| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 10.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ZÜLKÜF UÇAR (Van) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben de öncelikle ekran başında bizleri izleyen değerli halklarımızı ve bugün cezaevlerinde hâlâ esir tutulan bütün siyasi tutsakları saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, bu sabah Van'da ağır bir kaza yaşandı, 1 yurttaşımızı kaybettik, birçok yurttaşımız yaralandı. Vefat eden yurttaşımıza Allah'tan rahmet, yaralılara da acil geçmiş olsun dileklerimi buradan iletmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, demokratik toplumlarda toplum kendisini nasıl yönetir, anayasalar nasıl yapılır, yasalar nasıl yapılır? Temsilî demokrasi yerine doğal toplum değerleri esas alınarak doğrudan demokrasi veya çoğulcu demokrasi uygulamasıyla. Doğrudan demokrasilerde halk karar gücüdür; halk, adalet sistemine katılır. Doğrudan demokrasi, halkın toplumu yöneten yasaları aracısız, temsilcisiz yaptığı sistemin adıdır. İşte, halkın karar gücü olduğu, adalet sistemine doğrudan katıldığı yönetim anlayışlarında adalet bakanlığına ihtiyaç yoktur. Bakın, bugün Rojava Toplum Sözleşmesi'nde "adalet bakanlığı" diye bir kurum yoktur, halk meclisleri vardır. Adalet bakanlığının yürütmenin elinde bir güç olduğu hâllerde yargı bağımsızlığından söz edilemeyeceği bunun gerekçesi olarak gösterilir ve bizde de Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Kurulunun Başkanı olduğu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin çoğunluğunun Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği bir sistemde yargı kurumlarının bağımsız olduğu söylenip gelir, oysa bakanlığın olduğu her yerde iktidar temsil edilir ve iktidarın olduğu yerde adaletten söz edilmez. Bu gerçeğin en bariz örneğini -az önce sevgili meslektaşım Rüştü Vekilim söz etti- Kobani kumpas davasında bizler çok açık bir şekilde gördük. Çöktürme planının bir parçası olarak partimizin Eş Başkanları, milletvekilleri ve birçok siyasetçinin tutuklandığı, rehin alındığı ve son olarak siyasi talimatlarla cezalandırıldığı bir sürecin utancına hep birlikte şahitlik ettik. Bütün süreçte savcı ve hâkimler Emniyet ve istihbaratın birer memuru gibi çalıştılar. Bunun en açık kanıtlarından biri 26 Ekim 2018 tarihli Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü antetli 5 sayfalık imzasız bilgi notudur. Notta, soruşturmanın nasıl yürütüleceği, kimlerin gözaltına alınması gerektiği tariflenmiş ve "TCK madde 302'den iddianame düzenlenmesi hâlinde anayasal mevzuatımıza göre parti kapatma sonucunun da ortaya çıkacağı hukuken değerlendirilmektedir." denilmiştir. Bakar mısınız, mahkemeye açıkça şu emrediliyor: "Davayı öyle bir şekilde yürütün ki hem siyasetçilere ağır cezalar verelim hem de HDP'yi kapatalım." Sonra da yargı bağımsızdır diyoruz, peki...
Yargılama devam ederken bu kez de iç hukuk aşıldı, evrensel hukuk hedefe konuldu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları hiçe sayıldı, uygulanmadı. Kumpas ağı her yönüyle öyle bir işletildi ki hâkimler dahi suç örgütünden seçildi. Davanın hâkimi olan Bahtiyar Çolak'ın Atadedeler suç örgütünün üyesi olduğu ortaya çıktı. Bu örgütün kendini derin devletin ticari ayağı olarak tariflemesi de aslında her şeyi açıkça ortaya koyuyor.
Bakın, bu davada kumpası gizlemenin bir yolu olarak en başta 6 ve 8 Ekim iddiaları öne sürüldü. Ne oldu peki? Atanan hâkimler dahi verilen, önlerine konulan kararı dahi okuyamadı ve bu iddialardan arkadaşlarımızın hiçbirine ceza veremedi; arkadaşlarımızın tamamı bu suçlamalardan beraat etti, takke bir kez daha düştü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Uçar.
ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) - Bu Bakanlığın bütçesini konuşmadan önce Bakanlığın adaletle bağını sorgulamamız lazım ve artık şundan kendim şahsen eminim ve eminim ki AKP milletvekilleri de dâhil olmak üzere bu ülkede artık hiç kimse yargının tamamen bağımsız olduğuna ya da bağımsız olduğuna inanmıyor. Elbette biz şunu her zaman söyledik, yine söylüyoruz, bilinsin: Talimatla alınan bütün kararlara rağmen biz adaletin sesi olmaya devam edeceğiz. Bugün, yargılama neticesinde ceza alan Figen Eş Başkanımız suçlu değil, suçlu bu kumpası kuranlardır; Selahattin Başkan suçlu değil, suçlu olan bu kumpası kuranlardır; Nazmi Gür Vekilimiz, Alp ve diğer bütün arkadaşlarımız suçlu değil, suçlu olan bu kumpası kurup yargıyı, yargı bağımsızlığını tamamen ortadan kaldıranlardır.
Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)