GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:11.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk önce, Sağlık Bakanı, şehir hastaneleri gerçeğini anlatacağım Kocaeli Şehir Hastanesi üzerinden. Öyle bir şehir hastanesi gerçeği var ki gelin benim ilime görün, bir şehir hastanesi yaptılar, seçimden bir ay önce açtılar eksikliklerle, ondan sonra hastalar burun ameliyatı için yattılar, sırtları yandı. Ne olduğunu da bulamadılar, soru önergeleriyle sorduk, cevap veremediler ve şu anda Kocaeli Şehir Hastanesi skandalı devam ediyor, şehir hastaneleri skandalı aslında devam ediyor. Çünkü devlet bir müteahhide diyor ki: "Şuraya bir şehir hastanesi yap." O da "Tamam, yaparım. Peki, para nerede?" diyor. İşte "Git, kredi al." diyor "E, tamam, kredi alacağım ama devlet garantör olacak mı?" diyor. "Evet, garantör olurum." diyor devlet. Hastaneyi yapıyor, ardından müteahhidin hastanesine yıllarca kira ödeniyor ve şu anda da daha üç dört yıl 100 milyarlarca lira para ödenecek arkadaşlar.

Sağlıkta skandallar bitmiyor, yüz binlerce sağlıkçı atanmak için bekliyor -800 bin civarında- ve hâlen atanmıyor. SMA hastalarının ilaçları ödenmiyor, Duchenne musküler distrofi hastalarının Elevidys ilacı ödenmiyor ve cevap veremiyor Sağlık Bakanı. Yine, hastanelere Kürt vatandaş gidiyor, Kürkçe derdini anlatmaya çalışıyor teyze, Kürtçe mütercim yok. Ya, bu kadar zor mu? Bir Kürtçe mütercim koyun, mesele hallolsun, vatandaş derdini anlatsın.

Şimdi, değerli arkadaşlar, yenidoğan çetesi komisyonundayım, defalarca toplantı yaptık. Komisyonun vardığı yer -daha çok şeyi araştıracağız, Sağlık Bakanlığı bürokratlarını da dinledik geçen haftalarda- vardığım kanaat şu arkadaşlar: Yani maç bitmiş, uzatmalarda bu foseptik çukuru patlamış. Yani maç bitmiş arkadaşlar. Yani o kadar bir felaket durum var ki o kadar bir denetimsizlik var ki inanılmaz. Şimdi, 2016'da bir soruşturma açılmış ve "Bir şey yok." demiş bilirkişi, kapatmış. Müfettiş "Ya, SGK'ye suç duyurusunda bulunun." demiş, bulunulmamış. Demek ki sonuç alınmamış. 2023'e geliyoruz, 2023'te yine Sağlık Bakanlığı görevlisi gitmiş, işini doğru yapmış ve "Ya, bir şey bulamadık ama bir sahtekârlık var, bulamıyorum. Ne oldu?" deyince Emniyete haber verilmiş. Fakat 2016'da haber verilmemiş, 2016'da suçlanan hastaneler 2023'te patlamış. 2016'da Emniyete haber verilse, dinlemeler yapılsa bu olmayabilirdi değerli arkadaşlar.

Yine, bakın, ben soru önergelerimle de sormuştum ve şunu anladım, Komisyonda dinledikçe şunu anladım: Birtakım meseleler komisyonlara gidiyor, bilirkişilere gidiyor ve bilirkişiler, komisyonlar bu işin üstünü örtüyor, ardından olaylar kapanıyor ve bir skandal şeklinde foseptik çukuru patlıyor. Çete mensuplarının ifadelerine baktık, çete mensupları son kontrollerde, 2023'te yani bir ihbar geldikten sonraki kontrollerde "Ya, böyle denetim görmedik." diyorlar, "Acayip bir denetim var." diyorlar. Demek ki o ana kadar doğru dürüst bir denetim yapılmamış ve o denetimlerde de çete mensupları Sağlık Bakanlığı yetkililerini uyutmayı başarmış, işin üstünü kapatmış; Emniyet dinlemeleri olmasa bu da çıkmayacaktı açıkçası.

Sonuç da şu: Denetlenme konusu son derece zayıf arkadaşlar; Sağlık Bakanlığı yetkilileri de bunu kabul etsin. Bakın, Gıyasettin Mert Özdemir şu anda yargılananlardan birisi, 2023'te hakkında bir ihbar var ve geriye dönük dinlendiğinde, 2022'de ambulans görevlisi, 2022'de de bu işleri yaptığı ortaya çıkıyor. Peki, 2022'de niye dinlemediniz Sayın Bakan, niye işinizi doğru dürüst yapmadınız, denetimler yapılmadı ve bebekler öldü bebekler değerli arkadaşlar; olacak bir iş değil!

Geldik Sayın Ulaştırma Bakanına. Bakın, ben kendisine Komisyonda demiştim ki: 85 milyonun verileri çalınıyor, haberiniz yok. "Ya, işte, o siteyi kapattık Ömer Bey." demişti. Ya, böyle olmaz Sayın Bakan. Bakın, bu iş ciddi, bilimsel bir iş. Bir ağ açısından olayı denetlemeniz, INTERPOL'e, EUROPOL'e haber vermeniz gerekiyor. Bu böyle bir site kapatmakla olmaz. Pıtrak gibi başka siteler açılıyor. Dinlemedi bizi. Ne oldu, biliyor musunuz? Sayın Bakanı çok üzecek bir şey oldu. Geçtiğimiz gün HGS uygulaması "hack"lendi, hani şu kullandığımız HGS'ler. Milyonlarca kişiye küfür gönderildi, hakaret edildi, para talep edildi falan.

Şimdi, Sayın Bakan pişmandır sanırım, o konuda bir açıklamasını bekliyorum. Yine, Akbankla ilgili büyük skandalları da kendisine anlattım. Yüz binlerce kişi belki mağdur edildi, milyarlarca lirasını hackerlar çaldı ama kendileri sadece site kapatmakla meşguller. Yine, TÜVTÜRK'te de aynı, komisyon farkı alıyorlar, bu da devam ediyor ve yine ülke öyle bir hâldeki trenler... Mesela Gebze-İzmit, benim şehrimde Gebze-İzmit otobüs hattı 56 lira, tren 95 lira. Niye bu böyle? Yani memlekette tren daha pahalı arkadaşlar. Olacak iş mi? Daha ucuz olmalıydı diyoruz ama iyi bir cevap alamıyoruz maalesef.

Bakın, Enerji Bakanlığına gelelim. Sayın Enerji Bakanı... Az evvel görüştük. Özge Ceren Deniz, kendisine Komisyonda da sormuştum, bu kişiyi biliyor musunuz? Az evvel babasıyla görüştüm. İzmir'de yağmurlu bir havada çarpıldı ve öldü kendisi ve başka bir kişi. Şimdi ne durumda biliyor musunuz? Altı ay geçti, ne GDZ Elektrik AŞ ne İZSU faaliyetlerinden menedildi, devam ediyorlar. Hiç kimseye bir şey sorulmuyor, herkes dört dörtlük işine devam ediyor arkadaşlar. Babayla konuştum, yüreği yanık durumda. "Hiçbir kişi suçlu değilmiş, Ömer Bey, nasıl oluyor; benim kızım neden öldü?" diye soruyor. Sayın Bakan, cevaplayın, Özge Ceren Deniz neden öldü, bir cevaplayayım bakalım.

Yine, bakın, ben size Komisyonda bir soru sordum ve bana cevaben şu yazılı cevabı gönderdiniz Sayın Bakan. Neyi sordum? "Azerbaycan'dan İsrail'e sevk edilen petrolle ilgili doğru ve tatminkâr bilgileri ne zaman vereceksiniz?" demişiz. Demiş ki: "Ömer Bey, Bakanlığın şu linkinde." Ben 85 milyonun milletvekiliyim Sayın Bakan, 85 milyona hakaret ediyorsunuz "Şu linkte cevap var." diye bir milletvekiline cevap verilmez; doğru dürüst açıklama yapılır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, o açıklamaya baktım, şu açıklama, maalesef baştan sona yalan; ben bu yalanı da burada ortaya çıkaracağım. Diyor ki: "İşte, biz o firmalara -burada Özlem Zengin de söylemişti ya- söyledik, boru hattı petrolü İsrail'e satılmasın diye rica ettik. Türkiye'nin buna izin vermesi mümkün değildir, rica ettik." Öyle değil işte, ben şimdi ispatlıyorum, sıkı durun Sayın Bakan; şu isimlere iyi bakın: Bakın, "NISSOS DELOS" ve "SEAVIGOUR" isimli gemilerin güzergâhlarını araştırdım, size belgelerle ispatlayacağım, açıklamanızın ne kadar yalan olduğunu göreceksiniz Sayın Bakan. Bakın, ne olmuş? Bu belgeleri, şu anda, şuradan size gösteriyorum. Bu gemiler AIS sistemini kapatarak güya İtalya'ya gidiyormuş gibi öncesinde konşimento veriyor ama bakın, şurada görüyorsunuz, Akdeniz'in ortasında, şurada AIS sistemini kapatıyor ve burada bir belirsizlik oluyor. Buradan İtalya'ya gidiyormuş gibi yapıyor ama biz araştırdık, uydu görüntüleriyle araştırdık. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) "Stop Fueling Genocide" isimli kampanya...

Sayın Başkan, sesimi kesmediniz; Türkçe olmayan kelimeler söyledim, İngilizce, sesimi kesmediniz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Sesimi kesmeniz için Kürtçe mi konuşmam gerekiyordu?

Vallahi, Sayın Bekir Bozdağ'ı biraz eleştirin arkadaşlar.

Bakın, uydu görüntüleri; uydu görüntülerini buldum işte; SEAVIGOUR, NISSOS DELOS gemilerinin uydusu Sayın Bakan, görün, bakın, bu gemi nerede işte. Aşdod, Hayfa Limanlarını taradık uydu görüntüleriyle, gemiyi bulduk. Yalanlar burada bitti arkadaşlar, yalanlar bitti burada. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, devam ediyorum: Bunu söyleyen gençler, 9 genç tutuklandı ve zulmedildi onlara; kabul etmiyorum bunu. Bakın, ben onların tutanaklarına eriştim. Şu tutanakları görüyor musunuz? Gözaltında ve cezaevinde bu genç kadınlara çıplak arama yaptınız, çıplak arama. Bakın, kendileri İstanbul Valisi Davut Gül'ün gözü önünde darbedilmişler ya. "Davut Gül gelip bağırdı, çağırdı; korumalar yere düşürdü." dediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu, lütfen tamamlayın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - "'Protesto ne demek? Senin böyle bir hakkın yok.' dediler. Daha sonra, bakın, iç çamaşırlarına kadar detaylı bir aramaydı. Daha önce gözaltına alınmıştım, normalde böyle arama yapılmıyor. İç çamaşırlarıma kadar çıkarttılar, derin arama için üst çamaşırımızın içine elini sokup oraları aradılar." Utanmıyor musunuz arkadaşlar? Size yapılsa; eşinize, kızınıza yapılsa bu çıplak aramadan utanmaz mısınız? Bak, ne diyor... Gözaltı merkezinde çıplak arama yapılmış. Nerede o Özlem Zengin? "Çıplak arama yok." diyordu, "Çıplak arama var." diyene "Terörist." diyordu; nerede?

Bakın, ne diyor: "İç çamaşırlarınıza kadar soyunacaksınız." denmiş cezaevinde. "Tümüyle çırılçıplak mı kalacağız?" demişler, "Evet." denmiş cezaevinde. "Dedik ki: 'Utanıyoruz.' Önlük gibi bir şey vardı, onu giydi, kısa kollu, dize kadar gelen. 'Bunu giy, çok meraklı değiliz.' dediler. Önlük biraz transparandı, içi gösteriyordu. 'Eğilin ve öksürün.' dediler." Utanın arkadaşlar ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Gerçekleri söyleyene çıplak arama yaptırmış bir iktidarsınız! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Vallahi böyle bir hayâsızlığı yaptırmış bir iktidarsınız! Vallahi billahi burada tüm bu gerçekleri ispatladım, Sayın Bakan çıksın, buna cevap versin. Uydu görüntüleriyle de ispatladım, hepsi elimde, Sayın Bakana da gösterebilirim.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)