| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 90 |
| Tarih: | 10.04.2013 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine, 8'inci maddede partimizin verdiği önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kamuoyunda belirtildiği şekliyle dördüncü yargı paketi üzerinde konuşacağız. Asıl soruna eğilmediğimiz için, muhtemeldir ki şimdilik dördüncü yargı paketini görüşüyoruz, önümüzdeki günlerde bu yargı paketlerinin sıra sayı numaraları artacak, kamuoyundaki adlandırmaları artacak ve burada tekrar görüşeceğiz.
Şimdi, bugünkü tabloyu ben kısaca şöyle özetlemek istiyorum, sorunun asıl kaynağına inmediğimiz için tıptan bir benzetme yapmak istiyorum: Ortada bir sorun var. Terörle Mücadele Kanunu gibi antidemokratik, her türlü hukuku yok eden, keyfiyeti getiren bir kanun ortada duruyor, Türk Ceza Kanunu'nun özgürlükleri kısıtlayan bütün maddeleri ortada duruyor, biz de burada getirilmiş palyatif birtakım çözümleri tartışıyoruz. Yani, vücudun bir yerinde bir hastalık var, bu hastalığı tedavi etmeye yönelik ciddi, radikal birtakım kararlar almıyoruz. İktidar partisi AK PARTİ bu hastalığın yaratmış olduğu ağrıya yönelik bir ağrı kesici paketi buraya getirmiş ki bu ağrı kesici paket de yanlış bir tercihle buraya getirilmiş, bu ızdırabı tamamen ortadan kaldıracak şekilde buraya getirilmemiş. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak "Bu hastalığı radikal şekilde tedavi edinceye kadar doğru ağrı kesiciyi kullanalım." diyoruz. Hadi, yetersiz geliyorsa bu ağrı kesiciye yeni ağrı kesiciler ekleyelim diyoruz. Böylelikle ızdırabı en azından kontrol altına alıp hastalığa yönelelim diyoruz. Diğer muhalefet partileri de "İktidar partisinin getirmiş olduğu bu ağrı kesiciyi de keselim. Bu ızdırap aynı şekilde, daha şiddetli bir şekilde hissedilsin." diyorlar. Yani, bugünkü yaptığımız görüşmelerin tamamını bir tıpçı olarak baktığım zaman bu şekilde görüyorum.
Bu ülkede düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmadığı sürece gerçek anlamda demokratik bir hukuktan bahsetmek mümkün değildir. Basın özgürlüğüyle ilgili, siyaset yapma özgürlüğüyle ilgili ciddi yasaları bu Mecliste ele almadığımız sürece toplumun kanayan yarası hâline gelmiş bu hukuksuzlukları ortadan kaldırmamız mümkün değildir.
Şimdi, bu maddeye baktığımız zaman, yine, siyasallaşmış bir yargıya ucu açık ifadelerle olağanüstü yorum yapan birtakım cümleler, birtakım düzenlemeler var. Yani "terör" kavramının "terörizm" kavramının "şiddet" kavramının artık bu ülkedeki yargı tarafından nasıl kullanıldığını herhâlde bilmeyeniniz yoktur. Mevcut davalarda öğrencisinden sendikacısına kadar, milletvekilinden belediye başkanına kadar, akademisyeninden yazarçizerine kadar herkesi terörist olmakla suçlayan ve bu nedenle cezaevine atan bir hukuk sistemine, bir yargı sistemine, deyim yerindeyse, bu tasarı tekrar pas atıyor.
Getirmiş olduğu düzenlemede şalvar giymekten tutun da poşu takmaya kadar, işte Kürtlerin ulusal kıyafetlerinden tutun da sarı, kırmızı, yeşil bir fular takmaya kadar her şeyi "terörizm" kavramı içerisine sokan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Zaten, bugüne kadar yargı bu tarz uygulamalar neticesinde bu hukuksuzlukları ortaya koydu. Yani, bugüne kadar yargının yaptıklarına baktığımız zaman bir akademisyenin uluslararası bilimsel ortamlarda katılmış olduğu toplantılardan tutalım da bir kişinin telefon taşımamasına kadar suç unsuru sayan, terörizm kavramıyla ilişkilendiren uygulamalarına denk geldik. Bir öğrencinin federal Kürdistan bölgesindeki bir üniversiteye gittiği için, orada araştırma yaptığı için terörizm suçlamasıyla yargılandığı bir pratikle karşı karşıyayız. Kendi seçim bölgemde, benim seçim büroma geldiği için müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıkların mağduriyetiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla, bu uygulamalar devredeyken, bu uygulamalar söz konusuyken böyle muğlak ifadelerle tekrar yargıya bir alan yaratmak bizce sorunu çözmekten çok derinleştirmeye yarar.
Tekrar ifade ediyorum: Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması, TCK'nın bütün antidemokratik uygulamalarının kaldırılması bu hastalığın asıl tedavisidir. Bütün Meclisi bu asıl tedavi konusunda biraz daha düşünmeye, biraz daha çabaya davet ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)