GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:5
Tarih:09.10.2024

AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum, başımız sağ olsun. 21'inci yüzyılda hâlâ ikili eğitim yapan ve sınıf mevcutları 50'nin üzerinde olan okullarımız var. Okullardaki temizlik ve hijyen tam bir felaket. Okullardaki bulaşıcı hastalık riski her geçen gün artmaktadır. Öğretmen sayısı yeterli değildir. Ücretli öğretmen sayımız gün geçtikçe artmaktadır. Yeni gittiğim memleketim Şanlıurfa'da bile 12 bin civarında ücretli öğretmen çalışıyor. Bunların birçoğu formasyon almamış olan ziraat mühendisi, işletmeci, inşaat mühendisi, iktisat mezunu gibi farklı bölümlerden mezun olan arkadaşlarımız. Bizler yani milletvekilleri olarak eğitim için çocuklarımızı ve torunlarımızı formasyon almamış olan bu değerli meslek gruplarına teslim eder miyiz? İş Gücü Uyum Programı (İUP) kapsamında okulları temizleyen arkadaşlar, aylık 6.800 lira civarında maaş alacak; tekrar söylüyorum, sadece 6.800 lira ve bu kişilerin sigortası da yapılmıyor. Bu, tam bir işçi düşmanı kafa yapısının ürettiği modern bir kölelik sistemidir. Bir okul düşünün, 2 temizlik elemanı var, biri toplam aylık 6.800 lira alırken diğeri 17 bin lira yani asgari ücret alıyor. Böyle bir sistem dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Öğretmenler arasında da gelir adaletsizliği var. Mesela, il Millî Eğitim müdür yardımcısı, şube müdürü, müfettişler, uzmanlar, öğretmenlerden daha az maaş almakta, üstelik daha az maaş almakta olan bu kişiler öğretmenin amiri pozisyonunda; tam bir komedi. Taşımalı eğitim tam bir rezalet. Öğrencilere en az bir öğün yemek vermek zorundasınız çünkü çocuklar okula aç gidiyor, okula aç giden bir öğrenci dersine konsantre olabilir mi? Son olarak, birleştirilmiş sınıflardan bahsedelim. Bir sınıf düşünün, bir sırada 1’inci sınıf, 2’nci sınıf, 3’üncü sınıf, 4’üncü sınıf ve bir öğretmen bu çocuklara ders veriyor. Bu, ancak çok geri kalmış ülkelerde olur ve Türkiye böyle bir eğitim sistemini hak etmiyor. Bu söylediklerim kötünün kötüsü, bir de çok daha kötüsünü söyleyeceğim. İşte, bu çocuklar -pazartesi günü- Polatlı’da çadırda yaşayan ailelerin çocukları ve bu çocuklar beş ay okula gitmiyorlar; eylülde okul açılırken bunlar aralıkta derse başlıyorlar yani üç ay sonra ve nisanın 15’inde tekrar terk ediyorlar ve ondan sonra ta aralığa kadar bu çadırlarda kalıyorlar. Yani bunun böyle olması gerçekten… Bu çocuklardan ileride ne bekleyeceğiz, onu özellikle sizlere sormak istiyorum. Peki, bunun çözümü yok mu? Çözümü var. Çok değerli arkadaşlarım, çözüm şunlar: Bakın, şöyle bir anaokulu, şöyle bir okul sınıfı; bu, çok değerli arkadaşımız, Çalışma Bakanı Jülide Hanım’ın projesidir. Lütfen, Sayın Bakanım, sorun ve bunu uygulayın. Bakın, şu proje Jülide Hanım’ın projesidir, şu proje. Çadırlarda yaşayan insanların hayatına değer verildiği zaman nasıl düzeleceğini bu projelerden öğrenebilirsiniz. İkinci çözüm önerim: On binlerce hayırsever insanın deprem bölgesine bağışladığı konteynerlerden faydalanmalıyız. Ancak bazı bölgelerde bu konteynerlerin istiflenip hurda fiyatına satılacağına dair duyumlar alıyorum, eğer böyle bir yol izlerseniz, vallahi billahi, Allah sizi hiç affetmez. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Fakıbaba. AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) – Bu konteynerlerin tarım işçilerimizin bulunduğu bölgelerin valiliklerine dağıtılması sağlanmalı ve planlı bir şekilde konteyner mahalleler oluşturulmalıdır. Böylece bu vatandaşlarımızın barınma, eğitim ve sağlık problemlerini bir nebze de olsa iyileştirme şansına sahip olmuş oluruz. Ayrıca -bu da çok önemli- tarım bölgelerine verilen bu konteynerlerin, Allah korusun, başka bir depremde hazır bir şekilde deprem bölgesine naklini kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)