Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 31 |
Tarih: | 11.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SIRRI SAKİK (Ağrı) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; hepinize iyi bir akşam diliyorum.
Buradan, cezaevinde olan sevgili Selahattin Demirtaş'a, Figen Yüksekdağ'a, Leyla'ya, Semra'ya, bütün arkadaşlarımıza tek tek selam; hepinizin yüreğinden öpüyorum. Siz hepiniz, bu ülkenin onuru ve haysiyetisiniz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir başka selamım... Buradan sürgüne gidenler, uzak ülkelere gidenler; sizleri de buradan selamlıyorum ve yüreğinizden öpüyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir çift sözüm de Suriye'yle, Rojava'yla ilgili. Evet, bizim için önemli ve Rojava'daki, Suriye'deki gelişmeler bizi bire bir ilgilendiriyor. Bakın, Rojava, Orta Doğu’nun karanlık yüzünü aydınlığa çeviren bir harekettir; orada halklar buluşarak var olabilmek için ölümü göze alan, yok olan ve orada insanlık adına büyük bir mücadeleyi büyüten bir mücadeledir. Türkiye halkları ve Türkiye'yi yönetenler, Rojava'yla düşmanlık değil müzakereyi kurmalıdır. Eğer Kürt ve Türk halkının buluşmasını önemsiyorsak ve yeni bir sürece gireceksek Rojava'daki kardeşlerimizle müzakereyi sürdürün. Diliyorum, umuyorum, bu müzakere devam eder.
Sayın Sağlık Bakanı, bu çatı altında size çok söz söylendi. Ben de bu akşam yoksul bir kentten size birçok söz söyleyeceğim. Ağrı'dan bahsediyorum, Türkiye'nin en yoksul kenti; bu yoksul kent çok ağır bedeller ödüyor. TÜİK'in verilerine göre kanser vakalarında 1'inci sırada, çocuk ölümlerinde ilk 5'in içerisinde, yoksullukta da aynı şekilde ve çok ciddi şekilde büyük mağduriyetler yaşanıyor.
Bakın, Türkiye'de birileri 112'ye çok rahatlıkla diğer dillerde seslenebilir; Rusça seslenebilir, Almanca seslenebilir, İngilizce seslenebilir, Arapça seslenebilir -Anadolu tabiriyle dara düştüğünde- ama bir Kürt dara düştüğünde kendi ana diliyle size seslenemiyor. Bu nasıl bir kardeşlik hukuku?
ALİ İNCİ (Sakarya) - Sesleniyor, sesleniyor.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bir başka şey, Alo 118; bakın, buradan diğer dillerde herkes hizmet alıyor. Bu Kürt düşmanlığınız neyin nesi? Kürt'e niye bu kadar düşmansınız Allah aşkına? (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, şurada gencecik bir kadın -buna iyi bakın- Dilan Durmuş, dün Beytüşşebap'ta doğum esnasında kan kaybından öldü. Sevgili arkadaşlar, bakın, yeni bir yüzyıldan bahsediyoruz; bu cumhuriyetin ilk kurulduğu dönemlerde kadınlar doğum yaparken ölüyordu, dün bu kadın öldü, orada uzman hekimleriniz yok. Aynı şekilde bir başka kadın, Deniz Erkan; bugün Şırnak'ta doğum yaparken o da öldü. Görün, bakın, buyurun. Siz bu topraklarda bu halktan ne istiyorsunuz? Neden bu halka bu kadar düşmansınız? Gittim...
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Ne alakası var!
ALİ İNCİ (Sakarya) - Ne alakası var!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Ne alakası var, söyleyeceğim.
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Mardin'de kadın doğum doktoru yok.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bakın, hastaneye gittim, hastanede doktorlar gördüm sevgili arkadaşım; gittim, gördüm. Afganistan'dan, Pakistan'dan getirdiğiniz doktorlar orada hasta bakıyor; Türkçe bilmiyor, Türkçe bilmiyor. Zaten oradaki halk belli bir yaş grubunda, onlar da Türkçe bilmiyor. Nasıl hizmet sunacaksınız? Buradan beyin göçü çekip gidiyor ama siz Afganistan'dan, Pakistan'dan, İran'dan insanları alıp buraya getiriyorsunuz.
Bakın, Sayın Bakan, Ağrı'da bir hastane yaptınız -sizden önce yaptılar- bu hastaneye gittim, dolaştım ve gördüm. Bakın, şu gördüğünüz yer bir ameliyathane; şuradan kanalizasyon akıyor, ameliyathaneye akıyor, yoğun bakıma. Siz oraya gittiniz, Ağrı halkı geldi, size feryat etti. Seçimler öncesi alelacele bu hastaneyi alıp getirip Ağrı halkının hizmetine sunduğunuzu söylediniz. Oysaki bu hastanenin her tarafından lağımlar akıyor. Hatta ben orada küçük bir operasyon geçirdim, 2 hekim arkadaşımız -buradan teşekkür ediyorum onlara- bir küçük operasyon yapıyorlardı ama bir baktım, yüzüme sular geliyor -tıpta yeni bir gelişme mi var Allah aşkına, yüzümüze sular falan- sonra sordum onlara bu yeni bir teknik mi diye; dediler ki: "Yukarıdan kanalizasyon ve su akıyor." Ağrı bu hâlde; Ağrılılar, bu noktada çok ağır bedeller ödüyor.
Bakın, Sayın Bakan, siz buraya geldiğinizde -sırtınızı bana dönmeyin- yemin töreninde şu arka sıralarda siz ve Sayın Kurum'u gördüm, sizi tebrik ettim, döndüm size dedim ki: Biz yoksul kentlerin vekilleriyiz; biz gelip sizden hastane ihaleleri istemeyiz, biz gelip sizden terfi, tayin istemeyiz ama biz geliriz, halkımızın sorunlarını çözün deriz, iki elimiz yakanızda olur. Ama siz ne yaptınız biliyor musunuz? Siz ne ettiniz? Yeminden birkaç gün sonra Ağrı'da bir ilçede bir evde yangın çıktı, bir anne çok ağır yaralıydı; ben sizi 10 kez aradım ama size ulaşamadım. Makbule Anne, evet, yollarda öldü; Erzurum yolunda öldü. Bu kibriniz ne? Sen ve senin bürokratların; bu Bakanlık sizin babanızın çiftliği mi? Bir ambulans bile gönderemedik, gönderemedik biliyor musunuz? (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Ve sonra Taşlıçay'da bir vatandaş yolun kenarında trafik kazası geçirdi, ambulans yok, tam bir saat yerde çırpınarak öldü. İşte, kent bu şekilde mağdur, büyük bir felaketin içerisindeyiz.
O kadar çok sorunlarımız var ki. Bakın, size bir şey daha söyleyeyim: Şu Ağrı Devlet Hastanesi var ya... "YDA" denilen bir firma var. Bu firma şu anda birçok yerde, Trabzon'da, Urfa'da, Kahramanmaraş'ta büyük hastaneler yapıyor.
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Yapmaz olaydı!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bu firma Ağrı Hastanesini yapıp beş yıl içerisinde hastane çöküyorsa, bu devlet hâlâ bunlara iş veriyorsa bu devlet onlarla ortaktır. Siz onlarla ortaksınız. Böylesi hırsızlara, böylesi yolsuzluk yapanlara yeniden iş verilir mi? Bir hastane beş yıl içerisinde çöker mi? İşte, sizin hastaneniz Ağrı'da çöktü. Ağrı insanları size feryat ediyor.
ALİ İNCİ (Sakarya) - Beyefendi, Genel Kurula konuşun.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Biz Ağrı'da doğuyoruz; Erzurum yolunda, Erzurum hastanesinde ölüyoruz veyahut da Van'da ölüyoruz. Aynı şey size yapılsa, sizin çoluk çocuğunuz burada hasta olsa, size "Eskişehir'e gidin, Eskişehir'de tedavi olun." denilse siz ne hissedersiniz? İşte, biz Ağrılılar bunu hissediyoruz. Ayrımcı politikalarınız var dediğimizde sevgili arkadaşlarımız bize dönüyor, feryat ediyor. Peki, şu firma...
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Erzurum'a çok vuruyorsun sen Sırrı!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bakın, bir heyet oluşturun.
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Erzurum'a çok vuruyorsun!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bunların hepsi...
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Erzurum'dan ne istiyorsun?
SIRRI SAKİK (Devamla) - Lütfen, ben konuşayım, sonra siz de anlatırsınız.
ALİ İNCİ (Sakarya) - Bakanlara değil; bu tarafa, bize doğru konuş ya! Biz dinliyoruz sizi. (DEM PARTİ sıralarından gürültüler)
SIRRI SAKİK (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, bu Bakanla diyalog kurmak, müzakere kurmak adına günlerce aradım, aylarca aradım; onunla bir diyalog kuramadım. Ben diyalog kurmak isterdim, Ağrı'nın sorunlarını kendisiyle birlikte çözmek isterdim.
ALİ İNCİ (Sakarya) - Gidin, size randevu verir Bakan.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Onun için, onlarca kez aramama rağmen... Sonra size okkalı laflar bıraktım, özel kaleminize. Vallahi eyvallahımız yok. Bizim iki elimiz sizin yakanızda olur. Ağrı halkının hakkını size yedirtmeyiz. Ağrı halkı değil, bölgenin bütününe siz böylesi ayrımcı politikalar uyguluyorsunuz. Sesimiz, feryadımız da bundan kaynaklıdır sevgili arkadaşlarım. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Yani sizin hepinizin tuzu kuru; biz yoksul kentlerin vekilleriyiz, yoksul bir halkın vekilleriyiz. (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Saçmalama!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Bizim onun için sesimiz bu kadar gür çıkıyor.
MUSTAFA KÖSE (Antalya) - Ne alakası var? Bırak Allah aşkına!
SIRRI SAKİK (Devamla) - Yani, sizler her aradığınızda bütün bakanlar, bütün bürokratlar emrinizde, devletin bütün imkânları emrinizde; sonra tabii ki bunları söyleyeceksiniz, onu kollayacaksınız, koruyacaksınız.
Şimdi, sizden bir ricam var: Bir komisyon oluşturun, benim bu söylediklerimi, Ağrı Hastanesi... Az söyledim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Sakik, lütfen tamamlayın.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.
Gelin, hep birlikte oraya gidelim; sizin komisyonunuz, bu inşaat firmasının komisyonlarıyla birlikte söylediklerimizin yüzde 10'unu söylemedi. Bakın, orada 27 tane asansör yaptınız ama hiçbiri çalışmıyor; sonra ikinci bir ihale yaptınız, yine çalışmıyor.
Orada bir Sağlık Müdürünüz var -vallahi ne diyeceğimi bilmiyorum- cuma günü arabasına biner, devletin arabasına biner -iddia o- Erzurum'a gider, pazartesi günü öğleden sonra gelir. Devletin araçları bunların altında, orayı bir sömürge gibi görüyorlar. Üniversite Erzurumluların tekelinde, hastane onların tekelinde; kardeşim, düşün yakamızdan! O kentin çocukları yok mu?
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Erzurumlulardan ne istiyorsun?
SIRRI SAKİK (Devamla) - O kentin insanları yok mu? O kentte Sağlık Müdürlüğü yapacak bilgili, birikimli hekimlerimiz yok mu? Erzurumlunun ne işi var Ağrı'da?
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Meral nerede?
SIRRI SAKİK (Devamla) - İşte, diyoruz ki...
SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Erzurumlulardan ne istiyorsun Sırrı?
SIRRI SAKİK (Devamla) - Benim Erzurumlulardan bir şey istediğim yok, Erzurumlular Ağrı'dan ne istiyor kardeşim?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKİK (Devamla) - Biz sömürge değiliz. Erzurumlular gitsin, Erzurum'da kalsın ama bir Sağlık Müdürü 4 gününü Erzurum'da geçiremez; ben yaralı bir kentten bahsediyorum.
BAŞKAN - Sayın Sakık, teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKİK (Devamla) - Sağlık Müdürü eğer görev yapıyorsa gelip o kentte oturmasını... (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)