GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:13
Tarih:30.10.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli halklarımız ve cezaevlerinde direnen yoldaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye’de yönetim ve hukuk pratiğinde hemen her dönem yapısal bir sorun olarak var olan ayrımcılık, ötekileştirme sorunu son yüzyılda ciddi bir demokrasi ve hukuk krizine dönüşmüş durumdadır. Bu ayrımcılığın ilk elden ve en şiddetli yansıdığı mekânlar hapishanelerdir. Ayırımcılığa hem infaz rejimi hem de hapishanede tutulma koşulları itibarıyla en fazla siyasi mahpuslar maruz kalmaktadır. Olağanüstü ve ayrımcı infaz uygulamalarının en belirgin örneği mahpuslar üzerinde mutlak iletişimsizlik hâline bürünen tecrit uygulamalarıdır. Tecridin Kürt sorununda çözüm ya da çözümsüzlük yaklaşımlarıyla doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Çözümsüzlük siyasetinin sürdürülmesi her dönem tecridi derinleştirmiştir. Demokrasiyi, demokratik zihniyeti yükseltememek tecridi, tecrit zihniyetini doğurmaktadır. Tecride karşı çıkış barış için önemli bir adımdır. 2000’li yıllarla birlikte sosyal tecrit modelini benimseyen Türkiye'de F tipi, Y tipi, S tipi ve yüksek güvenlikli hapishaneler, mahpusları dış ortamdan yalıtarak yalnızlaştırmayı, iradesini yok etmeyi, ruhsal ve bedensel olarak yavaş ve sessiz bir imhayı hedefleyen, tecridi, baskıyı ve sağlıksız tutulma koşullarını bilenlerin, insan hakları derneklerinin, hukuk örgütlerinin, tutuklu hükümlü ailelerinin uyarılarını dikkate almadan tek kişilik hücreler şeklinde dizayn edilen bu hapishaneler iradeyi kırmayı amaç edinmiş ama maalesef ki durum bu yönde gelişmemiştir. Cezaevinden çıkan tabutların sayısı olağan dışı şekilde artmakta, “Cezaevlerinde kalabilir.” raporu verilen hasta tutsaklar cezaevlerinde yaşamını yitirmektedir. Hapishanelerde yaşamını yitiren mahpusların çoğunluğu hasta mahpuslardan oluşmaktadır. Mahpusların içinde bulunduğu sağlıksız koşullar, tedaviye erişememeleri, hastane sevklerinin gerçekleşmemesi veya geciktirilmesi, ringle ve kelepçeyle yapılan hastane sevkleri, ağız içi arama ve kelepçeli muayene dayatmaları sağlığa erişimin önündeki engellerdir. Ağır hasta mahpuslar tedavi olabilmek için tahliye talebiyle yaptıkları tüm başvurulara rağmen başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun ve tekelleşmiş Adli Tıp Kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemektedir. Adalet Bakanlığının belirlediği tam teşekküllü hastanelerden alınan raporlar Adli Tıp Kurumu tarafından haftalarca, aylarca bekletilmekte, hastalar ring araçlarıyla saatler süren yolculuklarla İstanbul Adli Tıp Kurumuna çağırılmakta ve çoğu dosya ret kararıyla geri gönderilmektedir. Adli Tıp Kurumu, hastalıkları son aşamaya gelen ve hapishanede tek başına yaşamını idame ettiremeyen hatta yürüyemeyen ağır hasta mahpuslar için dahi “Cezaevinde kalabilir.” raporu vermektedir. Hapishanede kalamayacağına dair rapor verilenler ise savcılık tarafından “toplum güvenliğini tehdit” biçimindeki muğlak ve öngörülemez gerekçeyle sistematik ayrımcılığa uğramakta, yaşanamaz şartlarda yaşamaya ya da ağırlaşan sağlık sorunları nedeniyle hapishanelerde ölümle yüzleşmeye devam etmektedir. Yok etme, sindirme, yalnızlaştırma politikasının tezahürü bu şekildeyken doğrudan hiçbir fiziki müdahaleye uğramasa dahi süreklileşen tecrit, kötü muamele, sosyal ve kültürel hakların ihlali, beslenme, barınma koşullarının insani olmaması ve benzeri süreçlerde fiziki veya ruhsal sağlık problemleri yaşayan ve herhangi bir sağlık sorunuyla hayatını kaybeden mahpusların ölümü doğal bir ölüm olarak kabul edilemez. S, Y tipleri ile yüksek güvenlikli cezaevlerinin mahpusların fiziksel ve psikolojik etkilerinin tüm boyutlarıyla incelenmesi, yarattığı olumsuz sonuçların önlenmesi ve infaz rejiminde bu bağlamda yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. MED TUHAD-FED’in tespit edebildiği kadarıyla yaklaşık 140 siyasi mahpus infaz koşullarını sağlamalarına ve dolayısıyla koşullu salıverilme hakkını elde etmiş olmalarına rağmen idare ve gözlem kurulu kararlarıyla bu haksız, hukuksuz, gerekçesiz, keyfiyetçi kararlarla cezaevinde tutulmaya devam etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Düşünmez, lütfen tamamlayın. ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Hukuk dışı ve keyfî kararlarla tahliye edilmeyen mahpuslar arasında çoklukla hasta ve otuz yılını cezaevinde geçirmiş olan mahpuslar mevcuttur. Adalet Bakanlığının resmî kayıtlarına göre 2018 ile 2023 yılları arasında ceza infaz kurumlarında hayatını kaybeden hükümlü ve tutuklu sayısı toplam 2.258’dir. İnsan Hakları Derneğinin 2023 Yılı Türkiye Hapishanelerinde Hak İzleme Raporu’na göre Türkiye hapishanelerinde, tespit edebildiğimiz kadarıyla, 2023 yılı içerisinde en az 42 mahpus yaşamını yitirmiş. Ancak hapishanelerdeki tüm hak ihlallerinde olduğu gibi yoğun bilgi veri eksikliği nedeniyle gerçeğin bunun çok üzerinde olduğunu belirtmek gerekir. Bu vesileyle, bizim vermiş olduğumuz önergede, hapishanelerdeki bu hak mahrumiyetlerine ilişkin bir araştırma yapılması elzemdir. Bütün partileri bu önergemize destek vermeye davet ediyorum. Hepinize selamlarımı sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)