GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:04.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte dalga dalga büyüyen ve kangren hâline gelmiş derin bir yoksullukla karşı karşıyayız. Dünyanın en yüksek enflasyonu ve faizlerle birlikte ülkemiz insanı temel ihtiyaçları konusunda resmen mağara dönemlerinden hâllice bir hayatı yaşamak zorunda kalıyor. Nasıl mı? Bakınız, mağara dönemi insanı 2 temel ihtiyacının peşinde bir hayat sürüyordu. Nedir onlar? Barınma ve gıda. Bugün halkımızın neredeyse büyük bir çoğunluğu barınma ve gıda konusunda resmen devasa bir çaresizlik içinde arkadaşlar. Size şaka gibi gelebilir ama durum tam olarak budur.

Bakınız, bu ülkede "açlık sınırı" denilen bir şey var; hiç duydunuz mu sayın milletvekilleri? İktidara sorayım: İktidar, siz duydunuz mu? Sanmam. Zira, sizin o mahallelerde pek işiniz kalmadığını biliyoruz. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğunu, hatta vermeyeceğiniz zamlı asgari ücretin yokluk sınırının bile altına düşeceğini bilmiyor musunuz? Geçen sene, ekonomiyi kurtarmak için İngiltere'den transfer edilen kurtarıcı Mehmet Şimşek ve ekibi esasen manav tezgâhındaki mostra figürlerdir demiştim. Dış dünyaya "Bakın, biz tam da sizin istediğiniz gibi kişiler getirdik, haydi, yardım edin bize." demek için ördek avında kullanılan yalancı ördek misali mühre gibi yani. Yani görüntüde var olan ama gerçekte hiçbir önemi olmayan bir kamuflajdan ibaret sadece. Zaten bu sistemde bütün bakanların ismi Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. İleride mukadder olan tüm bu kötü gidişin müsebbibi olarak gösterilen, bir zaman sonra kapı dışarı edilecek olan kötü polis Mehmet Şimşek'e son bir vazife daha yüklenecek demiştim. Neydi o? Halkın zaten boğazından kısılan birkaç lokmayı da çekip alacak kemer sıkma politikaları olacak demiştim. Mehmet Şimşek Bey, Erdoğan'ın talimatıyla halkımızı resmen açlığa ve yokluğa düçar etti. Önce, geçen sene seçimlerden sonra boca ettiği zam furyasıyla milletin nefesini kesti, sonra "tasarruf tedbirleri" aldatmasıyla nefessiz kalan insanımızın kafasını, gözünü yardı. Şimdi de yeni vergilerle milletin sofrasına zar zor koyduğu lokmasını almaya hazırlanıyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi asgari ücrete zam yok, biliyoruz. "Kök aylığı"nı duyanlar, bilenler biliyorlar, duymuştur iktidar zaten kendilerinin eseri. Kök aylığı 8 bin liranın altında olan işçi ve BAĞ-KUR emeklisi, milyonlarca emekli altı aylık enflasyon artışından yararlanamayacak; yüzde sıfır zam alacaklar, evet, yüzde sıfır zam alacaklar. Yani dul, yetim ve gerçek ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımız başta olmak üzere en çok ihtiyacı olan kesimlere siz ne yapmak istiyorsunuz? "Yaşamayın." mı demek istiyorsunuz? "Ölün gidin artık." diyorsunuz herhâlde.

Değerli milletvekilleri, Mehmet Şimşek Bey, asgari ücrete zam konusunda "Enflasyon hedefinden taviz veremeyiz ve kesinlikle zam yapamayız." diyerek ferman buyurmuş. En düşük emekli maaşının 7 ile 10 bin lira arasında olduğu bir ülkede "Zulümlerden zulüm beğenin." diyor. Mehmet Bey, Sayın Erdoğan'ın talimatıyla elektriğe de yüzde 38 zammı şakkadak yapıverdi. Buğdaya, çaya gıdımla zam verirken de akaryakıta her gün, günaşırı zam yaparken de TÜİK verilerini makyajlarken de "Asgari ücrete zam yok çünkü OECD ülkeleri içinde en yüksek asgari ücreti veriyoruz." safsatasını söylerken de aslında bir şeyin farkında çünkü kendisi kötü polisi oynuyor. Aslında bütün bunları sahibinin Sayın Erdoğan olduğunu o da biliyor ve her yerde bunu sıklıkla da dile getiriyor. Lakin ey Mehmet Şimşek, bu şekilde kurtulacağını sanma, senin de yatacak yerin yok.

Sağlık Bakanının istifasına gelince... Şimdi, 2 sekreter bakan af diledi, yerlerine yeni 2 sekreter bakan getirildi. Gerçi birisi o kadar da yeni değil hatta kaybedenler kulübünün imar ve rant duayeni ama olsun, sonuçta aile arasında bir mesele. "Bir şey kötü gidiyorsa bu Erdoğan yüzünden değil, çevresindendir." senaryosunun yeni bir versiyonunu daha seyrettik.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Sağlık Bakanı gitti ve çok şükür kurtulduk ama yeni gelen Bakan neler yapacak, onu da göreceğiz. Soru önergelerimize cevap vermeyen ve kendisini layüsel gören biriydi hazret. Pandemi dönemi başta olmak üzere halkımızı aldattı, Andersen'den masallar anlattı, üç kuruşluk bir maskeyi dağıtmaktan da aciz kaldı. Ölü ve hasta sayılarını namuslu bir devlet insanı gibi açıklamadı ve sakladı. Uzun süre pandemiyi kabul etmedi ki ne zaman Dünya Sağlık Örgütü kredi vereceğini söyledi, ertesi gün "Pandemi var." dedi, hasta ve ölü sayılarını artırdı. Cafcaflı binaları olan hastaneler yaptı ama içinde doktor ve liyakatli personel bırakmadı. Randevu sistemindeki rezalet ve Suriyelilere verilen hizmet yüzünden Türk vatandaşları sağlık hizmeti alamaz oldu. "Hastanelerde kuyrukları bitirdik." diye tepeden tepeden konuştu ama insanları evlerinde bekletti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Herkes biliyor, aylar yıllar sonrasına randevular veriliyor ki vatandaş o güne kadar ölmezse tabii.

Murat Kurum yeni geldi, Murat Kurum'u ayrıca bir konuşmamda dile getireceğim; TOKİ'yi, öyle "İlk Evim, İlk Arsam" konusunu, 2019 yılındaki 100 bin konutu, sonra deprem konutlarını; bunların hepsini, kendisinin bütün serencamını dile getireceğim değerli milletvekilleri.

Ama Dışişleri Bakanıyla ilgili bir şey söyleyeceğim. Dışişleri Bakanı demiş ki: "Suriye politikamızı eleştirenler egemen güçlerin vekilleri." Utanç verici bir cümle; ya özür dilemeli ve sözünü de geri almalıdır.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz de özür dileyin.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bakın, Sayın Bakan, eğer bizler egemen güçlerin vekilleri olsaydık ne yapardık, biliyor musunuz? Liyakatli, yetişmiş insanlarımızı ülkemizden kovardık. Kredi ve swap anlaşmalarıyla siyasi şantajlara açık bir yönetim olurduk. Ülkemizi dünyanın en yüksek enflasyonu ve faiziyle batırır, insanlarımızı açlıkla imtihan ederdik. Tarım ülkesi olan ülkemizde vatandaşlarımızı meyveye, sebzeye hasret bırakırdık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Pasaportumuzu ve millî paramızı dünyanın en itibarsız unsurları hâline getirirdik. Körü körüne tarafgirlik, aklın ve vicdanın kanseridir.

Saygılarımla. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)