GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:8
Tarih:16.10.2024

AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen kanun teklifinin 5’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bu maddeyle yapmak istediğiniz değişiklik, konut finansmanı satış sözleşmesinin yazılı olması şartının yanında mesafeli olma şartını da getirmektedir. Yapılan düzenlemeyle tüketici kredisi sözleşmelerinin uzaktan iletişim araçlarıyla yapılmasının önünün açılması istenmektedir fakat bu hususları ihlal edenlere veya suistimal edenlere dönük olarak ne gibi yaptırımların uygulanacağı bu düzenlemenin içerisinde yer almamaktadır. Elbette değişen teknolojiyle bazı hizmetlerde kolaylık sağlanması mümkündür ancak finansal ve şahsi güvenliği ilgilendiren hususların aynı zamanda potansiyel bir suistimal tehlikesi taşıdığını da göz önünde bulundurmak gerekir. Her geçen gün elektronik ortamda yeni dolandırıcılık türlerinin icat edildiği gerçeğini de göz önünde bulundurarak adli mercilere etkili müdahale edebilme imkânı tanınmalı ve elektronik dolandırıcılığa karşı güçlü yasal yaptırımlar uygulanmalıdır. Medyada günlerce yer alan dolandırıcılık haberleri buna en çok örnektir. Bakınız, vatandaş, hesabının gece sabaha karşı dolandırıcılar tarafından ele geçirildiğini, hesaplarından krediler çekildiğini söylüyor. Bu işlemler yapılırken banka tarafından hiçbir bilgilendirme yapılmamış, hatta onay kodu bile istenmemiştir. Evet, teknoloji çağındayız, bankaya gitmeden de bazı işlemler yapabiliyoruz ama bu e-teknolojinin daha güvenli hâle gelmesi gerekmez mi? Tüketici Haklarının Korunması Kanunu’nu konuşuyoruz ancak hangi tüketimden bahsediyoruz? Cebinde beş parası olmayan vatandaşımız neyi tüketecek? Ne ev alabiliyor ne kiralarını ödeyebiliyor ne de faturalarını karşılayabiliyorlar? Vatandaşlarımızı derhâl bu darboğazdan kurtaracak tedbirleri almak zorundasınız. Açlık sınırının yaklaşık 20 bin, yoksulluk sınırının 63 bin lira olduğu bir ülkede emekliler 12.500 lira, asgari ücretliler 17 bin lira maaş alırken ve zenginler hariç, maalesef, insanların çoğu ücretleri yetersiz olduğu için alışveriş yapamaz hâle gelmişlerdir. Tüketmek için Türkiye’nin yüzde 80’ini oluşturan dar ve orta gelirli vatandaşlara hiçbir gelir bırakmadınız ki tüketebilsinler. Sosyal devletin en önemli iki görevi barınma ve beslenme sorununu çözmek değil midir? Bırakın asgari ücretliyi, emekliyi, memuru; bugün Meclise ziyaretime gelen aile hekimleri aldıkları maaşla kiralarını bile zor ödediklerini, ev alma imkânlarının olmadığını söylediler. Çünkü Türkiye, vatandaşın bankadan 1,5 milyon ev kredisi alabilmesi için on yıl boyunca her ay ortalama 50 bin lira vermek zorunda olduğu bir ülke hâline getirilmiştir, ayrıca bunun geri ödemesi 7 milyondur. Kaldı ki şu an 1,5 milyona bir gecekondu bile almanın imkânsız olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Beslenmeye gelince durum daha da acı. Marketlerde domates ve biberin kilogram fiyatı yaklaşık 60-70 lira arasında değişmektedir, 1 demet maydanoz bile 10 liradır; en kırsal bölgede bile çay 15 lira, simit 15 liradır. Tüketici haklarını korumak sadece sözde kalmamalı, somut adımlar atılmalı; ayrıca vatandaşın gerçek sorunlarına çözüm üretilmeli ve refah seviyeleri artırılmalıdır. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)