Konu: | Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 102 |
Tarih: | 11.07.2024 |
SADULLAH KISACIK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu şahsım ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün Genel Kurulumuzda Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'ni görüşüyoruz. Üç gündür Millî Eğitim Bakanından, millî eğitim politikasından bahsediyoruz ama bir de işin asli unsuru var, öğrenciler. Şu durumun farkında mıyız bilmiyorum: Özellikle son yıllarda yaşanan hayat pahalılığının ardından çocuklarımızın çok ciddi bir kısmı yeterli beslenemiyor ve okula aç gidiyor. Peki, şunu sormak istiyorum şimdi: Sınıfa aç gelen, yeterli ve sağlıklı beslenemeyen öğrenciye öğretmenlerimiz ne kadar eğitim ve öğretim verebilir? Bakın, OECD raporuna göre, Türkiye'de 5 öğrenciden en az 1'i yeterli maddi imkânı olmadığı için haftada bir gün yemek yiyemiyor. Öğrencilerin maddi imkânsızlık nedeniyle aç kalmasında OECD ortalaması yüzde 8,2; Türkiye ise yüzde 19,3'le 1'inci sırada. Bakın, her olumsuz göstergede 1'inci sıradayız ama olumlu göstergelerde ise son sıralardayız. Yine aynı, eğitimde de aynısını yaşıyoruz. Sabah okulların önünde öğrencilerin beslenme çantalarına bir bakın, çoğu öğrencinin beslenme çantasında bir dilim ekmek, birkaç dilim peynir görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, öğrencilerin karınlarının guruldadığı bir ülkede eğitim ve öğretimden bahsedemeyiz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birçok ekonomik kriz yaşanmıştır ama hiçbir kriz çocuklarımızın küçük omuzlarına bu kadar ağır bir yük yüklememiştir. Çocuklarımızın üzerindeki bu yükü kaldırmak ve en azından hafifletmek sosyal devlet olmanın gereğidir.
Bakın, iktidar olmak güçlü olmaktır, güzel şeydir ama her gücün de bir vebali vardır. Okula aç giden çocuklarımızın vebali iktidarın üzerindedir, beslenme çantası boş olan öğrencilerimizin vebali iktidarın üzerindedir, yanındaki arkadaşı daha güzel yemek yerken utandığı için beslenme çantasını biraz daha uzağa götürüp tenha bir köşede yemek yiyen öğrencilerimizin vebali iktidarın üzerindedir, parası olmadığı için okul kantininin önünden geçemeyen öğrencilerin vebali iktidarın üzerindedir; tüm bunlardan dolayı çocuklarını okullara buruk gönderen anne babaların vebali iktidarın üzerindedir. Bunların hepsini yaşıyor muyuz? Hepsini yaşıyoruz.
Bu nedenle, buradan, yüce Meclisimize ve Bakanlık yetkililerine de çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin, en azından ilköğretim öğrencilerine okullarda bir öğün sağlıklı ve kaliteli yemek verelim, bunu verelim, şu eşitsizliği ortadan kaldıralım; çocukların sosyal eşitsizlikten dolayı o burkulmalarını önleyelim.
Bakın, diğer bir konu ise şu anda okullarımızda sunulan yemeklerin kalitesi, biraz önce Başkanımız söyledi. Benim kızım geçen yıl ilkokul birinci sınıfa başladı; devlet okuluna yazdırdık, dediler ki: "Yemekhane için de özel kayıt yaptıracaksınız." bir şahıs işletiyor yemekhaneyi. Kayıt da yaptırdık, sonra bir baktım, çocukların yemekleri toplu yemekçilik şirketinden geliyor. Arkadaşlar, bakın, şunu net olarak söyleyeyim: Düğünlerde, cenazelerde, mevlitlerde toplu yemekçilik firmalarından yemekler sunulabilir ama bu çocuklara haftanın beş günü toplu yemekçilikten, bu firmalardan yemek yedirmemeliyiz, bunlar bizim geleceğimiz; o kalitenin nasıl olduğunu biliyorsunuz. Bakın, ticari kaygıyla üretilen yemekleri biz çocuklara yediremeyiz; bunun için Millî Eğitim Bakanlığımız bir çalışma yapmak zorunda. Ben bu konuyla ilgili bayağı bir çalışma yaptım, dünyada bunu başaran birçok ülke var, hatta şunu da söyleyeyim: Bu işe geçmiş, daha sonra yemekten vazgeçmiş hiçbir ülke yok, hatta çoğu yerde güzel bir sosyal politika olmuş, eğer istenirse bunu Bakanlık yetkililerine de sunabiliriz. Bu, sosyal devletin gereğidir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP, DEM PARTİ, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)