GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:09.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi üzerine Gelecek-Saadet Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevcut iktidar ve onun mütemmim cüzü olanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisini mahallelerinin noteri gibi görme alışkanlıklarından bir türlü vazgeçmiyorlar. İktidar çoğunluğunun, daha doğrusu iktidar elitlerinin cin gibi olduğunu itiraf etmeliyim. Huzura getirdikleri yasa ve düzenlemeleri öyle bir allayıp pulluyorlar ki itiraz ettiğimizde hemen milletimize "Bakın, bu muhalefet var ya bu muhalefet halkımızın ve ülkemizin iyiliği ve menfaati için getirdiğimiz her şeye karşı çıkıyor. Bu muhalefet ne yerli ne millî, hatta egemen güçlerin vekilleri." falan diye iftiraya başlıyorlar. Hangi gerekçelerle bunu yapıyorlar peki? Mesela, bazı doğru hükümleri içine koydukları ama ülkemizin, milletimizin geleceğini dinamitleyen, hukuksuzluklara yol verecek bir sürü düzenlemeyi de araya sıkıştırdıkları, şeytana pabucu ters giydiren bir üslupla bunu yapıyorlar. Torba yasa denilen saçmalık bunun en net örneği, temel yasalarda da benzer işgüzarlıklarını hep birlikte yaşıyor ve görüyoruz. Benim defalarca içine zehir zerk edilmiş elma şekeri dediğim de tam olarak budur. Sosyal medya düzenlemesi de böyleydi, getirmeyi düşündüğünüz etki ajanlığı konusu da böyle, çıkarılan infaz düzenlemeleri de böyleydi, EYT ve 3600 düzenlemeleri de böyleydi, memura seyyanen verilen zam ile emeklilere verilmeyen haklar konusu da böyleydi; hasılı, bir sorunu çözüyormuş gibi görünüp bir başka devasa sorunu milletin kucağına bırakan bir PR şirketiyle karşı karşıyayız.

İktidar, sayı üstünlüğüne güvenerek istemediği hiçbir talep ve öneriyi kabul etmiyor, otomatiğe bağlanmış gibi anında reddediyor, siyasi ve ideolojik ajandasını adım adım uygulamaya koyuyor ve bizleri de buna alet etmeye çalışıyor. Biraz önce Sayın Maviş dedi ki: "Biz hiç mi doğru bir şey yapmıyoruz?" Yapmıyorsunuz. Neden yapmıyorsunuz? Yaptığınız kanunları AYM geri gönderiyor Türkiye Büyük Millet Meclisine. Hatta zaman zaman kanunla yapacaklarınızı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapıyorsunuz ve o da daha sonra AYM'den döndükten sonra AYM üyelerine, kendi atadığınız AYM üyelerine dönüp "Bunlar FETÖ'cü, bunlar terörle iltisaklı." diyerek de zaman zaman kendi atadığınız Anayasa Mahkemesi üyelerini dahi ilzam ediyorsunuz.

Geçen ay Dışişleri Bakanlığı Teşkilatını Güçlendirme Vakfını kurarken de söylemiştim. Bu devletin temellerine dinamit koyan düzenlemelerinizden bıktık ve usandık. Her kuruma bir de paralel yan yol döşüyorsunuz. Sayıştay denetimlerinden ve kurallarından vareste bu gri alanlarda hem ideolojik ajandanızı sağlamlaştırıyor hem de siyasi ve maddi imkânlar devşiriyorsunuz. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı gibi, Aile ve Gençlik Fonu gibi isimler altında yeni arpalıklar kurarken ortada aile kurumu bile bırakmayan sizlere soruyorum: İşsizlik Fonu'na ne oldu? Varlık Fonu ne yapıyor? Deprem fonunu nerelere harcadınız? Maarif Vakfı hangi paralel yapının yerine ikame edildi ve milyarlarca liramız nerelere harcanıyor? Bu iktidarın yaptığı hiçbir iş ve düzenlemeden bu ülkeye hayır gelmemiş ve bundan sonra da gelmeyecektir. Huzura getirdiğiniz Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi de yine elma şekeri görünümlü bir zehirdir. Öyle bir zehir ki yerken tat veriyor ama yavaş yavaş öldüren cinsinden. İktidarınız boyunca bilinçli bir şekilde lime lime edip içini boşalttığınız eğitim sistemimizin tabutuna çivi çakma işi de şaibeli bir atamayla rektör, ardından da bakan yapılmış bir kişiye ihale edildi; bu elbette bilinçli bir tercih. Zira hem bu iş için biçilmiş kaftan hem de "ama" diyemeyecek bir diyetin muhatabı kendisi. Neredeyse her sene eğitim sistemini değiştiren, iki de bir eğitim müfredatının içini oyan bu zihniyetten sadra şifa bir şey gelmeyeceğine inanan varsa onlara da yaşadığımız eğitim ve öğretim rezaletinin ne boyutlarda olduğunu hatırlatırım.

Değerli milletvekilleri, huzura getirilen yasa teklifinden bahsetmeden önce bir şeyi öğrenmek istiyoruz: Yalap şalap aceleyle getirdiğiniz her düzenleme gibi bu yasal düzenleme hakkında da nasıl bir süreç izlediniz? İnsanca yaşamaktan mahrum ettiğiniz öğretmenlerimiz, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları, sendikalar, üniversiteler, ilgili birimler, yazarlar, konu hakkında sözü olan kimler varsa bunlarla hangi sıklıkla görüşmeler yaptınız, görüştüyseniz ne gibi değerlendirmeler, tavsiyeler ve raporlar dile getirildi; bunların hangilerini dikkate aldınız? Söz konusu yasa teklifi kamuoyunun gündemine geldiğinden beri bu konu hakkında bilgi edinemedik. Madem Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna geldi, milletimiz adına buradan soruyor ve öğrenmek istiyoruz. Zamanında Maarif Vekili olan kişinin "Okullar ve öğretmenler olmasa bu Bakanlığı ne güzel idare ederdim." dediği gibi, sizin millî eğitim sistemine yönelik her yeni düzenlemeniz de bu sözü gerçekleştirme adına attığınız bir adım olarak karşımıza çıkmaktadır. Esasen sayenizde millî eğitim sistemimiz iki büyük sorunla karşı karşıyadır: Birincisi, millî olmaması; ikincisi de bir sisteminin bulunmaması. Bu yüzden olsa gerek üniversitelerimiz dünya sıralamasında ciddi bir başarısızlıkla karşı karşıyadır. Taşra üniversiteleri liselerimizden hâllice. İlk ve ortaöğretimdeki çocuklarımız yarı aç yarı tok okula geliyor, parasızlıktan öğün atlıyor. Yurtların durumunu defalarca dile getirdik, evlere şenlik. Gelir dağılımından kaynaklı olarak eğitim farklılıkları, fırsat ve imkân eşitsizlikleriyle ülkemiz eğitimde resmen bir kaos yaşamaktadır. Öğretmenlerin durumu da bu kaostan payını almaktadır. Atanamayan öğretmen adaylarımıza çektirilen Çin işkencesi büyük bir dram iken görevde olan öğretmenlerimizin yoksulluk içinde çalıştırılması ve horlanmaları, mobbinge uğramaları bir başka dramdır. İktidar elitleri bu ülkenin çocuklarını "eğitim" adı altında bu kaosla meşgul ederken kendi çocuklarının seçkin öğretmenlerin istihdam edildiği özel okullarda ve yurt dışında eğitim almalarını sağlamaktadır. Çünkü bu ülkenin kaynaklarını hortumlayanlar çocuklarının bu düzeni devam ettirmesini istemeyen bir zümredir. Bu milletin çocuklarına reva gördüklerinden vicdan azabı duymayan ama kendilerine aktarılan ülke kaynaklarından dolayı da utanmayan bir zümre maalesef.

Eğitimde yerlerde sürünen bir ülkenin siyasi ve ekonomik olarak da yerlerde sürünmesi kaçınılmazdır. Tersi ise refah düzeyi yüksek, katma değer üreten, insan kaynağı kaliteli ve liyakatli bir ülkedir ki bugün eğitimdeki başarılarından bahsettiğimiz Finlandiya, Japonya, Almanya, Güney Kore ve Kanada gibi birçok ülkenin siyasi ve ekonomik anlamda da yaşam kalitesi yüksek ve insanına değer veren ülkeler olması bir tesadüf değildir. Bu ülkenin...

Şunu söylemek isterim: Birileri tarafından planlanmış ve hazırlanmış bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Bu yasa teklifiyle amaçlanan o kadar açık ve net ki cafcaflı kelimeler ve mevzuat hazretlerinin tumturaklı ifadeleriyle gizlenmeye çalışılan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu düzenleme teknik olarak aslında 2 ana başlık üzerine bina edilmiş: Birincisi, AYM tarafından iptal edilen mevcut Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu bu minvalde düzenlemek, diğeri de kurulması birileri tarafından planlanan "Millî Eğitim Akademisi" denilen paralel Millî Eğitim Bakanlığıdır. Zaten yasa teklifinin içeriği incelendiğinde, bu yasanın adının Öğretmenlik Meslek Kanunu değil, "Öğretmenlik Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu" olması daha uygun olurdu. Hep ceza ve yaptırımlardan bahseden ancak öğretmenlere bir hak iyileştirmesi yapmayan düzenlemeden bahsediyorum. Bir başka ifadeyle buna "Öğretmene Köstek Kanunu" da diyebiliriz.

Şimdi, burada, bir; iktidar, bugüne kadar 1 milyonun üzerinde devasa eğitim camiasını kendi istediği şekilde yola sokamamıştı. Bu kadar geniş bir kadroyu, hele ki öğretmen açığı da varken gözden çıkaramamıştı, sanırım artık aceleleri olmalı ki bu konuları umursamadan geniş çaplı bir tasfiyeye başlayacaklar. Bunun için de adına "Millî Eğitim Akademisi" denilen paralel millî eğitim bakanlığı ihdas ediyorlar. İki, getirecekleri kıstas ve yaptırımlarla mevcut kadroları bu şekilde tasfiye ederken atama bekleyen 100 binlerce öğretmen adayımızın da yasa teklifi içindeki saçma sapan kısıtlamalarla şevkini ve umutlarını yok ederek güya yığılmaları elimine etmiş olacaklar.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle kurulacak ve özellikle paralel millî eğitim bakanlığına yol verecek söz konusu akademi, mevcut öğretmenlerin mağduriyetini daha da artıracağı gibi, öğretmen adaylarını da mesleği tercih etmekten soğutacak birçok düzenlemeyi içinde barındırmaktadır. Hep ceza ve yaptırım üzerine tasarlanan bu düzenlemeye boşuna "öğretmenlik ceza muhakemeleri usulü kanunu" demiyorum. Bir, söz konusu akademiyle öğretmen adaylarına dört yıl süreyle üniversitelerde öğretilmeyen ne öğretilecektir? Bir yandan "Her yere üniversite açtık." diye övünüyorsunuz, diğer taraftan, buradan mezun olanların aldığı eğitime, diplomalarına çöp muamelesi yapıyorsunuz; bu işte bir yanlışlık yok mu? Aslında Millî Eğitim Bakanlığı kurum olarak öğretmen ataması ve istihdam edilmesiyle kaimdir. "Akademi" adı altında kurulan paralel millî eğitim bakanlığının ana konusu bu olacaksa bir süre sonra "Millî Eğitim Bakanlığına ne gerek var?" diyeceksiniz. Devlet okullarında öğretmenlik yapanlar altı yıl eğitim alacak ama özel okullarda öğretmenlik yapanlar ise dört yıllık eğitimle aynı işi yapıyor olacak. Bunun gerekçesi nedir? Burada bilinçli bir gri alan bırakılmasının sebebi aslında bu yasayı hazırlayan gerçek odağın çıkarlarını korumak mıdır? Elbette inkâr edeceksiniz ama biz öyle olduğunu biliyoruz. Akademi için sürenin neden iki yıl olduğu da çok nettir: Adayları yıldırmak, eğitimden ve öğretimden soğutmak. Yüz binlerce öğretmen adayı önce üniversite bitiriyor, sonra KPSS'yi kazanıyor, ardından iki yıllık akademi eğitimine alınıyor; burada çeşitli sınav ve değerlendirmelerden geçiyor. Eğer tüm bu süreci başarıyla bitirirse güvencesiz bir şekilde üç yıl aday öğretmen olarak bekletiliyor. Yahu, siz gerçekten öğretmen mi istihdam edeceksiniz, yoksa derdiniz başka bir şey mi? Eğer akademi kurmak iyi niyetli bir adım ise ve amaç öğretmen adaylarının liyakat ve yeterliliklerini sağlamaksa bunu iyileştirmek için devasa bütçeler ayırarak yeni ve sıfırdan paralel bir millî eğitim bakanlığını kurmak mı olmalıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bir dakika süre veriyor musunuz efendim?

BAŞKAN - Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bu konu YÖK ve üniversitelerin ilgili uzman birimleriyle yapılacak bir iş birliğiyle yapılamaz mıydı? Eğitim seviyesi, başarısı herkesçe kabul edilmiş ülkelerde öğretmenlik mesleği ağırlıklı olarak lisansüstü eğitimini tamamlamış eğitimcilerden oluşmaktadır. Bu konuda benzer bir yol takip etmek varken niçin Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ayrı bir kurumla bu yapılmaya çalışılmaktadır? Ülkenin sizin de kurmakla övündüğünüz eğitim fakültelerine güveniniz mi yok veya -tırnak içinde- "Sızmaları ancak bu şekilde önleyebilir miyiz?" diyorsunuz. Şimdi, tasarruf tedbirleri yalanıyla bu fakir milletin sofrasına göz dikiyorsunuz ki paralel millî eğitim bakanlığıyla yine bu fakir milletin boğazını sıkarak gasbettiğiniz paralarla kendinize rahat at koşturacağınız çiftlikler mi kuruyorsunuz? Sizin Allah korkunuz ve milletten bir utanç duygunuz yok mu? Peki, bu Akademide eğitim verecek olanlar ile tüm bu değerlendirme raporlarına imza atacak olanlar kimler ve nasıl seçilecekler? Onu da söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - "Eğitim seviyesi düştükçe oylarımız daha da artıyor." diyen siyasi anlayışın, "Ben cahil halkın ferasetine daha çok güvenirim." diyen yancı ve yandaş akademisyenler ile gerçekte bu yasa teklifini hazırlayıp huzura getiren malum odağın seçeceği kişiler olacaktır.

Maddeler hakkında, burada hemen hemen her madde hakkında konuşacağız ve göreceksiniz ki bu kanun teklifi özel, siyasi mühendislikle hazırlanmış bir proje kanun teklifidir. Bu kanun teklifine de itiraz etmeye devam edeceğiz.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)