Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 14.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA KAMURAN TANHAN (Mardin) - Sözlerime başlamadan, Sayın Başkan, tebrik ediyorum sizi çünkü bugün gerçekten tebrik edilmesi gereken bir şey yaptınız; Meral Başkanım 2 defa Kürtçe konuştu, mikrofonu kesmediniz. Bu olumlu bir gelişme. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, her şeyi konuşuyoruz, kayyumlarla ilgili İçişleri Bakanının tasarrufunda bulunuyoruz, evet ama biz onlara işlem yapmadınız dediğimizde aslında işlem yapıyorlar; birilerini milletvekili seçiyorlar, birilerini Emniyet Genel Müdürü olarak atıyorlar, birilerini de vali olarak, kayyum olarak tekrar atıyorlar. Aslında işlem yapıyorlar ama bu işlem yapılması gerektiği nokta aslında bir liyakat yani bir terfi. Kayyumlar o kadar çok yolsuzluk yapıyor ki iktidar tarafından terfi ettirilip bu korunuyor.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Kimilerini de vekil yapıyor.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Şimdi, gerçekçi olarak aslında barışı konuşmanın ve barıştan yana söz kurmanın zamanıdır. Bir anlamda barış isteyenlerle, tüm toplumsal aktörlerle daha fazla ve geç kalmadan geçmişin de tecrübesiyle geleceğe, barışa odaklanmaya ve barışın sesini yükseltmeye hep beraber katkı sunma zamanıdır. Türkiye'nin en yakıcı meselesi Kürt meselesidir ve birçok boyutta çözülmesi gereken farklı sorunları barındırıyor. Barış süreçlerinde, çatışmaya neden olan meselelerin tek tek irdelenmesi lazım çünkü meseleyi konuşurken hem karşı tarafın hem de toplumun nasıl reaksiyon vereceğini önceden tahmin etmek süreç açısından kolaylaştırıcı olur. Bu yüzden, müzakereler başlamadan bazı hassas konuları tespit etmek, süreçte çıkabilecek zorlukların daha kolay atlatılmasına yardımcı olur. Mesela, 1998 yılında Nikaragua'da uzlaşma komisyonu kurulmuş ve süreçte yanlış anlaşılabilecek hassas konuları bu komisyona vermişler, "Araştırın." demişler. Türkiye'de geçmiş barış süreçlerinde ne yazık ki ne böyle bir analiz yapılmış ne de bu hassas konulara karşı nasıl bir yol alınacağı konuşulmuş. İşte, tam da bu noktada barışın toplumsallaşması gerekir, barışın topluma mal edilmesi gerekir. Barışın toplumsallaşmasının önündeki en büyük sorun geçmişin ağırlığıdır Sayın Bakan, Sayın Başkan.
Her barış süreci önce umutları yükseltir, başarısız her süreç ise toplumda büyük bir güvensizlik, umutsuzluk ve çaresizlik yaratır. Olası barış sürecinin en büyük sorunlarından biri bu toplumsal güvensizliktir. Farklı kesimlerin kafasında barış süreçlerine ilişkin "Altta yatan bir neden var mı, asıl amaç nedir?" diye soru işaretleri olabilir. İşte, bu soru işaretlerini süreç başlamadan bertaraf etmek gerekiyor ve bu, hayati bir önemdedir. Bunun için ne yapılması gerekir? Maddi, siyasi, manevi yüküyle kırk yıllık bir savaş var, barışın kazanımlarının anlatılması için seferber olmak gerekiyor; işte, bunu yapmak gerekiyor.
Yine, liderlerin bazı sembolik jestlerinin barışa dair samimiyetinin daha az sorgulanmasına neden olduğu bilinmektedir. Kürt meselesinde özellikle kültürel hakların tanınması barış konusunda atılabilecek ilk ve en kolay adımdır. Diğer hususlar da hasta tutsakların serbest bırakılması. Yine, idare ve gözlem kurullarının feshedilmesi ve infaz yakmalar...
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; inancı ayakta tutmak ve barış mücadelesini, barış talebini yükseltmek ve sürdürmek gerekiyor.
Sayın Bakan, 2009 yılında siz Şırnak Valisiydiniz, ikinci barış grubu geldiğinde siz Valiydiniz, Sayın Beşir Atalay da İçişleri Bakanıydı, ben de o gün oradaydım; bilmiyorum dinliyor musunuz? O gün yaşananlara hepimiz tanık olduk, ben de tanık oldum sizin gibi. O gün, orada toplumun barışa sahip çıkma sürecini hep beraber tecrübe ettik, deneyimledik. Dolayısıyla o günkü konumunuz itibarıyla bir uygulamacı, bir icracı olmanız ve bugün barışın konuşulduğu bu atmosferde, bu iklimde İçişleri Bakanı olmanız bir şans çünkü daha önceki tecrübeleriniz bunu gerektiriyor; barışa katkı sunmak için rolünüzü oynamanız gerekiyor ama ne yazık ki rolünüzü yanlış oynadığınızı ifade etmem gerekiyor. Neden mi Sayın Bakan? Az önce liderlerin bazı sembolik jestlerinin barışa katkı sunduğunu ifade ettim -Sayın Başkan sizin için de geçerli- bugün İçişleri Bakanı olarak Batman'a, Mardin'e, Hakkâri'ye, Dersim'e, diğer illere kayyum atarsanız ve o dönem, 2009 yılında, barış grubunda her türlü iyi niyeti gösterirseniz aradaki çelişkiyi sormak gerekir, neden kaynaklanıyor? Kararı siz vermiyor musunuz? Yoksa barışa olan güveniniz, inancınız az mı? İşte, bu fark, barış umuduna ve barış iklimine zarar vermiyor mu Sayın Başkan, Sayın Bakan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanhan, lütfen tamamlayın.
KAMURAN TANHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Bakanlar ve sayın milletvekilleri; insanoğlu kuşlar gibi uçmayı öğrendi, balıklar gibi yüzmeyi öğrendi ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttu, neyi biliyor musunuz? Birlikte, eşit ve özgürce yaşamayı unuttu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, biz buna sahip çıkmalıyız, bunu öğrenmeliyiz.
Yine, sözlerime son verirken 14 Aralıkta Cizre bodrumlarında yaşanan vahşet nedeniyle Bedrettin gibi toprağa defnedilmesi yasaklananları, kabristanı meçhulde olanları, ölü bedenleri günlerce yerlerde ya da dondurucuda bekletilenleri bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)