Konu: | Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 11.07.2024 |
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.
"..."(*)Zilan tam doksan dört yıl önce büyük bir katliama sahne oldu. İnkâr, ret, asimilasyon politikaları Kürt halkının itirazıyla karşılaştı, barışçıl talepleri yok sayıldı. Bu süreçte haklı taleplerin şiddetle bastırılması yoluna gidildi. Kürt halkının payına yine her zamanki gibi katliam ve sürgünler düştü. Van'ın Erciş ilçesi ve çevresinde 13 Temmuz 1930 yılında on binlerce insanın katledildiği Zilan katliamı da bunların en trajik olanıdır çünkü en az 44 köy yakılıp yıkıldı, çoluk çocuk, kadın-erkek, genç-yaşlı demeden acımasızca bir katliam orada açığa çıkarıldı. Katliamda yaşamını yitirenleri saygıyla anarken devlet aklını bununla yüzleşmeye davet ediyoruz. Zilan Deresi'ni HES'lerle yok edeceğinize acının kalan izlerine saygı duyun, orayı yüzleşme ve hafıza merkezi ilan edin. Bu vesileyle tüm katliamları da kınıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi gelelim öğretmen kıyım kanununa. Öğretmenlik mesleğinin onurunu korumak amacıyla sokaklara çıkan ve Meclisin önünde günlerdir nöbet tutan eğitim emekçilerini saygıyla selamlıyorum, onların direnişini selamlıyorum.
Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesinde sorumluluklar hatırlatılıyor ama öğretmenlerin hakları burada pas geçiliyor, öğretmenler odasında hiyerarşi kuruluyor, öğretmenliğin itibarı biraz daha yara alıyor. Mülakatla siyasi etki artırılırken bununla da yetinmeyen iktidar, akademilerle ikinci bir eleme sistemi açığa çıkarıyor. Dolayısıyla üzerinde konuştuğumuz tasarıda eğitim emekçileri yok ama ne var? Hükûmetin kültürel ve sosyal iktidarını kurma gayreti var. Bu amaçla da eğitimin araçsallaştırılması tam gaz devam ediyor. AKP'nin yirmi iki yıldaki eğitim serencamına bakıldığında, öğrencilerin eğitim hakkı ve eğitim emekçilerinin mesleki itibarının nasıl bir saldırı altında olduğu rahatlıkla görülebilir.
Bugün öğretmen açığı 140 bini aşmış durumda, atanmayı bekleyen öğretmen sayısı 500 binin üzerinde, tablo böyleyken Hükûmet ne yaptı? On binlerce öğretmeni kanun hükmünde kararnamelerle işsiz bıraktı, ekmeğinden etti. KHK'leri bir çekiç, eğitimi bir çivi gören anlayış, eğitim ve yükseköğretimden 41.705 kişiyi ihraç etti; buna sürgünler de eklendi, idari cezalar peşi sıra geldi. Çünkü siyasi iktidarın gözünde muhalif olan, sakıncalı olandı.
15 Temmuz darbe girişimi yüzleşme ve yeni bir sayfa açmak için bir fırsat olabilecekken lütuf olarak görülmüş, OHAL ilan edilerek toplum bir cendereye sokulmuştur. OHAL koşullarında kararlar yargıya götürülememiş, iptali için Anayasa Mahkemesine başvuru yolları kapatılmış, geriye OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kalmış, en az 29 eğitim emekçisi KHK'yle ihraç sonrası göreve iade edilmeyi beklerken yaşamını yitirmiştir. KHK'yle öğretmenlere dayatılan "sivil ölüm" dediğimiz şey de tam olarak buydu.
Bakın, size sadece bir örnek vereceğim: Aslan Durman, bir eğitim emekçisiydi, KHK'yle ihraç edildi, Urfa'da inşaatta çalışırken iş cinayetine kurban gitti. Komisyon "görevine iade" kararı verdiğinde, Aslan Durman artık maalesef hayatta değildi. O kadar çok hikâye var ki bu şekilde anlatacağımız, AKP'nin aldığı ahları dile getirmeye çalışsak yerküre ortasından çatlar herhâlde çünkü öyle bir düzen inşa ettiniz ki KHK'lileri vebalı olarak gördünüz. Özel sektörde iş bulmaları, banka hesabı açmaları, sosyal yardım almaları, yurt dışına gitmeleri engellenmiş, kendilerine "Aç, susuz kal, ağaç kabuğu ye." denmiştir. Aileler parçalanmış, çocuklar perişan olmuş, stres ve ekonomik nedenlerle birçok insan ağır hastalıklara yakalanmıştır. Hangi vicdan, hangi kanun, hangi inanç bunu kabul eder, size soruyorum sayın AKP'liler? 15 Temmuzun ardından başlayan OHAL korkunç bir dehlizdir. Dehlizin içindeki KHK'lilerin ardında saklı politik emeller de söz konusu. İktidarın 15 Temmuzdan sonraki rejiminin duvarı OHAL, tuğlaları KHK'ler olmuştur. Bu amaçla makul personel yapısı oluşturulmak istenmiş; mülakatla ve sözleşmeli tarzı güvencesiz atamalarla bunu kalıcılaştırdınız. Öyle ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ne dedi? "OHAL'i grevleri yasaklamak için getirdik." diye ifade etti. Şimdi, dolayısıyla ülkenin geldiği noktayı doğru okumak zorundayız. Emekçinin ekmeğiyle oynadınız, emeğini çaldınız, KHK'lerle on binlerce insanı işinden ettiniz. Ama ne oldu? Samsun'dan Urfa'ya, Van'dan Denizli'ye, Edirne'den Kars'a KHK'liler omuz omuza direndiler. KHK'ler gidecek, biz kalacağız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)