Konu: | Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 18 |
Tarih: | 13.11.2024 |
CHP GRUBU ADINA CUMHUR UZUN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izlemekte olan kıymetli yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yıllardır "yargı paketi" "yargı paketi" diye diye kamuoyunu meşgul ettiniz, sarayda yazılıp Mecliste imzalanan ve yandaş basında günlerce manşetlerle beklenti yaratacak şekilde duyurduğunuz ve bizim bütün itirazlarımıza rağmen burada kanunlaştırdığınız tüm yargı paketleri ne yazık ki yargı camiasında ve halk nezdinde hayal kırıklığı yarattı. Bugün ise yeni bir hayal kırıklığıyla ve içi otoriter yönetim anlayışınızın köşe taşlarıyla dolu, adı "Noterlik Kanunu" olmasına rağmen içinde etki ajanlığı düzenlemesinin de yer aldığı bir torbayla daha karşı karşıya kalmış bulunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, yargımızın kurumsal ve kronikleşmiş büyük sorunları varken bu tekliften anlıyoruz ki sizin derdiniz yine bambaşka. Bizler yargının bu sorunlarının tümünü çözmekle görevli olan insanlar olarak halkımız tarafından buraya seçilerek gönderildik. Bunu yapacak olanlar en başta sizler olduğunuz hâlde, 9 tanesi kanunlaşan yargı paketleriyle sorunların çözümü için hiçbir şey yapmadınız, hiçbir şeye el atmadınız. Bugüne kadarkiler kocaman bir "hayır"la sonuçlandı.
Peki, bu yasa teklifiyle yargının hangi sorununu çözeceksiniz? Yine cevap aynı: Ne yazık ki hiçbirini. Bu yargı paketlerinde ve torba torba getirdiğiniz bu kanun tekliflerinde bizim size açıkça söylediğimiz, "Gelin, böyle etmeyin. Böyle yapamazsınız, olmaz." dediğimiz ve dinletemediğimiz ne varsa Anayasa Mahkemesinden ve toplumun vicdanlarından geri döndü ama siz ısrarla aynı konuları tekrar tekrar önümüze getirmekten bıkmadınız.
Değerli arkadaşlar, bakın, bundan yaklaşık beş buçuk yıl önce, 2019 yılı Mayıs ayında "Yargı Reformu Stratejisi" adı altında bir çalışma yapıldı. Üniversitelerin hukuk fakülteleri dekanlarından Barolar Birliğine, avukatlardan cezaevi müdürlerine kadar hukuk bileşeni olan hemen hemen herkes ama herkes ülkemiz yargısının sorunları konusunda bu çalışmaya katkı koydu. Bu çalışmanın sonunda ise elimde bulunan, "Yargı Reformu Strateji Belgesi" adı verilen bu belge ortaya çıktı. Bu belgede yargının sorunları ve çözüm yolları ile yurttaşlarımızın adalete erişiminin sağlanmasının yolları, ifade ve medya özgürlüğü, kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi ve adalete olan güvenin artırılmasına yönelik bir dizi tespite yer verildi.
Değerli arkadaşlar, sorunu bilmek çözümü bulmanın yarısıdır. Bir sorunu bilmediğiniz için çözmemek başka bir şeydir ama sorunu bildiğiniz hâlde hiçbir şey yapmamak bir karardır ve kararlar niyetleri ortaya koyar, onların göstergesi olur.(CHP sıralarından alkışlar) Yargının sorunları ve çözüm yollarını bildiğiniz hâlde, aradan geçen beş buçuk yıllık sürenin sonunda bu sorunları gidermek adına hiçbir şey yapmadığınızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yargı bağımsızlığının yanına tarafsız olsun diye Anayasa'ya hüküm koydunuz ama yargı tarafsız ve bağımsız olsun hiç istemediniz. Hatta hatta yargı sizden yana taraf ve size bağımlı yürütmenin elinde de sopa olsun istediniz, öyle de yaptınız.
Bakın değerli arkadaşlar, Mayıs 2019 tarihli şu Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde yapılacakların 1'inci sırasında "Belirli bir kıdeme sahip hâkim ve savcılar için coğrafi teminat getirilecektir." yazıyor. Bunun anlam ve değeri şudur değerli arkadaşlar: Yargımızın bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda ülke yargısında bir sorun vardır ve bu sorunun giderilmesi hâkim ve savcılara coğrafi teminat verilmek suretiyle çözülebilir. Peki, nedir bu coğrafi teminat? Hâkim ve savcıların kendi istekleri olmaksızın bir yerden bir yere gönderilememesi yani sürgün edilememeleri anlamındadır. Amacı ise hâkim ve savcıların görevlerini yaparken, hukuku uygularken hiç kimseden çekinmeden görev yapabilmeleri, sürgün edilme endişesi duymadan hukuka, vicdanlarına göre bağımsız ve tarafsız davranabilmeleridir. Bu ilke tüm demokratik ülkelerde evrensel hukuk ilkesi olarak benimsenmiş bir ilkedir. Sorun belli, çaresi belli; peki, yapıldı mı? Tabii ki hayır. İstense yapılabilir miydi? Elbette yapılabilirdi, istense sadece yirmi dakikada yasalaşır ve ülkemizde beş buçuk yıldır uygulanabilir hâle çoktan gelmiş olurdu.
Değerli arkadaşlar, sorunu ve çözümü bildiğiniz hâlde yapmadınız çünkü siz bu ülkede yargı tarafsız ve bağımsız olsun istemiyorsunuz. Siz bu ülkede yargı size bağımlı ve sizden yana taraf olsun istiyorsunuz çünkü siz hukukun üstün olmasını değil, sizin üstün olduğunuzu düşünerek bu ülkede üstünlerin yani sizin hukukunuz olsun ve o yürüsün istiyorsunuz; işte bu nedenlerle coğrafi teminatı özellikle düzenlemediniz, düzenlemekten kaçındınız. Eğer coğrafi teminatı düzenlemiş olsaydınız Sayın Ekrem İmamoğlu'nun kamuoyunda "ahmak davası" olarak bilinen davasında hukuki davranarak "Olsa olsa siyasi bir yasak getirmeyecek bir ceza verilebilir." diye değerlendirme yapan hâkimi Samsun'a sürüp yerine sizin arzuladığınız cezayı verebilecek bir hâkimi getiremeyecektiniz. Yürütme olarak yargı üzerinde gücünüz olsun, yargı sizin sopanız olsun istediğiniz için bunu getirmediniz, düzenlemediniz.
Peki, başka ne vardı bu belgede? "İfade ve medya özgürlüğünü geliştireceğiz." demiştiniz. Peki, ne oldu? Fikrini beyan edenler ve gazeteciler önce karakola, oradan da hapse yollandı. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bu kadar zulüm yetmemiş olacak ki getirmek istediğiniz etki ajanlığı yasası ile başta gazeteciler olmak üzere sivil toplum örgütlerini, aktivistleri, fikrini beyan edenleri, sosyal medya kullanıcılarını, velhasıl işinize gelmeyen herkesi siyasi menfaatlerinize aykırı olarak adlandırmak istiyor ve herkesi ajan ilan edip hapse atmak istiyorsunuz. Bu mu sizin ifade ve medya özgürlüğünden anladığınız? Bu mu stratejiniz? Bu mu sizin Türkiye Yüzyılı'nız? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ne söylediyseniz onun tersini yapıyorsunuz. Bakın, başka ne yazıyordu bu belgeye bakıldığında? "Kuvvetler aykırılığı ilkesini güçlendireceğiz." yazıyordunuz, buydu stratejiniz. Evet, cidden müthiş bir planla bunu da yaptınız, kuvvetleri ayırdınız ama nasıl? Yasamayı Recep'e, yürütmeyi Tayyip'e, yargıyı da Erdoğan'a bağladınız. (CHP sıralarından alkışlar) Olmuyor arkadaşlar, olmuyor; sizin iktidar hırsınız ve kanun tanımazlığınız yüzünden bu ülkede işler iyiye gitmiyor.
Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2024 Raporu'na göre Türkiye 142 ülke arasında 117'nci sırada. Bu, hiçbirimizi mutlu etmeyecek bir sonuç.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Uzun.
CUMHUR UZUN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Şu anki yerimiz 1900'lü yılların başındakiyle aynı, ülkeyi bu noktada yüz yıl geriye götürdünüz. İşte, Türkiye Yüzyılı'nız tam da bu duruma gelmiş bulunmakta.
Ülkede tüm bunlar yaşanırken Adalet Bakanı ise AKP kongrelerini takip edip oradan Cumhuriyet Halk Partisine laf yetiştirmekle meşgul. Bunca hukuksuzluğun, adaletsizliğin olduğu, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, kararı beğenilmeyen hâkimlerin sürüldüğü, çeteye bulaşan savcıların elini kolunu sallayarak gezdiği bir ülkede isminin önünde "Adalet Bakanı" yazmakla Adalet Bakanı olunmuyor. Avukatların can çekiştiği, yargıçların haritadan yer beğendiği, kadınların sokakta, bebeklerin kuvözde katledildiği, millî iradenin kayyumla gasbedildiği bir ülkede isminin önünde "Adalet Bakanı" yazıyor olması kişiyi Adalet Bakanı yapmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CUMHUR UZUN (Devamla) - Kayıtsız kendisine tavsiyem: Partisinin kongerelerinde bize, ona buna laf yetiştirmek yerine adaletsizliklere ve yargı sistemimizin sorunlarına çözüm üretmesini kendisinden bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)