GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.06.2024

CHP GRUBU ADINA BARIŞ BEKTAŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken geçtiğimiz gün Kayseri 12'nci Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığına bağlı eğitim uçağının düşmesi sonucu şehit olan 2 pilotumuz başta olmak üzere, vatanımızın bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü için canlarını ortaya koyan şehitlerimizi, ebediyete intikal etmiş gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, hayatta olan gazilerimize ise uzun ömürler diliyorum.

Bu kanun teklifinde emekli astsubayların sorunlarını çözme noktasında bir adım yok. Astsubaylar emekli olduğunda, görevlerindeyken aldıkları maaşın yarısını ancak alabiliyorlar. Bu vatan için türlü zorluklara yıllarca göğüs germiş, gece gündüz demeden elinde silahıyla bu topraklar için çatışmış, çalışmış astsubaylar emekli maaşlarıyla geçinemez hâle gelmiş durumda. Bu, insanlara reva mıdır, bunları yoksulluğa terk etmek hangi vicdana sığar? Özlük hakları bakımından dünyada örneği olmayan sert bir kast sistemi olduğunu üzülerek görüyoruz. Bu noktada, çocuk yaştan itibaren subaylar gibi Silahlı Kuvvetler içinde yetişen ve ömrünü geçiren astsubayların hak ettikleri değerleri bulmaları esastır. Yine, bu vatan için gözünü kırpmadan çalışan, çatışan uzman çavuşların çözülmeyen sorunları var; o da başta kadro. Taşeron statüsünde çalışan işçilere dahi kadro ihdas edildi ancak uzman çavuşlar hâlen kadrolu hâle getirilmedi. Kadroya geçemediği gibi, şimdi mevcut kanun teklifiyle görüyoruz ki uzman çavuşların sözleşmeleri keyfî olarak feshedilebilecek. Uzman çavuşların sorunlarını çözmek yerine, onları işsiz bırakacak bir düzenlemenin bu vatana ve vatanı koruyan Türk Silahlı Kuvvetlerine ne faydası olacak, bunu takdirlerinize bırakıyorum. Yaşamlarının en kıymetli ve en verimli zamanlarında terörle mücadele başta olmak üzere, en kritik ve en riskli görevlerde bulunan uzman erbaşların âdeta -teşbihte hata olmasın- kullanılıp atılması devlet geleneğine ve askerlik geleneğine yakışmayan bir durumdur. Kamu kaynaklarını 5'li çeteye peşkeş çeken, vakfeden iktidar askerine bu muameleyi yapar ama yerlilik ve millîlikten bahsetmeyi de elden bırakmaz.

Şimdi, askerî hastanelerin de kapatıldığını görüyoruz. Çocuk yaştan itibaren üniforma tutkusuyla yaşayan rütbeli sağlık personeli bu işlemle büyük bir hayal kırıklığına uğradı ve "suimisal misal olmaz" ilkesi dikkate alınmadan genel manada bu kapatma gerçekleştirilerek bir gelenek ve bütün dünya standartlarında bulunması gereken askerî hastaneler yok edildi. Bakın, mikrocerrahi, parçalı kırıklar, şarapnel yaraları gibi uzmanlık gerektiren hususların sivil doktorlar tarafından, ayaklarına hasta getirilmesine rağmen becerilemediği bir vakıa. Askerî doktorların niteliği öncelikle asker olmaları, üstünden kurşun ve şarapnel geçtiği noktada elleri titremeden mikrocerrahi başta olmak üzere bütün ameliyatları yapabilmeleri onların en önemli özellikleri. Zaten, Sayın Komisyon Başkanımızın kendisi de biliyor, Sur olayları başta olmak üzere güneydoğuda yaşanan birçok çatışmada, GATA sivil hâle getirildikten sonra, sivil doktorların o bölgeye gitmemek için kahir ekseriyeti rapor aldılar, görev yerinden kaçtılar. Yine üniformaları elinden alınan asker menşeli doktorlar olay yerine intikal etti. Bu geleneği acilen yerine getirmek, yeniden kazandırmak bir kamu görevi, bu bir devlet geleneği ve evrensel standartlara uyma vazifesi.

Görev sırasında gazi olan askerlerimizin de birçok sorunu var. Bu vatan için uzuvlarını kaybeden gazilerimiz bürokratik engellerle karşı karşıya bırakıldı, onlarla boğuşuyorlar. Protez kullanan bu gazilerimiz bütün illerde, en azından büyükşehirlerde protezleri takılabiliyorken şimdi bunu tek merkeze getirdiler, Tekirdağ'dan, Kars'tan, uzak illerden Ankara'ya gelip bu siparişleri veriyorlar, bu siparişlerin geriye dönüşü bir yılı buluyor; bu süre içerisinde hastane raporları, randevular, heyet raporları, bunlara değinmiyorum bile. Ama ben iktidar partisindeki milletvekili arkadaşlarımıza sormak istiyorum: Bir uzvunu kaybetmiş bu insanlara yapılan bu işlem reva mı, bunu içiniz kabul ediyor mu; buradan mı tasarruf sağlanıyor, buradan mı yolsuzluklar engelleniyor?

Şimdi, tabii, ben Konya Milletvekili olarak Seydişehir, Doğanhisar, Ilgın başta olmak üzere birçok ilçemize yoğun şehit gelen bir bölgedeyim. Gazi ve şehit statüsünün dar yorumlanmasıyla ilgili de çok dramatik olaylar var. Şanlı bir şekilde, bütün o ilçesinde, ilinde törenlerle defnedilmesi gereken birçok şehit, illa kurşun yemediği için, birçok riskli görevden kaynaklanan vazifesi dolayısıyla vefatından dolayı şehit statüsü verilmediğinden sessiz sedasız defnediliyor; yıllar süren davalar sonunda şehitlik hakkı alınıyor ama iş işten geçmiş oluyor. Aynı olay gazilerimiz için de geçerli, onların yüzde kaç oranında uzuv zafiyetine uğradığı tartışma konusu yapılıyor, mahkeme kapılarında -yıllar süren- adliye kapılarında gazilerimiz süründürülüyor. Yani âdeta bunların huzur haklarının, özlük haklarının verilmesi konusunda 5'li çeteye sağlanan dolar garantisinin yanında cimrilik bu vatan için şehit olan veya bir uzvunu kaybeden insanlar üzerinden yapılıyor.

Bu kanun teklifinde olmayan yine çok önemli bir konu var, bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinde her geçen gün artış gösteren intihar olayları söz konusu. Millî Savunma Bakanlığı her ne kadar bu konuyla ilgili soru önergelerine cevap vermiyor olsa da intihar eden TSK personelimizin sayısı -bağımsız araştırmalar gösteriyor ki- şehitlerimizin sayısını geçmekte. Bu konuyla ilgili de Millî Savunma Bakanlığı üç maymunu oynuyor. Tarikatlar başta olmak üzere, sadece cumhuriyete bağlılığıyla TSK'de görev yapmakta olan personele bir mobbing olduğu bir vakıa.

Şehitler arası ayrıma da burada girilmemiş durumda. Şehit maaşları biliyorsunuz, hak eden aile fertleri arasında parçalanıyor. Bununla ilgili bir istisna yapıldı, KHK'yle aslında doğru bir şey yapıldı ama bir kısım şehide yani 15 Temmuz şehitlerine. Onlara denildi ki "Her bir hak eden için bir şehit maaşı öngörüldü." ama şehitler arasında ayrım yapmak Anayasa önünde eşitlik ilkesine aykırı olması bir yana, toplumun vicdanını da yaralayan ciddi bir husus.

Yine, askerî mahkemeler konusuna değinmek istiyorum. Yani bu alanda çalışmış bir hukukçu olarak "özgü suç" kavramıyla sadece bu suçu işleyebilecek personelin yargılandığı bir alanı sivil mahkemelere, ihtisas da olmayan sıradan mahkemelere terk etmiş durumdayız. Bakın, burada sadece adalet değil, adalet kadar İç Hizmet Kanunu'nu uygulamaya yönelik yani disiplini ve hiyerarşik yapıyı korumaya yönelik bir fonksiyonu vardır askerî mahkemelerin. Bunların da kazandırılması şart, elzem ama emre itaatsizlikte ısrar, izin tecavüzü, firar, üste fiilî taarruz gibi birçok askerî nitelikteki özgü suçu sivil hâkimlerin anlamasını bekliyoruz. Bu, adaletin önündeki en büyük engellerden biri. Bu noktada, dediğimiz gibi, aynı askerî hastaneler gibi gelenekselleşmiş kurumların acilen tekrar mevzuatımıza kazandırılması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Beştaş.

BARIŞ BEKTAŞ (Devamla) - Yine, biz Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bu konularda adım atılması için Komisyon toplantısında tekliflerde bulunduk ancak çalışmalar esnasında gördük ki Sayın Komisyon Başkanı Hulusi Akar'ın orada bir mikrofon açıklığı söz konusu olmuştu yani emri yerine getirme psikolojisi içerisinde hareket ettiklerini görüyoruz çünkü "O şekilde bilgi geldi, reddedeceğiz." şeklinde bir dinleme. Bu, başta Sayın Komisyon Başkanımızın geçmiş müktesebatına yakışmayan bir durum, kendisi Genel Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yapmış birisi. Burada halkımızın, askerlerimizin sorunları esas, yukarıdan gelen, saraydan gelen talimat ve ihtiyaçtan ziyade askerî personelimizin ihtiyaçları gözetilmeliydi.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)