GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:92
Tarih:06.06.2024

AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Başkan; Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Hakkâri'de siyasi bir darbeyle halkın iradesinin gasbedilmesine ilişkin bugün sokaklarda, alanlarda, belediyelerin önünde, her yerde bu adaletsizliğe ve hukuksuzluğa ses çıkaran, demokratik tepkisini koyarak iradesine sahip çıkan başta kadınlar olmak üzere tüm halkı, halkları saygıyla buradan selamlıyorum ve direnişimize her alanda devam edeceğimizi de belirtmek istiyorum.

Şimdi, elbette bahsedecek çok konu var. Biz bugün ve bundan sonra da kayyumlarla bağlantılı olarak pek çok konuyu ele alacağız çünkü kayyumlar sadece bugün Hakkâri Belediyesinin gasbedilmesiyle gündeme gelen bir konu değil. Neden böyle bir konu değil? İşte, hatipler de arada bazı maddeler de söylediler, Cumhuriyetin 1924 Anayasası'yla tek din, tek dil, tek kimlik üzerinden kendisini inşa etmesiyle, inkâr süreciyle başlayan bu süreç Türkiye'de yaşayan Kürtler, Aleviler, farklı inançtan, farklı halklar üzerinden de bir inkârı, asimilasyon politikasını bugüne kadar taşımıştır. Nasıl taşımıştır? İşte o zamanlarda, o zamanki Kürtlere karşı uygulanan ve "gizli anayasa" olarak da kabul edilen 1925 Şark Islahat Planı'yla devam etmektedir. Yine, 38'de, 87'nci yılını andığımız Dersim tertelesine ilişkin o dönemde yasalarda "umumi müfettişlikler" adı altında valiler görevlendirilerek tertelenin gerçekleştirildiği kanunlarla bugüne gelinen bir süreçtir. İşte, belki sorunları bu zihniyetin o günden bugüne kadar inşa edilen ve yirmi bir yıllık AKP iktidarının sürecinde de faşizmin en ciddi doruklara yükseldiği, kendisini kurumsallaştırdığı ve bunun üzerinden kayyumlarla beraber inkâr politikasını sürdürdüğü yerlerde aramak gerektiğini söylüyorum.

Tabii, tarihiyle yüzleşmeyen bir ülke, katliamlarıyla yüzleşmeyen bir ülke. Sadece Dersim tertelesi değil, Ağrı, Zilan, Çorum gibi katliamlarla da anılan ama ondan sonra bitmeyen, Gazi'yle, Sivas'la, daha sonra Suruç'la, Cizre'yle, Roboski'yle; kendi hakikatiyle yüzleşmeyen, kendi Anayasasını uygulamayan, kendi hukukunu uygulamayan, 82 Anayasası'nı eleştirdiğimiz hâlde bile, "darbe anayasası" dediğimiz hâlde bile, o Anayasa'yı bile uygulamayan, bugün onu bile aratan bir yerde aslında bugünkü Hükûmet. Onun için bu politikalarla, bu kayyum politikalarıyla bağlantılı olarak ilerlediğini özellikle söylemek istiyorum. İşte, aslında, KCK ana davası yine bu kumpaslardan bir tanesi, Kobani kumpas davası yine bu politikalarla bağlantılı; bu tekçi zihniyetin kendisini inşa ettiği ve hukuku da yok sayarak ilerlediği davaların kendisi.

Şimdi, şunu çok açık söyleyelim: Anayasa'nın 127'nci maddesi mahallî idarelerle ilgili, çok açık, aslında uygulanmıyor. Bugün belediyelere atanan kayyum, bu maddenin ihlalinin kendisi olduğunu çok açık gösteriyor. Yani bize şu söyleniyor, "Biz Kürt düşmanlığı politikasına devam edeceğiz; biz kadın düşmanı politikalara devam edeceğiz; biz Alevi düşmanı politikalara devam edeceğiz; bu ülkede Türkçülükle, Sünnilikle kendimizi inşa etmeye devam edeceğiz; inkâr politikasına devam edeceğiz." demek isteniyor ama biz şunu buradan tekrar belirtelim: Bakın, kayyumlar bu iktidarın kadın düşmanı, Kürt düşmanı, Alevi düşmanı, halklar düşmanı politikalarının yürütücüleridir; bugün atanan valiler de bu politikaların kendisinin yürütücüleridir ve ısrarcılarıdır. Dolayısıyla erkek egemen zihniyetle atılan, dincilik, milliyetçilik ve cinsiyetçilik üzerinden kurulan bu politikalara karşı kendi politikalarımızla, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü politikalarla mücadele edeceğimizi bir kere daha buradan söylemek istiyorum. İşte, biz bu politikayla mücadele ettiğimiz için 31 Martta halk, defalarca kayyum atadığınız yerlerde tekrar iradesini seçti, tekrar iradesini göreve getirdi, bundan sonra da bu iradeye sahip çıkarak ilerleyecek.

"Kayyum" demek kadın katliamlarının onayı demektir. "Kayyum" demek şiddetin, tacizin, tecavüzün bu ülkede devam etmesi demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Milletvekili.

AYTEN KORDU (Devamla) - Toparlıyorum.

"Kayyum" demek toplumsal eşitliğe, kadın-erkek eşitliğine, eş başkanlık sistemine bir darbe demektir, gasp demektir, bunun üzerine düşmanlığı geliştirmek demektir. Onun için inançların, farklılıkların yok sayıldığı bu ülkede "kayyum" talan demektir, hırsızlık demektir, yalan demektir, inkâr demektir, asimilasyon demektir. Biz de bu politikalara karşı kendi politikalarımızla alanlarda direnişi yükselterek ısrarla devam edeceğiz.

Şu çok iyi bilinsin ki tarihte her zaman son sözü direnenler söyler. Bu faşizme, bu inkâra, bu talana karşı kadınlar, demokrasiden yana olan insanlar, savaşa karşı olanlar, barıştan yana olanlar, özgürlükten ve eşitlikten yana olanlar, son sözünü tarihte onlar söyleyecekler, direnerek söyleyecekler ve direnerek tarihe isimlerini geçirecekler.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)