Konu: | Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 100 |
Tarih: | 09.07.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyon başında izleyen eğitim camiası; 143 sıra sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, 14 Şubat 2022 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çok yetersiz olduğunu o zaman da çok söylemiştik, yapılması gerekenlerden bahsetmiştik. Eğitim paydaşlarının görüşleri alınmamıştı, kanun aceleye getirilmişti, kapsamı çok dar tutulmuştu, 12 madde içeriyordu. İşte, Anayasa Mahkemesi aday öğretmenlik süreciyle ilgili maddeyi iptal etti, dokuz ay süre verdi, 26 Haziran son gündü.
Şimdi, 3 ve 4 Temmuzda Millî Eğitim Komisyonunda görüştüğümüz 3 geçici madde dâhil olmak üzere 42 maddelik Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'yle yüzleştik yani daha önceki çıkan Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çok daha masum olduğunu, bu gelen teklifi değerlendirdiğimizde daha iyi anladık.
Keşke Sayın Bakan burada olsaydı ama maalesef yok, inşallah dinliyordur -ona ithaf ederek- ona seslenmek istiyorum: Hiçbir ilmî çalışmanın eseri olmayan, eğitim paydaşlarının görüşleri alınmadan, biz yaptık oldu anlayışıyla hazırlanan, muğlak ve belirsiz ifadeler içeren bu teklifin geri çekilerek yeniden düzenlenmesi gerektiğini söylüyoruz İYİ Parti olarak. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakana da tekrar seslenmek istiyorum: Bu kanun teklifini incelediğimde dayattığınız Millî Eğitim Akademisi vasıtasıyla Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'yle ortaya koyduğunuz, evlatlarımızı kendi ideolojinize uygun kimlik çalışmalarına yönlendirecek, beyin yıkayacak öğretmen yapısını oluşturmaya çalışıyorsunuz gibi geldi. Fikriiktidarınızı gerçekleştirmek için atılan beyhude adımlardır bunlar. Çok ilgi çekici, hem yeni müfredat programınızda hem de bu taslak metinde işte "Atatürk ilke ve inkılapları" "Atatürk milliyetçiliği" ifadelerini geçirmemek için büyük bir çaba sarf ettiğinizi görüyoruz. Üstünü örtmek için "Millî Eğitim Temel Kanunu ve Anayasa'da geçtiği gibi..." deyip geçiştirmişsiniz. Samimiyseniz -ki inşallah öyle olduğunu düşünüyorum- önergeyle bunu düzeltin. Bu ülkede birçok şeyi yok ettiniz; değerlerimizi, devlet anlayışımızı, devlet hafızasını. Sadece bir kişiyi ve yaptıklarını asla yok edemezsiniz, başaramazsınız, onun manevi ruhunun altında ezilir, yok olursunuz: Büyük Önder'imiz, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlamanın amacı bellidir. Bu teklif öğretmenlere saygınlık kazandırıyor mu? Öğretmenlerin özlük hakları iyileşiyor mu? Öğretmenlerin mesleki gelişimini düzenliyor mu? Hepsine hayır. Öğretmenlik meslek kanunu diye getirilen nedir? Bu taslağa "öğretmene mobbing kanunu" diyebiliriz. Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi öğretmenliğin yararına ve saygınlığının artırılmasına yönelik değil, tam tersine öğretmenlik mesleğini tehdit edici ve özellikle Akademiyle atanmayı baskı altına alma hedefiyle hazırlanmıştır. Bugün burada görüştüğümüz bir meslek kanunu değildir, "meslek kanunu" adı altında Akademi dayatmasıdır, "meslek kanunu" adı altında ceza dayatmasıdır, "meslek kanunu" adı altında öğretmen atamalarının tamamen kontrol altına alınmasıdır. Öğretmenler yıllardır bekledikleri meslek kanunu için bugün belki diyecekler ki "Keşke çıkmasaydı." Sayın Bakan, tekrar size sesleniyorum: Siz, meslek kanunu deyince bunları mı düşündünüz? Öğretmenlik meslek kanunu görevdeki öğretmenler için değil, çoğunlukla atama bekleyen öğretmenler için hazırlanmış.
Bakın, "Akademiyle artık mülakatı kaldırıyoruz ama mülakattan daha da etkili modeller geliştirerek istediğimiz profilde öğretmen atayacağız." mı diyorsunuz? "Mülakatı aratacağız size." mi diyorsunuz? Akademiye alınacak öğretmenler için sayfalar dolusu Akademi maddesi var, 17 sayfalık öğretmenlik meslek kanununda mesleki gelişime 0,33 sayfa ayrılırken yani bir paragraf ayrılırken disiplin hükümlerine 4,5 sayfa yani 13,5 kat sayfa ayrılmış. Millî Eğitim Bakanlığı hizmette olan öğretmenlerin mesleki gelişimine yeterli oranda önem vermemektedir. Öğretmenlik mesleğinin niteliğini arttırmak amacıyla öğretmenlerin sahip olması gereken özel ve genel alan yeterliliklerinin tespit edilerek daha sonra bu yeterliliklerin hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarıyla öğretmen adaylarına ve öğretmenlere kazandırılması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Kurulmakta olan Akademinin bu işlevi yerine getirmesi gerekirken bununla ilgili hükümler bu teklifte maalesef yoktur veya çok muğlak bir şekilde geçiştirilmiştir. Mesleki gelişim önemlidir ve mesleki gelişimin nasıl yapılacağı, neleri kapsayacağı, yöntemi, kredisi, kapsamı, süresi, kişiye özelliği vurgulanarak ortaya konmalıdır.
Evet, Millî Eğitim Akademisinin gerçek görevi, görevdeki öğretmenlere mesleki gelişim, akredite, sertifika programları, dijital beceri, uzaktan eğitim teknolojilerinin etkin kullanımı ve öğretmenlik mesleğiyle ilgili konularda hizmet içi eğitim vermek olmalıdır. Hiç kimse böyle bir millî Eğitim Akademisine karşı değil.
Sayın milletvekilleri, KPSS imtihanından başarılı olmuş, üniversitelerin eğitim fakülteleri ve lisans programlarından mezun öğretmen adaylarını "akademi eğitimi" adı altında üç ila dört dönem yani bir buçuk yıl ila iki yıl bekleten, onlarca imtihana sokarak değerlendirme yapan, bu sürede işte 14 bin lira harçlık veren -ki bu da TÜFE'ye göre enflasyon farkını değerlendirdiğimizde 16.884 liraya çıkacak- bir ücret veren bir akademi yapısından bahsediyoruz. Bu eğitimler pedagojik formasyon niteliğindedir ve öğretmenlere -anladığımız kadarıyla- eğitim fakülteleri hocaları eğitim verecektir. Peki, eğitim fakülteleri hocaları eğitim verecekse Akademi ile eğitim fakültelerinin farkı nedir; akademinin eğitim ve uygulama merkezleri ilk etapta nerede açılacak ve kadroları neye göre belirlenecektir; bu bir belirsizlik içermektedir. Kimler istihdam edilecektir? Akademisyenlere ek ders ücretli ders verdirileceği belirtilmektedir. Akademi sonunda "Başarılı olamamıştır." diye öğretmenlerle sözleşme imzalanmayabilecektir. Bu da yine ideolojik bir şekilde davranılacağını çağrıştırmaktadır bizlere. Öğretmenlerin atanması en erken 2027 yılına kadar gidebilecektir, onlar da sözleşmeli öğretmen olacaktır. Bu Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'yle getirilen Akademi, eğitim fakültelerine paralel bir yapılanma içerisindedir; önümüzdeki süreçte, öğretmen yetiştirme işini devralmayı hedeflemektedir diye görüyoruz. Eğitim fakülteleri itibarsızlaştırılmaktadır. Ve ben buradan, bu kürsüden eğitim fakültelerine sesleniyorum, dekanlara, öğretim üyelerine sesleniyorum: Sesinizi neden duymuyoruz? Bu, ÖMK'yle getirilen Akademi eğitimi eğitim fakültesi mezunlarına asla uygulanmamalıdır. Zaten formasyon ve alan eğitimiyle mezun olan diploma sahibi öğretmenlere yeniden eğitim vermenin ne anlamı var? Akademi, eğitim fakültelerinden mezun olanları değil, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğretmen olmak isteyen ve başvuru kriterlerine uygun adayların pedagojik formasyon almalarını sağlamalıdır ve Akademide alan yeterliliği üst düzeyde olan öğretim elemanları, usta öğreticiler ve mesleğinde başarılı olan öğretmenler görevlendirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, dünyayı yeniden keşfetmiyoruz. Nitelikli öğretmen yetiştirecekseniz öğretmen liselerini açın; bu liselere fen, sosyal bilgiler, matematik, Türkçe ve yabancı dil başarısında en az yüzde 10'luk dilime giren öğrenciler yerleşsin. Eğitim fakültelerine girişte bu liselerden mezun olanlara kontenjan ve ek puan verilerek öncelik tanınsın, bu öğrenciler burs ve sosyal imkânlarla desteklensin. Eğitim fakültelerinin eğitim öğretim süreçlerinin teori-pratik dengesi göz önünde bulundurularak yapılanması gerektiğini hepimizin bilmesi gerekli. Her eğitim fakültesinde, her kademede bir uygulama okulu açın. Eğitim fakültelerinde temel aktör olan öğretim elemanlarının yeterliliklerini artıran düzenlemeleri hemen hayata geçirmeliyiz. Eğitim fakülteleri öğrencilerinin lisans eğitimi aşamasında eğitim bilimi uzmanı olarak yetiştirilmeleri amacıyla eğitim bilimleri alanında çift dal eğitimi almalarını sağlayalım ki liyakatli yöneticilere ve denetçilere sahip olunsun.
Evet, bu eğitim fakülteleri kontenjanlarını öğretmen ihtiyacını dikkate alacak şekilde sınırlandıralım. Her yıl 40-50 bin öğretmen yetişiyor değerli milletvekilleri, 100 eğitim fakültesi var, buna ihtiyaç var mıydı? Köklü eğitim fakülteleri kalabilir. YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda neden bir arada iş birliği yapamıyor? Eğitim fakültelerine girişte taban puanını yükselterek bu programları başarılı öğrencilerin tercih etmesini sağlamalıyız. Bunları niye söylüyorum?
Değerli milletvekilleri, elimizde bir tecrübe sonucu, öğretmenlerin daha nitelikli yetişebilmesi için yıllardır öğretmen yetiştiren bu eğitim fakülteleri kurumlarını daha iyi hâle getirelim.
Sayın milletvekilleri, bu teklifte öyle maddeler var ki... 34'üncü maddeydi, inşallah, onu duyum aldığımız kadarıyla çıkaracaksınız. Yani müfettiş denetimiyle başarısız olduğu belirlenen öğretmenlerin bir yıl Akademiye gönderilmesi, eğer başarısız olursa idari hizmetler sınıfına alınması hedefleniyordu, inşallah, bir önergeyle bu maddeyi çıkarırsınız.
Bu teklifte, kariyer basamaklarıyla ilgili sadece sınav kaldırılmıştır. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik ünvanları durmakta, tazminatları değişmemekte, süreler yine değişmemektedir. İmtihanın kaldırılması doğru bir karardır. Bizim teklifimiz sadece ünvanların "uzman" ve "başöğretmen" yerine "kıdemli uzman" olarak değiştirilmesidir çünkü başöğretmenlik Atatürk'ümüzün ünvanıdır. Uzman öğretmenlik gibi ünvanların yetki ve sorumlulukları bulunmamaktadır, kıdemle alakalıdır, sadece tazminat ödemek için verilmektedir. Ama önemli bir konu, sayın milletvekilleri, günlerdir hepinizi, özellikle Komisyonda olan, Millî Eğitim Komisyonu üyelerini, bizleri il Millî Eğitim müdür muavinleri, il/ilçe Millî Eğitim müdürleri, şube müdürleri, müfettişler, müfettiş yardımcıları, eğitim uzmanları maaşlarının düşüklüğünden ve uzman ve başöğretmenlik tazminatlarından faydalanamamaktan dolayı hiç durmadan arayarak şikâyetlerini dile getirmişlerdir. Şimdi, şube müdürleri, Millî Eğitim ilçe müdürleri ve il müdür muavinleri amir durumunda olmuş olmalarına rağmen manen ve maddeten büyük bir sıkıntı içindedirler, ezilmektedirler. Böyle bir adaletsizlik olur mu? Bu durumun bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. Bu konuyla ilgili vermiş olduğumuz önergeler reddedildi ama inşallah, Genel Kurulda bu konu düzelir diye düşünüyoruz.
Yine, teklifin 2'nci maddesiyle, Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'nin özel öğretim kurumlarında görevli öğretmenleri de kapsıyor olduğu belirtilse de diğer maddelerde söz konusu öğretmenlerimize yönelik herhangi bir düzenleme olmadığı görülmektedir. Özel öğretim kurumlarında görevli öğretmenlerimiz, içinde bulundukları sorunları sıklıkla dile getirmektedirler. Millî Eğitim Bakanı ve yardımcıları özel öğretim kurumlarında öğretmenlere verilecek asgari ücret seviyesi hakkında düzenleme yapılacağını dile getirmiş ancak bu teklif ilgili düzenlemeye dâhil edilmemiştir.
Bilindiği üzere, 2014 yılına kadar yürürlükte olan 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 9'uncu maddesi "Okullarda yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara kıdemlerine göre dengi resmî okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez." şeklinde, bu kurumlarda görevli öğretmenler için asgari ücret seviyesini farklı tutabilmiştir. Sayın Yusuf Tekin müsteşarken 6528 sayılı Kanun'la bu madde yürürlükten kaldırılmış ve o günden itibaren özel öğretim kurumlarında öğretmenlere verilen ücret seviyesi çok düşmüştür. Günümüzde özel okulların çoğunda öğretmenlere asgari ücret verildiği, hatta bazılarında asgari ücretin altında bir seviyede ücret verildiği bilinmektedir. İYİ Parti olarak -Komisyona sunduğumuz- özel öğretim kurumlarında görevli öğretmenlerimiz için dengi resmî kurumlardaki öğretmenler kadar ücret verilmesini sağlayacak madde ihdasını içeren önerge verdik; sonuç malum. Gelin, değerli milletvekilleri, hep birlikte Genel Kurulda bu meseleyi halledelim.
Sayın milletvekilleri, bu teklif, lisansüstü eğitime dair bir şey içermemektedir. Zaten son yıllarda Millî Eğitim Bakanlığı lisansüstü eğitimi teşvik etmekten imtina etmektedir. Neden? Hâlbuki asıl kariyer basamağı lisansüstü eğitimdir ve öğretmenlerin "bilim uzmanı", "doktor" ünvanlarıyla meslektaşlarından daha iyi bir konuma taşınmaları ve teşvik edilmeleri sağlanmalıdır. Lisansüstü eğitim yapmaya hak kazanan öğretmenler için Bakanlık-YÖK koordinasyonunda gerekli tedbirler alınmalıdır.
Evet, değerli milletvekilleri, kadrolu öğretmenlik kurumsallaşmalı, sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamaları kaldırılarak çalışma barışı sağlanmalıdır. Türkiye'de öğretmenlik mesleğine özgü performans ve ödüllendirmeye dayalı bir kariyer ve ilerleme sistemi getirilmelidir. Bu getirilenler öyle değildir. Öğretmenlerimizin sosyal haklarını ve kariyer basamaklarını yeniden düzenlemek durumundayız. Öğretmen atamalarında aile bütünlüğünü göz önünde bulundurmalıyız. Kalkınmada öncelikli bölgelerde görev yapan öğretmenlerimiz ek imkânlarla desteklenmelidir. Öğretmenlerimize ödenen eğitim öğretim tazminatı bir maaş olarak ödenmelidir. Denetim sistemi bir türlü oluşturulamamıştır, oturtulmamıştır. Denetim sistemi Sayın Komisyon Başkanının Bakanlığı sırasında düzelmişken yeniden denetim sisteminde sıkıntılar yaşanmaya başlanmıştır ve denetim sistemi merkezî şekilde teşkilatlandırılmalı ve bölgesel denetleme birimleri oluşturulmalıdır. Denetim sistemi kontrol ve değerlendirmeyle sınırlı kalmamalı, iyileştirme ve geliştirme süreçlerini de kapsamalıdır. Müfettişlerin mesleki yardım ve rehberlik rolleri etkin hâle getirilmelidir. Denetim elemanlarının tabii ki özlük hakları iyileştirilmelidir. Kriterlere ve liyakat esasına uygun yeterli sayıda müfettiş atanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Devlet okulları, özel okullar ve kursların tamamı, bakanlıklara bağlı eğitimle ilgili kurumlar, belediyelere bağlı her türlü eğitim faaliyetleri eğitim politikalarıyla tutarlılığı açısından denetime tabi tutulmalıdır. Özellikle merdiven altı tarikat, cemaat, sübyan okulları ve benzeri okullar ve kurslar denetlenmelidir. Eğitim kurumlarının denetim standartları belirlenerek denetim ve rehberlik konusu kamuya açık ve şeffaf hâle getirilebilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi mevcut hâliyle öğretmenlere bir şey kazandırmamaktadır ve ileriki süreçlerde daha büyük sıkıntılara sebebiyet vereceğinden İYİ Parti olarak bu teklife "hayır" diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)