GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bu akşam maçı olan takımlara, piyasada sahte dolar dolaştığı yönündeki iddialara, düzenledikleri Şiddet ve Şiddetle Mücadele Çalıştayı'na ve Millî Savunma Üniversitesinde yayınlanan Türk Dili Kompozisyon ve Hitabet kitabına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:25
Tarih:28.11.2024

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben İsa Mesih Şahin Başkanımın bıraktığı yerden devam edeyim. Evet, bütün takımlarımıza başarılar diliyoruz. Özellikle Maccabi'ye karşı oynayacak Beşiktaş'a -bir Beşiktaşlı olarak da bunu vurgulayarak söylemek durumundayım- bol goller diliyorum. İnşallah tarihî bir zafere de imza atarlar.

Bir sahte dolar iddiası dolaşıyor piyasada, biliyorsunuz. Birçok arkadaşımız -demin de konuştuk- 50 dolarlarını, 100 dolarlarını veremiyorlar çünkü şu anda kurumların birçoğu döviz kabul etmiyor. Piyasaya sürülen yaklaşık 500-600 milyon dolarlık -belki daha da fazla- sahte paranın tedavülde olduğundan bahsediliyor. Kapalı Çarşı'da, şu anda benim Milletvekili olduğum ikinci bölgede 50 ve 100 dolarlar alınmıyor. Yani Kapalı Çarşı'ya giden herhangi birisi burada 50 dolar, 100 dolar kullanamıyor. Kapalı Çarşı'yı özellikle söylüyorum; turistler gittiğinde de mağdur oluyorlar, sadece Kapalı Çarşı'da değil hiçbir yerde alınmıyor. Tabii, bir ülkede herhangi bir parametre normal olmayınca piyasada sahte dolar da çıkar, sahte avro da çıkar, kara para da oluk oluk akar. Biliyorsunuz, daha kısa bir süre öncesine kadar Türkiye gri listedeydi. Çetelerin, mafyaların sayısının arttığı, kaçak göçmenlerin çok yoğun bulunduğu bir ülkede işte kalpazanlık da artıyor. Yine bir başka haber; yılbaşı yaklaştıkça da sahte içki ölümlerinin gündeme gelmeye başladığını gördük. Bunlar ciddi problemlerdir, gündemimize almamız gereken problemlerdir. Umarım bu kalpazanlıkla ilgili konu da bir an önce çözülmüş olur.

25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ydü. Gündemimiz çok yoğun, hep notlarımın arasına almama rağmen bir türlü fırsat bulup gündeme getiremedim. Geçtiğimiz hafta sonu biz konuyla ilgili bir çalıştay düzenledik, burada birtakım kararlar aldık. Bunları da birazdan sizlerle paylaşacağım. Bu çalıştayımıza çok değerli akademisyenler ve bilim insanları iştirak etti. Tabii, bu konuyu konuşurken şunu da kendimize sormamızı özellikle rica ediyorum: Neden özellikle bu dönemde sokakta korkmadan rahatlıkla, huzur içerisinde kadınlarımız dolaşamıyor? Neden rahat rahat sokağa çıkamıyorlar. Daha geçtiğimiz haftalarda gördük İstanbul'un göbeğinde, Beyoğlu'nda bir kadın güpegündüz cinsel bir saldırıya uğruyor ve daha da kötüsü zanlılar mahkeme tarafından önce serbest bırakılıyor, ardından da tepki gelince, kamuoyundan tepki gelince tutuklanıyor. Sadece bu mu? Ev içinde her türlü istismara maruz kalan kadınlar var bu ülkede. Bu sorunu bir kadına şiddet sorunu değil, kadına yönelik erkek şiddeti sorunu olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Şiddetin olduğu yerde -hukukçu arkadaşlarımız var, çok daha iyi bilir- sadece, sadece kurban yoktur, işin faili de vardır ve bu faili herkesin görmesi ve kabul etmesi gerekir diyoruz.

Tabii, politiktir bu konular; niye "Politiktir." diyorum: 25 Kasımda İstanbul'da bütün metro hatları kısıtlandı ve Anayasa’nın en temel haklarından biri resmen engellendi, ulaşım hakkıydı bu ve işte, gösteri yapılmasın, toplantı ve ifade özgürlüğü gibi en temel haklar kullanılmasın diye. Yani onun için, bu problemler politiktir, ideolojiktir diyorum.

Son olarak çalıştayımızda aldığımız birkaç maddeyi sizlerle paylaşacağım: Şiddetin önlenmesi konusunda Mecliste kurulan mevcut Komisyonun derhâl, ivedi, caydırıcı tedbirler alması gerekiyor, kadının statüsünün güçlendirilmesi gerekiyor, mevcut yasaların etkin bir şekilde kullanılması, Ceza İnfaz Yasası'nın düzenlenmesi, haksız tahrik indirimine de son verilmesi gerekiyor. Bunlar çalıştayımızda almış olduğumuz kararlar ve ben buradan Kadın, Aile ve Sosyal Hizmetler Başkanlığımıza, Sayın Kevser Ofluoğlu'na da yapmış olduğu çalıştaydan dolayı çok çok teşekkür ediyorum.

Saadet ve Gelecek Grubu Başkan Vekili bir fotoğraf gösterdi, ben de aynı konuya değineceğim. Millî Savunma Üniversitesinde yayınlanan bir kitap var, kitap "Türk Dili Kompozisyon ve Hitabet" kitabı; kitabın kapağındaki haritamızda bir bölge boş gözüküyor sanki ayrı bir parçaymış gibi boş bırakıldığı gözüküyor. Bir şeylerin... Bir süreç başlatıldı, dün de Cumhurbaşkanı, yapmış olduğu konuşmada umut hakkıyla ilgili konuya da destek verdiğini, arkasında olduğunu söyledi yani Cumhur İttifakı olarak bir süreç başlatıldığını biz dün itibarıyla net olarak gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen açıklayın, tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum, açıklayacağım zaten.

Bakın, neler olmaya başladı ondan sonra? Şimdi, terör örgütü başını Mandela'ya benzeten, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 'Apartheid' uyguladığını kabul edin." gibi yazılar görmeye başladık. Yani Güney Afrika'da uygulanan "Apartheid"ı bizim Türkiye'de uyguladığımızı iddia etmek gibi bir cürete sahip olacak şekilde konuşuyorlar, ki orada uygulanan sistemde işte, otobüsler ayrı, restoranlar ayrı. Yapmayın, yazıktır, günahtır; böyle bir tanımlamanın içerisine girecek cüreti belli çevrelere, belli mihraklara vermeyin. Bizzat dış güçler tarafından da pompalanan köşe yazıları var, tanımlamalar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Tamamlayacağım Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Kitabın imha edildiğinden bahsediliyor. Şimdi bir iddiada bulunurken haksızlık yapmayalım, olayın tarafının da açıklaması var, diyor ki: "Sosyal medyada yer alan kitap kapağı üniversite yönetiminin bilgisi dışında editör tarafından kurum dışı bir grafikçiye hazırlatılmıştır ve kapağın ders notu kitaplarının baskısı için de kullanılması amacıyla yeni kapak idarenin bilgisi dışında editör tarafından matbaaya verilmiştir. Kapaktaki uygunsuzluğun fark edilmesi üzerine kitaplar yirmi gün önce de derhâl toplatılmıştır." Kurum da böyle bir açıklama yapmış yani bir iddiayı, bir olayı söylerken kurumun yaptığı savunmayı da buradan dile getirelim ki hakkaniyetli davranmış olalım.

Tabii, şu tespiti de yapmak durumundayım beraberinde: Farkındaysanız koskoca kurumun bilgisi dışında oluyor. Nerede? Millî Savunma Üniversitesinde. Hani şu meşhur disiplin meselesi vardı, dün konuştuk burada ve ben konuşunca arkadaşlar benim sesimi kesecek, söylediğim kelimeler duyulmayacak kadar tepki gösterdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Madem bu disiplin konusunda bu kadar hassassınız, bu disiplininizi hadi gelin burada da uygulayın! Günlerdir teğmenler üzerinden anlatıyorsunuz bu disiplin konusunu ama soruyorum ya, Millî Savunma Üniversitesinde böyle bir rezaleti gündeme taşımaktan daha büyük bir disiplinsizlik olabilir mi? Madem bu kadar hassasız, buyurun, size disiplinle ilgili atılacak adımlar... Profesör istifa etmiş; yetmez, uygulayın disiplini! Koskoca bir kurum, üstelik bu ülkenin güvenliğini sağlayacak ve buranın bünyesinden çıkacak bir akademi ki orada oluyor. Rektör ve diğer kişileri hiç tanımam, Grup Başkan Vekili tanıyormuş -insanlarla olan tanışıklığınız üzerinden ülkeyi yönetemeyiz- bilmem de tanımam da ama soruyorum, bu Rektör ve ilgililerle ilgili bir adım atılacak mı?

Başkanım, teşekkür ediyorum, sağ olun. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)