GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:32
Tarih:12.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, ben de geçtiğimiz yıl bugün aramızdan ayrılan, Hakk'a uğurladığımız Hasan Bitmez kardeşimi rahmetle yâd ediyorum; ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.

Türkiye'de sanayinin 3 koçbaşı vardı, Türkiye Cumhuriyeti 1923'ten sonra sanayileşmeye başlarken 3 koçbaşı vardı; bunlardan birisi rahmetli Necmettin Erbakan, birisi Şakir Zümre, bir diğeri de Nuri Demirağ. Hani "Yurdun dört bir tarafını sardık demir ağlarla." derken o tren yolundan bahsedilmiyor, Demirağ'ın bizzat kendisinden bahsediliyor. Nuri Demirağ ilk ne imal ediyor biliyor musunuz? Sigara kâğıdı. Anadolu'da çok tütün içiliyor, sigara kâğıdı ithal ediliyor; ilk, sigara sarmak için kâğıt imal ediyor, daha sonra eğitimsiz Anadolu okusun diye kalem imal etmeye başlıyor ve bundan para kazanmıyor, zarar etmesine rağmen imalata devam ediyor. Onları da bugün rahmetle ve minnetle anıyorum.

Bugün burada ülkemizin kalkınmasında hayati bir role sahip olan sanayicilerimizin karşı karşıya kalmış olduğu temel sorunlardan bahsetmek istiyorum size. Türk sanayicisi üretim kapasitelerini artırmak, istihdam yaratmak ve ülkemizi dünyada rekabetçi kılmak için mücadele ediyor ama ne yazık ki bütün bu çabalar yapısal birçok sorun nedeniyle istenilen sonuçları maalesef vermiyor. Türkiye'nin sanayi politikası uzun süredir plansız ve öngörüsüz bir şekilde ilerliyor. Yakın zamana kadar "sanayi" deyince sanayiyi Bostancı'daki Oto Sanayi Sitesi anlayan bakanlar tarafından da yönetildi bu Bakanlık maalesef. Teknoloji Bakanlığıydı, telefon açıp kapatmaktan başka, teknolojiyle alakası olmayan bakanlar da var. O yüzden, bu konuda, Plan ve Bütçede de söyledim, Sayın Bakanın eğitimi, kariyeri bize umut veriyor en azından şu anda.

2024 itibarıyla yüzde 70'i ara mallardan oluşuyor ithalatın çünkü sanayimiz önemli miktarda ara mal ithalatına bağlı olarak devam ediyor. Şimdi, dövizi baskılayarak tutuyorsunuz ama ihracatçı sanayicilerimiz var, onlar batıyor Sayın Bakanımız; en köklü şirketler iflas ediyor, konkordatoya gidiyorlar. Bakın konkordato ilanlarına, ihracatçı, sanayici şirketler birçoğu. Hâlbuki yapılması gereken, enflasyonla doğru orantılı bir kur rejimi çünkü ihracatçı sanayicinin girdi maliyetleri artıyor ama enflasyon karşısında döviz kuru düşük kaldığı için Türk ihracatçısı kaybetmeye devam ediyor. İşçilik ücretleri meselesi var. Asgari ücret artıyor, çok da önemli; asgari ücretli çalışanların 17.002 lira aldıkları sefil bir hayat yaşamak zorunda kaldıkları bu ücretin artması çok önemli ama asgari ücretin artması çözüm olmuyor çünkü paranın satın alma gücü yok oluyor. Asgari ücret artarken ne oluyor biliyor musunuz Sayın Bakan? Sanayicinin maliyetini artırıyor, dış pazardaki rekabet gücünü azaltıyor. Bazı ülkelerin ürettiği mal bedeli kadar, Türkiye'de sanayici, işçilik bedeli ödüyor. Böyle ilginç bir durumla karşı karşıyayız, bir paradoksa girdik bir türlü çıkamadık işin içerisinden. Sanayicinin bu şartlarda özellikle Avrupa pazarında hiç rekabet etme şansı yok, mümkün değil. Finansmana erişimde çok ciddi zorluklar çekiyor sanayici, özellikle KOBİ'ler. Bakın, kamu bankalarının durumu Türkiye'de belli. Siyasi referans olmazsa KOBİ'lerin kamu bankalarından krediye ulaşmaları neredeyse mümkün değil ama eğer belli bir referansınız varsa, üç aylık şirkete 120 milyon lira kredi alabilirsiniz, hiç bilançosu olmayan bir şirkete 120 milyon lira kredi alabilirsiniz ama o KOBİ, maalesef imalatını devam ettirmek zorunda olduğu krediye ulaşamıyor. Ulaşsa bile yüksek faiz oranları ve kredi maliyetleri nedeniyle de sorunlar yaşıyor. Bu durum hem ham madde alımları için hem de makine yatırımları ve kapasite genişletme çalışmaları için maalesef imkânsız hâle getiriyor sanayicinin durumunu.

Özellikle ithalata bağımlı ara mallarını temin etmekte zorlanan sanayiciler, üretim kapasitelerini ciddi anlamda düşürmek zorundalar. Bakın, ben sanayicilik yapıyorum. Dilovası sanayinin yoğun olduğu bir yerdir. Geçen cumartesi Dilovası'ndan aşağı iniyorum. Bizim hava kirliliğiyle ilgili hep şikâyetimiz var, bütün her yer bacadır. Kaç tane fabrikanın bacası tütüyordu biliyor musunuz Sayın Bakanım? Sadece 3 tanesinin. Emin olun, ara vermek zorunda kaldı insanlar. Sanayici gerçekten zor durumda.

Finansman kadar sanayicilerimizi zorlayan bir şey de KDV. KDV mevzuatı sanayiye ve üretime çok büyük yük getiriyor. Sebebi şu: Parasını almadığı malın KDV'sini ertesi ay ödemek zorunda. Üç ay sonra vadeli verdiği bir malın yüzde 20... Artık "KDV" dediğiniz şey önemli. Ürettiği malın yüzde 60 kadarını da finanse etmek zorunda kalıyor. Sanayicinin bu durumuna mutlaka çözüm bulmanız gerekiyor, özellikle bu finansman sıkışıklığında.

En büyük sorunlardan biri de Sayın Bakanım, yüksek enerji maliyetleri. Türkiye'de sanayiciler enerji için Avrupa'daki rakiplerinden bile yüzde 30-40 fazla maliyet ödüyorlar sanayide. Bu fark, özellikle, enerji yoğun üretim maliyetlerini etkileyen sektörlerde hem fiyat rekabetinde sanayicimizi zor durumda bırakıyor hem de üretim konusunda ciddi anlamda üretimi düşürmek zorunda kalıyorlar. Sanayici için Almanya, Fransa gibi ülkeler düşük karbonlu enerji teşvikleri veriyor -siz de takip ediyorsunuz- vergi indirimleri uygulanıyor. Türkiye'de ise enerji maliyetleri, yüksek vergiler, maliyetli altyapılar sanayiciyi zora sokuyor; yüksek enerji maliyetleri nedeniyle küresel rekabetten ciddi anlamda uzaklaştı sanayiciler.

İnovasyon ve AR-GE'den hiç bahsetmek istemiyorum, burada başlıkta var. Teknoloji yoğun üretim yapan sektörlerde modern ekonomilerin o motor gücü olan inovasyon ve AR-GE faaliyetleri, maalesef gerçekleştirilemiyor. OECD ortalaması yüzde 2,7; 2025 bütçesinde bizde ne kadar ayrılmış biliyor musunuz AR-GE'ye? Sadece 0,98 yani onların yüzde 30'u kadar bir bütçe ayrılmış, gayrisafi millî hasılanın sadece yüzde 0,98'i. Bir de burada kalkıp AR-GE'den kimse bahsetmesin.

Nitelikli iş gücünden bahsetmek istiyorum. Bu alandaki eksiklerimiz, sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda arz ve talebin birbiriyle örtüşmemesine sebep oluyor. Zira sanayide nitelikli iş gücü yetersizliği giderilmeden Türkiye'nin üretimi ve ihracatta rekabet gücünü zorlaması mümkün değil. Eğitim ve iş gücü politikalarının sanayi stratejileriyle bir bütün olarak ele alınması gerekiyor ancak böyle bir strateji devriiktidarınızda hiç olmadı; tam tersine, mantar gibi üreyen tabela üniversiteleri var. Her gün normal liseleri, meslek liselerini imam-hatip liselerine dönüştürürken nitelikli eleman yetiştiren meslek liseleri geri plana itildi. Bir de beyin göçünün artması var, o da sanayi sektörünü çok olumsuz etkiledi. Sistem beyaz yakalıya uygun Sayın Bakan, üniversiteler beyaz yakalı yetiştiriyor ama sanayinin asıl ihtiyaç duyduğu mavi yakalı, buna da uygun değil bizim eğitim sistemimiz. Mesleki eğitim merkezleri var, o sistem çırak yetiştirmiyor, çıraklık üstünden vurgunlar gerçekleştiriyorlar. Benim kendi vilayetimde, Kocaeli'de, olmayan çırak ve kalfalar yüzünden 500 milyon lira vurgun yaptılar, olmayan çırak ve kalfalar yüzünden. Diğer illerde de durum böyle. Soru önergesi verdim ben, soru önergesinden sonra vurgunun büyüklüğünü görünce yeni düzenlemelere gittiler. Ama biliniz ki Türkiye'de hiçbir konuda işlemeyen hukuk, bu konuda da işlemediği için yolsuzlukların önüne hiçbir düzenleme maalesef geçmiyor.

Hukuk demişken, hukukun işveren aleyhine işlediği bir düzenden bahsetmek istiyorum. Öncelikle, iş davalarında ara buluculuk mekanizmasının zorunlu hâle getirilmesi çok yerinde bir uygulama ama mahkemede görülen -burada iş veren arkadaşlarımız da var- iş davalarının büyük çoğunluğunun işveren aleyhine sonuçlanmasıyla istihdam yaratmanın önüne geçiliyor. Bu sefer, kadrolu çalışanlar yerine taşeron sözleşmeli personel alımına geçmek zorunda kalıyor sanayici.

Ülkelerin 2030 ajandalarıyla yeniden şekillendiği bu dünyada Türk sanayicisinin önündeki asıl en büyük engelden bahsetmek istiyorum. Dünya ekonomisinde daralma var. Bu daralmayı Avrupa'da da görüyoruz, dünyanın diğer ülkelerinde de görüyoruz. Bu, maalesef Türk sanayisini de çok ciddi anlamda bir yavaşlama içerisine soktu. Avrupa'da özellikle metal sanayisinde, otomotiv ve tekstilde hissedilir bir daralma var. Türkiye'de etkisini düşündüğünüzde, sanayiciyi zor duruma soktuğunu geçtim, "İmdat!" butonuna bastı sanayici, entübe edilmiş durumda Avrupa'daki bu sanayi çünkü Türkiye'nin ihracatının yüzde 40'ı Avrupa Birliği ülkelerine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - İhracatın yüzde 40'tan fazlasını AB'ye yapınca AB'deki bu yavaşlama maalesef Türkiye'yi de olumsuz şekilde etkiledi.

2026 itibarıyla -Plan ve Bütçede de bahsetmiştim Sayın Bakanım- Avrupa Birliği, karbon sınır vergisini uygulamaya koyacak. Bu, Türk sanayisi için daha yüksek maliyetler demek ve ülkemizin küresel rekabet gücünü zayıflatıyor; aynı şekilde, dijital dönüşüm için de yeterli altyapımız maalesef yok, Türk sanayisinin rekabet gücünü bu da zayıflatıyor. Türkiye'de sanayide dijitalleşme oranı yüzde 12, oysa Avrupa Birliğinde yüzde 40; çok gerideyiz. Bu seviyeyi yakalamak için sanayicinin teşviklere ihtiyacı var, eğitim programlarına ihtiyacı var ve teknolojik olarak altyapı yatırımlarına ihtiyacı var. O yüzden, sanayi sektöründe yeşil dönüşüm ve dijitalleşme artık bir tercih olmaktan çıktı, zorunluluk hâline geldi.

Bu konular çok önemli, Türkiye'nin sanayisini şekillendiren temel unsurlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bitti mi Sayın Başkan?

Gerisi de haftaya inşallah.

Saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)