Konu: | Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 24 |
Tarih: | 27.11.2024 |
CHP GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu Mecliste birçok torba yasa görüştük. Bir torba yasa icat edildi, içine ne varsa konuluyor ve ondan sonra burada yasalaştırıyoruz ama ne sürdürülebilirlikleri var ne de kanun uygulandığında karşılığı var. Sonuçta, tekrar tekrar getiriliyor ya da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor ve tekrar bir şekilde sağına soluna dokunarak buraya getiriliyor.
Aslında, bakıldığında bu 26 maddelik kanun teklifinin 12 maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ama gene sağından solundan dolaşılmış, gene getirilmiş; ısıtılıp ısıtılıp getiriliyor.
Aslında, "Köy Kanunu" diyoruz ama bir yerde yerel yönetimler kanunu. 2012'de 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu'yla birlikte yaklaşık 29 şehir büyükşehir yapıldı, daha sonra benim ilim 2013 Mart ayında tek il olarak büyükşehir yapıldı. O günlerde bu yasaya "Gökçek yasası" dendi ve o da böyle çalakalem hazırlandı; enine boyuna düşünülmeden, büyükşehir ilçe belediyesi dengesi gözetilmeden yapıldı ve sonuçta, hem idari hem gelir paylaşımı açısından çok ciddi sıkıntıları var ve hâlâ da maalesef giderilmedi. Sonuçta, köy tüzel kişiliği kaldırıldı, beldeler kaldırıldı ve küçük yerleşim birimleri kaderine terk edildi. Bugün, oralarda inanılmaz bir kente göç başladı, kırsalda genç kalmadı, kırsal tamamen boşaldı ve maalesef, hizmetlerin gitmesinde de ciddi anlamda aksaklıklar başladı ve devam ediyor. Tabii, bu yasayla birlikte de 5216 sayılı imarla ilgili yasaya göre de birçok yetki maalesef merkezde toplandı. Daha sonra, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte de tamamen sarayda hazırlanıp ısıtılıp hep önümüze getirildi ve verdiğimiz bu yetkiler sürekli artırıldı, sürekli artırıldı; artık her şey sarayda belirleniyor. Hani "Çevre, Şehircilik Bakanlığı" deniyor ama her şeyin sarayda belirlendiği belli. Ne oluyor burada? Burada belediyeler, mahalli idareler, İçişleri Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik Bakanlığı arasında maalesef sıkıştık. Kayyum uygulamaları, imar yasalarıyla yetkilerin elinden alınması birçok konuda maalesef sıkıştırılıyor.
Şimdi, bir de dün akşam, tabii, bir tebligat yapıldı: Bu, belediye şirketlerinin borcunun genel bütçe gelirlerinden kesilme kararı. Yani bu hangi akla hizmet etmek, anlamak mümkün değil. Tabii, sizin belediyelerinizin işi kolay. Neden? Fonlardan alırlar, bakanlık bütçelerinden faydalanırlar, devletin bütün imkânlarını kullanırlar ama muhalefete gelince maalesef bunların hiçbiri yok. Onlara ne olur? Yargı sopası başlarında durur, kayyum atanır, gelirleri budanır ve hizmet yapılamaz hâle getirilir. Niye? Çünkü 2024 yılında yerel seçimlerde büyük bir ders aldınız, "Acaba biz muhalefet belediyelerini nasıl başarısız gösteririz, onları nasıl itibarsızlaştırırız, onları halkın gözünde nasıl küçük düşürürüz?" bunların çabası içerisindesiniz ama inanın başaramayacaksınız, inanın başaramayacaksınız; ilk genel seçimde bu toplumsal muhalefet ve bu belediyelere yaptığınız işkencenin karşılığını da göreceksiniz.
Şimdi, bakın, geçenlerde yine kreş konusu gündeme geldi. Ya, burada da çok konuşuldu, çok konuşuldu, çok gündeme geldi ama bakın, bugün Bakanınız, Millî Eğitim Bakanınız kendi gönderdiği o tebligatı okumasını bilmiyor daha ya, bir de bize diyor ki: "Okuma yazma öğrenin." Önce Bakan olarak kendisi okuma yazma öğrensin.
Bakın, bir de yerel yönetimlerin uhdesinde olan konuların... 6 Şubat depreminde de bir yetki gasbıyla karşı karşıya kaldık. Yani deprem bahane edilerek birçok konuda "Yasal düzenlemeler yapacağız." "Ani hareket edeceğiz." "Bir an önce çözüm üreteceğiz." dediniz ama yerel yönetimlerin birçok yetkisini de elinden aldınız. Bakın, bu Meclis kürsüsünden bir kez daha ifade etmek istiyorum: Bu yerel yönetimler yasasının artık gerçekten uygulamada ciddi zorlukları var. Geçmişte bunu AK PARTİ'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Özhaseki'yle de konuşmuştum. Ya, bunun üzerinde konuşalım, tartışalım da artık şu merkezî vesayeti de üzerinden kaldıralım, belediyelerin özerkliğini de sağlayalım; onların rahat çalışmalarını, hem gelir anlamında hem idari anlamda hiç değilse yetkilendirelim.
Şimdi, bakın, bu getirdiğiniz yasa teklifinde bir 9'uncu madde var, bunu Anayasa Mahkemesi iptal etmesine rağmen tekrar gene ısıtıp getirmişsiniz. Burada "Cumhurbaşkanınca yetkilendirilen alanlar" diye bir ifade var ki akıllara zarar. "Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dâhil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlık..." yetkisinde deniliyor. Buyurun, gene bir yetki gasbı; maalesef, gene yerel yönetimlerin üzerine vesayet, gene "ben bilirim, ben yaparım" anlayışı. Diyor ki: Bakanlığa bu alanların imar planlarının yapılması ve uygulamasıyla, yetkili idarelerce iki ay içerisinde ruhsatlandırma yapılmayan yerlerde resen ruhsat ve yapı kontrole izin verme yetkisi. Buyurun! Yani bir başka deyişle, Cumhurbaşkanı nerenin imara açılacağına işaret edecek, Bakanlık gönüllerince buraları imara açacak; ortaya yetki karmaşası çıkar, iki ayda bu işler çözülmezse "Hadi ben çözdüm, istediğimi yaptım." denilecek. Ne oldu şimdi oradaki yerel yönetimin iradesi, oradaki yerel inisiyatif, orada yaşayan insanların iradesi? Ne yaparsanız yapın, gene "ben bilirim, ben istediğimi yaparım" anlayışı ama siz bunları yapın, inanıyorum ki bu madde gene Anayasa Mahkemesinden kesinlikle geri dönecektir, iptal edilecektir.
Bir diğer madde de 11'inci madde, rüzgâr ve güneş enerji santralleri yapı denetimi dışında bırakılıyor. Ya, hani denetimi hep bizim üzerimizde tutuyorsunuz da denetimi hep bizim belediyelerimize yapıyorsunuz da burada bu "yenilenebilir enerji" "yeşil enerji" denilen ve her birimizin de teşvik etmesi konusunda... Ya, bunun denetlenmesini niye acaba sadece ve sadece kendi yetkinize alıyorsunuz ve jet hızıyla bunların önünü açıyorsunuz? Ya, tamam, biz de istiyoruz yeşil enerji, biz de istiyoruz yenilenebilir enerji ama bunu yaparken hiç değilse belli kuralları, kaideleri, belli disiplini olsun.
Şimdi, rüzgâr santralleri yapılacak. Yani göç türlerinin güzergâhı üzerinde mi? Ya, bunların etkisi ne olacak? Yani yarın güneş santralleriyle ilgili denetimlerin... Yani küresel ısınmaya etkileri olacak mı? Acaba kırsal alanda, tarımsal alanlarda mı olacak? Yani bunların belli bir değerlendirilmesi yapılmayacak mı, bir denetimi yapılmayacak mı? İş rant yani "Biz rantın önünü açalım, bir an önce hızlandıralım." zaten bunları yapan firmalar da belli, bunların kime verildiği, kimler tarafından alındığı da belli. Anlaşılan ki gene "Ya, burada biz zorlanıyoruz, bu güneş ve rüzgâr enerji konusunu biraz daha hızlandırın, önümüzü açalım; kural tanımayalım, kaide tanımayalım, yasa tanımayalım, bir an önce biz işimize bakalım." deniyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, bunun yarın ciddi anlamda çevresel etkileri olacak, bundan hep beraber etkileneceğiz. Eğer bu kadar kontrolsüz, bu kadar denetimsiz iş yaparsanız sonuçlarını da hep birlikte yaşarız ve ağır olur.
Bakın, her alanda olduğu gibi yerel yönetimler alanında çözüm üretmek, ülkemizin faydasına olan işleri yapmak niyetindeyseniz biz hazırız. Yamalı bohça hâline gelmiş bu yasayı -tekrar tekrar söylüyorum- gündeme getirelim ve halkın sorunlarını çözme noktasında ortak aklı oluşturalım; bu konudaki, hem idari hem mali konudaki ayrışmayı, karşılıklı uzlaşmazlığı, yetki karmaşasını bitirelim ve yerele artık şu merkezî idarenin aldığı yetkileri devredelim; yerinde yaşayan, o sorunu çeken insanların o iradelerine saygı duyalım ve gereğini yapalım ama siz gene "Her şeyi biz biliriz, her şeyi biz yaparız, her şey bizim dediğimiz gibi olur." derseniz inşallah ilk yapılan seçimde de sonucunu, karşılığını alırsınız. Sizin amacınız, yapısal ve kökleşmiş sorunlara yönetmelik çıkararak, özel bütçeli başkanlıklar kurarak, kayyum atayarak belediyelerin yetkilerini saraya devretmek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun, lütfen tamamlayın.
SEYİT TORUN (Devamla) - Teşekkür ederim.
Sandıkta kaybettiğiniz iktidara Cumhurbaşkanı yetkileri ve Meclis çoğunluğuyla el koyma anlayışı ne demokrasiye ne etiğe ne de hukuka sığar. Biz, bu anlayışa ilk günden itibaren direndik, direniyoruz ve direneceğiz. Bu torba yasayı yine Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. Yine, yetki gasbını iptal ettireceğiz. Hayvan hakları konusunda, etki ajanlığı konusunda nasıl geri adım atmak zorunda kaldıysanız bu konuyu da bu hâliyle Meclisten geçirmemek için elimizden geleni yapacağız ve yerelin idaresini merkeze gasbettirmeyeceğiz, vesayetini kabul etmeyeceğiz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)