GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:11.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim.

Ben koruyucu sağlık hizmeti, halk sağlığı ve birinci basamak sağlık hizmetlerinden bahsederken benden sonra çok değerli Grup Başkan Vekilimiz Sayın Turhan Çömez de sağlıkla ilgili diğer konular hakkında görüşlerini açıklayacak. Ben konuşmamı iki başlık altında toplamak istiyorum:

1) Koruyucu sağlık hizmeti ve halk sağlığı.

2) Birinci basamak ASM'ler, hastaların problemleri ve öneriler.

1) Koruyucu sağlık hizmeti ve halk sağlığı, hastalıkların erken dönemde tespiti ve önlenmesi için sağlıklı beslenme, sağlıklı barınma, aşılama, tarama testleri ve hijyen gibi birçok unsuru içer. Vatandaşlarımızın nasıl sağlıksız gecekondularda yaşadığını, asgari ücretin 17 bin, en düşük emekli maaşının 12.500 lira olduğu ve açlık sınırının 20 bin lirayı aştığı ülkemizde, proteine ulaşmayı bir kenara bırakın 4 kişilik bir ailenin çay ve simit için 9-10 bin lira harcadığı bu vahim tablo karşısında sağlıklı beslenme ve barınma konusunu siz değerli milletvekillerimizin takdirine bırakıyorum.

Hepatit ve tetanos aşıları, Sayın Bakanım, maalesef ASM'lerde yeterli sayıda bulunamıyor ve hastalar zorluk çekiyor. Meningokok, rota ve HPV gibi aşılar, Bakanlığın aşı takviminde yok. Bunların toplam maliyetinin 9 bin lira olması aileye ağır bir ekonomik yük getiriyor. SMA, DMD gibi tarama testlerinin evlilik öncesi gençlere ücretsiz uygulanması mutlak gereklidir ve mevcut olan SMA ve DMD'li çocuklarımızın tedavisi için bir fon oluşturulmalı ve belirli vergiler bu fona aktarılmalıdır.

Tip 1 diyabet hastası çocuklar için aileye pompa, iğne ve sensör yardımı eksiksiz -3.500 lira değil- tam yapılmalı ve 18 yaşından sonra da devam etmelidir.

Okullarda temizlik işçileri yokken ve öğrencilerimiz sabun dahi bulamazken hijyen eğitiminden nasıl bahsedebiliriz ve bu öğrenciler nasıl geleceğimizin çevreci bireyleri olabilirler?

Halk sağlığı programları özellikle pandemilerde hayati rol oynar. Covid-19 pandemisi sırasında hijyen kurallarına uyma, sosyal mesafe ve maske kullanımı gibi önlemler virüsün yayılmasını önlemek için önemli tedbirler olmuştur. Sonuç olarak, koruyucu sağlık hizmetleri ve halk sağlığı toplumsal refahı artırmak için temel unsurlardandır.

2) Birinci basamak hizmeti veren ASM'ler, gecekondu tipi binalar, bina altları ve marketlerden dönüştürülmüş dükkânlar gibi mekânlarda sunulan bu hizmetler burada hizmet veren ve alan insanların maalesef onuruna yakışmamaktadır, resim 1-A'da görüldüğü gibi.

Birinci basamağa devam edecek olursak: Doktor arkadaşlarımız, iktidarın sağlığı ticaret, doktoru esnaf gibi gördüğünü söylüyorlar. 4 birimlik bir ASM'de devletin vermiş olduğu 4x43=172 bin lira cari ödenek, bir ASM'nin kira, çalışan ve diğer giderlerini karşılamamaktadır. Bu yüzden, son zamanlarda özellikle kira artışlarından dolayı çoğu doktor arkadaşımız ASM'lerini kapatmak zorunda kalmıştır.

Önemli problemlerden biri de 75'ten fazla hasta bakmak yani 75'in altında hasta baktığınız zaman mutlaka maaşınızdan kesilecek. Yani altı dakikada veya beş dakikada bir hasta nasıl muayene edilir; burada çok değerli doktor milletvekilli arkadaşlarım var, onlara sormak isterim.

Diğer bir problem, altı ayda bir hastanın mutlaka ASM'ye gelmesini sağlamak. Bunu yapamadıkları takdirde ortalama olarak maaşlarından 12 ila 15 bin lira mutlaka kesiliyor. Doktor arkadaşımız hastayı davet ediyor ama hasta ne diyor? "Ben iyiyim, niye geleyim?" diyor, hekime tepki gösteriyor, bazıları hekimi CİMER'e şikâyet ediyor, bazıları da teşekkür ediyor.

Hekim arkadaşların diğer bir problemi de Bakanlık "Belirli ilaçları yazmayın." diyor. Nedir? Antibiyotik, mide koruyucu Lansor ve antienflamatuar gibi. Birisine sordum, ne yapıyorsunuz dedim; "Vallahi hiç yazmıyoruz. Şehir ortalamasının üstüne çıktığımız takdirde bizden maaş kesimi olacak, onun için yazma oranımız sıfır." dedi Sayın Bakan. Yani düşünebiliyor musunuz, bir hastaya antibiyotik gerekli fakat hekim korkudan dolayı o antibiyotiği yazamıyor, hasta iyileşemiyor, başka bir sağlık kuruluşuna gitmek zorunda kalıyor.

İkinci bir problem; yine diyor ki: "Hasta 7'den fazla başka sağlık kuruluşuna gitmeyecek." Sayın Bakanım, şu anda bir hastanın sağlık kuruluşlarına gitme ortalaması 11 yani bunu nasıl 7'ye çekeceksiniz, hayretler içerisindeyim.

Doktor arkadaşlarımızın problemlerinden biri de hasta, hekime not verecek. Zaten hasta, hekimine gittiği zaman onu seçmiştir; o iyi bir hekim olduğu için ona gider. Şimdi, eğer not verecek olursa... Farz edelim, mesela benim aile hekimim bana yeterli zamanı ayırmazsa -ayıramaz çünkü beş dakika- istediğim raporu vermezse, istediğim hastaneye sevk etmezse, istediğim ilacı yazmazsa ben o doktora iyi not vermeyebilirim; vermem demiyorum, vermeyebilirim. Şayet, bu maddelerle ilgili olarak hekim başarısız olursa hekimin maaşından ortalama yüzde 40 kesinti yapılacak. Ayrıca, bu başarısızlık iki yılda bir yapılan sözleşmenin iptalini de sağlayabilir.

Otuz beş yıl doktorluk yapmış 61 yaşındaki emekli bir hekim arkadaşımın geçen günkü "tweet"ini buradan size okumak istiyorum: "Ev sahibiyim ve kira yok, sadece lise sonda okuyan kıymetlim Ege var evde. Büyük oğlum yurt dışında ve yedi yıldır orada çalışıyor, başını kurtardı." Ne kadar üzücü bir olay, "Başını kurtardı." diyor ya. Evladı yurt dışına gitmiş ve baba seviniyor, diyor ki: "Başını kurtardı." "Hayatımda ilk defa bu ay mütevazı hayat tarzına rağmen benim maaşım ve eşimin emekli maaşı kredi kartı borcuma yetmedi. Bu ay Ege'nin şeffaf plak diş tedavisi bütün bütçeyi patlattı. Ben bunu yaşıyorsam 12.500 lira alan emekli, 17 bin lira alan asgari ücretli herhâlde derin koma hâlindedir, yaşamıyordur, canlı cenazedir, ne ölüdür ne diridir."

Birinci basamakla ilgili olarak İYİ Parti olarak bizim önerilerimiz:

1) Tüm ASM'ler kamulaştırılmalıdır.

2) İl, ilçe, belde ve köylerin nüfus sayısına göre devletin farklı standart projeleri olmalı ve bu projeler nüfusa göre uygulanmalıdır.

3) Özellikle bu projeler için Hükûmet, özellikle yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve iş insanları ile iş insanlarının adlarının verilmesi kaydıyla acilen ortak bir yapılanmaya gitmelidir. Burada yerel yönetimler çok önemlidir. Yerel yönetimlerin yeşil alanlarının bir köşesine bunu yaptığınız ve binayı da bir zengin iş insanına yaptırıp adını verdiğiniz takdirde inanıyorum ki bunu -Türkiye'de şu anda en azından 40 binin üzerinde ASM'ye ihtiyaç vardır- Sayın Bakanım, hızlı bir şekilde kapatırsınız.

4) Özellikle 4 birim ve sonrasındaki ASM'ler, tıpkı 10 yataklı devlet hastaneleri gibi olmalıdır. Yani, bu ASM'lerde müşahede için 10 yatak, küçük bir laboratuvar, 1 röntgen cihazı ve 1 ambulans bulunmalıdır. Ayrıca, diş hekimi, psikolog, diyetisyen gibi sağlık personelleri ve güvenlik elemanlarıyla desteklenmelidir. Batıda olduğu gibi bazı büyük ASM'lerde ise dâhiliye ve çocuk uzmanları görevlendirilmelidir. Böylece ikinci ve üçüncü basamağın yükünü hafifleterek üniversite eğitim ve araştırma hastanelerinin normal hastalarla uğraşmayıp eskiden olduğu gibi komplike hastaları tedavi edecek kaliteli doktor yetiştirmesinin önünü de açmış olacaksınız. Bu ASM'ler yirmi dört saat açık olmalı, özellikle diğer hastanelerdeki yeşil alan hastaları burada kabul edilmeli ve sevk edilmesi gereken hastalar buradan sevk edilmelidir.

5) "Doktorları esnaf, sağlığı ticarethane" olarak düşünmekten vazgeçin. Doktorların özgürce doktorluk görevini yapmalarını sağlayın. Doktorlarınıza güvenin, inanın ve saygı duyun; yurt dışına gitmelerini engelleyin. Doktorlara "Şu kadar hasta bakacaksınız, şu ilaçları yazacaksınız, ASM'nin masraflarını çıkaracaksınız." gibi saçma sapan talimat vermekten vazgeçin ancak göreviniz olan kontrolü de elden bırakmayın, yanlış yapan olursa gerekli yasal yaptırımları uygulayın.

Biraz önce doktor arkadaşlarımızın problemlerinden bahsettim Sayın Bakanım, şimdi de hastaların problemlerinden bahsediyorum:

Muayene, görüntüleme ve ameliyat randevularının geç verilmesi. Bakın, şu el -malum, bir tümör- iki ayda ameliyat edilmiş, iki ayda. Sayın Bakanım, ya, Allah aşkına, bu elin anında ameliyat edilmesi lazım; siz bir hocamız olarak bunu benden çok daha iyi biliyorsunuz.

Muayene sürelerinin çok kısa olması ve uzun kuyrukların oluşması; buyurun Hocam. Bir doktorun bir günde 100'e yakın hasta bakması; 100 diyorum çünkü vallahi, 150 demekten utandığım için 100 diyorum. Samimi olarak söylüyorum, bazı hastanelerde -her hastane için konuşmuyorum- 150'yi görüyorum, 150 hasta. Ya, arkadaş, ben daha önce, sizden önceki arkadaşımıza dedim ki: Sayın Bakanım, eğer sizin çocuğunuz ve torununuz olmuş olsaydı bir hekime 150'nci sırada çocuğunuzu, torununuzu muayene ettirir miydiniz? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, MR raporlarının geç gelmesi ve zaman zaman yanlış okunması; çok önemli. Bakın, Urfa'da -üniversite hariç- 29 röntgen uzmanımız var. Yani bu arkadaşlara güvenmiyor musunuz, bu raporları niye özelleştirdiniz? Yani o 29 arkadaşımız oradayken bu merkeze verilen parayı niye özelleştirip... Bizim 29 arkadaşımız varken bir beyin travmasında beş altı saat dışarıdan gelecek bir raporu, bir hekim nasıl değerlendirsin? Raporu okuyan röntgen doktoru uzman arkadaşımız o hastayı görmek istiyorsa... Çünkü röntgeni değerlendirirken belki de o problemi bilmediği için yanlış da değerlendirmiş olabilir, böyle problemler de var. Bakın, bundan iki sene önceydi Sayın Bakanım, "malign melanom"lu bir hastaya beyin MR'ı çektiriyor arkadaşlar, beyin MR'ında rutin olarak deniyor ki: "Normaldir." Bu hasta rahatsızlanıyor, bir de Hacettepe Üniversitesine gidiyor, bir MR daha çekiliyor, hemen akşam telefon ediyorlar "Acilen gelin, derhâl gözünüzü almamız lazım." Arkadaşlar, çok önemli ya, Allah yardımcınız olsun. Bakın, Allah yardımcınız olsun, sistem öyle bir hâle geldik ki içinden çıkılamaz bir hâle geldi. Bir insanın gözü gidiyor yani bir ay önce çekilmiş bu MR. Bu MR raporunu veren arkadaşı, altında imzası olan arkadaşı, ben Sağlık Bakanı olsam derhâl yanıma çağırır, gerekli savcılık şikâyetlerinde bulunurum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Fakıbaba, lütfen tamamlayın.

AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Bir diğeri, ilaç erişiminde zorluk. Reçete var, ilaç yok. Hasta gidiyor, bir soğuk algınlığı -bakın, samimiyetimle, muhalefet yapmak için konuşmuyorum, bir kardeşiniz olarak konuşuyorum- reçetesini veriyor, diyorlar ki: "250 lira katkı payı vereceksin." Adam bakıyor, 250 lira vereceğine diyor ki: "Ya, oradan bana bir parol ver, ben bu reçeteyi almıyorum."

Mesela, doğumun en yoğun olduğu Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde doğum uzmanı yok Sayın Bakan. Şanlıurfa'da 29 radyolog meslektaşımız var, şey yok; plansızlığa bak. Mesela, yine Şanlıurfa'da beyin cerrahisi ve göğüs cerrahisi sayısı çok az olduğundan havuz nöbeti tutuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Eğer önlem alınmazsa Sayın Bakanım, emin olun, yarın bizi tedavi edecek hiçbir doktor arkadaşımız ve onları yetiştirecek sizin gibi hiçbir hekim hocamız olmayacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)