Konu: | Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 99 |
Tarih: | 04.07.2024 |
KAMURAN TANHAN (Mardin) - Konuşmama başlamadan önce kayyum darbesine karşı İstanbul'dan, İzmir'den Hakkâri'ye yürüyen yoldaşlarımızı, cezaevlerinde rehin tutulan arkadaşlarımızı ve onurlu duruşundan taviz vermeyen tüm halkları saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, cezaevlerinde tutsaklara dönük hak ihlalleri her geçen gün artarak devam etmektedir. Suluca Y Tipi ve Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinde tutsaklar yaşadıkları hak ihlallerini aileleri aracılığıyla aktararak duyarlılık çağrısını talep ediyorlar. Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevinde bulunan tutsaklar idare ve gözlem kurulu tarafından birçok tutuklunun infazının yakılarak tahliyelerin engellendiğini, cezaevlerinde koğuşların içine kamera yerleştirildiğini, bu kameralarla yatak odalarının, lavaboların ve odaların tamamen izlendiğini ve kayıt altına alındığını ifade etmektedirler. Bu uygulamaya yapılan itirazlardan da herhangi bir sonuç alamadıklarını ifade ediyorlar.
Yine, Adana'da 6 Haziran günü keyfî olarak Adana Kürkçüler 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinden Adana Suluca Y Tipi Kapalı Cezaevine sevk edildiklerini ve tekli hücrede tutulduklarını bildirmişlerdir. Tutsakların aynı zamanda tedavi hakları da gasbediliyor. Adana'nın sıcağında vantilatör ve buzdolabı olmadan tek kişilik hücrede tutulduklarını, günde sadece bir saat avluya çıkarıldıklarını belirten tutsaklar, üç yıldır insan onuruna yakışmayan kelepçeli muayene ve ağız içi arama dayatmalarını kabul etmedikleri için hastaneye götürülmediklerini, üç yıldır tedavi haklarının ellerinden alındığını ifade etmişler ve bildirmişlerdir. Adana'da tüm cezaevlerinde jandarma tarafından kelepçeli muayene ve ağız içi arama dayatılması yapılıyor. Çok kötü şartlar altında olduklarını, kamuoyu ve ilgili kurumlara yapmış oldukları başvuruların sonuçsuz kaldığını ifade etmişlerdir ve bizler aracılığıyla bir çağrıda bulunuyorlar. Bizler de tek talepleri cezaevi koşullarının düzeltilmesi olan bu sese, bu duyarlılığa çare olmayı ve ses olmayı buradan ifade edelim.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın bundan sonraki bölümünde seçim bölgem dâhil olmak üzere Kürt illerinde yaşanan ulaşıma bağlı yolculukların zorluklarını anlatacağım. Dünden beri bu konuda çok ifade edildi ama ben tekrara düşmemek adına biraz farklı bir pencereden bakmayı düşünüyorum. En sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim; yoksul yurttaşların seyahat özgürlüklerini ellerinden almış durumdasınız. Bu yasa tam da bunu ifade ediyor. Özellikle uçak seferlerinde durum oldukça vahim, çok da vahim. Bu şöyle ifade edilebilir: Uçuş seferlerinde bölgeler arasında bir ayrımcılık söz konusu, bilhassa Kürt kentlerinde. Kürt kentlerine yapılan uçak seferlerinde bir düşüş yaşanmakta ve bunun bilinçli yapıldığı algısı ve şikâyetleri bize iletilmektedir. Bu durum, vatandaşlarımızı mağdur ederken bölge ekonomisini de olumsuz etkilemektedir. Aynı durum, ticari ilişkileri ve işleri için Diyarbakır'dan Erbil'e, Diyarbakır'dan Van'a, Diyarbakır'dan Adana'ya uçmak isteyenler için de geçerlidir.
Diyarbakır demişken savaş endüstrisinin üssü olan Diyarbakır'daki Ana Jet Üssü'nden bahsetmemek olmaz. Ana Jet Üssü'ndeki uçuşlar diğer uçakların, sivil uçuşların uçuşuna engel oluyor ve bu Ana Jet Üssü'nden kalkan jetler insanları mağdur ediyor; seslerinden, gürültülerinden çocuklar irkiliyor ve bu uygulamanın da bilinçli olduğu, bilinçli yapıldığı şikâyetleri ve itirazları bize aktarılmaktadır.
Uçaklardaki bir başka sorun da Kürtçe anons yapılmaması. Bu durum daha önce bu kürsüden birçok kez ifade edildi ancak mevzu Kürtler olunca her zamanki gibi ayrımcı uygulamalara maruz bırakılıyor. Bakın, uçaklardaki bu acil durum bilgilendirme ve uyarı anonsları ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak için yapılmıyor, aksine uçak içindeki güvenlik için yapılıyor. Buradaki amaç; herkesin çıkışın nerede olduğunu, can yeleğinin nerede olduğunu bilmesi içindir, olur da acil bir durum olursa herkes ona göre davransın diyedir, farklı bir uygulama için değildir. Bu nedenle, eğer konuşulan anlaşılmıyorsa Kürtçe de Arapça da Lazca da anons konulması gerekiyor. İnsanlar hangi dilde anlıyorlarsa o dilde anons olsun ve bunun için de ekstra yüksek bir maliyete gerek yok, bütün havacılık sektörünü bunun için seferber etmeye gerek yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Teşekkürler.
Bir de o uçaklar sizin, bizim vergilerimizle uçmuyor, isteyen parasını veriyor, biletini alıyor ve uçuyor. Korkmayın, uçaklardaki Kürtçe anons ülkeyi bölmeyecektir, tıpkı mahkemelerde ana dilinde savunma hakkının ülkeyi bölmediği gibi. Talep varsa ve bir ihtiyaca cevap verecekse neden olmasın? Sömürge gibi bütün uçaklarda, metrolarda ve vapur seferlerinde İngilizce anonslar yapılırken iyi ama Kürtçe anonsa gelince, olmaz. Bu, ayrıştırıcı bir uygulamadır, bölücü bir uygulamadır.
Değerli milletvekilleri, uçaklarda söylenen hepi topu beş on cümle Kürtçeye çevrilecek, ses dosyası olarak kaydedilip uçaklarda okunacak. Çözüm aslında bu kadar basit ama dert başka olunca bir sürü bahaneyi beraberinde getiriyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)