GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:96
Tarih:26.06.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kripto yasayla ve ekümenik meselesiyle ilgili huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, huzura getirilen mevzu yasa hakkında herkes bir şeyler söylüyor ve söyleyecekler tabii ki. Bizler de milletvekili olarak burada özünde yapılması gereken bu düzenleme hakkında "Ne yapılmalıydı ama ne yapılıyor? Ne zaman yapılmalıydı ama niye yapılmadı? Kim için yapılıyor?" gibi konulara dikkat çekiyoruz.

Kripto varlıklara ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifi uzun zamandır konuşuluyordu. Yukarıda dediğim gibi esasen söz konusu kanun teklifinin olması gereken ama gecikmiş bir düzenleme olduğunu söylüyoruz. Mesela, Hazine ve Maliye Bakanlığının bu konunun vergilendirilmesi konusundaki düşüncesi tam olarak nedir? Yine, mesela, Merkez Bankası kripto parayı ödemelerde kullanacak mı? MASAK'a bildirilen şüpheli işlem ve kişiler hakkında ne gibi işlemler yapıldı?

Bakınız, sonuçlarla ilgilenen bir iktidar zihniyetiyle karşı karşıyayız. Sebeplerinin ne olduğu, bunun müsebbiplerinin de kim olduğu hep unutturuluyor. Doğruları dile getirenlere karşı devasa bir medya ambargosu ve algı operasyonlarıyla bu konular unutturuluyor. "Millet nasıl olsa balık hafızalı, unuturlar." diye düşünüyorlar. İktidarlarının neredeyse çeyrek yüzyıla yaklaştığı bu aşamada ülkemiz âdeta uluslararası mafya ve çetelerin cirit attığı, uyuşturucu ve insan kaçakçılarının mesken tuttuğu bir ülke hâline getirildi. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti bir kara para ülkesi hâline geldi; bunu ben söylemiyorum, Mehmet Şimşek söylüyor. Nasıl söylüyor peki? Tüm dünyayı dolaşarak aradığı kaynak ve kredileri alabilmek için uluslararası raporlara yansımış bu kara para gri listesinden çıkmamız gerektiğini söylüyor. Ali Yerlikaya'nın güya yaptığı operasyonlarda Sayın Şimşek'in huzuruna getirdiği mevzu, yasa teklifinin de amacı budur.

Tüm dünyada aranan organize suç çetelerinin lider ve mensuplarına, mafya liderlerine ve parasının kaynağı belli olmayan yabancılara parayla Türk vatandaşlığı satan bu iktidar, şimdi kalkmış "Bu kadar çeteye operasyon yaptık, şu kadar uyuşturucu, kara para aklayıcısı yakaladık." diyor. Aklımızla alay etmeyin artık. Son birkaç yılda Thodex'in 2 milyar dolar vurgunuyla yüzlerce kripto para dolandırıcılığı uzaylıların iktidar olduğu dönemde mi oldu? Yahu, insanların canı yakıldı, intihar edenler oldu, cezaevlerine girenler oldu, toplumun akıl sağlığıyla oynandı ve yüz binlerce mağdur feryat etti ama sanırım, o günlerde bazı kişiler bu işlere yol verilmesini düşünüyordu. Dedim ya, hep sonuçlarla ilgilenen ve topluma dayatılan bu zihniyetle karşı karşıyayız.

Elbette bu yasa teklifinin huzura getirilmesi de sadece bununla ilgili değil. Yani vatandaşın mağdur olması, feryat etmesi umurlarında değil; buna mecbur kaldılar da ondan getirdiler bu yasayı. Aslında bu konuda dışarının yani uluslararası kurum ve devletlerin bir dayatması bu, "Ya kara paraya ve hatta terörün finansmanına olanak sağlayan bu konuyu çözersiniz ya da size para falan yok." dediler. Yani bizim vatandaşımızın, ülkemizin çıkarını ve mağduriyetlerin çözümünü düşündüklerinden değil, kara para aklama mekanizmasının "çözüm" diye yabancıların isteği doğrultusunda huzura getirilmesidir. Hasılı, hep sonuçlarla muhatap olan, sebeplerin müsebbibi olan, kendilerini hayalet pozisyonuna sokup asla sorumluluk almayan bu anlayışın bize getirdiği yer, yaşadığımız siyasi ve ekonomik çöküştür, götüreceği yer ise bu çöküşün katmerlisi kara bir gelecektir. Aslında bu iktidarın kendine has bir tarzı, siyaseti var. Nasıl mı? Tüm seçenekler içinde en olmayacak yolu tercih edip, bunu istikrarlı dik duruş olarak pazarlayıp ardından bilinçli bir kaos yaratıyorlar. İşler kontrolden çıkıp sorunlar başlayınca krizi inkâr politikasına sarılıyorlar. Sorunu dile getirenleri birilerinin maşası olarak düşmanlaştırıp ötekileştiriyorlar. Homurtular, şikâyetler artınca bir kriz, sorun olduğunu kabul eder gibi yapmaya başlıyor ama bunun sebebinin iç-dış güçler, muhalefet olduğu propagandasına başlıyorlar. Kriz kendi seçmen tabanını da etkilemeye başladığında "Bir sorun olduğunun farkındayız ama bunu yine biz çözeriz." diyerek umut dağıtmaya başlıyorlar. "Biz yaptık, yine yaparız." diyorlar ama herhangi bir krizi çözmek yerine sorunları zamana yayarak kanıksatma moduna geçiyorlar. Tüm bunları yaparken bir başka yakıcı meseleyi ülkenin gündemine boca ediyorlar, bu kısır döngüyü sahip olduğu medya ve trolleriyle sürekli hâle getiriyorlar. İyi giden her şeyi lidere, olumsuz her olayı ise çevresine havale ederek bu kutsal hâle getiriliyor. Bugüne kadar bu siyaset tarzı, daha doğrusu ikiyüzlü omurgasız siyaset anlayışı çalıştı, bu yüzden aynısını bugün de yapmaya çalışıyorlar.

Değerli milletvekilleri, dayatma ve milletimizi balık hafızalı olarak görme konusunda hem içeride hem dışarıda master seviyesinde temsil eden başka siyasetçilerimiz de var. Bunlardan birisi hâlen Dışişleri Bakanı olarak görev yapan efsane MİT Başkanı Hakan Fidan. Kendisi ülkemizi temsilen 15-16 Haziran 2024 tarihlerinde İsviçre'de düzenlenen Ukrayna Barış Konferansı'na katılmıştı. Aynı toplantıya Fener Rum Patriği Bartholomeos'un "ekümenik" sıfatıyla katıldığı basına yansımış, deklare edilen imzacılar arasında söz konusu kişinin olduğu kamuoyuna açıklanmıştı. Patrik Bartholomeos'un zirve sürecinde bu sıfatla birtakım görüşmeler yaptığı, en dikkat çeken görüşmesinin ise Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis olduğu basına yansımıştı. Bu görüşmede ağırlıklı olarak Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılması konusunun ele alındığı ve Miçotakis'in önümüzdeki süreçte bu gündemle Türkiye'ye bir ziyarette bulunacağı da ifade edilmiştir. Fener Rum Patriği Bartholomeos'un zirveye ekümenik yani Vatikan benzeri bir din devleti lideri sıfatıyla katılması Türkiye devleti açısından ulusal ve uluslararası manada ciddi bir skandal olarak kayıtlara geçmiştir. Katoliklerin merkezi olan Vatikan'ın, devlet tüzel kişiliği olmasına rağmen gözlemci statüsüyle katıldığı konferansta Fatih Kaymakamlığına bağlı bir kurum olan Fener Rum Patrikhanesi'nin Başpapazı Bartholomeos'a imza yetkisi verilmesi ise şayanıdikkat bir durumdur. Dışişleri Bakanlığı ise kamuoyundan gelen tepkilerin ardından bildiriye Fener Rum Patrikhanesi'nin isminin de imzacı olarak eklendiğine dair bir açıklama yapmış, zirvenin organizatörleri İsviçre ve Ukrayna'dan izahat istendiğini açıklamıştır; aklımızla alay ediyorlar!

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerine ve millî değerlere karşı son yıllarda ortaya çıkan gayrimillî uygulama ve politikalar, hamaset yüklü yerli ve millî söylemlerin esasen bir mana ifade etmediğini göstermektedir. Halkımızın Türkiye Cumhuriyeti'ne olan aidiyet duygusunu örseleyen bu ve benzeri tüm politik süreçler esasen kurucu ilkelere olan muarızlarının yanında Anayasa ve kanunların çiğnenerek ülkeyi bir anayasasızlaştırma girdabına sokmaktan ibarettir; Montrö ve Lozan tartışmalarıyla, birer birer kaybedilen kazanımlarımızın bir yansımasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen söz konusu konferansta bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın tam da yanında, hiçbir tüzel kişiliği olmaksızın, yalnızca Fatih Kaymakamlığına bağlı bir azınlık kilisesi olan Fener Rum Kilisesi Başpapazı Bartholomeos "Ekümenik Patrik" sıfatıyla gözlemci olması ve barış konferansında kabul edilen karara imza atması en baştan ifade etmek gerekirse kanunlarımıza göre suç teşkil etmektedir. Konferansa "Ekümenik Patriği" sıfatıyla katılan Fener Rum patriği aynı toplantıya Türkiye'yi temsilen katılan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yanında, tam da karşısında bu sıfatını kullanmış ve Sayın Fidan bu durumdan herhangi bir rahatsızlık duymamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Dışişleri yetkilileri, Türk devletinin bütünlüğünü tehdit eden bu çirkin skandalı görmezden gelmiş, "Sükût ikrardan gelir." sözünü tasdik eden bir tavırla sessiz kalmışlardır. Aslında birkaç yıl önce dönemin Başbakanı Binali Yıldırım bizzat söz konusu patriği "ekümenik" olarak tanımlamış ve bu sözünü tashih eden bir açıklamada şu ana kadar yapmamıştır. Esasen ekümenik patriklik müessesesi bu ülkenin tarihinde hiç de hayırla anılan bir kurum olmamıştır. Bugün İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nde hâlen "Kin Kapısı" adı verilen bir kapı bulunmaktadır ki bu kapı patrikhane tarafından kapalı tutulmaktadır. Patrikhane bu kapının önünde bir Türk padişahını -günümüzde Cumhurbaşkanını- idam etmeye yemin etmiş ve bu durumun aksini ifade eden herhangi bir düzeltme veya bugüne kadar özür ifade edilmemiştir. Aslında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın toplantıda rahatsızlık duymadığı, onayladığı "ekümenik patriklik" tam olarak budur. Rum patriğinin bu kadar pervasız bir şekilde ekümenik sıfatıyla ulusal ve uluslararası toplantılarda arzıendam etmesinin sebebi kendisine yerli ve millî bir libas giydiren AK PARTİ iktidarının uyguladığı millî olmayan politikalardır. Millî olan her şeye neredeyse savaş açan bu iktidar şayet yerli ve millî olsaydı ekümenik iddiasına ve ona yol veren politikalar yerine Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin yanında dururdu. Bakın, Dışişleri Bakanlığının sözünü söylüyorum -sürem az kaldı- bu konuyla ilgili bir açıklama gönderiyor: "Fener Rum Patrikhanesi'nin, 15-16 Haziran 2024 tarihlerinde İsviçre'de düzenlenen Ukrayna Barış Zirvesi'ne devlet statüsünde katıldığı ve Sayın Bakanımızın Zirve marjında Fener Rum Patriği Bartholomeos'la resmi bir ikili görüşme yaptığı yönündeki haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Zirve sonunda kabul edilen ve kamuoyuyla paylaşılan Ortak Bildiri'ye bilahare Fener Rum Patrikhanesi'nin isminin de imzacı olarak eklendiğine dair iddialarla ilgili olarak Zirve'nin organizatörleri İsviçre ve Ukrayna'dan izahat istenmiştir." Ya, yapmayın Allah aşkına bunları; yanlışlar yapıyorsunuz, doğrular yapmıyorsunuz. Niçin yapıyorsunuz bu yanlışları? Neden? Ekonomik meseleden dolayı mı? Herhâlde ekonomik meseleden size bir şeyleri dayatıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Siz onlarla anlaşacağınıza gelin bu muhalefetle oturup konuşun, gelin bütün milleti beraberce kucaklayın iktidar olarak. "Taç giyen baş uslanır." diyerek o zaman hiç kimseye, paraya ihtiyacınız olmaz, Türkiye'de hukuku ihdas edersiniz ve Türkiye de onlara eyvallah etmez. Rum Patrikhanesi'ne ve Bartholomeos'a da bunu yapmazsınız.

Teşekkür ediyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)