| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 12.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERSİN BEYAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
6 Şubat depreminin 2'nci yıl dönümüne yaklaştığımız şu günlerde depremzede vatandaşlarımızın sorunlarının çözülmediğini, binlerce ailenin evsiz olduğunu ve kış soğuğuyla birlikte çile çektiğini biliyoruz. Depremden hemen sonra, 31 Mart 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamada bir yıl içinde 319 bin konutun depremzedelere teslim edileceği söylenmişti. Siyasi konularda kandırılmasıyla ünlü olan Cumhurbaşkanımız, deprem konutları konusunda da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kandırılmış, böylelikle bu sözün ilk yılında sadece 46 bin konut teslim edilmiştir. Büyük bir felaket ve acı yaşayan deprem bölgesindeki halkımızın hem umutları suya düşmüş hem de verilen sözler tutulmamıştır. Bugün geldiğimiz noktada, 1 Aralık 2024 günü yapılan 155 bininci konutun anahtar teslim töreninde yine büyük vaatler ve umutlar verilmiştir. Verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz hatta tutamayacağınız sözler vererek, milletin umuduyla oynayıp bu durumu siyasetinize alet ediyorsunuz. Hani ilk bir yıl içinde 319 bin konut yapılacaktı? İki seneye yaklaşılmasına rağmen hâlâ 155 bin konut teslim edilmiş durumda, buna rağmen büyük bir başarı gibi kamuoyunu kandırmaktan vazgeçmiyorsunuz. İlk yıl taahhüt edilen konut sayısının ancak yüzde 15'ini tamamlayan iktidar, bugün iki yıl olmasına rağmen bir yıllık hedefinin yarısını bile gerçekleştirememiştir. Anahtar törenleriyle, duygusal konuşmalarla kimse vatandaşımızın umudunu sömüremez. Depremden sonra tüm bölgede toplamda 680 bin konut yapılacağı söylenmişti. Geçen iki yılda bu hedefin sadece yüzde 23'üne yaklaşılmıştır. Suni gündemlerle vatandaşımızın gerçek sorunlarından uzaklaşamaz, ülkemizi bu gafletten çıkaramazsınız.
Değerli milletvekilleri, İstanbul, tarihi, kültürü, jeopolitik konumu ve nüfusuyla dünyanın en önemli kentleri arasındadır. Böylesine önemli bir şehrin büyük bir deprem riskinin olduğunu da biliyoruz. İstanbul için büyük bir kentsel dönüşüme başlanması ve afet riskli alanların yeniden dönüştürülmesi elzemdir. 24 Ekim 2023'te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sunulan kanun teklifi üzerinde Komisyon görüşmelerini yaptığımız, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi ve Kentsel Dönüşüm Başkanlığının yetki ve sorumluluklarını görüştüğümüz toplantıda İstanbul özelinde birçok alanda özellikle deprem konusu da gündeme gelerek kentsel dönüşüm yapılacağı vurgulanmıştır. Geçtiğimiz bir yıl içinde neler yapıldığına dair herhangi bir bilgi kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Bakanlığın faaliyetlerini incelediğimizde, AK PARTİ'li belediyelerin sosyal konut ve kentsel dönüşüm projelerinin kurdelesinin kesildiği, anahtarların teslim edildiği gibi haberler önümüze çıkmaktadır. Oysaki biz günlük siyasetin, yerel propagandanın kurbanı olacak bir İstanbul istemiyoruz; devletin tüm organlarını seferber ettiği, büyük bir felaketin önüne geçmek için mücadele ettiği bir İstanbul istiyoruz. Bu makroplan unutulmuş olacak ki olası İstanbul depremi için ciddi bir çalışmanın yapılmadığı da aşikârdır. İstanbul'un geleceğini riske atan bu durum sadece yapısal güçlendirmelerle çözülemez. İstanbul, sosyal, ekonomik ve çevresel politikalarla istisnasız ele alınmalıdır. İstanbul'daki mevcut yapıların büyük bir çoğunluğunun deprem standartlarına uygun olmadığı bilinmektedir. Son bir yılda bu konuyla ilgili ne yapıldı? Tam bir bilgi verilmiş değildir. Meydanlarda depremle ilgili konular gündeme geldiğinde mangalda kül bırakmayan iktidar, bugün en büyük deprem riskinin olduğu İstanbul'da "Nasıl rant elde ederiz?" bunun peşine düşmüş durumdadır. Geç kalmaksızın bugünden başlamak kaydıyla, öncelikli olarak riskli binaların tespit edilmesine, güçlendirilmesine veya yıkılıp yeniden yapılanmasına odaklanmalıyız. Bu çalışmalar yapılırken de İstanbullular mağdur edilmemelidir; İstanbul'un kültürel, tarihî dokusu bozulmamalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İstanbul'a ihanet ettik." sözlerini kimse inkâr edemez. Gelin, bir ihanetten daha vazgeçin; burada bir söz verin, Kanal İstanbul Projesi'ni iptal ettiğinizi söyleyin, İstanbul'a ihanet etmeyin. Gelin, bu ihaneti İstanbul'a bir iyilik yaparak affettirmeye çalışın; bu kadim şehri ihtiraslarınızdan, rant hesaplarınızdan ayrı düşünerek yeniden dönüştürmek için elinizi taşın altına koyun. En başta İstanbul'un nüfus anlamında rahatlatılması, bölgede yaşayan insanların tersine göç politikaları kapsamında yönlendirilmesi gerekmektedir. Şunu unutmayın ki nüfus yoğunluğu azaltılarak daha dengeli bir İstanbul inşa etmeye çalışmak, deprem riskini yönetmede en önemli stratejiler arasında olacaktır. Bu amaçla ekonomi, eğitim, sosyal teşvikler anlamında insanlarımız teşvik edilmeli, bu teşviklerle hem diğer bölgelerimiz desteklenmeli hem de İstanbul'un nüfusu azaltılmalıdır. "Eğer bu konuda gerekli adımları bugünden atmazsanız geleceğimize ihanet edersiniz." gibi sözler bu konuda hafif kalır, on binlerce belki de yüz binlerce insanımızın canına mal olacak büyük bir felaketin ihmalkârları olarak tarihe geçersiniz.
Değerli milletvekilleri, uluslararası çevre örgütü Greenpeace'in son araştırmasına göre Türkiye, Avrupa ülkelerinden plastik atık ithalatında son beş yıldır 1'inci sırada yer alıyor. Greenpeace'in Türkiye'de yaptığı çalışmalara göre, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere'den Türkiye'ye 2023 yılında 456.507 ton plastik atık gönderildiğini biliyoruz. 456.507 ton plastik atık ne demek, ben size açıklayayım: Bugün ortalama 27 ton yükle seyreden tırlardan yaklaşık 17 bin tırlık bir çöpten bahsediyorum. Burada Sayın Bakana ve 600 milletvekilinin tamamına soruyorum: Hanginiz seçim bölgeniz olan kendi memleketinize Avrupa'nın ve İngiltere'nin çöpünün dökülmesine izin verirsiniz? İnanıyorum ki hiçbiriniz bunu kabul etmezsiniz. O zaman AK PARTİ iktidarının beş yıldır Avrupa'nın çöplüğü hâline getirdiği ülkemizde neden sesinizi çıkarmıyorsunuz?
Daha yeni, Köy Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Öngören Kanun Teklifi'nde Türkiye Çevre Ajansıyla ilgili konuları görüştük, Ajans Başkanı bu konudaki çalışmalarını anlattı. Ancak anlaşılan o ki Türkiye geri dönüşüm konusunda değil Avrupa'nın çöpünü alma konusunda çığır açmış durumda. Komisyonda kabul etmediğimiz konulardan biri de şirketlere ortak olma mevzusuydu. Kanun Komisyona gelmeden "İsterseniz oraya 'ulusal' yazabiliriz." diye bizlere söz veren Ajans Başkanı ve Bakan Yardımcısı ertesi gün sözlerinden dönerek bu düzenlemeyi yapmadılar. Komisyonda verdiğimiz önergeyle de "yerli şirketlere ortak olmak" cümlesini ekleme talebimiz reddedildi. Çevre Ajansı hangi şirketlere ortak olacak? Ortak olacağınız şirketlerle hangi faaliyetleri yürüteceksiniz? Yoksa Avrupa'nın çöpünü daha rahat getirip 1'inciliği kaptırmayacak mısınız? Bunu kamuoyuna açıklayın. "Yerli" ifadesini kullanmamızdan neden rahatsızsınız? Yabancı şirketlerle ortak olup ne gibi işler yapacaksınız? Bu konuları açıklamak zorundasınız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, küresel ısınma ve kuraklık gibi hayati tehditlerle karşı karşıyadır. AK PARTİ iktidarı, kontrolsüz betonlaşma ve rant odaklı şehirleşme projeleriyle bu tehdide âdeta hizmet etmektedir. Birinci sınıf tarım alanlarının imara açılması, şaibeli orman yangınları, doğal alanların tahribatı, yer altı su kaynaklarını ve tarımsal verimliliği ciddi şekilde zayıflatmıştır. Orman yangınları ekosistemimizi ve biyolojik çeşitliliğimizi olumsuz etkilemektedir. Türkiye'nin birçok bölgesinde baraj doluluk oranları düşerken yer altı su kaynakları da hızla azalmaktadır. Artan sıcaklıklar, düzensiz yağış rejimleri ve su kaynaklarının tükenmesi, özellikle tarım ve içme suyu temini açısından ciddi tehditler oluşturmaktadır.
Yıl 2024 olmuş, dünya su savaşlarını konuşuyor, bizde ise AK PARTİ iktidarı iklim değişikliğiyle mücadelede etkisiz kalarak yenilenebilir enerji ve su tasarrufu gibi sürdürülebilir çözümleri ihmal ediyor. Kuraklık ve su krizine yönelik kapsamlı bir ulusal plan hâlâ yapılmamıştır. Bu yaklaşım, Türkiye'nin gelecekte karşılaşacağı çevresel ve ekonomik felaketlerin temelini atmaktadır. Doğa düşmanı politikalarınız yerine çevre odaklı, bilimsel ve uzun vadeli bir plana acilen ihtiyacımız olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)