GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:20.11.2024

HASAN ÖZTÜRK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen halkımızı saygıyla selamlıyorum. Bugün burada Dahiliye Memurları Kanunu'yla ilgili yapılması planlanan değişikliklerin 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Anladığım kadarıyla teklif sahipleri torba yasa ve torbada boşluk bırakma konusunda uzmanlaşmış. Bakanlık encümenini kaldırıyoruz ama yerine ne koyacağımızı söylemiyoruz. Ben de merak ediyorum, bu boşluğu kim dolduracak? Yoksa yine "Ne de olsa boşlukları sistem doldurur." diyerek kaderci bir yaklaşımla hareket mi ediyoruz? Bu kadar rahatlık çaya şeker atıp karıştırmayı unutmak gibidir, tadı kaçar.

İki yıllık bekleme süresinin kaldırılmasına da gelelim. Teklif sahipleri diyor ki: "Bekleme süresini kaldırıyoruz." Güzel ama bir sonraki değerlendirmenin ne zaman yapılacağını kimse söylemiyor. Tamam, bekleme kalktı ama ne kadar bekleyeceğiz kimse bilmiyor. Bekleme süresinin kaldırılması tamam da bunu muallakta bırakmak yanlıştır. Bu madde de bu hâliyle öngörülemezliği resmîleştirmekten başka bir amaca hizmet etmiyor. Bu durumda kim terfi eder, kim yerinde sayar -tırnak içinde- şanslılar terfi eder, gerisi bekler.

Bu kanun maddeleri üstüne konuşuyoruz, uzun uzun tartışıyoruz ama aslında burada ülkenin gerçek sorunlarına değinmemiz bu halkın vekilleri olarak bizim öncelikli görevlerimiz. Kanun konuşuyoruz ama dışarıda kanun değil, ekmek, mutfak, açlık konuşuluyor. Emekli vatandaşlarımız 12.500 lira maaş alıyor yani 2 emekli karı koca ev ekonomisinde birleşseler bile yine de tek kişinin yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm. Malum, tek başına yaşayan bir kişinin ise yoksulluk sınırı 33 bin lira bildiğiniz gibi.

Hafta sonu pazarlarda vatandaşlarımızla bir aradaydık. Bakın, asgari ücret açlık sınırının altında. Bir kişi asgari ücret alıyorsa o ev açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm, karı koca çalışıyorsa yoksul olmak zorunda. Dolayısıyla, sayın milletvekilleri, milletimiz artık maaşıyla değil sabrıyla geçiniyor. Eskiden komşularımızla bir ekmeği bölüşürdük ama o ekmeği almak da bugün lüks oldu. Bir emekli ayın sonunu getiremiyor, diğeri ayı başlatamıyor, maaşı alan ertesi gün borçlanıyor. "Emekli sürekli bütçeye yük oluyor. Bütçeyi en son EYT'yle de EYT'liler batırdı." diye anlatıyorsunuz.

Bakın, her şeyi bütçe görüşmelerinde 2002'ye göre örneklendirerek algıda çok iyisiniz. Örneğin, 2002 yılında beğenmediğiniz 36 milyar dolarlık ihracatımız bizi dünyada 21'inci yapıyordu, bugün övünerek anlattığımız 255 milyar dolar 26'ncı yapıyor. Başarı mıdır bu? Peki, emekliye baktığımızda, 2002'de 1,5 asgari ücretin üzerinde alıyordu en düşük emekli, buradan baktığımızda yaklaşık 6 milyon emeklinin toplam bütçeye yükü 10 milyon asgari ücret civarındaydı. Bugün 16 milyon emekli var ve 16 milyon emeklinin de bütçeye yükü yaklaşık 10 milyon asgari ücret civarında. Dolayısıyla emeklinin yükünü bütçeye değil, emeklinin yükünü emekliye yıktınız. Yani 30 bin lira alan 2 emekli vardı, 3'üncü emekli geldi, yirmişer bin lira almaya başladılar. Dolayısıyla, Edirne'deydik, esnafın yüzde 80'i, 90'ı emekli; emekliyi ölene kadar çalışmaya mahkûm ettiğiniz bir durum var.

Sorunlu olmayan neredeyse hiçbir kesim yok. Emekli sorunlu, asgari ücretli sorunlu, staj ve çıraklık mağdurları, atanamayan öğretmenler, kamu mühendisleri, neredeyse toplumun tamamını ciddi bir sıkıntı içine bıraktınız. Edirne'deki bir emekli esnaf ablamızın söylediği şu cümleyi tekrar etmek istiyorum: "68 yaşında, cumartesi günü ben bu tezgâhın arkasında durmak zorundaysam, on iki on üç saat bu malları satmak zorundaysam daha anlatacak ne var kardeşim, neyi anlatalım?" dedi. Dolayısıyla durum bu.

Sayın milletvekilleri, sabah saatlerinde İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya'nın biz seçilmiş milletvekillerine yönelik tavrı, aslında bu ülkenin nasıl yönetildiğinin, bağlı olduğu Cumhurbaşkanına oy vermeyen vatandaşlarını nasıl gördüğünün bir özeti gibiydi. El sıkmak yerine elleriyle milletvekillerini iten, "Günaydın." demek yerine öfkesini ve kibrini gösteren bir Bakan gördük hep birlikte. Bu tablo, sadece şahsımıza değil, halkın iradesine yapılmış bir davranıştır ama asıl üzücü olan, bu tavrın artık toplumun her köşesinde sıradanlaşmış olmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖZTÜRK (Devamla) - Bugün bu ülkede herkes itilip kakılıyor; mağdurlar, işçiler itilip kakılıyor. Bu düzen, halkın omuzlarına yük bindiren ama sorumluluk almayan bir yönetim anlayışının eseridir. Buradan bir kez daha Yerlikaya'yı kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)