Konu: | Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 11 |
Tarih: | 23.10.2024 |
GÜLCAN KAÇMAZ SAYYİĞİT (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, haksız ve hukuksuz bir şekilde rehin tutulan tüm yoldaşlarımızı ve ekranları başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada deprem kendini maalesef sıklıkla hatırlatıyor. Geçen hafta Malatya'da meydana gelen 5,9 şiddetindeki deprem çevre illeri de etkilemiş, ciddi bir paniğe yol açmıştır. Depremden etkilenen herkese buradan geçmiş olsun diyorum ve dilerim ki böylesi felaketlerle bir daha karşılaşmayız. Ama maalesef her sarsıntı bizleri toplumsal farkındalığa da davet ediyor, özellikle siyasi iktidarı da göreve çağırıyor çünkü onlarca yıldır ülkeyi yöneten AKP'nin deprem ciddiyetini kavradığı kanaatinde değilim. Bunu 2011'deki Van depreminde net bir şekilde gördük, yaşadık; 2020'de Elâzığ ve Başkale depremlerinde buna şahit olduk; bunu 6 Şubat 2023’teki depremde on binleri kaybettiğimizde yaşadık. Tarihsel ve bilimsel verilere bakıldığında Türkiye'nin etkin bir deprem kuşağında olduğu bilinen bir gerçek. Öyle ki 1900’lerden bu yana 6 ve üzerindeki şiddette yaşanan onlarca deprem meydana gelmiş, yüz binlerce insan yaşamını yitirmiş ve yaralanmıştır. Ülkenin yüzde 90’ından fazlası aktif bir deprem kuşağında yer almakta. Deprem olgusuna rağmen, beklenen büyük İstanbul depremine rağmen yurttaşa kendini güvende hissedebileceği bir ortam yaratılmadı, yaratılmıyor ısrarla. Bilakis AKP iktidarında aşırı merkezîleşmeyle birlikte yerel yönetimlerin potansiyeli yok sayıldı. Birçok kez çıkarılan imar affıyla depreme dayanıksız yüz binlerce binaya onay verildi, yapı denetim yetkisi özel şirketlere verilerek binaların Deprem Yönetmeliği’ne uygun olup olmadığı gerektiği gibi denetlenmedi. 6 Şubat depreminden önce, maalesef Maraş ve çevresinde olası bir depremde gerekli koordinasyonun olmadığına yönelik tespitler ise yine bu iktidar tarafından görmezden gelindi. Sayın milletvekilleri, deprem riskine karşı AKP'nin umursamazlığının en belirgin göstergesi, 2003 ile 2022 yılları arasında toplanan yaklaşık 40 milyar dolara yakın deprem vergisinin yurttaşı korumak için kullanılmamasıdır. Peki, ne için kullanıldı bu vergiler? Duble yol yapımı ve havalimanı yapımında kullanıldı. Hiçbir şeyi yapmayıp bu parayla AFAD’ı kurumsallaştırabilseydiler belki de arama kurtarma çalışmalarında birçok can kurtulabilecekti ama AFAD, liyakat ve bilimsel ölçütlere göre şekillenen bir kurum olmak yerine, iktidarın keyfiyetine göre şekillenen bir kurumdan öteye maalesef gidememiştir. Ne yapmıştır peki bu AFAD? Yurttaşa ihtiyacı olan çadırı vermek yerine parayla satmıştır. Depremlerde devletin, iktidarın içine düştüğü acziyet ve skandallar başka bir ülkede olsaydı hükûmet düşerdi ya da en azından birileri “Gerçekten sorumluluğum var.” deyip istifa ederdi bu süreçte ama AKP “yüzyılın felaketi” söylemiyle yetersizliğini ve skandallarını manipüle etmeyi bu süreçte de tercih etmiştir. Maraş depreminin üzerinden yirmi ay geçmiş durumda ama insanlar hâlâ çadırlarda yaşıyor, hâlâ konteynerlerde kalmak zorunda bırakıldılar; depremin olduğu kentlerde barınma sorunu devam ediyor. İnsanlar vadedilen konutlara hâlâ kavuşmuş değil çünkü AKP, yurttaşı mağdur etmeden hiçbir sorunu çözemiyor; öyle ki Hatay'ın Antakya ve Defne ilçelerinde on binlerce yurttaşın yaşadığı mahalleleri keyfî bir şekilde rezerv alanı olarak ilan ediyor. Ey AKP! Buradan size soruyoruz: Yurttaşı bilgilendirmeden koşulsuz şartsız rezerv alanı belirleyip sağlam olan evleri yıkmak sizce çözüm müdür? Bizce değildir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Şubat depreminin ikinci yılına sağlıktan eğitime, ekolojiden barınmaya sorunların çözülmediği koşullarda girmek istemiyoruz. Siyasi iktidarı, sivil toplum ve siyasi partilerin hazırladığı muhtelif raporlara kulak vermeye hatta ciddi anlamda iş birliği yapmaya davet ediyoruz. Özellikle, zorlu kış koşulları başlamadan, havalar soğumadan barınma sorununun yüzde yüz çözüme kavuşturulması gerekiyor. Yandaş holdinglere kaynak varsa, savaş bütçesine para varsa, ihtişam ve şatafata fırsat varsa deprem mağduru yurttaşa da emekçiye de kaynak vardır, olmak zorundadır çünkü saraydan görülmese de milyonlarca yurttaşın içinde bulunduğu zorlukların bizzat şahidiyiz. Bu vesileyle, depremin felakete dönüşmemesi için iktidarı sorumluluk almaya davet ediyor, depremde kaybettiğimiz tüm canları saygıyla anıyorum. Teşekkürler. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)