GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:94
Tarih:12.06.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3/6/2024 tarihinde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Çin Halk Cumhuriyeti'ne resmî bir ziyaret düzenlemiştir. Ziyarette Sayın Bakan düşünce kuruluşlarında konuşmalar yapmış, iş insanlarıyla bir araya gelmiş, Çin Komünist Partisi yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirmiştir. Yine Sayın Bakan, din, soy ve kültür kardeşlerimizin yaşadığı Doğu Türkistan'da da Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çeşitli temaslarda bulunmuştur.

Doğu Türkistan ve bu bölgede yaşayan Uygur Türkleri Çin yönetimi altında uzun yıllardır sosyal, kültürel, dinî ve insani açılardan asimilasyon ve hatta eldeki bilgilere göre soykırıma varan bir gerçeklikle karşı karşıyadır. Uygur Türklerine uygulanan ve muhataplarınca birçoğu da delillendirilen bu baskı ve ayrımcılık iddialarının Sayın Bakanın gerçekleştirdiği Çin ziyaretinde gündeme gelip gelmediği konusunda herhangi bir bilgi ve habere de rastlanılmamıştır. Çin yönetimi tarafından Uygur Türklerine uzun zamandır soykırıma varan zulüm politikalarının uygulandığı kamuoyunun malumudur. Uygurlar başta olmak üzere tüm Doğu Türkistan halkının insan haklarının, özellikle de ana dil ve dinî inanç özgürlüğünün güvence altına alınması, Doğu Türkistan'a Çinli göçmenleri yerleştirerek bölgenin demografik yapısını değiştirme ve Uygurları asimile etme uygulamalarının sonlandırılması, haksız yere keyfî olarak kamplarda ve hapishanelerde tutulanların derhâl serbest bırakılması, yine kamplarda ya da hapishanelerde tutulan Türk vatandaşlarının serbest bırakılıp Türkiye'ye dönmelerine izin verilmesi, Türk vatandaşı veya Türkiye'de yaşayan Uygurların Doğu Türkistan'da kalan aile fertleriyle irtibata geçmesi, parçalanan ailelerin birleştirilmesine imkân sağlanması, Uygur Türklerine uygulanan seyahat kısıtlamalarının bir an evvel kaldırılması gibi iddia ve taleplerin bir sonuca ulaşmadığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getirdiğimiz bu konunun Çin Hükûmetiyle de irtibata geçilmek suretiyle yerinde tespiti ve bu konuda yapılması gereken çalışmaların belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını talep etmiştik ancak AK PARTİ oylarıyla reddedilmişti. Netice olarak Doğu Türkistan meselesini kendi meselesi gibi benimsemiş Türk milleti, mevzu Çin ziyareti başta olmak üzere Hükûmetin genel olarak Doğu Türkistan konusunda ve Uygur Türklerine uygulanan mezalim hakkında nasıl bir politikasının olduğunu merak etmektedir. Türk milletinin merak ettiği konular: Mesela son olarak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Çin Halk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği resmî ziyaret kapsamında Doğu Türkistan'da bölgenin asli unsuru Çin vatandaşı olan Uygur Türkleri başta olmak üzere tüm azınlıkların maruz kaldığı insan hakları ihlalleri gündeme gelmiş midir? Aydınlar, bilim insanları, öğretmenler, doktorlar, yazarlar, din insanları, sanatçılar, sporcular, iş insanları, esnaf ve toplum önderlerini toplama kamplarına kapatarak uzun yıllar toplum önderlerini toplama kamplarına kapatan hatta ömür boyu hapis cezalarına çarptırmaları konusunda resmî kayıtlara da geçmiş bilgi ve belgeleri muhataplarıyla paylaşmış mıdır? Bu konuda Çin Halk Cumhuriyeti'nden ne gibi güvenceler alınmıştır? Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği başta olmak üzere 10'dan fazla ülke Çin'in Doğu Türkistan'da Uygur ve diğer Müslüman Türk halklarına uygulamakta olduğu politikalarını bir soykırım ve insanlığa karşı suç olarak tanımıştır. Londra'da kurulmuş olan Bağımsız Uygur Mahkemesi 9 Aralık 2021 tarihinde Çin'in Uygur ve diğer Müslüman Türk halklarına karşı soykırım ve insanlığa karşı suç işlediğine hükmetmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak bu konuda ne gibi girişimler olmuştur? Birleşmiş Milletlerde 50 ülkenin imzaladığı bir açıklamada Çin'in ağır ve sistematik insan hakları ihlalleri kınanırken Uygur Türkleri ve keyfî olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılan herkesi serbest bırakması gerektiği talep edilmiştir. Birleşmiş Milletlerde Türkiye'nin de desteklediği, Çin'in insan hakları ihlallerinin araştırılması önergesi çoğu Müslüman ülkelerin Çin yönetimi tarafında yer alması sonucu, maalesef, reddedilmiştir. Bu konuda daha sonra ne gibi bir süreç takip edilmiş, söz konusu talebin takipçisi olunmuş mudur?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, en son 2019'daki Çin ziyareti sırasında Uygur Türkleri konusunda "Çin'in Sincan bölgesindeki insanların Çin'in gelişimi ve refahı içinde mutlu bir yaşam sürdüğü bir gerçektir." ifadelerini kullanmış, Cumhurbaşkanlığı ise tepkiler yükselince bunun bir çeviri hatası olduğunu söyleyerek konunun yanlış aktarıldığını söylemiştir. Ancak daha sonra "Çin'in güvenliğini kendi güvenliğimiz gibi görüyoruz. Gerek ülkemizde gerek bölgemizde Çin'e yönelik hiçbir olumsuz faaliyete izin vermiyoruz." diyen dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'ın bu beyanatları, konunun yanlış anlaşılmadan öte sanki Türkiye Cumhuriyeti'nin bir politikası olarak algılanmıştır. Hükûmet hâlâ aynı görüşte midir?

Doğu Türkistan davasının önderleri Dolkun Isa ve Rabia Kadir konusunda iktidarın nasıl bir politika izlediğini anlamak zordur. Yaklaşık üç sene önce, çoğunluğunu Batılı ülkelerin oluşturduğu 39 ülke Çin yönetimine ortak bir mektup göndermiş, Doğu Türkistan'daki toplama kamplarında zorla tutulan Uygurların derhâl serbest bırakılması çağrısında bulunmuştur. İlginç olan ise söz konusu mektupta Türkiye'nin imzasının yer almamasıydı. Bunun özel bir sebebi var mıdır, Türkiye bu imzayı neden atmamıştır? Hakkında mahkeme kararı olmasına rağmen Dolkun Isa Türkiye'ye neden sokulmamaktadır? İçişleri Bakanlığının Uygur lideri Dolkun Isa'nın güvenliğini nasıl tehdit ettiğine ilişkin belgeler ortadayken İçişleri Bakanlığının sistemi G-87 koduyla işlenmiş durumda. Bu kod, genel güvenlik açısından tehlike arz eden kişilerin ülkeye girmemesi için konulan bir tahdittir. Almanya vatandaşı olan Doğu Türkistanlı lider, hakkında hâlihazırda bir INTERPOL kararı da olmayan Dolkun Isa tüm ülkelere girebilirken sadece Çin ve Türkiye'ye girememektedir. Çok yerli ve millî iktidara buradan soruyorum: Nedir bunun sebebi; korku mu, para ve "swap" anlaşmalarınız mı yoksa bilmediğimiz başka şeyler mi var?

Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirmiş olduğum bir konu daha vardı; Doktor Gülşen Abbas konusu. Bir konuşmasından dolayı beş yıldır cezaevinde, Çin'de bir konuşma yaptı. Annesini ziyarete gitmişti, bir konuşma yaptı, Ruşen Abbas'ın da kardeşidir. Geçen sene Türkiye Büyük Millet Meclisinde Ruşen Abbas'la görüşmüştüm ve bu konuyu gündeme getirmiştim, o günden beri ses yok. Mesela, Hakan Fidan bu konuyu sormuş mudur acaba? Türkiye'de bulunan bütün Doğu Türkistanlılar, Uygur Türkleri veya Bahreyn'de olanlar, Avrupa'da olanlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayanlar diyorlar ki: "Annelerimize, babalarımıza, kardeşlerimize, çocuklarımıza ulaşamıyoruz." Peki, bu konu gündeme gelmiş midir? Şöyle söylüyorlar, diyorlar ki: "Efendim, bu, Batı'nın bir tezgâhıdır. Batı, Çin'in büyümesinden rahatsız oluyor." Bir şey yapmadığınızı biliyorum. Zira, geçen sene sonunda Japonya parlamentosunun ev sahipliğinde gerçekleştirilen bir foruma katılmıştım, dünya Uygur Türklerinin de katılmış olduğu. Yüze yakın parlamenter katılmıştı buraya ve Dışişlerinin yetkilisi büyükelçi buraya da katılmadı. Büyükelçiyi ziyarete gittim, neden katılmadığını sordum. "Niçin katılmadınız?" Efendim, Japonya'nın ve Batılı ülkelerin niçin bu forumları yaptığını biliyorlarmış. Neyi biliyorsunuz siz, neyi biliyorsunuz? Şimdi, burada, bu Uygur Türkleri bir yandan kendi ülkelerine gidemiyorlar, gidenler tutuklanmış, kamplara konulmuş; böyle iddialar var ama Çin Hükûmeti bunlarla görüşmeleri sağlamıyor. Ben geldim buraya 100 bin imza topladım ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu'na gittim. Dedi ki bana: "Biz bir heyet hâlinde yakın bir zamanda Çin'e gideceğiz. Bu heyete başkaları da dâhil olacak yani gazeteciler, sivil toplum kuruluşları da dâhil olacaklar." ve ardından baktım iki buçuk sene geçti ne Hakan Çavuşoğlu var ne bir heyet var. Dışişleri Komisyonu da yine aynı şekilde üç sene önce böyle bir karar almış, yine kimseyi gönderememiş. Burada Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanı, Grup Başkan Vekili geçenlerde gündeme getirdiğimde şunu söylemişti, demişti ki "Ne yapalım yani Çin'e müracaat ettik, Çin bu konuda bize izin vermedi." Ya, Çin izin vermediyse Dışişleri Bakanınız oraya niye gidiyor? Sizin komisyonunuza izin vermeyen bir Çin Hükûmetinin niye yanına gidiyorsunuz? Söylesenize orada, söylemeniz bile mümkün değil.

Ardından ben Prag'a gidiyorum, Prag'da Dünya Uygur Kongresi'nin 7'ncisine katılıyorum, oradaki büyükelçi yok. Kim bu büyükelçi? Malum, biliyorsunuz, beyefendi 17-25 Aralıktan dolayı bir şaibelere, şayialara karışmıştı, ardından büyükelçi yapılmıştı: Egemen Bağış. "Beyefendiyi davet ettiniz mi?" dedim, "Ettik." dediler. "E, niye gelmedi bu beyefendi?" "Bilmiyoruz." dediler. Ya, siz nasıl Uygur Türkleriyle ilgileniyorsunuz; siz nasıl mazlumlarla, mağdurlarla, soykırıma tabi tutulanlarla ilgileniyorsunuz? İlgilenmiyorsunuz ve biz o zaman oraya, bir yandan ben Gelecek Partisi Milletvekili olarak Saadet Partisi Grup Başkanı olarak bir yandan İYİ Partinin yetkilileri, Sayın Ayyüce Türkeş Hanımefendi dâhil olmak üzere, Naci Cinisli dâhil olmak üzere beraberce gittik, Doğan Bekin Bey'le beraber gittik ve gelir gelmez de Parlamentoda beraberce bir basın toplantısı düzenledik. Gördüklerimizi duyduklarımızı anlattık orada ama kesinlikle bunların kulakları sağır, gözleri kör, duymuyorlar, duymak da istemiyorlar. Japonya'nın başkentinde bulunan Temsilciler Meclisi binasında 29 Ekimde de 100'ün üzerinde parlamenterle, sivil toplum kuruluşlarıyla Doğu Türkistan'ı konuştuk, Uygur Türklerini konuştuk. Buraya aynı zamanda Uygur kökenli Japonya Parlamentosunun milletvekili Arfiya Eri de katılmıştı. Ayrıca, foruma Japonya Uygur Parlamento Birliği katılmıştı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde sık sık bu konuyu gündeme getiriyoruz ve bu konuyu gündeme getirdiğimiz zaman da rahatsızlık duyuyorsunuz, duymayın bu rahatsızlığı. Mesela, Dolkun Isa kimdir? Uygur Türklerinin lideridir dünyada, Rabia Kadir'den sonra gelen liderdir. Mahkeme burada "Türkiye'ye girebilir." diye karar verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Son cümlem efendim, son cümlem.

BAŞKAN - Buyurun, selamlayarak kapatalım.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Mahkemesine gittim, Rabia Kadir, Dolkun Isa gelemedi ve dediniz ki: "Mahkeme yasağı kaldırdı." Dolkun Isa tekrar Hamburg'dan Türkiye'ye girmek istedi, "Gidemezsiniz." dediler. Niye? Çin'e gidemiyor, bir de Türkiye'ye gidemiyor. O nedenle, biz diyoruz ki: Sizin Hakan Fidan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek burada bir açıklama yapması lazım, Çin görüşmelerinin tamamını, özellikle Doğu Türkistan kısmını anlatmasını istirham ediyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)