GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:10.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesi, Sayıştay ve yargı kararlarının uygulanmaması konusunda görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bir selam da bir 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nü daha cezaevinde geçirmek zorunda kalan sevgili Eş Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'a; Kobani kumpas davasında ceza verdiğiniz ve hâlâ tutsak olan Ali Ürküt, Günay Kubilay, Alp Altınörs, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, İsmail Şengül, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Pervin Oduncu, Dilek Yağlı'ya; sırf kayyum atayabilmek için on yılı aşkın bir süredir devam eden davada bir ceza vererek hükümlü hâle getirdiğiniz Hakkâri Belediyesi Eş Başkanımız Mehmet Sıddık Akış'a, cezaevinde rehin tuttuğunuz bütün seçilmişlerimiz adına sevgili Selçuk Mızraklı ve Bekir Kaya'ya; milletvekilliklerini gasbettiğiniz Can Atalay'a, Leyla Güven'e ve Semra Güzel'e; cezaevlerinde tutsak olarak tuttuğunuz bütün devrimci avukatların şahsında Selçuk Kozağaçlı'ya ve ismini saymakla bitiremeyeceğim bütün siyasi tutsaklara sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Anayasa Mahkemesi uzunca bir süredir tartışılıyor yapısıyla, yetkileriyle, verdiği kararlarla; elbette her kurum gibi Anayasa Mahkemesi de kararları da tartışılır ve tartışılmalıdır. İlginç olanı, AKP ve MHP'nin, Cumhur İttifakı’nın Anayasa Mahkemesinin kararlarını tartışması, kararlarını uygulamaması hatta kapatılması doğrultusunda görüşler ifade etmesidir. Buradan Anayasa Mahkemesini savunacak değilim, tarihi kara sayfalarla doludur; HEP'ten DEP'e, HADEP'ten DTP'ye kadar çok sayıda siyasi parti hakkında kapatma kararı vermiştir. Yalnızca Kürt halkının temel haklarını savunan siyasi partiler hakkında değil laiklik karşıtı oldukları için Refah Partisi gibi partiler hakkında, yine bu iddiayla Türkiye Birleşik Komünist Partisi gibi partiler hakkında komünizmi savundukları için kapatma kararları vermiştir. Anayasa Mahkemesi aslında Adalet ve Kalkınma Partisini de laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olarak görmüştür, çoğunluk kararı bu yöndedir. Sadece üçte 2'lik çoğunluğa ulaşılmadığı için AKP hakkında kapatma kararı vermemiştir. Roboski katliamı davasını "Usuli eksiklikler var." diyerek reddeden de OHAL kanun hükmünde kararnamelerini, yüz binlerce insanın soruşturmasız ve yargılamasız biçimde kamu kurum ve kuruluşlarından ihraç edilmesini Anayasa'ya uygun bulan da bu Anayasa Mahkemesidir. Üzülerek belirtmek isterim ki Anayasa Mahkemesi "Ankara'da yargıçlar var." dedirten, temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğunu hissettiren kararlar vermemiştir. İşte, AKP ve MHP, AYM'yi bile Türkiye için çok görmektedir. İşte, AKP ve MHP, bu Anayasa Mahkemesinin verdiği kararları bile uygulamamaktadır.

Bakın, belki de ilk kez duyacağınız bir şey söyleyeceğim Anayasa Mahkemesiyle ilgili. Biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi 15 üyeden oluşuyor. Bu 15 üyeden 10'unu Sayın Erdoğan, 2'sini Sayın Abdullah Gül, 3'ünü de Türkiye Büyük Millet Meclisi seçti. Tabii ki bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçtiği 3 üye AKP'li vekillerin çoğunluğunun oyuyla seçildi. Eminim, her bir üyenin, Anayasa Mahkemesi üyesinin bir kamu yöneticisi olarak, bir hukukçu olarak, bir akademisyen olarak yeterlilikleri vardır, ben onların şahsi yeterliliklerini tartışmıyorum ama emin olun, bir bölümü hakkında "bağımsızlık" ve "tarafsızlığı" aynı cümle içerisinde kullanamazsınız. İçinde AKP'li milletvekilleri var Anayasa Mahkemesinin, içinde AKP'li milletvekili adayları var Anayasa Mahkemesinin; içinde Yargıtaya paraşütle getirilmiş, tek bir dosyanın kapağını açmadan Yargıtay kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliğine getirilmiş kişiler var. Anayasa Mahkemesi üyeleri arasında Adalet Bakanının Yardımcısı var ve yine içerisinde İçişleri Bakanının Yardımcısı var. Bu üyeler de yine paraşütle Sayıştaya getirilip Sayıştay kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyesi yapılmış kişiler. En son Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan kişi de Cumhurbaşkanının İdari İşler Başkanıydı. İşte böyle bir Anayasa Mahkemesinden bahsediyoruz. Bu Anayasa Mahkemesinin kararlarını bile uygulamıyor Adalet ve Kalkınma Partisi. Anayasa Mahkemesi bu kararların uygulanmamasından sonra ne diyordu? Bir basın açıklaması yapmak zorunda kaldı Anayasa Mahkemesi, dedi ki: "Kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa'ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi yalnızca Anayasa Mahkemesine aittir." Bakın, böyle bir açıklama yapmak zorunda bırakıldı az evvel üyelerini saydığım Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi Başkanı 2018'de, altı buçuk yıl önce "Anayasa’nın açık hükümleri karşısında Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması söz konusu olamaz." diye bir açıklama yaptı, Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıl dönümünde. Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyor da bu siyasi iktidar, sanki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını mı uyguluyor? AİHM kararlarını da uygulamıyor bu siyasi iktidar. Hangi kararları uygulamıyor? Ünlü iki tane karar var. Bir tanesi Kavala davası; Gezi'ye duydukları öfke nedeniyle, yargısal hiçbir gerekçesi yok. İkincisi de Kobani kumpas davasında yargılamalar sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği sevgili Selahattin Demirtaş kararıyla ilgili. Ne diyorlar? Yani hani uygulamamakla başka bahaneler üretirsiniz ama Cumhurbaşkanı çıkıp hepimizin gözünün içine baka baka "AİHM kararları bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz." diye açıklama yaptı. Cumhurbaşkanının AİHM kararlarıyla ilgili böyle açıklamaları var. Zaten, biliyorsunuz, bir komploya dayalı olarak bir soruşturma başlatılmıştı; Kobani kumpas davası. Baştan sona -bakın, özel yetkili bir mahkemeden bahsetmiyoruz- özel yetkili bir heyet tarafından yürütülen bir davaydı, özel yetkilendirilmiş bir savcı tarafından yürütülen bir soruşturmaydı. Savcının tayini 2018'de İzmir'e çıktı; 2018 Temmuzundan 2019 Mayısına kadar odasını boşaltmadı, yetkili olmadığı hâlde aynı soruşturmayı burada sürdürmeye devam etti, bir sonraki yıl HSK kararnamesiyle buraya geri getirildi. Bu özel yetkili savcı "tweet" dışında hiçbir şey olmadığını bildiği için her şeyi yaptı bu süre içerisinde. Bütün Emniyet müdürlüklerine yazı yazdı "Delil toplayın." diye, bütün savcılıklara yazı yazdı "Delil toplayın." diye; "İtirafçıların kapısını çalın, bütün itirafçılardan bu dosya için beyan alın." diye başvuruda bulundu. Bütün kamu kurum ve kuruluşları bu davaya müşteki olarak katıldılar. Savcılıkça 3.500 sayfalık bir iddianame, 324 klasörlük ek belge düzenlendi, bunları mahkemeye verdiler 30 Aralık 2020 tarihinde. 7 Ocak 2021 tarihinde mahkeme bu dosyayı kabul etti, bu iddianameyi ve eklerini kabul etti. Kabul ederken dedi ki: "Dosya büyük bir titizlikle ve hassasiyetle incelenmiştir." Bakın, sekiz günlük süreden bahsediyoruz, 30 Aralık ve 7 Ocak; bunun bir günü yılbaşı tatiline, iki günü de hafta sonuna geliyor. 3.500 sayfa ve 324 klasörü altı günlük süre içerisinde titizlikle inceleyerek tutukluluğun devamına karar vermişti bu mahkeme. Daha sonra iddianame hazırlandı, mahkemeye verildi ve bu mahkemenin, özel olarak seçilmiş, özel olarak görevlendirilmiş mahkemenin başkanı çete lideri çıktı, özel yetkili olarak görevlendirilmiş heyetin başkanı çete lideri çıktı ve emekliye ayırdınız o çete liderini. İşte böyle bir mahkemeyle arkadaşlarımızı hükümlü hâle getirdiniz.

Şimdi başa dönelim: "Karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz." diyordu ya Cumhurbaşkanı; bakın, o nasıl yapılmış, o karşı hamle çok önemli. 20 Kasım 2018'de Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dosyada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "Siyasi gerekçelerle tutuklama kararı verilmiştir." diyerek hak ihlali kararı verdi. 21 Kasım tarihinde, bir gün sonra Cumhurbaşkanı işte o meşhur açıklamayı yaptı. 7 Aralık tarihinde bir başka soruşturmada açılmış bir davada en üst sınırdan verilmiş bir cezayı bölge adliye mahkemesi hızla, on beş gün içerisinde onayladı ve hükümlü hâle getirdi. 2 Eylülde, üç yıldır tutuklu olduğu dosyada, duruşmaya getirilmeden, haricen, 19. Ağır Ceza Mahkemesindeki tutuklu olduğu dosyada tahliye kararı verdi mahkeme. Neden? Çünkü ona ihtiyacı kalmamıştı, artık hükümlü hâle getirilmişti. Hükümlü hâle getirildikten sonra avukat arkadaşlarımız mahkemeye başvurdular ve mahsup edilmesini istediler. Mahsup edildikten sonra otomatikman serbest bırakılacaktı; serbest bırakılmadan bir gün önce savcılar yeni bir soruşturmayla, içeriği aynı fakat başka numaralı bir soruşturmayla sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın tutuklanması için sulh ceza hâkimliğine başvurdu ve bir gece yarısı kararıyla, tam bir komployla bir daha tutuklama kararı verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Tiryaki.

Buyurun.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Devamla) - İşte, Türkiye'deki yargılamanın özeti Kobani kumpas davasıdır; Türkiye'deki yargının özeti Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasıdır, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmamasıdır.

Son olarak, bu yapısıyla Sayıştayla ilgili kısa bir şey söyleyip bitireceğim. Bakın, biz Sayıştayın bu ülkenin bütün kurumlarını her yıl denetlemesini istiyoruz eksiksiz olarak ama uzunca bir süredir Türkiye'de yerel yönetimler Sayıştay tarafından denetlenmiyor. Neden? 2018, 2019, 2020, 2021, 2022, 2023 ortalaması yüzde 35'tir büyükşehir belediye başkanları dışında. Ne il belediyelerini ne ilçe belediyelerini Sayıştay denetlemiyor. Neden bazı kurumları yüzde yüz denetliyor da belediyeleri denetlemiyor? Çünkü o belediyelerin yolsuzluk kaynağı olduğunu biliyor AKP. Bundan sonra, muhalefetin eline geçtiği için Sayıştayın nasıl denetlediğine bakacağız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)