GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:111
Tarih:28.07.2024

SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saat gecenin üçü, on beş saatten beridir buradayız; on üç saati Genel Kurul ama evvelinden gelmiştik. Elbette, etkili ve sonuç alıcı konuşmalar yapmak istiyoruz, bir sonuca etki etmek istiyoruz ama gecenin bu saatinde bu oldukça güç. Yine de elimden geleni yapmayı deneyeceğim.

Bugün hayvan haklarıyla ilgili "web" sayfalarını dolaştım biraz ve bir nota rastladım, şöyle bir şeydi: Susan Sontag "Başkalarının Acısına Bakmak" isminde bir kitap yazdı. Peki, başkalarının acılarına kim bakmalı? Ne zaman ve neden bakmalı? Verdiği cevap yardım edebilecek herkesin bakması gerektiğiydi. Yazının devamı aslında daha zorlu bir konuya giriyordu, başkaları olarak hayvanların acısına bakabilmenin ne denli zor olduğundan söz ediyordu; çok zordur çünkü hayvanları kesiyor, etini tüketiyor, işlerimizde onları bize yardım etmek üzere eğitiyor, güvenlik ya da narkotik işinde kullanıyor, derilerinden çanta ve ayakkabı yapıyor, kafeslere kapatıyor, eğlence sektöründe ya da tıbbi deneylerde kullanıyoruz. Peki, bütün bunlar gerçekken hayvanın acısına nasıl bakabiliriz? Evet, hayvan hakları aktivistlerinin pek çoğu hayvanlara bütün bunları yapmayı kesin olarak reddediyorlar, vegan ya da vejetaryen olmakla kalmayıp kullandıkları kozmetik ürünlerde bile vegan ürünlerin izini sürüyorlar ve bunu biliyoruz fakat diyelim ki hepimiz bunu henüz başaramıyoruz ya da hepimiz evimize bir kedi, köpek alıp besleyemiyoruz ama bu yine de sokak hayvanlarının, kentlerimizi, sokaklarımızı, avlularımızı paylaştığımız, göz göze baktığımız hayvanların toplu katliamlarına canla başla karşı olmamıza engel mi? Kesinlikle değil. Belki bir gün hepimiz hayvan yaşamına, tüm canlıların yaşamına en yüksek düzeyde bir tutarlılıkla sahip çıkabiliriz ve o olgunluğa erişebiliriz ama o güne kadar kendi adına konuşamayan sokak hayvanlarını, "Sokağımızdaki sahipsiz." diyerek canlarına kastedilen canlıları sahiplenebiliriz.

Açıkçası, önceliğim bu yasaya imza verenleri yüksek bir sesle boğmak, baskılamak ya da bazen konuşmalarımız öyle bir sonuca yol açıyorsa bile ezmek değil, yapmak istediğimiz tek şey, benim de partimin de ve bu yasaya muhalefet eden herkesin de yapmak istediği tek şey bize kulak verilmesi. Peki, neden biz size yani bu yasayı çıkarmak isteyenlere kulak vermiyoruz da sizin bize kulak vermenizi istiyoruz. Aslında vermiyor değiliz, veriyoruz ama önümüze hiçbir makul gerekçe getirmiyorsunuz. Büyük kapatmadan söz ediyorsunuz. Hayvanların büyük kapatması en hafif tabiriyle adlandırabileceğim kapatma ve bunun kaçınılmaz olarak kitlesel bir itlafa gideceğini de hepimiz biliyoruz. Makul bir gerekçeniz olmadığı için bize kulak vermenizi istiyoruz.

Bütün incelemeler ve istatistikler sokak hayvanı popülasyonunun insanlar için bir tehdit oluşturmadığını söylüyor. Kuduz vakaları son on yıldır, on beş yıldır hiçbir zaman iki üç vakanın ötesine geçmemiş; çocukları, kadınları sokak hayvanlarından, başıboş hayvanlardan korumak gibi bir gereklilik yok; kaldı ki iddia ettiğiniz gibi size bu konuda gelen güçlü bir ısrar ya da istek de yok.

Örneğin, ASAL Araştırmanın "Türkiye Siyasi Gündem Temmuz 2024" araştırmasına bakalım: Araştırmanın anket sonuçlarına göre Türkiye'nin en büyük sorunu ekonomi ve hayat pahalılığı olarak dile getirilmiş, ankete katılanların yüzde 65'i bu temmuz ayında bunu dile getirmiş. 2 bin kişiyle görüşülmüş ve ilk sıralarda gelen konular adalet, işsizlik, eğitim, mülteciler. Mültecilerle ilgili kısımda da ağır bir manipülasyon olduğunu biliyoruz. Ankete katılanlardan sadece ve sadece yüzde 0,5'i sokak hayvanlarının bir sorun teşkil ettiğini düşünüyor, bu da onlara sorulduğu için; son sıralarda, yüzde 0.5.

Yeri gelmişken "başıboş" ve "sahipsiz" deyip duruyoruz. Allah kimseyi sahipsiz bırakmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çelenk, lütfen tamamlayın.

SEVİLAY ÇELENK (Devamla) - Fakat diyelim ki sahipsizler, öldürmeye sahipsizlerden mi başlayacağız? Bunu da düşünmek gerekiyor. Sahipsizlerden başlayanların nerelere gittiğini tarih bize söylüyor. Örneğin "Asla Gözlerini Kaçırma" diye bir film vardır; orada, Nazi Almanyası'nda genç bir piyanistin, genç bir kadının nasıl sadece zaman zaman aklı karışıyor diye ailesinden Alman soyunun sağlığını korumak için koparıldığını ve zorla kaybettirildiğini biliyoruz. Sıra böyle başlıyor; işte, önce "kafası karışık", sonra "sağlıklı değil", sonra "müesses nizamın dışında" diye diğerlerine geliyor ama diğerlerine de yani insanlara sıra geldiği için değil, sadece ve sadece hayvanlara ve onların yaşam hakkı için sahip çıkmalıyız. Sizi de buna davet ediyorum; lütfen bu yasayı geri çekin, bu sese kulak verin.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)