garantisini kim verebilir? Siyasetin etkili olmayacağını, belli bir parti aidiyetinin, siyasi düşüncenin veya cemaat-tarikat yapılanmasının yapılacak terfilerde etkili olmayacağını nasıl söyleyebilirsiniz? Siyasetçi veya tarikat kapısında terfi bekleyen subay astsubay görmek istemiyorsanız bu yanlıştan dönülmelidir.
Madde 11'de subay ve astsubaylarımızın görevden ayrılma tazminatları yüksek oranda artırılmaktadır. Subay ve astsubaylarımızı kaybetmek istemiyorsak cezayla korkutmak yerine onları TSK içerisinde tutmanın yollarını bulmalıyız. Ne ceza verirseniz verin, ekonomik olarak zor durumda olan, geçinemeyen personel orduda durmaz, liyakatli terfi ve atama sistemi olmazsa orduda kalmaz. Adaletli bir disiplin anlayışı yoksa, kayırmacılık had safhadaysa, tarikatlar, cemaatler cirit atıyorsa yetişmiş insanlarımızı orduda tutamayız. Önce bu nedenleri araştırmalı, bunları düzeltmeli, mutlu, sağlıklı, adil bir çalışma ortamı sağlayarak personelimizi tutmaya çalışmalıyız.
Disiplin konusu açılmışken sıcak bir konuyu da buradan yetkililere sormak istiyorum: Şanlıurfa'da bulunan 20'nci Zırhlı Tugay Komutanlığında görev alan tuğgeneral ile emir astsubayı ve koruması uzman çavuşun makam aracıyla insan kaçakçılığı yaptığı tespit ediliyor. Emir astsubayı ile koruması uzman çavuşun adli soruşturmayla TSK'yle ilişikleri kesilirken tuğgeneral emekliye sevk ediliyor, başka bir tuğgeneral ise soruşturmanın selameti için tayin ediliyor. Sınır güvenliğimiz konusunda bizleri endişeye sevk eden bu olayda generallerin birinin emekli, diğerinin tayin edilmesi ödül müdür, ceza mıdır; anlaşılamamıştır. Olayın ortaya çıkmasını sağlayan emniyet güçlerinin yakaladığı kaçak Suriyelilerin bazılarının PYD'yle bağlantılı olduğunun tespit edildiği yönündeki iddialar doğru mudur? Bu olayın bir daha yaşanmaması için ne önlem alınmıştır?
Diğer maddelerden, madde 14'e baktığımızda, MSB müfettiş kadrolarına yapılacak atamalarla ilgili bir düzenlemeyi görmekteyiz. Düzenlemeyle mülakat sistemi devam ettiriliyor, AKP'nin bu mülakat sevgisi bir türlü bitmiyor. Mülakat demek kayırmacılık demek, torpil demek; bunu herkes biliyor. Seçimlerde kaldırılma sözü verilmesine rağmen mülakat hâlâ devam ediyor. Kaldırın mülakatı. Sınava girecekler albay, yarbay, binbaşı; hepsi en az on beş yıldır ordudalar. Neyin mülakatı? On beş yıldır tanıyamadın mı bu adamı, ne soracaksın da eleyeceksin? İlla mülakat yapacaksan şeffaf yap, kamera koy, görüşmeleri, soruları açıkla; yok. 5 kişilik sınav kurulu oluşturuluyor, istenirse bunların hepsi sivillerden oluşabiliyor. Düşünün, askeri denetleyecek kişilere karar verecek kurulda bir asker yok. "Askerî vesayeti kaldıracağız." falan derken ordunun genetiğini bozdunuz, haberiniz olsun.
Yine maddelerden devam edelim. Madde 17 ve 18'de askerî öğrencilerin yatay geçişlerinin yasaklanması ve ayrılanlara yüklü tazminat cezası düzenlenmekte; eğitim hakkının engellenmesi ve tazminattaki disiplin tutarsızlığıyla Anayasa Mahkemesinden dönmesi muhtemel maddeler. Askerî liseler muhafaza edilseydi belki de bu çocukların askerlik mesleğinin kendilerine göre olmadığını anlamaları daha erken, buralara gelmeden gerçekleşebilirdi, zaman ve kaynak kaybı engellenebilirdi.
Madde 23'e geldiğimizde, şehit ve gazi dernekleriyle ilgili şehitlerimizin anne ve babalarının da derneklere üye olmalarını sağlayan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Son derece yerinde bir düzenleme ancak yeterli değil, gazilerimize de aynı hak tanınmalıdır. Gazimiz vefat ettiğinde dernekle ve orduyla bağı kopmamalı, ailesi üzerinden bağı devam ettirilebilmelidir. Ayrıca, bir şekilde fiziksel engellerden dolayı vesayet altında yaşamını sürdüren gazimizin de vasisinin derneğe üye olmasına imkân tanınmalıdır.
Madde 25 ve 26'da ise Kamulaştırma Kanunu'nda iki değişiklik yapılmakta. Askerî özlük haklarıyla hiçbir ilgisi bulunmayan bu maddeler kanun teklifinden çıkarılmalıdır. Bu düzenlemeler Plan Bütçe ve Adalet Komisyonlarında görüşülerek oradan yasalaşmalıdırlar. Alelacele geçirilmeye çalışılması başlı başına bir güven sorunu yaşatmaktadır.
Madde 27'de, yasadaki "MSB'nin atıl durumdaki imkânları" ifadesinden "atıl" ibaresi çıkarılarak kapasitesinin tamamının döner sermaye tarafından kullanılabilmesine olanak sağlanmaktadır. Hız ve pratiklik için yapıldığı ifade edilse de tam kapasitenin istenirse bir şirkete üretim yapmak için kullanılabileceği ihtimali endişe vericidir. Ordunun üretim imkânlarının tıpkı tank palet fabrikasında olduğu gibi yandaş bir şirkete peşkeş çekilmeyeceğinin garantisi yoktur, "atıl" ifadesi aynen korunmalıdır.
Madde 35, 36, 47 ve 48'de ise uzman erbaş ve sözleşmeli erlerin görevde başarısız olma hâlleri ve kendilerinden istifade edilememe hâlleriyle ilgili düzenlemeler yapılmakta. Görevde başarısız olma hâlleri için belirtilen kriterlerden "isteksizlik" ifadesi başlı başına sorunludur. Kime göre istekli, neye göre istekli? Son derece yoruma açık bir durum. Aynı şekilde, kendilerinden istifade edilememe hâlleriyle ilgili kriterler de son derece muğlak. Subjektif ölçülerle amirin iki dudağının arasına personeli hapseden yaklaşım disiplini ve başarıyı sağlayamayacaktır; ölçülebilir kriterler getirilmelidir.
Ayrıca, sözleşmeli erlere ve uzman erbaşlara verilen kamuya atama sözü kanun ve yönetmelik çıkmasına rağmen tutulmamaktadır. Yedi yılını dolduran bu askerlerimiz çok zor durumdalar ve devletten yardım bekliyorlar. Bu mağduriyet giderilmeli, verilen söz tutulmalıdır. Bu sözleşmeli erlerin ve uzman er ve erbaşların ordu içerisindeki durumu gittikçe garabet hâlini almaktadır. Önümüzdeki elli yılı planlayacak köklü bir personel rejimi reformu iktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte planlanmalıdır.
Madde 39 ve 40'ta, disiplin nedeniyle Harp Okulundan ve Astsubay Meslek Yüksek Okulundan ayrılanların tazminatları artırılmaktadır, artış oranları 2 kat ve 4 kat olarak belirlenmektedir; bu oranlar çok yüksektir. Cezaları artırmak yerine bu çocukların ayrılma nedenleri araştırılarak düzeltme sağlanmalıdır. Devlet eskisi gibi yaptığı masraf ve faizini almalı, bu adaletsiz uygulamadan vazgeçmelidir. Disiplin kuralları adaletli ve herkese eşit olmalıdır. Ödül ve ceza kardeştir. Orduda yetişmiş nitelikli insanlarımızı tutmak istiyorsak disiplin cezalarını artırmak yerine iç barışı ve adaleti sağlamalıyız. Disiplini ve ödülü orduyu daha iyi hâle getirmek, personeli motive etmek için kullanmalıyız. Eldeki yetkiler bir anlayışa yol vermek için kayırmacı şekilde kullanılırsa büyük sorun doğar. Ayrıca, cezalar verilirken bu ülkenin temel değerleri mutlaka gözetilmelidir.
YAŞ kararları günümüzde kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk uygulamasıyla Atatürkçü subayları tasfiye işlemine döndüğü izlenimini vermektedir. YAŞ kararları yargı denetimine açılmalıdır. Atatürk devrim ve ilkeleri bu ordunun temel taşıdır. En son Tuzla Piyade Okulunda yakasına Atatürk resmini takmayan öğrencileri uyaran öğrencilerin okuldan atılmaları bizlerin tepkisine neden olmuştur. Yine, kamuoyunda sarıklı amiral olarak bilinen, üniformasının üzerine taktığı sarıkla görüntülenen amirale verilen emekliye ayırma kararı ödül mü, yoksa ceza mıdır, tartışmalıdır. Uyarıyoruz, kışlaya siyaset sokmayınız, şanlı ordumuzu tarikatların oyuncağı etmeyiniz, bu ülkenin kurucu değerleriyle oynamayınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Madde 57'de ise Meclis iradesine bir saygısızlık gün yüzüne çıkmakta. Aşağı yukarı bir yıldır zaten kurulmuş ve çalışmakta olan Yabancı Diller Yüksekokulunun kuruluşu yapılmakta. AKP iktidarının Meclisi hiçe sayan, millet iradesine saygısız tutumu alışmak istemediğimiz, aslında kendi milletvekillerini de küçük düşüren bir durum ve bunu hiç umursamamakta. Ama unutmamalılar ki halkımız kendisini hiçe sayanlara tıpkı 31 Martta yaptığı gibi cevabı sandıkta verecektir.
Son olarak, OYAK konusunda buradan tüm vekillerimizi ve bürokratlarımızı uyarıyoruz. OYAK bu ordunun malıdır ve OYAK'ta bu vatan için gözünü kırpmadan canını vermeyi göze almış her bir ordu personelimizin alın teri bulunmaktadır. OYAK, son yirmi yılın on beş yılında resmî enflasyonun yaklaşık 2 katı oranında nema açıklarken son dört yılda neden bu oranın altında kalmaktadır? OYAK iştirak şirketleri 2023 yılı için yüksek kâr oranları açıklarken neden toplam kâr yüzde 77 gibi enflasyonun çok az üzerinde açıklanmıştır? Vakıflara, derneklere yapılan yüksek bağışlar nedeniyle mi bu kâr düşük çıkmaktadır? Siyasetin yönlendirmesiyle yandaşı kayıran yanlış yatırımlar mı yapılmaktadır? Belli şirketleri kurtarmak için petrol şirketi veya fındık ezmesi fabrikası alındığı doğru mudur? Bu sorular, bizim göz bebeğimiz ordumuzun mensuplarının haklarının korunması için cevap beklemektedir. Bu konunun takipçisi olacağımızı bilmenizi isteriz.
Yanlış ülke yönetiminizin bedelini yaşadığımız ekonomik krizle halkımıza ödetiyorsunuz; yanlış yönetiminizin bir bedelini de ordumuzun mensuplarına yaşatmayınız diyor, görüşülecek teklifin ordumuza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)