GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:03.07.2024

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 141 sıra sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Jeopolitik konumumuzun bize sunduğu muazzam avantajları ne yazık ki yeterince verimli kullanamıyoruz. Bu durumun sebeplerini incelediğimizde karşımıza yönetimsel hatalar, liyakatsiz yönetimler ve siyasi çıkarların ön plana çıktığını görüyoruz. Bu unsurlar potansiyelimizi verimli kullanmamızın önünde büyük engeller oluşturuyor.

Öncelikle hava limanlarımızdan başlayalım. Türkiye coğrafi konumu itibarıyla Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kesişim noktasında bulunuyor. Bu durum, Türkiye'yi doğal bir hava ulaşım merkezi hâline getiriyor. Ancak havalimanlarımızın yönetiminde yapılan hatalar ve planlama eksiklikleri nedeniyle bu potansiyeli tam olarak, tam anlamıyla kullanamıyoruz. İstanbul Havalimanı dünyanın en büyük havalimanlarından biri olmasına rağmen hâlâ tam kapasite ve verimli bir şekilde çalışamıyor. Yeni yapılan yatırımların getirdiği mali yükler ve yanlış yönetim politikaları bu büyük projenin beklenen ekonomik getirilerini azaltıyor.

Limanlarımıza gelince, Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen deniz taşımacılığından yeterince faydalanamadığımızı görüyoruz. Limanlarımızın altyapısı modernize edilmediği gibi, mevcut kapasiteleriyle tam anlamıyla kullanılamıyor. Özellikle Akdeniz ve Karadeniz limanlarımızın bölgesel ticaret merkezi olma potansiyeli var ancak kötü yönetim ve yetersiz planlama bu limanların uluslararası ticaretteki rolünü kısıtlıyor. Dünya ticaretinde önemli bir rol alabilecek konumdayken yönetimsel eksiklikler ve siyasi çıkarlar nedeniyle bu fırsatları kaçırıyoruz.

Kara yolları ve otoyollar konusunda ise durum pek farklı değil. Türkiye'nin kara yolu ağı geniş ve kapsamlı olmasına rağmen bu yolların bakımı ve yönetimi konusunda ciddi eksiklikler mevcut; özellikle büyük şehirlerdeki trafik sorunları, plansız kentleşme ve altyapı yetersizlikleri nedeniyle çözülmesi zor hâle gelmiş durumda. Yapılan yatırımlar genellikle kısa vadeli siyasi çıkarlar doğrultusunda şekilleniyor ve uzun vadeli planlamalar göz ardı ediliyor. Bu da kara yolu taşımacılığının verimliliğini ciddi şekilde düşürüyor. Demir yolu taşımacılığı, sürdürülebilir ve ekonomik bir ulaşım yöntemi olmasına rağmen Türkiye'de hak ettiği değeri bulamıyor. Yüksek hızlı tren projeleriyle önemli adımlar atılmış olsa da bu projelerin kapsamı ve etkinliği istenilen düzeyde değil. Mevcut demir yolu ağının modernizasyonu ve genişletilmesi konusunda eksiklikler bu alandaki potansiyelin tam anlamıyla kullanılmasını engelliyor. Ayrıca, demir yolu taşımacılığının entegrasyonu konusunda da ciddi sıkıntılar var. Limanlar, havaalanları ve kara yollarıyla entegre bir demir yolu sistemi kurmak yerine parçalı ve verimsiz bir yapı karşımıza çıkıyor. Tüm bu sorunların temelinde yatan en temel etken ise yönetimsel hatalar ve liyakatsiz yönetimlerin varlığıdır. Ulaşım ve lojistik alanında yapılan yatırımlar ve alınan kararlar genellikle siyasi çıkarlar doğrultusunda şekilleniyor. Bu durum uzun vadeli stratejik planlamaların önüne geçiyor ve kısa vadeli kazançlar uğruna büyük potansiyellerin heba edilmesine yol açıyor. Liyakatsiz yönetimlerin karar alma süreçlerindeki eksiklikler ve yanlış politikalar ülkenin ulaşım altyapısının verimli kullanılmasını engelliyor.

Sonuç olarak, Türkiye'nin jeopolitik konumunun bize sunduğu avantajları yeterince kullanamıyoruz. Havaalanlarımız, limanlarımız, kara yollarımız ve demir yollarımız gibi stratejik altyapılarımız; yönetimsel hatalar, liyakatsiz yönetimler ve siyasi çıkarlar nedeniyle tam potansiyeline ulaşamıyor. Bu durum hem ekonomik kalkınmamızı hem de uluslararası ticaretteki rolümüzü olumsuz etkiliyor. Artık uzun vadeli ve stratejik planlamalar yaparak liyakatli yöneticilerle bu potansiyeli gerçekleştirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde elimizdeki bu değerli fırsatları kaçırmaya devam edeceğiz ve gelecekte daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Özellikle AK PARTİ'si Hükûmetinin kişiye özel kanunlar ve düzenlemeler yapmaktan bir an önce vazgeçmesi gerekmektedir. Toplumun genelini gözeten adil ve şeffaf bir yönetim anlayışı benimsenmelidir. Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı, liyakat esasına dayalı atamalar ve adaletin tesisi ülkemizin geleceği için hayati önem taşımaktadır. Hep birlikte daha adil, şeffaf ve güçlü bir Türkiye için çalışmalıyız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)