GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:11.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA PERİHAN KOCA (Mersin) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımızı ve cezaevlerinde rehin tutulan Sevtap Akdağ, İlknur Birol, Figen Yüksekdağ, Leyla Güven şahsında tüm siyasi tutsak arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, değerli hazırun, ben öncelikle Sayın Enerji Bakanı da buradayken COP29 Toplantısı'ndan başlamak istiyorum konuşmama. Biliyorsunuz, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın 29'uncusu geçtiğimiz ay Azerbaycan Bakü'de yapıldı. COP29 adıyla yapılan bu toplantıda iklim değişikliğiyle ilgili radikal dönüşümler bekleyen dünya halklarına ne yazık ki bir kez daha yeni bir felaket müjdesi sunulmuş oldu. İklim değişikliği için o toplantıdan çıkan yöntem ise çıka çıka yeni bir nükleer felaket çağrısı oldu çünkü nükleer enerjinin 3 katına çıkarılması deklarasyonuna atılan imza sayısı bu toplantıda artırıldı ve Türkiye de bu deklarasyona imza atan ülkeler arasına katılmış oldu. Yani bu demek oluyor ki değerli hazırun, Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. Akkuyu’da başlatılan nükleer tehdit ve ekokırım projelerine yenileri eklenecek. Sermaye için yapılan ölüm projeleri Mersin’den sonra Sinop’a ve İğneada’ya da tek tek sıçrayacak. Ülkenin her yeri -deyim yerindeyse- aslında saatli bombalarla donatılacak nükleer santrallerle beraber.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Akkuyu ölüm santraline dair sanıyorum bu kubbenin altında çokça konuştuk, defaatle uyarılarda bulunduk, Akkuyu’nun nasıl bir ölüm ve zehir saçan ekokırım projesi olduğunu anlattık. Çukurova havzası başta olmak üzere doğa, yaşam ve tüm canlılar açısından nasıl bir ölüm vadettiğini konuştuk, ne menem bir yıkım projesi olduğunu konuştuk. Akdeniz’in su sıcaklığını artırdığını ve artırma potansiyeli çok yüksek olduğu için iklim yıkımına farklı boyutlarda sebebiyet vereceğini ifade ettik. Aktif bir fay hattı olan deprem bölgesinde bulunduğu için barındırdığı risklere işaret ettik. 6 Şubat depremlerinden sonra hâlihazırda orada iki derin yarık, iki derin çatlak oluşturduğuna dair uyarılarda bulunduk. Santralin temelinde beton dökülerek doldurulma yapıldığı için oluşmuş olan çatlaklardan ve yarıklardan bahsettik.

Yine, Akkuyu’nun sadece nükleer ekolojik bir felaket değil aynı zamanda halk sağlığı sorunu olduğunu, bir işçi sağlığı sorunu olduğunu da bu kubbenin altından defaatle ifade ettik, uyarılarda bulunduk çünkü işçi sağlığı ve işçi güvenliğinden tümüyle yoksun olan bir inşaat projesinden bahsediyoruz ve Akkuyu Nükleer Santrali her daim sistematik olarak iş cinayetleriyle beraber bizim önümüze, gündeme geliyor; kölelik koşullarında bir çalışma kampı olduğu için de zehirlenmelerden bulaşıcı hastalıklara kadar birçok iş kazası ve iş cinayetiyle yine aynı şekilde gündeme geliyor.

Öte yandan, Akkuyu ölüm projesi AKP’nin yerli ve millîliğine yaraşır bir proje olarak da dikkat çekiyor çünkü yerli ve millîlik harikası olarak, biliyorsunuz, Rusya'ya yüz yıllığına tahsis edilmiş bir ölüm projesi var karşımızda. Bu da işin bir başka boyutu elbette ki. Şimdi ama bu COP29 Toplantısı'yla beraber felaketin boyutları genişliyor. Sinop İnceburun'da, İnceburun gibi doğa harikası bir bölgede, bir yarımadada 11 kilometrekarelik bir alan şimdiden, daha nükleer proje başlamadan talan edilmiş durumda, daha şimdiden 2 milyonu aşkın ağaç o bölgede nükleer için kesilmiş durumda. Tıpkı Akkuyu'da olduğu gibi Rusya'ya da o bölgenin tahsis edileceği söyleniyor.

Ben Sayın Bakan buradayken sormak istiyorum. Biliyoruz biz, Sinop açısından da Güney Kore'yle, Japonya'yla çeşitli görüşmeler yapıldı, Rusya'yla çeşitli görüşmeler yapıldı. Son kertede herhâlde bizim bilebildiğimiz kadarıyla Akkuyu'da olduğu gibi Rusya'ya tahsis edilmiş bir ihale söz konusu. Bunu da bu vesileyle açıklar belki diye umuyorum. Ama tabii ki başka ülkelerle yapılan, emperyal güçlerle yapılan bu ihaleler, anlaşmalar bir yana Sinop'ta yine ve yeniden ölüm vadeden bir felaket müjdesi var bizim karşımızda. Bakın, Bakü Zirvesi'nde, COP29 Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan kimi cümleler söyledi, kimi sözler kurdu, "Türkiye iklim krizinin en olumsuz yaşandığı ülkelerden bir tanesidir. Biz, bunun üzerinden iklim kanununu gündeme getireceğiz, Meclise bunu yakın zamanda sunacağız. İşte, Sıfır Atık Projesi var, Sıfır Atık Projesi'yle süreci yöneteceğiz." gibi cümleler kurdu. Şimdi, Bakan da buradayken gerçekten sormak istiyorum: Etkisi binlerce yılda geçmeyecek olan nükleer atıklar bu Sıfır Atık Projesi'nin neresindedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Koca, lütfen tamamlayın.

PERİHAN KOCA (Devamla) - Ülkenin dört bir yanını maden lobilerine, enerji lobilerine, nükleer lobilerine peşkeş çekerken, bu politikalar gırlayken "Sıfır Atık Kampanyası" gibi kampanyalar bu işin, bu politikaların ya da Erdoğan'ın söylediği sözlerin neresindedir? Sinop Nükleer Santrali için 2 milyon ağaç kesilmişken, Cengiz Holding Kaz Dağları'nda 1 milyondan fazla ağaç kesmişken, yine üçüncü havalimanı bölgesinde 13 milyondan fazla ağaç kesilmişken iklim krizine yönelik önlemler alma politikası bu işin neresindedir ya da siz neyin kafasını yaşıyorsunuz? Gerçekten bilmek istiyorum.

Radyoaktivitenin ölümcül zararlarından bahsediyoruz, bir yıkım gerçekliğinden, yaşamsal bir tehditten bahsediyoruz, yıllarca sadece üç kuşak, beş kuşak değil yüzlerce kuşağın ölümünden bahsediyoruz ama siz ülkenin her bir karış toprağını peşkeş çekmekte ısrar ediyorsunuz. Resmen enerji şirketleri, maden şirketleri, fosil yakıt şirketleri sizi parmağında oynatıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

PERİHAN KOCA (Devamla) - Yol yakınken bu politikalardan, ölüm kavşağından dönün. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)