Konu: | Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 04.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyon dâhil üç haftadır bu kanun teklifini görüşüyoruz, ne yazık ki şu saate kadar bir arpa boyu yol alamadık.
Her zaman olduğu gibi bir torba kanunla karşı karşıyayız. Kendisi torba ama içeriği zorba bir teklif ne yazık ki. Bakın, bu teklifte ne var? İmar hakkı aktarımıyla vatandaşın hakkına çökmeye çalışıyorsunuz.
Diğer taraftan, 12 maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, siz şimdi yeniden bunu önümüze getiriyorsunuz. İlk bölümde tartıştık ama Anayasa'ya aykırılıkları gideremedik. Biliyorum ki ikinci bölümde de çözemeyeceğiz çünkü sizin böyle bir niyetiniz yok. Neden yok? Çünkü teklif geldiği günden itibaren "Bu konuları etraflıca konuşalım, görüşelim, görüşleri alalım, doğrusunu yapalım." dedik, dinlemediniz. Yaptığınız iş ilk günden yanlıştı, dün de yanlıştı, bugün de yanlış.
Bakın, bu teklifte meslektaşlarım mühendislerle, mimarlarla ilgili düzenlemeler var. Bırakın onlardan görüş almayı, yetmiş yıllık geçmişi, 700 bin üyesi olan TMMOB'a herhangi bir bilgilendirme dahi yapmadınız. Şimdi, TMMOB'un özerkliğine saldırıyorsunuz çünkü orada meslektaşlarım, İliç'ten Soma'ya maden facialarında, Akkuyu'dan Sinop'a nükleer tehdide karşı halkın yanında duruyor, Çukurova'dan Filyos'a yok edilen tarım alanlarını korumak için direniyor, Salda Gölü'nden Van Gölü'ne, su havzalarına, kuzey ormanlarından Kaz Dağları'na, ormanlarımıza sahip çıkıyor. İşte, siz bunun için TMMOB'u hedef alıyorsunuz ama TMMOB susmaz, siz de susturamayacaksınız.
Değerli arkadaşlar, teklif zorba çünkü vatandaşın imarına çok açık çökme maddeleri var. Kabaca, 1/1.000'lik imar planı marifetiyle mülkün bir kısmını kamu hizmeti alanı göstererek imarı öldürmeyi, bunun karşılığında imar hakkını koruma adına vatandaşa başka bir yer göstererek yerinden etmeyi amaçlıyorsunuz. Yani vatandaşın evine, arsasına çökmenin adı "imar aktarımı" olacak. imar hakkı koruma kılıfıyla da vatandaş yerinden yurdundan sürgün edilecek.
Bakın, İmar Kanunu'nun geçici 16'ncı maddesiyle yasalaştırılan "İmar barışı kapsamında kayıt altına alınan yapılara ilişkin olarak yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır." düzenlemesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, karar dünkü Resmî Gazete'de yayımlandı. Yani yirmi iki yılda 11 kez imar affı çıkararak yapıların güvenliğini hiçe sayıp imar affını bir seçim kampanyasına dönüştürmenizin hukuka aykırılığı bir kez daha tescillendi. Kararda, yapının sağlamlığı konusunda devletin yükümlülüğü olduğu vurgulanıyor; son derece önemli ve yerinde bir karar. Sadece vatandaşların yaşam hakkını güvence altına almıyor, aynı zamanda devletin deprem felaketindeki asli sorumluluğunu da vurguluyor. Riskli yapı stokuyla karşı karşıya olan ülkemizde, vatandaşlarımızın güvenliğini tehlikeye atmaya yönelik bir anlayışın asla kabul edilemeyeceğini ortaya koyuyor. Onun için, açın Anayasa'yı, bir kez daha okuyun diyoruz, buradaki düzenlemelerde de "evet" oyu verirken bir kez daha düşünün.
Örnek mi istiyorsunuz? Bakın, 4'üncü maddedeki düzenleme tek parseldeki yapı yoğunluğunu kontrolsüz şekilde artırma riskine sahip. Her yer için geniş olarak böyle bir yetki verilmesi hâlinde tek parsel ölçeğinde azman yapılar, yapı adaları ve kentsel dengeyi, silüeti bozan dokular ortaya çıkacak.
Yine, 5'inci maddede, verici parselden ne kadar aktarıma esas inşaat alanı hesaplanacağı belirsiz ve imar planının kontrolü dışında bırakılıyor. Bu hâliyle imar planı kararları öngörülemez ve denetlenemez olacak.
İşte, delik deşik ettiğiniz Yapı Denetimi Hakkında Kanun. Bu kanunda yapılan son değişikliğin üzerinden daha iki yıl geçmedi, şimdi ne yapıyorsunuz? 500 metrekareye kadar inşaatlarda mal sahibine istediği yapı denetim firmasıyla anlaşma hakkı tanıyorsunuz. Yani 5 katlı bir binayı, 4 adet villayı, 10 adet 1 artı 1 daireyi yapan müteahhitlere "Yapı denetim firmasıyla gidin, siz anlaşın." diyorsunuz.
Deprem ülkemizin gerçeği, bu toprakların yüzde 92'si deprem tehlikesinde. Unuttunuz mu? Son depremde 53.537 vatandaşımız hayatını kaybetti, 100 binden fazla vatandaş yaralandı, sakat kaldı, yüzlerce kayıp var. On binlerce vatandaşımız kara kışta teneke kutularda yaşamak zorunda. Daha onlara verdiğiniz sözleri yerine getirmediniz ama gözünüz öyle köreldi ki deprem bile umrumuzda değil. İşte, onun için yeni rantların, denetimsizliğin kapısını açıyorsunuz. "Yok." diyorsanız, o zaman 2018 yılına kadar yapı denetim firmaları müteahhitler tarafından seçilirken 2019 yılındaki değişiklikleri neden yaptık? Müteahhitlerin keyfiyetini önlemek için yapı denetim firmasının elektronik dağıtım sistemiyle otomotik olarak belirlenmesini yine sizler istemediniz mi? Şimdi niye yine sınır getiriyorsunuz? Hiç akıllanmıyor musunuz?
Bakın, siz bakmayın 500 metrekare kıstasına, 500 metrekare üzerindeki yapılarda ise otomatik sistemle 2 firma atanacak, müteahhit bunlardan biriyle anlaşacak. Yani sözün özü, denetim firmaları iş almak için rekabete girecek, kim daha ucuz ve az denetim sözü verirse ihale onun olacak.
Hatırlayın, önceki Çevre Bakanı Özhaseki ne diyordu? "Müteahhitler ile yapı denetim firmaları arasında ahbap çavuş ilişkisi oluşmuş, tadı kaçmış, binaları kimse denetlemiyor." diyordu. Bunu söyleyen sizin Bakanınız. Şimdi, birinci kuradan çıkan yapı denetim firması sözleşmeyi bir hafta, on gün içinde onaylamazsa mal sahibi gidip ikinci firmayla sözleşme yapacak. Şunu da belirtmek gerekir ki 500 metrekare altındaki işler dağıtımdan çıkarılsa bile kesinlikle havuz puanına eklenmelidir ki bu sayede yapı denetim firmaları eşit koşullarda yarışmaya devam edebilsinler.
Değerli arkadaşlar, bu şekliyle bu teklif ne yapı denetim firmalarını ne de müteahhitleri memnun ediyor. İki yıl sonra, yine "Yanlış yaptık." diyeceksiniz ve yeni bir kanun teklifiyle karşımıza geleceksiniz. Oysa Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un temel amacı, sağlıklı ve sağlam yapıların bulunduğu, güvenli ve modern şehirlerin oluşturulmasıdır. Gelin, ilgili her kesimin görüşünü alarak tüm sektörü kapsayacak bir düzenlemeyi hep beraber yapalım, yapıların denetiminin ticari ilişkilere kurban edilmesine fırsat tanımayalım.
Bakın, Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği bir açıklama yapmış, ne diyor? "Bu değişiklikler, denetimden kaçan, imar haklarını hiçe sayan, teknik hiçbir yeterliliği olmayan tacir kişilerin denetimden kaçma politikasıdır. Bu düzenleme, aktif deprem kuşağındaki ülkemiz için kabul edilemez biçimde kamu güvenliği tehdidi oluşturmaktadır." Gelin, sistemi daha iyi duruma getirecek düzenlemeleri hep beraber yapalım.
Mesela, Yapı Denetimi Hakkında Kanun'da her şeyin bir alt sınırı var. Neden firmalarda çalışan mühendislerin maaşlarına bir alt sınır koymuyoruz? Mühendisleri 25 bin liraya, 30 bin liraya, asgari ücrete niçin mahkûm ediyorsunuz? Mühendis, mimar örgütlerinin özerkliğiyle uğraşacağınıza, meslektaşlarımızın özlük haklarıyla, ekonomik sorunlarıyla uğraşınız.
Yine, TOKİ'lerde müşavir firmalarla denetim yapıyorsunuz, TOKİ inşaatlarını da getirin yapı denetimlere tabi tutalım, onlar da havuzdan atansınlar, en azından yapı denetim firmalarını da güçlendirelim, müşavir firmalar aracılığıyla birilerini zengin etmekten vazgeçiniz.
Ayrıca, OSB'lerde tabii ki firmalara teşvik verin, firmaları destekleyin ama bunu yapı denetim firmaları üzerinden gerçekleştirmeyiniz. Bir destek verecekseniz yapı denetim firmalarının ücretini Bakanlık aracılığıyla karşılayın. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yine, bu teklifle, Kentsel Dönüşüm Başkanlığının görev ve yetkisi mahallî idarelerin özerkliğini ihlal edecek şekilde düzenleniyor, bu da Anayasa'ya aykırı, zaten Anayasa Mahkemesi de bu yüzden iptal etti ama siz belediyelerimize iş yaptırmamak adına yanlışta ısrar ediyorsunuz. Belediyelerin hakkını gasbederek bu yetkiyi Kentsel Dönüşüm Başkanlığına vermek istiyorsunuz. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları ile yenileme alanlarının belirlenmesine, bu alanların ilan edilmesine yönelik süreçlere merkezî idare müdahale etsin istiyorsunuz. Yani yerelin değil, merkezin sözü olsun istiyorsunuz. Yarın bir kez daha bu madde Anayasa Mahkemesinden dönecek.
Aklınızca belediyelerimizi cezalandırmak istiyorsunuz. Daha geçen hafta belediyelerin kaynaklarını kısmak için kararname yayınladınız. Düne kadar miktarını bile hatırlamadığınız bu borçları, CHP belediyeleri alınca yeniden hatırladınız. Oysa bu hesabı belediyeler, başkanlar değil, halk ödüyor; siz halkı cezalandırıyorsunuz. Belediyelerin haklarını gasbederek nereye varmak istiyorsunuz? Bu yaptıklarınız milletin iradesini hiçe saymaktan başka bir şey değildir. Mahkemelerle, yargı sopasıyla, kayyumlarla, soruşturmalarla, davalarla sözünüzü geçireceğinizi zannediyorsunuz, çok yanılıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Karasu.
ULAŞ KARASU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Çevre Ajansıyla ilgili de yine Anayasa'ya aykırı maddeler var. Bakın arkadaşlar, Çevre Ajansına şirketlere ortak olma hakkı tanıyorsunuz. Bu şirketler kimlerdir? Hangi şirkete ortak olacak Çevre Ajansı? Hangi tarikatın, hangi vakfın şirketiyle ortaklaştırmaya çalışıyorsunuz Çevre Ajansını? Bundan da bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor. Özellikle bu şirketlerin denetlenememesi, bu şirketlerin hesap verir olmaması, ajansın denetimden kaçırılması da zaten Anayasa'ya aykırı. Siz denetim istemiyorsunuz, etkin denetimden sürekli kaçıyorsunuz; öyle olmasaydı Arap sermayesi için bu düzenlemenin içine RES'leri, GES'leri yapı denetiminden kaçıran maddeyi koymazdınız.
Sözün özü, bu teklif baştan sona yanlışlarla dolu. Halkçı belediyelerin ranta kapattığı alanları yeniden ranta açma telaşını içeren, rantı önceleyen bu teklif kamu menfaatlerinden uzak bir anlayışın ürünüdür. İşte, biz bu nedenle bu kanun teklifine karşıyız. (CHP sıralarından alkışlar)