Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 92 |
Tarih: | 06.06.2024 |
MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi hakkında Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, gerekçesini sonradan açıklayacağım bir cümleyle konuşmama başlamak istiyorum: Kıbrıs, Alaska olmamalıdır. Kıbrıs, Avrupa Birliği üyeliği önünde hep engel olarak görüldü. 2004 yılında iktidarın en yetkili isimleri "Kıbrıs'ta toprak tavizi verebiliriz." diyecek kadar ileri noktalara gittiler. Sonrasında Annan Planı Referandumu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum kesiminde oylandı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, Türkiye'nin de özellikle talebiyle Türk tarafı yüzde 65 "evet" diyerek Kıbrıs Annan Referandumu'na "evet" demiş oldu. Rum tarafı yüzde 75 "hayır" dediği için Annan Referandumu gerçekleşmedi yani sonuçları itibarıyla gerçekleşmedi. 24 Nisan 2004 tarihinde, Annan referandumundan bir hafta sonra Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs Rum kesimini "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında Avrupa Birliğine üye yaptı ve Türkiye'ye verilen hiçbir söz yerine getirilmedi. Sonrasında, Türkiye, Annan referandumuna giderken Kıbrıs'taki mevzuya şöyle yaklaştı, dedi ki: "Kazan-kazan politikası uygulayacağız. Çözümsüzlük çözüm değildir ve Türkiye masadan kaçan taraf olmayacak." Ama Avrupa Birliğinin verdiği hiçbir söz yerine getirilmedi: Ercan Havaalanı'na uluslararası uçuşlar gerçekleşmedi, izolasyonlar kalkmadı, verilen sözlerden hibe desteği vardı, hiçbiri yerine getirilmedi. 2004-2017 yılları arasında bu iktidar hâlâ Annan referandumundan beklenti içerisinde federasyon, konfederasyon gibi seçenekleri masada tuttu. 2017 sonrasında bir anda "iki devletli çözüm" şeklindeki değerlendirmelere şahit olmaya başladık. O iki devletli çözümle beraber biz bunun 2021 yılına kadar, 2022 yılına kadar daha net bir şekilde ifade edildiğini görüyorduk ama sonrasında yine son yıllarda, son zamanlarda yani özellikle yetkililer tarafından yapılan açıklamalardan tekrar iki devletli çözüm tonunun düşmeye başladığını görüyoruz.
2021 yılının Ekim ayından bu tarafa NAVTEX ilanında bulunmadık. Yani şu anda Akdeniz karmakarışık ama Türkiye Cumhuriyeti devleti Akdeniz'de en uzun kara sınırına sahip olmasına rağmen o tarihten bugüne Akdeniz'de NAVTEX ilanında bulunmayarak aslında Akdeniz'deki egemenliğimizin birileri tarafından istismar edilebilmesinin önünü açtı.
Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, gelelim "Kıbrıs neden Alaska olmamalıdır?" sözünün detayına. 1732 yılında 2 Rus, Sibirya ile Amerika arasında bir bağlantı olduğunu ispat etmek adına Sibirya'dan yola çıktı ve sonrasında Alaska'ya ulaştı. Alaska'ya ulaştıktan sonra orada "Rus-Amerikan Şirketi" diye bir şirket kurdular ve Alaska'nın Rus toprağı olduğunu ilan ettiler. Alaska da tabii altın, kömür, bakır, diğer madenler açısından çok zengindi. Buna rağmen Alaska'nın korunmasının mümkün olmayacağını düşünen o zamanki çar Alaska'yı 7,2 milyon dolara Amerika Birleşik Devletleri'ne sattı. 1 milyon 518 bin kilometrekare yani Türkiye'nin yüz ölçümünün 2 katı olan toprakları Amerika Birleşik Devletleri'ne 7,2 milyon dolara sattı. Bundan yedi sene sonra o zamanki Osmanlı İmparatorluğu Kıbrıs'ın hâkimiyetini "kiralamak" adı altında İngiltere'ye devretti. 1974 yılına kadar Kıbrıs'taki hâkimiyetimiz sorunluydu. Önce 1960'taki Londra Antlaşması, Adnan Menderes -Allah rahmet eylesin- sonra CHP-MSP koalisyonu Erbakan ve Ecevit -Allah rahmet eylesin- Rauf Denktaş, Fazıl Küçük; onların da birlikte ortaya koyduğu gayretle beraber 1878 yılında yaptığımız hatayı 1974 yılında kısmi olarak giderebildik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.
MUSTAFA KAYA (Devamla) - Şimdi, Rusya asla Alaska'yı geri alamadı. Şu anda Alaska Amerika petrollerinin yüzde 25'ini sağlıyor ve Putin zaman zaman Alaska'nın satışının meşru olmadığına dair açıklamalar yapıyor. Bugün 7,2 milyon dolar değil, 700 milyar dolar verseler ve Alaska toprağı Rus toprağı olsaydı asla Putin orayı satmazdı.
Değerli milletvekilleri, buradan Millî Savunma Bakanlığı ve Komisyon yetkililerine, sizlere ifade etmek istiyorum: Kıbrıs gibi önemli bir coğrafyayı ne Avrupa Birliği üyeliği ne bir başka gerekçeyle asla hiçbir masada pazarlık malzemesi yapmayalım ve Akdeniz'deki varlığımızın nişanesi olan Kıbrıs'ı gözümüz gibi korumak ve oradaki varlığımızı devam ettirmek noktasında bunu bir fırsat olarak değerlendirelim. Aksi takdirde, Putin'in bugün Alaska'ya baktığı gibi biz de Kıbrıs'a bakarız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.