Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 92 |
Tarih: | 06.06.2024 |
CEM AVŞAR (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunuyla ilgili teklif hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli gerçekleşen depremler 110 bin kilometrekarelik bir alanı etkileyerek binlerce insanın hayatını kaybetmesine, on binlerce binanın yıkılmasına ve zarar görmesine neden olmuştur. Depremden etkilenen illerde hayat durma noktasına gelmiştir. Bu tür büyük bir felakete müdahale etme sorumluluğu doğrudan devlete aittir. Devlet depreme müdahaleyi kurumları, kuruluşları ve personelleri aracılığıyla gerçekleştirebilir ancak deprem bölgesine yapılan müdahalede en çok eleştirilen hususlardan biri, devletin kurum, kuruluş ve personellerinin bazı bölgelere geç ulaşmasıdır. Özellikle büyük bir insan gücüne sahip olan Türk Silahlı Kuvvetlerinden yeterince yararlanılamadığı düşünülmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, temel görevlerinin yanı sıra sel, yangın ve deprem gibi doğal afetlere müdahale konusunda AFAD koordinasyonunda ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşların katılımıyla kara, hava, deniz ulaştırma araçları sağlama; kolluk ve itfaiye ekiplerine çadır kurulumu ve afetzedelerin beslenmesinde iş gücü sağlama, birlikler aracılığıyla arama ve kurtarma faaliyetlerine katılma, hasta ve yaralıların tahliyesi için hava aracı desteği sağlama gibi çeşitli sorumluluklara sahiptir. Bu sorumluluklar TSK'nin doğal afetlerin ani gelişmesine karşı disiplinli, koordineli ve doğrudan müdahale edebilir bir yapıya sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, TSK'nin bu yapısı gereği, doğal afetler ve özellikle deprem sonrasında zararın azaltılması için aktif kullanımı zorunludur.
"Silahlı Kuvvetler" denildiğinde değerlendirilmesi gereken kurumlar Millî Savunma Bakanlığına bağlı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve 2016 yılında 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle İçişleri Bakanlığına bağlanan Jandarma Genel Komutanlığıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri 450 bine yakın personeliyle Türkiye'nin en teşkilatlı gücü konumunda olup deprem olduğunda en hızlı ve koordineli müdahale eden kurumdur. Jandarma personeli ise 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu kapsamından çıkarılarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na dâhil edilmiştir yani Jandarma personeli artık hukuken asker vasfı taşımasa da fiilî durumda 200 bine yakın personeliyle bu vasfını yitirmemiştir. TSK ve Jandarma Genel Komutanlığının personel yapısı değerlendirildiğinde, doğrudan deprem gibi doğal afetlerde görev yapabilecek özel birlikleri mevcuttur. Bu birlikler arasında, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Doğal Afet Arama Kurtarma Tabur Komutanlığı, İnsani Yardım Tugay Komutanlığı; Jandarma Genel Komutanlığına bağlı Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı sadece insan gücü açısından değil teçhizat ve ulaşım araçları gibi kaynaklar açısından da güçlü kurumdur. 17 Ağustos 1999'da Gölcük'te gerçekleşen, 17 binden fazla insanımızın hayatını kaybettiği depremde, Türk Silahlı Kuvvetleri depremin ilk üç saati içinde deprem bölgesinde arama kurtarma çalışmalarına başlamıştır. Arama kurtarma çalışmalarında, güvenliğin sağlanmasında, acil yardım çalışmalarının yönetilmesinde, çadır kentlerin kurulmasında, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde büyük rol oynayan Silahlı Kuvvetler, ayrıca, bölgedeki insanların beslenme ve ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli desteği sağlamıştır. Sayısız araç gereç ve hizmetin yanında, deprem sonrasında bölgede 64 binden fazla personel görev yapmış, 1999 depreminin lider kurumu olmuştur.
Kanunlar ve yönetmelikler incelendiğinde, bir deprem anında askerî birliklerin afet bölgelerindeki görevleri için mülki idare amirleri tarafından bu görevlere çağırılmasının öncelikli şart olduğu belirtilmektedir ancak bu çağrı yapıldıktan sonra askerî birimler valinin koordinasyonunda verilen görevleri yerine getirebilirler. Depreme müdahale hususundaki mevzuattan anlaşılan, müdahale ve sonrasındaki koordinasyondan öncelikli sorumlu kişilerin mülki idare amirleri olduğudur. 6 Şubat depremlerinde valiler ve kaymakamlar ilgili kanunlardan kaynaklanan görev ve sorumluluklarını yerine getirme noktasında yer yer tereddüt yaşamışlardır, temel görevleri olan afet yönetimi ve koordinasyonu sağlama hususunda başarısız olmuşlardır.
Silahlı Kuvvetlerden deprem bölgesinde yararlanmak bu kadar geniş bir alanı etkileyen depremlerde zorunludur ancak bu zorunluluk hâli olmasına rağmen Silahlı Kuvvetlerin deprem bölgesine gecikmesi ve yeterince personelle müdahale etmemesi gibi sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CEM AVŞAR (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
CEM AVŞAR (Devamla) - Mevzuata göre, askerin kışladan kendiliğinden çıkması mümkün olmamakla beraber ancak mülki idare amirlerinin talep etmesi hâlinde başka bir yerden emir beklemeksizin depreme müdahale edebilmekte, dolayısıyla geciken veya kullanılmayan bu yetki kullanımının sonucunda askerin deprem bölgesine doğrudan ve hızlıca müdahale etme şansı olmamıştır ve Silahlı Kuvvetlerden deprem bölgesinde zamanında ve yeterince verim alınamamıştır. Yaşanan bu tablonun, bundan sonra gerçekleşebilecek herhangi bir afette TSK'nin daha hızlı ve koordineli müdahale edebilmesi için mülki idare amirlerinden talimata ihtiyaç duymayacağı, afete özgü bir şekilde afete hızlı müdahalede gecikmeyeceği bir sistemin gerekliliğini bize göstermekte olduğunun altını çiziyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)