| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ İHSAN ÖZKES İLE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN DİNÎ DEĞERLER ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ YAKLAŞIMLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 14/12/2012 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 16 NİSAN 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 92 |
| Tarih: | 16.04.2013 |
ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu öneri üzerine grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bu konu çok önemli ve hassas bir konu yani siyasete malzeme edilemeyecek kadar hassas bir konu ama gördüğümüz kadarıyla burada da bu iş siyaset malzemesi zaten. Bu nedenle ben, önerinin aleyhinde, lehinde bir tutum içerisinde olduğumuzu ifade etme şansına sahip değilim. Deveye sormuşlar: "Neden boynun eğri?" "Nerem doğru?" demiş. Şimdi, konuşmalara bakıyorum, iktidar muhalefet, yaklaşımlara bakıyorum, külliyen yanlışın içerisindesiniz. Dolayısıyla bu işin tutulacak tarafı yok. Huzurumuza getirdiğiniz biçimiyle bu işi doğrultma şansınız mümkün değildir, çünkü önergenin veriliş şekli de siyasidir, karşı çıkış şekli de siyasidir, siyasete malzeme edilmedir.
Şimdi, bu vesileyle partimizin bu konuyla ilgili tutumunu ancak sizlerle ve değerli kamuoyuyla paylaşma şansına sahibiz. Biz parti olarak başından itibaren, dinin hiçbir şekilde, yani insan ile Allah arasında olan, insanın vicdani sorumluluğunda olan bir şeyin siyasete malzeme edilmesi yanlıştır ve haramdır diyoruz. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir diyoruz. Bu ülkede, mevcut durumuyla Diyanet İşleri Başkanlığının yapısı İslam'ın diğer üç mezhebi yok sayması durumundadır, bu nedenle adını doğru koymak gerekir, "Hanefi Mezhebi İşleri Başkanlığı" deseniz tanımlamayı doğru yapmış olursunuz.
Beklerdim ki şu hatırlatılma yapılmış olsun Mecliste: Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi sadece devletin hazinesinden aktarılan, yani maaşlar ödenmek üzere aktarılan bütçesi, bu ülkenin toplam 11 bakanlığının bütçesinden daha fazladır; Sağlık Bakanlığı bütçesinin 2 katıdır.
Dün kamuoyuna yansıyan o genç kızımızın, hasta genç kızımızın durumunu burada bu vesileyle konuşuyor olmak gerekirdi.
Bu ülkede 80 bin küsur camiye karşılık sadece 60 bin civarında okul var. Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşma yapan hatiplerin şunu vurgulamaları lazımdı: Mademki laikliğe o kadar sıkı sıkıya sarılıyorsunuz, şimdi 80 bin cami ve bu ülkede yaşayan Müslüman-gayrimüslim olan herkesin bütçesinden, vergisinden finanse edilen bu kurumla ilgili sizin bir tutum içerisinde olmanız gerekirdi. Biz, ne Şafii'nin ne Hanefi'nin ne Hanbeli'nin ne Maliki'nin ne de Alevi'nin ibadet şeklini tanımlayabilecek pozisyonda kendimizi görmüyoruz ama Türkiye'de siyaset kurumu maalesef insanların ibadet şeklini dahi tayin edebilecek güçte, kudrette görüyor kendini. Esas itirazın buraya yapılması gerekir. Bu ülkede on yıllarca Aleviler yok sayıldı, Anadolu Aleviliği yok sayıldı, Mezopotamya Aleviliği yok sayıldı, insanlar inançsal kimliklerini gizlemek durumunda kaldılar. Bunu çıkıp burada söylemeniz gerekirdi ama o tarihî geçmişi kurcaladığınızda "Ola ki bir yerden biz çıkarız, biz çıkabiliriz, ucu bize dokunabilir." hassasiyetinden kaynaklı olarak işin bu tarafını görünmez kılmaya çalışırsanız işte yanlış bir iş yapmış olursunuz. Önergenin veriliş şekli de siyasidir, burada üzerine konuşulan ve dile getirilen unsurların tamamı da siyasi olmuştur. Dolayısıyla, herkes kendi cenahından biraz yine alana, yine tribünlere göz kırpıp reyting siyaseti yapmıştır ama bilinmelidir ki bu alanla ilgili olarak yapılan siyasetin reytingi düşüktür. Bu konu hiç kimsenin reytingini yükseltmemiştir. Sokaktaki insan artık buradan bakıldığı gibi bu konuları değerlendirmiyor. Ne Alevi vatandaşımızın cemevine isim koymak, tanımlama getirmek ne de Şafii vatandaşımızın Hanefi vatandaşın inanç düsturları esasına göre ibadete zorlanması bu insanların artık kabul ettiği bir nokta değildir, iş buradan çıkmıştır. Bu halk, toplum bunu aşmıştır. Eğer ki gerçekten iyi bir şey yapmak istiyorsanız demin ifade ettiğimiz noktadan bakarsınız. Diyanet İşleri Başkanlığına nasıl bakıyorsunuz, oraya ayrılan devasa bütçeye? Ki sarf ettiğimiz, ifade ettiğimiz bütçe, dernekler ve vakıflar hariç olan bütçedir. İddia ediyorum, Diyanet İşleri Başkanlığının bünyesindeki dernek ve vakıfların topladıkları bütçeler de hesaba katıldığı zaman, bu ülkenin Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden daha fazla bir bütçeye sahiptir. Buraya dokunmadan, buraya bir şey söylemeden gelip burada reyting siyaseti yapmak, tribünlere oynamak hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Bu konuda içimiz rahat çünkü Anadolu'da, Mezopotamya'da bastırılmış Alevi kimliği, bastırılmış gayrimüslim kimlikler Kürt halkının mücadelesi, Türkiye'de demokrasiye gönül verenlerin mücadelesi sayesinde görünür olmuştur. Bu vatandaşlarımız kimliklerini gizleyerek değil, göğüslerini gere gere dolaşır duruma gelmişlerdir. Şimdi birileri Anadolu Aleviliğini gericiliğe alet etme gayreti içerisinde ise ben öyle inanıyorum ki Anadolu Aleviliği, Anadolu'daki Aleviler bu oyuna gelmeyecektir, bu tezgâha gelmeyecektir; kendi inançlarını, kendi inanç sistemlerini kimseye tanımlattırmayacaklardır. Buna içtenlikle inanıyoruz.
Bir nokta daha var. Şimdi, birkaç gün önce, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle genel başkanlar bir toplantıda, arenada bir araya geldiler. Sayın Başbakan diyor ki: "Kevser suresi asabiyetin reddidir." Doğru değil. Kevser suresi nesep asabiyetinin reddidir, yani kan ve soy bağına bağlı asabiyetin reddidir. Doğru tanımlamayı koymak lazım.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun sözünü de anımsatmak, hatırlatmak gereğini duyuyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ne diyor? "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır." diyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun grubundan milletvekili bu ülkede etnik yapıyı, etnik kimlikleri "mikrop" olarak tanımladı. Bekliyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu bu haksızlık karşısında, bu haksız tanımlama karşısında sesini çıkarsın ve "Bu söz haddini aşmıştır." desin.
SAKİNE ÖZ (Manisa) - Size mi soracak?
ADİL KURT (Devamla) - Devam edeyim değerli arkadaşlar.
Evet, biz siyaseten insana eşrefi mahlukat gözüyle bakarız, yüce değer gözüyle bakarız, emeğini önemseriz, emeğine yücelik atfederiz ama eşrefi mahlukatın yanında eşrefi kavmiyetler yoktur. Eşrefi kavimler koyduğunuz zaman, "Eşrefi kavim vardır." dendiği zaman, işte o zaman İslam'dan sapmış olursunuz; işte o zaman İslam'ın ruhuna aykırı bir tutum içerisinde olmuş olursunuz; işte o zaman, ifade ettiğimiz İslam bayrağını, bin yıllık İslam bayrağı altındaki kardeşlik hukukunu zedelemiş olursunuz; işte o zaman İslamiyet'in hukukunun dışına çıkmış olursunuz ki o durum neye tekabül ediyor, benim burada izah etmeme gerek yok.
Bu vesileyle ben verilmiş bu önergenin mevcut şekliyle doğru bir tarafını bulamadığımız için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - ?Hükûmetin ve muhalefetin bu işi hâlâ siyaset malzemesi olarak kullanma alışkanlığını sürdürür durumda olduklarını gördüğümüz için ne aleyhinde ne de lehinde bir tutum içerisinde olmayacağız oylama konusunda. Sadece, partimizin düşüncelerini sizlerle paylaşmak istedim.
Bu vesileyle, İran-Pakistan sınırındaki depremde yaşamını yitiren çok sayıda insan olduğunu biliyoruz. Bu insanlara Allah'tan rahmet, bu iki ülkeye de yaralarını acil şekilde sarmalarını diliyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP Sıralarından alkışlar)