GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hain terör örgütünün ne elebaşının ne de uzantılarının milletin kürsüsünde konuşamayacağına ve buna dair açıklamayı Genel Başkan Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yarın milletin huzurunda yapacağına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen günlerde Almanya Şansölyesinin Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından düzenlenen basın toplantısında bir Alman gazetecinin sorusuna verdiği cevaba ve Türkiye’nin önünde son derece ciddi bir sığınmacı krizi, sınırlarını korumayla ilgili çok önemli bir sorumluluk dönemi olduğuna, “cemaat” adı altında örgütlenmiş örgütün elebaşının kendisini ait hissettiği topraklarda öldüğüne, Ergenekon davasında yargılandığına ve o dönem Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak bu çeteyle ilgili olarak kendisini uyardığına, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın geçmişte yaptıkları açıklamalara ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:22.10.2024

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millet iradesinin tecelli ettiği bu kutsal mekân, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten, darbe girişimlerine direnen bu Gazi Meclis bize hem aziz Türk milletinin hem de Atatürk'ün emanetidir. Atatürk'ün kurduğu Meclis kürsüsünden yalnızca bu milletin evlatları ve Mustafa Kemal’in evlatları ve mirasçıları konuşabilir ve bütün bu konuşmalar aziz Türk milleti ve onun istikbali içindir. Bu ülkenin istikbaline kasteden, yavrularını katleden alçak bir yapının, yuları emperyalistlerin elinde olan hain bir terör örgütünün ne elebaşı ne de uzantıları bu kutsal çatıda milletin kürsüsünde konuşamaz, konuşturulamaz! Buna dair çok önemli bir açıklamayı Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu yarın milletimizin huzurunda yapacaktır. Aziz Türk milletimizin dikkatlerine ve tensiplerine buradan arz etmek isterim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde Alman Şansölyesinin Türkiye’ye yaptığı bir ziyaretin ardından düzenlenen basın toplantısında bir Alman gazetecinin “Suç işleyen Suriye vatandaşlarının Türkiye’ye iadesi konusunda ne düşünüyorsunuz, bu konuda Avrupa Birliğine nasıl yardımcı olacaksınız?” sorusu üzerine aynen şu cevabı verdi: “Şu an itibarıyla Suriye’den ülkemize gelen mülteciler konusunda kapımız onlara hep açık olmuştur, şu anda da açıktır. Lübnan’dan ülkemize gelmek isteyenler olursa biz onlara da kapımızı açık tutacağız.” Değerli arkadaşlar, Cenevre Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi son derece açık. Türkiye buna bir şerh koymuştur ve bu şerhe göre, sınır komşularımızdan gelen sığınmacıların taleplerine karşılık “geçici sığınmacı statüsü” verilir ancak “mülteci statüsü” verilmek durumunda değildir. Tabiatıyla Sayın Erdoğan’ın sığınmacılardan bahsederken “mülteci” ifadesini kullanıyor olması bizi son derece şaşırtmıştır. Bilmeden bu ifadeyi kullanıyorsa bir sorun ancak bilerek ve Almanya’ya sempatik görünmek niyetiyle bu tercih ediliyorsa o da bir başka sorundur; bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Türkiye, Ottawa Sözleşmesi’ni imzaladı ve 2004 yılında bu sözleşme hayata geçti. Önce sınır -güney- mayınları kaldırıldı, ardından da doğu mayınları kaldırıldı ve ne yazık ki Türkiye’nin doğu sınırındaki mayınların kaldırılmasıyla ilgili para Avrupa Birliğinden geldi, tam 21 milyon dolar. Ve ardından biliyorsunuz, önce Suriye’den en az 10 milyon sığınmacı ülkemize geldi, ardından da yine 2021’in neticesinde, orada yapılan görüşmeler neticesinde doğu sınırımızdan en az 600 bin Afgan sığınmacı olarak geldi. Tabii, önümüzde çok ciddi bir tehdit var. İsrail'in devam eden, son derece agresif ve insanlık suçu olan, soykırım olan bu saldırıları neticesinde Gazze’deki 1,5-2 milyon insanın yeri değişti veya değiştirilmek isteniyor. Bunlar önce Mısır’daki Sina Çölü’ne, ardından Ürdün’e ve mümkünse Türkiye’ye gönderilmek isteniyor. Buna karşı Türkiye’nin tutumunun çok net olması şarttır, bunun altını açıkça çizerek buradan ifade etmek istiyorum. Öte yandan, İsrail’in son derece agresif tutumu, özellikle Lübnan üzerindeki saldırgan tutumu devam ediyor ve Lübnan’da milyonu aşkın Filistinli mülteci, yine 1,5 milyonun üzerinde de Suriyeli mülteci var. Bu 1,5 milyonun üzerindeki Suriyeli mülteci şu anda sınırı geçti ve Suriye’ye, kendi ülkelerine döndü ve birçoğunun da kuzeye doğru yöneldikleri, Türkiye’nin güney sınırından ülkemize gelecekleri yönünde ciddi haberler var. Öte yandan, İsrail’in bu saldırgan tutumu eğer devam edip İran’a yönelik bir saldırıya dönüşürse oradaki 4 milyon Afgan’ın da Türkiye’nin doğu sınırının yolunu tutma ihtimali var. Tabiatıyla tüm bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye’nin önünde son derece ciddi bir sığınmacı krizi var, sınırlarını korumayla ilgili çok önemli bir sorumluluk dönemi var. Bu dönemde Sayın Erdoğan'ın “Sınırlarımız açık; gelin, buyurun, kim isterse gelsin, biz burada tarihî bir sorumluluğu yerine getiriyoruz.” tarzındaki açıklamaları Türkiye için doğru değildir, yanlış bir açıklama olmuştur. Özellikle Avrupa’da takdirle karşılansa da ben Türkiye’nin uzun vadeli ulusal çıkarları için son derece tehlikeli bir söylem olduğunu Meclis kürsüsü altında açıkça ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “cemaat” adı altında örgütlenmiş, bir taraftan masum insanları pençesine düşürürken öte yandan emperyalistlerin uşağı olarak onların amaçları doğrultusunda ülkemizde faaliyet yürütmüş örgütün elebaşı ait olduğu ve kendisini ait hissettiği topraklarda öldü. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Kırk yıldan fazla bir süredir faaliyetlerini yürüten ve attığı her adımda emperyalistlerin uşaklığını üstlenen bu yapı devletimizin neredeyse bütün kurumlarında sinsi bir şekilde faaliyet yürüttü, yerleşti, büyüdü ve güçlendi. Türk Silahlı Kuvvetleri, özellikle Hava Kuvvetleri, Emniyet, özellikle istihbarat, Millî İstihbarat Teşkilatı, yargı, mülkiye bu yapının stratejik hedefiydi. Kırk yıldır, neredeyse gelen her iktidar tarafından desteklenen, beslenen ve ekonomik olarak daha güçlendirilen bu yapı nihayet devleti ele geçirmeye karar verdi ve 15 Temmuz hain darbe girişimi yine emperyalist ağababalarının talimatıyla bu ülkede gerçekleştirilmek istendi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Bitireceğim Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Başkanım. TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum. Tabii, bu sürede bir hazırlık yapıldı; ellerine geçirdikleri devlet gücü, medya gücü, para gücü ve arkalarına aldıkları siyasi iktidar onların önünü açtıkça açtı. Bu dönemde ona itiraz eden yurtseverler, bu ülkenin evlatları büyük kumpaslara maruz kaldılar. Bizler bu emperyalist uşaklarına geçit vermeyin dedikçe onları yanına aldılar, arkasına aldılar ve iktidar, bunlarla beraber ne yazık ki bu uyarıyı, bu ikazı yapanların üzerine operasyon yapılırken bu operasyonların mimarlarına da büyük ölçüde destek oldu. Bu korkunç çetenin kumpaslarıyla birçok insanın hayatı karardı, cezaevlerinde çürüdü ve bazıları da can verdi. Söz konusu kumpas davalarında, Ergenekon davasında ömür boyu ağır hapis ve on beş yıl ağır hapisle yargılanmış, on iki yıl sürgünde yaşamış, sokaklarda kalmış, zindanlarda kalmış birisi olarak o korkunç dönemde Sayın Erdoğan'a bir mektup yazdım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, toparlayın. TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Ve kendisini bu çeteyle ilgili uyararak "Bir gün sadece bu ülkenin başına bela değil aynı zamanda devletin de başına bela olacaklar, sizin de başınıza bela olacaklar." diyerek kendisini uyardım. Tabii, o dönemde Sayın Erdoğan kumpas davalarının savcısıydı ve o alçakça kurgulanmış davaların savcılarına zırhlı araçlar vererek onların önünü açıyordu. Tarih bizi haklı çıkardı. Bakın, bu Mecliste Başkanlık yapmış Sayın Kurtulmuş ne demiş? "Hoca efendinin yerinde olsam Türkiye'ye gelirim. Eğer elimde imkân olsa gelmesini sağlayacak altyapıyı hazırlarım." Bunu söyleyen Sayın Kurtulmuş. Yine, Başkan Vekili Sayın Bozdağ ne söylemiş? "Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir." İktidar cephesinden gelen buna benzer yüzlerce açıklama var. Ancak özellikle biri Meclis Başkanı, diğeri de Başkan Vekili olan iki önemli şahsiyetin bugün hain terör örgütünün kastettiği, bombaladığı bu yüce çatının altında görev yaparken... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Çömez. TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Son bir cümle Sayın Başkanım, bitiriyorum. ...geçmişte bu ifadeleri kullanmış olmaları münasebetiyle milletimizden özür dilemeleri en azından siyasi ahlak açısından kıymetlidir, önemlidir. Çok teşekkür ediyorum.