Konu: | Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, 2713 (2023) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı'na ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerimize uygun bir biçimde, gerektiğinde üçüncü ülkeler ve uluslararası örgütlerle iş birliği imkânları da kullanılarak, Somali ile ülkemiz arasında akdedilen milletlerarası anlaşmaların uygulanması kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, Somali'nin terörizm, deniz haydutluğu, yasadışı balıkçılık, her türlü kaçakçılık ve diğer tehditlere karşı güvenliğinin sağlanması faaliyetlerine destek verilmesi amacıyla Somali'nin deniz yetki alanları dâhil olmak üzere iki ülke tarafından müştereken belirlenecek bölgelerinde ve münhasıran tespit edilecek kurallarla görevlendirilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca iki yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/9 |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 110 |
Tarih: | 27.07.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, on bir yıl önce bugün Somali'deki Büyükelçiliğimize yapılan saldırıda hayatını kaybeden, şehit olan Sinan Yılmaz kardeşimi rahmetle anıyorum. Aynı güne denk gelmesi de bir tesadüf oldu.
"Somali nasıl bir yer?" "Niye biz Somali'deyiz?" önce oradan başlayayım. Değerli arkadaşlar -gördüğünüz harita- Somali "Afrika Boynuzu" denilen bölgede dünyanın en önemli 10 su yolundan birini tutan çok önemli jeostratejik bir bölgede bulunuyor. Türkiye'nin -tarihsel olarak- Somali'yle tarihî bağları var. Nasıl var? Ta, 16'ncı yüzyılda 1530'lardan itibaren Osmanlı Devleti'nin Habeşistan eyaletine bağlı olarak bir süre Osmanlı'nın toprağı olmuş, sonrasında 19'uncu yüzyılda yine kuzey bölgesi Osmanlı'nın toprağı olmuş tarihsel olarak bizimle belli bir dönem bir arada olmuş bir toprak parçası ve bir millet. Ve yine, Somali milletinin tamamı Müslüman olarak hem Arap Birliğinin hem de İslam İşbirliği Teşkilatının bir üyesidir.
Somali 1960'ta bağımsızlığını kazandı; şöyle ki: Kuzey bölgesindeki İngiliz sömürgesi olan bölge ile güneydeki İtalyan sömürgesi olan bölge ayrı ayrı bağımsızlığa kavuşup 30 Haziran 1960'ta bağımsızlığını ilan etti her ikisi. Ve Somali o günden itibaren Birleşmiş Milletlerin üyesi, bağımsız bir devlet olarak faaliyet gösteriyor ancak 1969'da askerî darbe sonucundaki askerî hükûmet 1991 yılında bir iç karışıklık, iç savaş sonucu yıkılınca 1991 ile 2006 arasında on beş yıl aşiretler arası kavgaya sahne oldu ve sonrasında 2006'da, o gün İslami grupların ortak olarak bir araya getirip kurdukları İslam Mahkemeleri Yönetimi kuzeyden Etiyopya'nın saldırısı sonucu yıkılınca orada direniş gösteren Genç Müslümanlar Hareketi -EşŞebab diye biliniyor- yönetime karşı ayaklandı. Bilahare Afrika Birliğinin desteğiyle Somali'de daha önce Amerikalıların düşman ilan ettiği İslam Mahkemelerinin başındaki zatı Cumhurbaşkanı olarak tanıdı ve Şeyh Şerif Ahmet Cumhurbaşkanı olarak tanındı 2009'da, ondan sonra Türkiye'yle yakın ilişkiler gelişmeye başladı. 2011 yılında büyük bir kıtlık hadisesi oldu. Haziran ayında yaklaşık 200 bin insan açlıktan öldü. O dönemde dönemin Başbakanı olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan büyük bir heyetle 18 Ağustosta Somali'ye -Mogadişu'ya- uzun bir aradan sonra gitmiş oldu ve o tarihten itibaren Türkiye Somali'de faaliyet gösteriyor.
Türkiye'nin Somali'deki faaliyetleri ana başlıklar olarak, birincisi, insani yardım. İnsani yardımı da bildiğiniz gibi, o dönemde, 2011 yazında büyük bir bağış kampanyası düzenlendi, yaklaşık o günün rakamlarıyla 550 milyon TL toplandı ve bu 350 milyon dolar ediyor. Bu 350 milyon dolarla o günkü yardım faaliyetleri organize edildi. Bilahare insani yardıma ilaveten kalkınma yardımları başlattık. Yine, dediğim gibi, bütçe imkânlarıyla değil bağış paralarıyla yapıldı bunlar. O dönemde yapılan kalkınma yardımlarıyla ulaştırma, eğitim ve sağlık alanlarında ciddi yatırımlar oldu. Ben 2011 Ağustosunda ziyaretin hemen akabinde büyükelçi olarak atandım ve ilk başta yani Türkiye'nin olduğu ama başka hiçbir ülkenin büyükelçiliğinin olmadığı bir dönemde üç yıl bu bölgede faaliyet gösterdik ve bu dönemde Türkiye -dediğim gibi- 3 ana alanda ciddi faaliyetlerde bulundu. Birincisi, tekrar edeyim, insani yardım. Altı ay sonra, Birleşmiş Milletler açlık sorununun ortadan kalktığını ilan etti. Sonrasında yine kalkınma yardımları konusunda hastaneler yapıldı, Sayın Bekir Bozdağ'ın da o dönemde Başbakan Yardımcısı olarak bizzat ilgilendiği bir projeydi bu. Hem hastaneler hem okullar, yollar, liman vesaire konularında destek yapıldı.
Üçüncüsü de devlet kurulmasında -yani devlet yapısı çöktüğü için iç savaşta- Türkiye destek oldu. Bunun sonucunda Türkiye, devlet kurumları kurulurken önemli bazı hizmetleri üstlendi. Nasıl üstlendi? Mesela, askerî sistem çöktüğü için terörizm ortaya çıkmıştı ve Türkiye askerî alanda destek verdi ve bunun sonucu olarak yine benim orada olduğum dönemde başlattığımız bir askerî eğitim tesisi projesi vardı üs olarak ve bu askerî eğitim tesisi bilahare faaliyete geçti ve yaklaşık 2017'den beri, yedi yıldır faaliyet gösteriyor ve bu dönemde Somali'nin subay ve astsubaylarını biz yetiştirmiş olduk, Türkiye yetiştirmiş oldu. Diğer kamu kurumlarına Türkiye yardımcı oldu ve Türkiye, bir anlamda Somali'yi o iç savaştan çekip çıkaran bir ağabey rolü üstlendi.
Şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim: Burada emperyal bir şey görmemek gerekiyor çünkü Somali ile Türkiye'nin ilişkileri gerçekten bir kardeşlik ilişkisi. Bu konuda Somali halkındaki Türkiye sevgisini yurt dışına özellikle gidenler bilirler; Somali'ye gitmek şart değil, Amerika'daki, İngiltere'deki, Avrupa'daki Somalililerde de bunu görebilirsiniz. Bu kardeşlik ilişkisi sonucu Türkiye, buraya birtakım yatırımlarda bulundu. Bunun sonucunda Türkiye'nin de oraya ticaret anlamında ciddi faydası oldu ve şu anda 300 milyon doların üzerinde Türkiye'nin oraya ihracatı var, oradaki birtakım tesisleri -liman, havalimanı vesaire- Türk firmaları işletiyor. Devamında, askerî tesise ilaveten... Bu bölgede, biliyorsunuz, doğal kaynaklar da zengin. "Offshore"da petrol arama ruhsatları daha önce verilmişti bazı yabancı şirketlere. Bu "offshore" bölgesinde, şu bölgede, Mogadişu açıklarında 3 tane blokta, yakınlarda Türkiye'nin petrol çıkarması için bir anlaşma yapıldı Enerji Bakanlığımız ile Somali arasında, onun öncesinde bir de askerî anlaşma imzalandı. Somali kıyılarında, biliyorsunuz, uzun iç savaş dolayısıyla Somali'nin deniz kuvvetleri ortadan kalktığı için korsanlık çok gelişti, Somali'nin balık rezervini başka ülkeler gelip kullanmaya başladılar ve bunu Somali engelleyemedi. Türkiye bu konuda da Somali'ye yardımcı olacak, belli bir miktarını Türkiye almak üzere Somali'nin sahillerinin güvenliğinde Somali'ye insan kaynağı yetiştirilmesi ve ekipman konusunda destek olacak.
Son yapılan anlaşmayla, 8 Şubat anlaşmasıyla Somali'yle bir askerî anlaşma yapıldı. Ben burada bugüne kadar Somali'yle ilgili yapılan bütün politikaları sonuna kadar destekledim. Zaten işin içinde uzun zaman bulunduğum için biliyorum neler yapıldığını ancak burada sayın yetkililere, özellikle Bakanlığımıza ve Meclisteki Komisyona bu anlaşmanın getirilmesi konusunda talepte bulunuyorum çünkü bu anlaşmada ne olduğunu kimse bilmiyor. Bu anlaşmanın, askerî anlaşmanın da bir an önce Dışişleri Komisyonumuzda görüşülmesini özellikle istirham ediyorum.
Son olarak, Türkiye, bildiğiniz gibi, gelen tezkereyle bu bölgeye gemi gönderecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, lütfen tamamlayın.
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Bununla ilgili söyleyeceğim şey şu: Türkiye'nin o 3 blokta petrol araması doğrudur; orada kurulacak olan petrol arama tesislerinin güvenliği açısından bölgeye gemi gönderilmesi, savaş gemisi gönderilmesi de doğrudur ancak kuzeyde ayrılıkçı olan Somaliland bölgesi birkaç gün önce bir açıklama yaptı ve Türkiye'nin kara sularını kullanmasına müsaade etmeyeceğini söyledi. Her ne kadar burası bizim bölge olsa da Somaliland'in kara suları burada dolayısıyla orada aslında karşılıklı bir çatışma ihtimali yok ancak bu konuda Hükûmetimizi daha dikkatli olmaya davet ediyorum.
Ben bu duygularla, bu anlamda, tezkereyi desteklediğimizi söylüyor ve hem Genel Kurula hem de aziz milletimize saygılar sunuyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)