GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın belediyelerin SGK'ye olan borçlarını derhâl ödemeleri talimatına, belediyelere karşı çifte standarttan vazgeçilmesi gerektiğine, Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Ceza Mahkemesinde açtığı davaya Türkiye'nin müdahil olup olmadığına dair net bir cevap verilmediğine, Gelecek-Saadet Grubu olarak verdikleri soru önergelerinin cevapsız kaldığına; bireysel silahlanmayla, cezaevlerindeki insanların tekrar topluma kazandırılmasıyla ve tıbbi cihaz tedarikçilerinin alacaklarıyla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğine, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde ayakta alkışlanmasına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:109
Tarih:26.07.2024

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatlarıyla, belediyelerin borçlarının derhâl ödenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bir talimat verildi. Elbette ki tüm belediyeler, Türkiye'de bulunan bütün belediyeler, gerek büyükşehir belediyeleri gerek il belediyeleri gerek ilçe belediyeleri gerek belde belediye başkanları, başkanlıkları mutlaka ki borçlarını ödemelidir. Biliyorsunuz, hukukta ve idarede çifte standart olmaz ama görüyorum ki bu süre içerisinde hem hukukta hem de idarede çifte standartlı muameleler yapılıyor.

Bu belediyeler bugüne kadar borçlarını niye ödemediler, neden ödemediler, niçin bunlarla ilgili bir işlem yapılmadı, şimdi niçin bu tür genelgelerle veyahut da talimatlarla bu borçlar alınmak isteniyor? Eğer şimdiye kadar bu belediyelerin borçlarını ödemesi noktasında bir çalışma yapmadıysanız görevi kötüye kullanmışsınız demektir, hem hukuki hem de idari manada çifte standart yapmışsınız demektir. Geriye dönük olarak zaten bir problem var, bu noktada görevinizi ihmal etmişsiniz. Bugünden itibaren, bir çifte standarda başvurmadan, herkese eşit muamele yapılarak bu borçların eşit bir şekilde tahsilinin yapılması gerekmektedir.

Aynı zamanda, belediye başkanlarının borçlanma gibi talepleri oluyor; bu, belediyelerde, belediye meclis üyeliklerinde görüşülüyor, daha sonra İçişleri Bakanlığına yazılıyor, ardından da bu borçlanmalarla ilgili izinler veriliyor. Burada da yine çifte standartların olduğunu biliyoruz. O nedenle "benim belediyem" "iktidarın belediyesi" "muhalefetin belediyesi" demeden bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin belediyeleridir ve her bir vatandaşımız da Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşıdır, bunlarla ilgili olarak da cezalandırma yapılmamalıdır. Devletin bankalarından borçlanma istiyorlar, devletin bankaları borçlanmayı yerine getirmiyorlar; bu sefer uluslararası bankalardan, dışarıdan borçlanma talebinde bulunuyorlar, bunlarla ilgili olarak da zaman zaman Cumhurbaşkanı tarafından imzaların atılmadığı, aynı zamanda da İçişleri Bakanlığı tarafından bunların geciktirildiği noktasında da bilgilere sahibiz. Bunlar da doğru değildir. Burada belediye başkanları değil, o şehrin insanları, Adalet ve Kalkınma Partililer, CHP'liler, Gelecek Partililer, İYİ Partililer, MHP'liler cezalandırılmıyor, herkes cezalandırılmış oluyor. Su talepleri var veya başka talepleri var; burada kalkınmayla ilgili, altyapıyla, üstyapıyla, kültürel dokularla ilgili... Bunlarla ilgili yapılan şeyler doğru değildir, o nedenle çifte standarttan vazgeçilmesi gerekmektedir.

Bir diğer taraftan, biliyorsunuz, Güney Afrika Cumhuriyeti Uluslararası Ceza Mahkemesinde bir dava açtı. Neyle ilgili? İsrail'in yapmış olduğu zulümlerle ve soykırımla ilgili. Peki, bu davayı bizim açmamız gerekmiyor muydu? Bizim açmamız gerekiyordu, açamadık, çeşitli nedenlerle açamadık, imkânsızlıklar nedeniyle, ekonomik sıkıntılar nedeniyle, dış politikadaki savrulmalar nedeniyle. Hatta burada ticaretle ilgili itirazlarımızı yaptığımız zaman, konuştuklarınızda, Hasan Bitmez Vekilimiz vefat ettiğinde dahi "Biz o ticareti yapmıyoruz, buradan gemiler gitmiyor, transit gemiler de gitmiyor." dediniz, ardından şunu söylediniz, dediniz ki: "Bu gemiler Filistin'e gidiyor, Filistin'in limanı yok ve Filistin'den de İsrail'e gidiyor." diyerek bunu belirtmiştiniz, daha sonra ise bir Ulaştırma ve Altyapı Bakanınız 1,9 milyon tonluk malzemenin oraya gittiğini söyledi. Nereye? İsrail'e gittiğini fakat malzemelerin içeriğini söyleyemeyeceğini ve "Bunu da Ticaret Bakanına sorun." dediklerini biliyoruz. Ben sordum, Ticaret Bakanından bugüne kadar cevap gelmedi.

Şimdi, Uluslararası Ceza Mahkemesinde dava açmış Güney Afrika Cumhuriyeti; biz de açıklama yapmışız, Sayın Cumhurbaşkanımız açıklama yapmış -Sayın Recep Tayyip Erdoğan- Hükûmet açıklama yapmış "Biz buraya müdahil olacağız." diyerek. Dün, burada Grup Başkan Vekilimiz sordu "Bugüne kadar müdahil olmadığınız noktasında bilgiler, haberler var, yaptınız mı, oldunuz mu?" diyerek; hâlâ, daha net bir cevap verilebilmiş değil. O nedenle bu cevabı çok hızlı bir şekilde vermeniz gerekmektedir, bununla ilgili de şeffaf bir şekilde Türkiye'yi yönetmeniz icap etmektedir.

Gelelim soru önergelerimize... Bakın, anayasa yapmak istiyorsunuz; Sayın Meclis Başkanı bütün partileri ziyaret etti, bazı partileri de grubu olmayan partileri de makamına davet ederek kabul etti ve onlarla ilgili olarak da nasıl bir anayasa yapılması gerektiğini "Usul esastan önce gelir." diyerek onlara tebliğ etti, onlar da çalışacaklarını söylediler, düşüncelerini ve görüşlerini söylediler. Yeni anayasa yapacaksınız; peki, Anayasa'nın maddelerini çiğnerseniz müeyyidesi ne; bunu tebdil etmenin, ilga etmenin, tağyir etmenin müeyyidesi ne? Müeyyidesi belli; müebbet hapis, idam olmadığına göre müebbet hapis. Peki, ben size soruyorum şimdi: Biz grubumuz olarak, Gelecek-Saadet Grubu olarak şu ana kadar 325 soru önergesi vermişiz. Geçen gün burada bir Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili grup önerimiz üzerine, kamu-özel iş birliği üzerine vermiş olduğumuz grup önerisi üzerine bir açıklama yaptı, dedi ki: "Denetleniyoruz." "Kim denetliyor sizi?" dedik ve açıkladı: "Bizim Sağlık Bakanlığımızın teftiş kurulları var, aynı zamanda Sayıştay var." dedi. Bir yandan Sayıştaya "İnce eleyip sık dokuma." diyorsunuz; bir diğer taraftan teftiş kurullarınızdaki insanlar sizi denetliyorlarmış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - İçerideki denetim mekanizmaları -kusura bakmayın, beni bağışlayın- biraz korku ikliminin sonucunda doğru denetlemeler yapamıyorlar; özellikle 15 Temmuz sonrası insanlar bir yandan Hükûmet sopasıyla, bir diğer yandan Hükûmet havuçlarıyla, bir diğer yandan da "terör" karaları nedeniyle doğru denetleme yapamıyorlar, yapmaları da mümkün değil, bunlarla ilgili elimizde önemli bilgi ve belgelere sahibiz. Ama hiç olmazsa -soru önergeleriyle- bizim güvencemiz olan, Anayasa'nın bize vermiş olduğu amir hükmü gereğince soru önergesi veriyoruz ve siz soru önergelerimize -şu ana kadar 325 soru önergesinin 60'ını ben verdim- bunların 35'ine cevap vermediniz, benim vermiş olduğum soru önergelerine cevap vermediniz. Sonra diyorsunuz ki: "Anayasa yapacağız." Ya bırakın, Anayasa yapmayı falan siz; önce, mevcut Anayasa'ya uyun. Devletler anayasasıyla yönetilir, devletler yasalarıyla yönetilir, devletler mevzuatlarıyla, yönetmelikleriyle ve teamülleriyle yönetilir. Siz teamüllere de uymuyorsunuz, bu teamülleri de yerine getirmiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bir diğer konuya da atıfta bulunmak istiyorum. Bir diğer husus, bireysel silahlanma. Bakın, Türkiye'de çok ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Cezaevlerinde 400 bine yakın insan var, 100 bine yakın kişi ise çeşitli infaz kanunları nedeniyle tahliye edildiler. Türkiye'de bu insanlara da sahip çıkma noktasında bizim kanuni düzenlemelerimiz için idarecilerimiz hâlâ gereğini yerine getirmiyorlar. Yüzde 3'lük kotalar var, yüzde 4'lük kotalar ve bu insanların cezaevinden çıktıktan sonra tekrar yeniden topluma kazandırılma gibi çalışmalarda da eksiklikler var. Bu bireysel silahlanmayla ilgili, gelin, hep beraber bir kanun çıkaralım, bunu aynı zamanda ruhsatlı silahlarla ilgili de yapmış olalım. Bu ruhsatlı silahlar da valilerin kendilerinin çeşitli kişilere çeşitli nedenlerle -şu nedenle, bu nedenle- vermiş oldukları ruhsatlar da şaibeli; iyileri tenzih ederim, hak ederek alanları tenzih ederim. Bu noktada bir çalışma yapılması gerekir çünkü Türkiye'de her geçen gün insanların en ufak "Nasılsın?" denilmesine bile, ya, "Nasılsın?" sorusuna "İyiyim." diyeceği yere "Sana ne!" gibi cevaplar verdiği bir iklimde insanların birbirlerini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Özdağ, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Buralarla ilgili yeniden çalışmalar yapılması gerekmektedir. Cezaevlerindeki insanları da tekrar yeniden topluma kazandırmak için, bulundukları süre içerisinde buralarda mutlaka tarım cezaevlerinde, açık cezaevlerinde iş edindirme, meslek edindirmeyle ilgili çok ciddi çalışmalar yapılması gerekmektedir. Eksik çalışmalar yapılıyor, bununla ilgili çalışmalar yapılabilir.

Bir diğer husus, tıbbi cihaz tedarikçileri; bunlarla ilgili çeşitli problemler meydana geldi. Anlaşma yapmışlar, paralarını alacaklar, iki yıl alamamışlar, üç yıl alamamışlar. Biz bunlarla ilgili çeşitli eylemler yaptık, onları destekledik muhalefet partileri olarak. Daha sonra da Sağlık Bakanlığı dedi ki: "Yüzde 25 feragat edin, size paralarınızı ödeyeceğiz." Aradan iki yıl geçmiş, enflasyon nereden nereye gelmiş ve bu insanlar iflas etmişler. Şimdi yine aynı şekilde ödemelerde problem çıkmış. Bir yandan "Tasarruf tedbirleri." diyorsunuz ama hastanelerde bunlara çok ciddi şekilde ihtiyaç var; bu tıbbi cihaz tedarikçileri bir noktada hayat kurtarıyorlar, Allah'ın izniyle. Bu insanların alacaklarına karşı duyarlı olmanızı istirham ediyoruz, bununla ilgili çalışma yapılması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdağ, teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayayım Sayın Başkan.

Çok teşekkür ederim.

Bir diğer husus da -dün arkadaşlarımız söylediler- Netanyahu'yu Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde ayakta alkışladılar. Bununla ilgili olarak da Dışişleri Bakanlığımızın açıklamasını yeterli bulmuyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak daha ciddi açıklamalar yapılmalı. İsrail'in bugünkü siyonist yönetiminin arkasında Amerika'nın olduğu bilinmeli ve buna karşı da Amerika Birleşik Devletleri'yle ilişkiler tekrar, yeniden gözden geçirilmeli. Zaten çeşitli konularda sınıfta kaldık; gerek F-16'lar konusunda gerek F-35'ler konusunda. Bu konuda da sınıfta kalmama noktasında daha fazla diplomasiye ihtiyacımız var; bunu yapabilecek bir iklim var, bunu yapabilecek bir potansiyeli var Türkiye'nin ama bunu yapabilecek bir devlet aklına ihtiyacımız var. Bu akıl inşallah kendisini tecelli ettirir. Bir yandan, Filistin, İsrail'in yapmış olduğu bu zulümlerden kurtulmuş olur, bu soykırımdan kurtulmuş olur ve bir gün de Filistin Devleti'ni bütün dünyanın tanıdığına hep beraber şahitlik yaparız ama bugünler de unutulmaz ve herkesin de yapmış olduğu nakisaları, eksikleri tarihin yazdığını ve meleklerin yazdığını da unutmaması gerekir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.