Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 14.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURAN YALDIR (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2025 yılı Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesiyle ilgili İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Üreticilerimiz 2024'te öyle bir sezon geçirdi ki ne ekse zarar etti. Karpuz, patates, çekirdek, domates, mısır ve daha niceleri üreticilerin belini büktü. 2024 yılında Türk çiftçisi hasat ettikleri ürünlerin neredeyse tamamından zarar etmiş ya da kâr elde edememiştir. Girdi maliyetlerindeki artış, mahsullerin maliyetin çok altında satılması, taban fiyatlarındaki adaletsizlik, enflasyona yem edilen yetersiz desteklemeler üreticilerin ekonomik açıdan zorlanmasına neden olmuştur. Bunlarla birlikte, küresel ısınma, fare istilası, dolu afetleri ve yer altı sularının çekilmesi gibi etkenler rekolte kayıplarına ve ürün kalitesinin düşmesine yol açarak hasat sezonunu üreticiler için büyük bir umutsuzluk ve hayal kırıklığına dönüştürmüştür.
Bir yıl kuraklığın derdini çeken üreticilerimiz diğer yıl dolu afetini çekiyor, bir yıl TMO'nun zulmünü yaşayan çiftçimiz diğer yıl taban fiyat eziyetini çekiyor, bir yıl rekolte düşüşünü yaşayan çiftçimiz diğer yıl girdi maliyetlerinin altında eziliyor; ne bitmez çilesi varmış be Türk çiftçisinin bu yalan dünyada. Alın terini toprağa akıtıp 85 milyon vatandaşımızı, 55 milyon turisti ve sayıları milyonları bulan sığınmacıları besleyen çiftçilerimiz 2024 yılının zararlarını telafi etmeden 2025 yılı üretim planını nasıl yapabilir? Tabiri caizse, çiftçinin 2024 cenazesi ortada kalmamalıdır. Hükûmet, çiftçilerimize 2025 sezonuna hazırlık için bugünden can suyu vermelidir. 150 milyonu aşkın bir insanın gıda ihtiyacını karşılamak 2 milyon çiftçimizin en temel göreviyken Türk çiftçisine sahip çıkamamak ne binlerce yıllık kadim devlet geleneğimize yakışıyor ne de Hükûmetin açıkladığı sözde Türkiye Yüzyılı vizyonuna.
Sayın Bakanım, kıymetli iktidar milletvekilleri; bir nebze empati yapıp çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntıları anlamaya çalışın lütfen. Çiftçilerimizi sanayiciye ve tefeciye boğdurmamak onların yüzünü güldürür. Memleketimizin dört bir tarafında denizlere bedavadan akan akarsularımızın Anadolu'nun kurak topraklarına akmasını sağlamak çiftçimizin yüzünü güldürür. Alın teriyle ürettiği ürününü enflasyona ve faize boğdurmamak çiftçimizin yüzünü güldürür. Kanunda da olan ama uygulanmayan, millî gelirin yüzde 1'inin tarım desteklemelerine ayrılması çiftçimizin yüzünü güldürür. Kimseye muhtaç olmadan insanlık onuruna yakışır bir hayat sürmek çiftçimizin yüzünü güldürür.
Sayın Bakanım, tarıma sadece açıkladığınız taban fiyatlar, gelişmiş ülkelere göre yok denecek kadar az desteklemeler, ürettiği ürünün tarlada çürümesi gibi hadiseler ve sığınmacı tarım işçilerinin yüksek maaşlarla ve binbir nazla çalışması zarar vermiyor, tarıma en büyük zararı Hükûmetin yıllara sâri tarım politikasızlığı zarar veriyor. Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli ismiyle açıklamış olduğunuz paketi daha da iyileştirerek çiftçilerimizin ilelebet yüzünü güldürmek Hükûmetin ve Bakanlığınızın boynunun borcudur. Geçtiğimiz son bir yılda mazot, gübre, ilaç, elektrik ve tohum gibi tarımın bel kemiği olan girdilerde ortalama yüzde 100'ü aşan artışlar yaşandı. Bu artışlar zaten hayatta kalma mücadelesi veren Türk çiftçisini daha da çıkmaza soktu. Neden çiftçimiz her geçen gün daha fazla borçlanıyor, daha fazla zorluk çekiyor? Hükûmetin bu kadar acı çeken çiftçimizi unutması kabul edilemez bir durumdur. Çiftçi tarladaki patatesini satamıyor ama emekli taneyle patates alıyor. Bunun sebebi yanlış tarım politikasından başka bir şey değildir. Çiftçimizin boğazına kadar borca battığı bugünlerde onları kendi kaderlerine terk etmek bu ülkenin geleceğini ataşe atmaktır. Sene 2021, buğday taban fiyatı 2.250 TL; sene 2024, buğday taban fiyatı 9.250 TL yani 4 kat. Sene 2021, mazot litre fiyatı 6,73 TL; sene 2024, mazot litre fiyatı 45 TL yani 7 kat. Üç yıl önce 3 kilogram buğday satıp 1 litre mazot alabilen çiftçimiz, şimdi 5 kilogram buğday satıp 1 litre mazot alabiliyor. Bu buğday-mazot kıyaslamasını tüm tarımsal ürünlerde, hatta çiğ sütte ve kırmızı ette de yapabiliriz. Türk çiftçisi açısından bu durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Sığınmacılarla birlikte, yaklaşık 100 milyon nüfusa sahip bir ülkenin gıda ihtiyacını karşılamak ve 55 milyon turisti beslemek Türk çiftçisinin omuzlarına yüklenmiş bir görevdir. Ancak çiftçilerimizin bu görevi yerine getirebilmesi için gereken destekten yoksun bırakılması, onları değersiz ve sahipsiz hissetmeye itmektedir. Hükûmet, seçim zamanı geldiğinde en çok destek bulduğu çiftçileri iş sahip çıkmaya geldiğinde sürekli unutmaktadır ve ihmal etmektedir.
Gıda enflasyonuyla mücadele bahanesiyle çiğ süt fiyatlarının uzun bir süredir baskı altında tutulması süt üreticilerimizi çaresiz bırakmaktadır. Artan maliyetler ve düşük çiğ süt fiyatları arasında sıkışan üreticiler zarar ettikleri için gebe ineklerini dahi kesime göndermek zorunda kalmaktadır. Bugün "Anası olmayanın danası olmaz." gerçeğini yurt dışından yapılan hayvan ithalatı mecburiyetiyle en acı şekilde yaşıyoruz.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; dünyanın gelişmiş ülkeleri küresel gıda krizine karşı tedbirler alırken Türkiye'nin hâlâ tarımda dışa bağımlı bir politika izlemesi, büyük bir millî güvenlik riski oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkeler, uzun vadeli planlarla, kendi kendine yeten bir gıda yeterliliği ve gıda güvenliği politikası oluştururken, siz ülkemizi en temel gıdaların tedarikinde bile ithalata bağımlı hâle getirdiniz. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir. Türkiye küresel bir krizin ya da savaşın çıkma ihtimalini göz önünde bulundurarak gıda stoklarını ve depolama kapasitesini artırmak zorundadır. Gıda artık stratejik bir mesele hâline gelmiştir. Yaklaşan üçüncü dünya savaşının Orta Doğu'da hatta sınırlarımızda yaşanabileceği gerçeğiyle artık yüzleşmeliyiz. Böyle bir durumda Türkiye'nin gıda yeterliliği konusunda herhangi bir hazırlığının olmadığı açıkça görülmektedir. En ufak bir kuraklıkta bile hububat ihtiyacını Rusya ve Ukrayna'dan ithal etme mecburiyetinde kalmak tarım politikamızdaki öngörüsüzlüğü göstermektedir. Gelişmiş ülkeler, olası bir kriz öncesinde tarım ve gıda alanında kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yaparak kendi kendine yetebilecek sistemler kuruyor. Bizim ise ülke olarak bu hayati konuda yeterince adım atmadığımız kanaatindeyim. 2024 yılında tarım ürünleri tarlada bırakılmış ve çiftçilerimiz üretimden soğutulmuşken geleceğe yönelik üretim planlamasını ve gıda güvenliğini nasıl sağlayacağız, yoksa felaket gelene kadar bu konuda bir adım atmayacak mıyız? Sözlerim asla politik saiklerle ve muhalefet olsun, laf olsun amacıyla söylenmemiş olup bizzat üreticinin feryadını dile getirmek maksadı taşımaktadır.
Bu bağlamda, artık üreticilerimizin bizzat yanında olan bir tarım politikasının hayata geçirilmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.