| Konu: | Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 13.11.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyon Başkanına "16'ncı maddeyi çekmişsiniz, kavga edecek bir şey bırakmadınız." dedim, arkasından dedi ki: "Vallahi yenisini hazırlıyoruz." Yani Belçika-Hollanda modeli yetmemiş, Çin-Rusya modeli geliyor şimdi. Benim kaderim çok kötü Sayın Özlem Zengin. Ben totaliter rejimden kaçmış bir ailenin çocuğuyum yani amcamı idam etmişler, babamı çalışma kampına götürmüşler. Bu sosyalist rejimin en ağır şartlarından, totaliter rejimden kaçıp Türkiye'ye geldim, kaderime bak, yine totaliter rejimle karşı karşıya kaldım. Böyle bir kadersizlik olur mu yahu? Başımıza gelene bak, ne kadar kötü bir şansım var.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Ya, demokrasi diye bir şey var. Böyle bir şey yok ya! Böyle deme ya, Allah aşkına!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ya, ben de demek istemiyorum, vallahi ben de demek istemiyorum. İşte, dememek için uyarıyorum sizi.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Seçimle geldin buraya. Demokrasi var. Allah Allah!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bunları yaparsanız bizim, oradan, o rejimden kaçtığımız gibi, bak, çocuklar, gençler şimdiden farkına varıp yurt dışına kaçmaya başladılar.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Hangi rejimden kaçıyorsun ya? Ya, cumhuriyet var, demokrasi var, seçim var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bunların hepsi de zannetmeyin ki ekonomik saiklerle kaçıyorlar. Bunlar bu baskının farkındalar; sıkılıyorlar, daralıyorlar, özgürlüklerine el konulduğunu hissediyorlar, o yüzden kaçıyorlar. O yüzden sizi uyarmak bizim vazifemiz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Hem suimisal misal değildir, öyle benzetme olmaz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Çok konuşmak istiyorsan ben beş dakika bırakacağım, sen gel konuş.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Yok, konuş, konuş; devam et, devam et.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Vallahi bırakırım. Benim böyle bir iyi tarafım da var.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Kimsenin kürsüsünde gözümüz yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Evet, Sayın Başkan, farkında mısınız, burada milletin değil de hep iktidarın sorun gördüğü konuları konuşuyoruz yani milletin sorunlarını hiç tartışmıyoruz, iktidara sorun olan ne varsa onlara ait kanunları konuşuyoruz. Burada çıkan kanunlar Türkiye'de devleti çökerten o tek adam rejiminin ayağına dolanan bazı sorunları çözmeye yönelik kanunlar, milletin hiçbir sorunu buraya gelmiyor. İnsanımız artık bu ülkede adaletin olduğuna inanmıyor, herkes kendi adaletini sağlamanın peşine düşmüş. Üçüncü sayfaları açın, herkes haksızlığa uğradığı gerekçesiyle birbirine ateş etmeye başlamış. Niye? "Yahu, mahkemeye gitsem belki adalet bana haksız karar verebilir..." Eskiden mahkemeye gidenler kendilerine avukat ararlardı, avukat tutarlardı. Şimdi ne yapıyorlar biliyor musunuz? Kendilerine hâkim arıyorlar, hiç avukat arayan yok, hâkim arıyor insanlar adaletin tecelli etmesi için. Bu noktaya gelmiş bir ülkede adaletten, hukuktan bahsetmek çok zor. Bu uyarılarımı bir gün kulağınıza küpe olsun diye söylüyorum. Böyle bir durumda yarın öbür gün... İktidarlar ilanihaye sürmez, bir gün biter, bittiğinde bu etki ajanı diye getirdiğiniz... Bu, ajanlık değil aslında; insanları jurnalleyen o komünist sosyalist rejimin, Demir Perde ülkelerinin aynısına benzer o baskıcı rejimin şartlarında siz de yaşamak zorunda kalırsınız. O zaman "Ah be kafa, biz bu işi niye yaptık?" diye hayıflanmayasınız diye şimdi ben söylüyorum.
Yargı bağımsız mı, ben size onu sormak istiyorum. Bağımsız mı hakikaten yargı, inanıyor musunuz? Yürekten söylüyorum. Ya, arkadaşlar, gelin, bir anket yapalım, yüzde 90 yargının bağımsız olduğuna inanmıyor. Böyle bir ülkede yaşamak vatandaşa zül. Hukuk devleti değiliz, güvenilir değiliz. "Suçluların avukat yerine hâkim tuttuğu bu ülke" dedim biraz evvel. Artık devletin varlığını tartışır hâle geldik adaletin olmadığı bir ülkede. Yargıda durum ortada. Peki, devletin diğer yerlerinde durum farklı mı? Devlet ne için var? İktidar niçin var? Yasama ve yürütme niçin var? Şu anki sistem Türk milletine bir gelecek vadetmiyor, suni gündemlerle milletin kafası karıştırılıyor sadece. Haftalardır belli olmasına rağmen Narin cinayetini konuşuyoruz; belli ya, katil belli, katiller belli ama hâlâ onu konuşuyoruz. Bebek çetesini konuşuyoruz. Haftalardır memlekette bir çocuk cinayet şebekesini konuşuyoruz. Türkiye'nin sorunu bu olmamalı. Öcalan salınsın mı, salınmasın mı; Mecliste mi konuşsun, grupta mı konuşsun; bunu konuşuyoruz. Türkiye'nin meseleleri bu olmamalı. Türkiye'de çok anormal bir gündem artışı var ama asıl konuşulması gereken konu, vatandaşın meselesi ekonomi; onu hiç konuşan yok, ekonomiyi kimse konuşmuyor. Milletin -sadece etki ajanlığıyla da ilgilenmiyor, onu da söyleyeyim- başka sorunları da var. Ya, adam diyor ki: "Ben çocuğumu okula giderken kahvaltı etmeden gönderiyorum." Bırakın, eskiden biz beslenme çantası götürürdük, ama az ama çok, anamız bir poğaça yapardı, bir kurabiye yapardı. Bırakın, şimdi kahvaltı etmeden gönderiyor. Okullarda en çok hangi gün yemek yeniliyor biliyor musun? Pazartesi günü. Niye? Çocuklar cumartesi, pazar aç gidiyorlar ya okula, yiyemiyorlar.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Yapma ya; bu kadar değil ya, bu kadar değil.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Yalan söylüyorsun ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Evet, sizin yaşadığınız çevrede olmayabilir. Gelin, ben sizi Gebze'ye götüreyim, Gebze'nin o yukarıdaki köylerine götüreyim, aşağıdaki o fukara semtlerine götüreyim. Daha da uzağa gidin, Anadolu'ya gidin, orada köyleri görün ya!
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Sen İzmit'teki villadan bakıyorsun galiba, sen İzmit'teki villadan bakıyorsun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Arkadaşlar, keşke sizin söylediğiniz gibi olsa. En çok ben isterim, en çok öyle olmasını ben isterim ama öyle değil.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Sen İzmit'teki lüks konutundan bakıyorsun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sana söz, üç dakikasını sana bırakacağım.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Lüks konuttan bakıyorsunuz...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Millet sofrada ne koyacak, ona bakıyor.
Doğal gaz faturası... Şimdi kış geldi, doğal gaz faturası gelecek. Doğal gaz faturasını ödeyemediği için odun almaya başlamış. Odun sobaları kuruluyor. Bak, doğal gazlı tek katlı evlerde pencerelere birer baca çıkarılmış, odun sobası kuruluyor. Niye? "Ben doğal gaz faturası ödeyemem." diyor. Sizin hayal ettiğiniz Türkiye, yaşadığınız Türkiye ama gerçek Türkiye bu değil.
Açlık sınırı 20 bin liranın üzerine çıkmış, asgari ücret 17 bin lira yani asgari ücret alan bir adam aç bile değil, sefil. 17 bin lira asgari ücret var bu ülkede. Barınma sorunu hakeza. Ya, odunluktan dönüşmüş evler asgari ücretin üzerinde kirayla veriliyor; odunluktan dönüşmüş, böyle ufak bir penceresi var. Bunları siz de görüyorsunuz zannediyorum ama görmemek belki işinize geliyor. "Türkiye Yüzyılı" dediğiniz bu mesele yokluğun yüzyılı hâline gelmiş. Bakın, 6,5 milyon çocuk bu ülkede aşırı yoksulluk içinde yaşıyor; 6,5 milyon çocuk. Kumandası sizin elinizde olan TÜİK var ya, TÜİK diyor ki: "Çocukların sadece yüzde 33'ü bu ülkede sebze yiyebiliyor." Ben demiyorum bunu, açın, TÜİK kendisi söylüyor. Eti, tavuğu, balığı gören resimlerde görüyor; o çocuklar et, tavuk, balık yiyemiyorlar. Çocuklar beslenmiyorlar, sadece doyuyorlar. Neyle? Makarnayla, karbonhidratla, ekmekle doyuyorlar; bizim altmış yıl evvel doyduğumuz gibi. Biz öyle doyduk, bizim nesil beslenmedi, biz doyduk sadece, Şamil Ayrım da öyle, ben öyle, benim gibi bir sürü arkadaşımız var. Altmış sene sonra geldiğimiz nokta aynı; çocuklar artık beslenmiyor, sadece doymaya çalışıyorlar.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Sataşma var mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sataşmadan söz alacak biraz sonra.
Evet, çocuklarına harçlık veremeyen babaların olduğu bir ülkede yaşadığımızın mutlaka farkına varın istiyorum.
İnsanlar karnını doyuramazken insanların karnını doyurmaya çalışan çiftçilerin durumu ise çok felaket, tarım memleketi olanlardan gelen vardır. Geçen sene ektiğinin daha borcunu ödemeden şimdi ekmek için gübreyi yine borç alıyor. Ziraat Bankası kredileri ödenemiyor. Bakın, geçen burada konuştuk, Çinli Trendyol'a 70 milyar lira avanta sağladınız, kıyak sağladınız; çiftçilerin faizlerini silemediniz. O faizlerin miktarı ne kadar? Sadece 4 milyar lira. Çinli Trendyol kadar bu çiftçinin sizin nazarınızda kıymeti yok; 4 milyar lirayı silemediniz, 70 milyarı Trendyol'a verdiniz. Size bir şey söyleyeyim mi? Ne kadarlık sığır ithalatı oldu biliyor musunuz? 11 milyar dolarlık. 3 milyar dolar için kamuda tasarruf edecek diye Sayın Mehmet Şimşek çıktı, altı gün televizyonlarda boy gösterdi, 3 milyar tasarruf edecek diye. Ya, sadece hayvan ithalatına 11 milyar dolar verdiniz, hayvan ithalatına. Sütünü sattığı zaman yem alamadığı için adamlar ineği kesmeye götürdü. İnek kesilince hayvan doğmadı, Türkiye protein ihtiyacını karşılamak için olmayan dövizinden 11 milyar dolar para harcadı.
Evet, bir gerçekten bahsedeceğim size: Arkadaşlar, ekmek yoksa ahlak da yok. Hatırlayın, 1990 senesinden önce Demir Perde ülkelerinden buraya gelen insanlar vardı, hepimiz hâllerine acıyorduk, ahlaksızlıkla suçluyorduk onları, esas mesele orada ekmek de yoktu. Ekmeğin yokluğu ahlaksız da yaptı o insanları. Türkiye bu noktaya gitmeden lütfen tedbir alın.
Hiç bana öyle "Niye böyle konuşuyorsunuz?" diye bakmayın, sizi uyarmak istiyorum; biz aynı ülkede yaşıyoruz, bu ülkede yaşıyoruz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Siz hangi ülkeyi anlatıyorsunuz harbiden, biz de anlamadık.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Hangi ülke? Türkiye değil bu anlattıklarınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sizin için güllük gülistanlık olan Türkiye'den; her birinizin çok, karun kadar zengin olduğunuz Türkiye'den bahsediyorum.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - İzmit'ten, Kocaeli'den...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Milletin fukara olduğu, evine ekmek götüremediği, çocukların aç kaldığı Türkiye'den bahsediyorum. Anladınız mı şimdi hangi ülkeden bahsettiğimi? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Karun kadar zengin olan sensin ha, vallahi!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Umutsuz insanlar ülkesine çevirdiniz Türkiye'yi ve artık en umutsuz durumlar yaşanır hâle geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bakın, hiç oradan laf atmayın, oturun biraz çalışın.
MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Yirmi iki yıldır çalışıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Türkkan, tamamlayın lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bu Meclisin görevi, 5'li çeteye, Çinli firmalara, İmralı canisine umut dağıtmak değil, bu Meclisin ilk görevi insanlara çalınan umutlarını geri vermek olmalı.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)