Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 94 |
Tarih: | 12.06.2024 |
MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; kanun teklifinin 31'inci maddesiyle ilgili grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçen hafta birinci bölüm adına yaptığımız konuşmada kanaatimizi ifade etmeye çalışmış ve askerî hastanelerin yeniden açılması gerektiğine dair ifadeyi kullanmıştık. Ayrıca, komuta kademesiyle ilgili sıkıntıların olduğuna, kuvvet komutanlıklarının ayrı ayrı Millî Savunma Bakanlığına bağlanmış olmasının olağanüstü bir durumda askerî komuta kademeleri arasında bir emir komuta zinciri noktasında sıkıntı oluşturabileceğine dair kanaatimizi ifade etmiştik. Bugün ise Avrupa Parlamentosu seçimleriyle ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldı ve yaklaşık 200 milyon seçmenin katıldığı oylamada aslında bütün dünyayı şaşırtan, beklenen ama şaşırtan bir sonuç ortaya çıktı. Oylama sonuçlarına baktığımızda, Fransa'da Ulusal Cephe, Almanya'da AfD gibi partiler beklenmedik şekilde atak yaptı. Mevcut iktidarda bulunan partilerin de önüne geçerek aslında bir anlamda bu kadar beklenmeyen bir sonucu ortaya çıkarmış oldular. Avusturya, İspanya ve Belçika gibi ülkelerde de yine sağ partiler sandıktan 1'inci çıktı. Şimdi, burada ilk bakılan şey Ukrayna krizinin Avrupa Parlamentosu seçimlerine yansımasıdır. Ukrayna kriziyle birlikte artık tamamen savaşın kendi kapılarına geldiğini gören Avrupalılar bir anlamda "Sınırlarımızı faşistler korusun." şeklindeki bir mantıkla hareket etmeye başladılar.
Tabii, Türkiye'nin olayları değerlendirmesinde ise bazı sıkıntılar var. Türkiye özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin Başkanlık seçimlerinde Trump'la daha yakın iş birliği yapılabileceğine dair kanaatini ortaya koydu ama şimdi hem Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni bir Trump dönemi hem de Avrupa'da yeni bir aşırı sağ akım ortaya çıktı.
Aşırı sağ partiler esas itibarıyla neoulusalcılığı savunuyor. Bu partilerin dünya görüşüne göre göçmenler, Müslümanlar, Avrupa dışından gelen hiçbir kimse aslında tam olarak Avrupalı sayılmıyor. Bu siyasi partilerin yaşamış olduğu bu atmosferde tabii işsizlik belirleyici, göçmen karşıtlığı belirleyici, İslam karşıtlığı belirleyici; İslamofobi şu anda Avrupa'da özellikle yükseliyor.
Ben bunları niye ifade ettim? Bunları ifade etmemdeki temel maksat şu: Bizim bir an önce tamamen yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenen bir bakanlık kurma zorunluluğumuz var. Biz bunu sadece Dışişleri Bakanlığının altında yürütülen belli bir makamla savunabileceğimiz bir ortamda değiliz. Avrupa'daki son gelişmeyle birlikte yaklaşık 5,5-6 milyon insanımızın yaşadığı Avrupa'daki gelişmeleri daha yakından takip etmek, insanlarımızın sorunlarıyla ilgilenmek, varsa onların başka talepleri onları karşılamak, onların karşı karşıya kaldığı riskleri ortadan kaldırmak adına bir bakanlık kurmak gibi bir zorunluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Yurt dışı vatandaşlarımızın bu meselelerle ilgili bir koruma kalkanına ihtiyacı olduğunu Avrupa'daki son gelişmenin, aşırı sağ dalganın karşısında onlara tutunabilmek adına Türkiye'nin bir adım atması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, şunu da ifade etmem lazım: Bazı konsolosluk yetkililerini, ehliyet ve liyakat noktasında sıkıntılı olan bazı konsolosluk yetkililerinin, diplomatların ortaya koyduğu yaklaşım da vatandaşlarımızın aslında bir anlamda ülkemize olan bu güveninde bazı sarsıcı durumlar ortaya çıkarıyor. Mesela çok basit bir şey e-konsolosluk üzerinden sadece randevu talep edilebiliyor, onun dışında adres beyanı gibi bugün e-devlet üzerinden yaptığımız birçok işlem maalesef e-konsolosluk sitesi üzerinden yapılamıyor. Bire bir, 1.000 kilometre, 500 kilometre, 1.500 kilometre öteden insanların adres beyanında bulunabilmek için bizzat konsolosluklara gelmeleri özellikle telkin ediliyor. Bütün bunlar bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. İşte, bizim hem ırkçılıkla hem İslamofobiyle mücadele edebilmek için yurt dışındaki vatandaşlarımızın tamamını kuşatan, onların sorunlarını merkeze alan bir anlayışla bir bakanlık kurmamız bu noktada çok elzemdir diye düşünüyorum. Bunun dikkate alınması gerektiğini, bunun da bir güvenlik meselesi olduğunu, şayet yarın Fransa'da Le Pen, işte Almanya'da AfD gibi partiler iktidarın bir parçası olurlarsa oradaki yaşayan vatandaşlarımızın çok daha zorlu koşullarda bir yaşam mücadelesi vereceğini net olarak görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayalım lütfen.
MUSTAFA KAYA (Devamla) - O yüzden, aslında bu bir güvenlik meselesidir; bu, Türkiye'nin güvenliği meselesidir. Türkiye'nin bu konuda daha hassas davranması gerektiğini düşünüyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)