Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 14.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İçişleri Bakanlığı bütçesinin geneli üzerine düşüncelerimi paylaşacağım.
Sayın Bakan, bu gördüğünüz sizin bütçe sunuş planınız. 13 tane madde var burada; bütçe rakamı, kurumsal kapasite, idari hizmetleri çıkardığınızda 10 temel maddenin 8 tanesi; terörle mücadele, asayiş, organize suç, uyuşturucuyla mücadele, bunların tamamı Emniyet ve Jandarmanın konusu. Bu bütçede polis var mı, bu bütçede jandarma var mı? Bu bütçede ne polis var ne jandarma var. Siz, polisin, jandarmanın derdiyle dertlenmiyorsunuz. Neden söylüyorum bunu? Bizim soru önergelerimize verdiğiniz yanıtlardan, Komisyonda arkadaşlarımızın sorduğu sorulara verdiğiniz yanıtlardan biliyoruz. Ne diyorsunuz intiharlarla ilgili? "Sınıflandırma yaptım. Ailevi nedenler, nişan, düğün problemi, kripto para, aşırı borçlanma, gönül ilişkisi, psikolojik nedenler, depresyon..." Devam ediyorsunuz. Sayın Bakan, siz olayı kavramakta güçlük çekiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu problemler sadece polislerin yaşadığı problem mi, jandarmanın yaşadığı problem mi? Diğer meslek grupları bu problemleri yaşamıyor mu? Her nişanı bozan intihar mı ediyor? Bizim sorumuz, tüm meslek grupları içinde neden en çok polisler, jandarmalar intihar ediyor? Çalışma koşullarının etkisi yok mu? "Depresyondan intihar ediyor." dediğiniz polis neden depresyonda? Bunda amir baskısının etkisi yok mu? Ekonomik sebeple intihar eden polis, jandarma neden bunu yaşıyor? Bu kadar basit mi bu iş? Siz İçişleri Bakanı olarak Komisyonda diyorsunuz ki: "Nişandan yüzüğü atmış, 'Ya benimsin...' Tak intihar etmiş. Ne söyleyebilirim ben buna?" Nasıl böyle bir şey söyleyebilirsiniz? Polisin intiharından arkadaşlar, nişanlısı sorumlu, ailesi sorumlu, ülke ekonomisi sorumlu; Ali Yerlikaya'nın hiçbir sorumluluğu yok! (CHP sıralarından alkışlar) Hangi konuda sorumluluk alıyorsunuz? Polisin yüzyıldır yaptığı rutin operasyonu her gün sosyal medyanızdan paylaşıyorsunuz; TUSAŞ'a terör saldırısı oluyor, bizim gibi taziye mesajı yayınlıyorsunuz. Komisyonda aynen şöyle söylüyorsunuz: "'Şu çalışma saatlerinden dolayı ben bunu yaptım.' diye bir tane polis mektubu yok ya! Böyle olsa savcı bizi çağırır ya!" Ya, konuya bu kadar uzaksınız. Polis çalışma koşullarından dolayı intihar ediyorum demez, çalışma koşulları polisi depresyona sürükler kaldı ki bunu diyen de var. Polis Memuru Murat Baş ardında bıraktığı notta: "Hak ettiğim emekliliğimin durdurulması ve ikinci şark adaletsizliği beni yordu, bıktırdı, hayata küstüm. Hep kurallara uydum, devleti yönetenler uymadı. Aylarca genelge çıkar emekli olurum, şu lanet şarktan kurtulurum diyerek bekledim son ana kadar. Başımızda -iyi dinleyin- hep memurlarına hiç faydası olmamış İçişleri Bakanları tarafından yönetildik. Çalışma şartlarının düzensizliği -dinleyin burayı- sürekli keyfî ek görevler, çıkışı olmayan mesailer... Sizleri üzeceğim için özür dilerim. Kalbim hassas olduğu için hiçbir arkadaşı, akrabamı özel olarak arayıp vedalaşamadım." diyor. Yani "Yok." dediğiniz intihar mektubunu okuyorum size, var mıymış Sayın Bakan? (CHP sıralarından alkışlar) Konuşmam bittikten sonra göndereceğim size.
Siz Bakan olduğunuzda ben burada çıktım: "Soylu'dan daha kötüsü olamaz ama bu sizi başarılı da kılmaz." dedim ama siz bir konuda negatif anlamda Soylu'yu geride bıraktınız. Ben Bakanlığı döneminde Soylu'yla çok mücadele ettim, eski vekil arkadaşlar bilir, hep eleştirdim. 2022 bütçe konuşmasında aynen şöyle demişim: "Emniyet Genel Müdürlüğünde tüm tayin, atama, terfiler tamamen tarikat-cemaat dengesine göre yapılıyor. Bakın, Menzilci, Okuyucu, Yazıcı, Erzincan grubu, İsmailağa cemaati. Buradan seni uyarıyorum Süleyman Soylu, kula kulluk edenlerin bu ülkeyi ne hâle getirdiğini geçmişte yaşadık, bir daha asla izin vermeyeceğiz." Şimdi dönüyorum; ya, Soylu döneminde az da olsa bir denge vardı; o kadar tarikatçi, cemaatçinin yanında seküler, milliyetçi, vatansever müdürler vardı, Alevi il emniyet müdürleri vardı; şimdi hiçbiri kalmadı, sen tamamını tarikatçı, cemaatçi yaptın. Kimden bahsettiğimi de, kimlerden bahsettiğimi de iyi biliyorsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, buradan seni uyarıyorum Ali Yerlikaya: Kula kulluk edenlerin bu ülkeyi 15 Temmuzda ne hâle getirmeye çalıştığını gördük. Bir daha asla buna izin vermeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Sen diye hitap etme!
MURAT BAKAN (Devamla) - Devlet memuru sadece amirinden emir alır; tarikat şeyhinden, şıhından emir almaz, sadece devlete bağlılık duyar.
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - "Sen" diye hitap etme ya! "Siz" de bari; o devletin Bakanı, biraz saygılı ol!
ZEKİ KORKUTATA (Bingöl) - Saygılı konuş ya!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Saygılı ol ya! "Siz" diye hitap edin.
MURAT BAKAN (Devamla) - 15 Temmuzdan konuşuyoruz, sen sus! Kendi sıran gelince konuşursun.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Dinleyin!
ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Saygılı olsun!
MURAT BAKAN (Devamla) - Devlet memuru sadece Anayasa'ya bağlıdır, kanuna bağlıdır, vatana bağlıdır; şeyhine, şıhına bağlı değildir.
Şimdi, gelelim uyuşturucu, organize suçla mücadele mevzusuna. Uyuşturucuyla mücadelede on ayda 41 bin operasyon yapmışsınız, tebrik ediyorum, alkışlıyorum; bu, herhâlde dünya rekoru. Ancak tutuklu sayısı arkadaşlar, 29.738 yani neredeyse her suçlu başına 2 operasyon yapılmış. Yani bu rakamlar ya sizin operasyonları abarttığınızı ya da operasyonlarda başarısız olduğunuzu gösterir. Operasyon başına yarım suçlu yakalamışsınız. Peki, yakalanan uyuşturucu miktarı ne? On ayda 112 milyon kök kenevir, bu başarı mı? Değil. "Niye?" diyeceksiniz. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi diyor ki: "Üretilen uyuşturucunun yüzde 85-90'ı yakalanamıyor." Hadi, biz çok başarılıyız, yüzde 15'ini yakaladık. Ne kadar oluyor? Türkiye'de 747 milyon kök Hint kenevirinin 1.493 kilometrekare alana ekildiğini gösteriyor bu sizin verdiğiniz rakam. Sizin verilerinize göre Kilis büyüklüğünde bir alan uyuşturucu üretiminde kullanılıyor demek Sayın Bakan. Açıkladığınız rakamlar, Türkiye'nin sadece uyuşturucu rotası değil, otobanı olduğunu gösteriyor ve aynı zamanda üretim merkezi hâline geldiğini. Eskiden sadece uyuşturucu rotası olarak anılırdı. Şimdi İzmir'in dağ köylerinde de Van'ın, Çaldıran'ın köylerinde de 10-12 yaşında çocuklar sentetik uyuşturucu kullanıyor. Artık mesele, uyuşturucuyu yakalamak değil, onun Türkiye'ye girmesini ve burada üretilmesini engellemek. (CHP sıralarından alkışlar)
Organize suçla mücadelede durum nasıl? Benzer. Artık organize suç, büyük organizasyonların, büyük suç şebekelerinin işi değil, her mahallede bir suç organizasyonu, çete var; mantar gibi bitiyorlar. Hepimizin yüreğini yakan, polis memurumuz Şeyda Yılmaz'ı şehit eden alçağa sosyal medyada sahip çıkan, devlete meydan okuma cüretini gösteren suç organizasyonları var. Sizin Bakanlığınız döneminde suç örgütlerinin liderleri sosyal medyada canlı yayın açıyor. Polisin hakkını savunan polis meslektaşlarını ise siber güvenlik takip ediyor, onlarla ilgili soruşturma açıyor, onu takip etmesi gerekirken. Sayın Bakan, bırakın siz Türkiye'deki suç organizasyonlarını Türkiye'de önlemeyi, artık dünyaya suç ve suçlu ihraç eder noktaya geldik. Türk suç örgütleri hesaplaşmalarını Fransa'da yapıyor, İspanya'da yapıyor, Yunanistan'da yapıyor; daha birkaç gün önce Gürcistan'da 4 Türk vatandaşı uyurken öldürüldü. Diğer taraftan, uluslararası suç örgütlerinin de meskeni burası oldu, bunu ben söylemiyorum; INTERPOL, EUROPOL söylüyor. Yurt dışına yüksek teknoloji ihraç edecektik, suç ve suçlu ihraç eder hâle geldik arkadaşlar. Kimse bize İçişleri Bakanlığının uyuşturucu ve organize suçla mücadelede başarılı olduğu masalını anlatmasın, bu iş artık devletin topyekûn mücadelesini gerektirir noktaya gelmiştir.
Gelelim göç noktasına. Orada da durum içler acısı. Ne gireni önleyebiliyorsunuz ne çıkanı önleyebiliyorsunuz bir kere. Bunu neye göre söylüyorum? İki hafta önce Van'a, Özalp, Saray sınır köylerine gittim arkadaşlar. Ya, bir Allah'ın kulu sınıra birkaç kilometre mesafedeki köye ne giderken ne gelirken bana bir şey sormadı, vekil olduğumu bilen de yok. 2 tane kontrol noktası var, kontrol yok. Sınırdan geçen bir yasa dışı göçmen elini kolunu sallayarak Van'a, oradan istediği her yere gidebilir. Çıkış güvende sanıyorduk, öyle söylüyordunuz, daha yeni 150 bin geçici koruma altındakini düştünüz sayıdan. Niye? "Bir yıldır devlet hizmetine ulaşamıyor, Avrupa'da olduğunu tahmin ediyoruz." diyorsunuz. Bunlar ışınlanarak mı gittiler, uçarak mı gittiler? (CHP sıralarından alkışlar) Bunlar sınırları geçerek gittiyse sınırları da koruyamıyorsun demektir. Bakın, haziran ayından beri dillendirdiğimiz bir şey var "Kapalı nüfus sayımı yapalım." Yani ilk biz dillendirdik, sonra İYİ Parti de sahip çıktı. Gelin, kapalı nüfus sayımı yapalım, ne kadar yasa dışı göçmen var, ne kadar geçici koruma altında var, ne kadar sınırlarımız içinde? Herkes ayrı bir rakam söylüyor, bilelim, biyometrik verilerini toplayalım, bunların adreslerini bulamadıklarınızı tespit edelim. Niye bunu yapmıyorsunuz? Bunun derhâl yapılması lazım; takke düşsün, kel görünsün.
Gelelim Suriyelilere. Artık, savaş bitti, Esad rejimi düştü, geçici koruma hukuki statüsü kalmadı artık. Tabii ki biz şunun farkındayız: Bunlar bir çırpıda dönemez ama Bakanlık olarak, devlet olarak bir teşvik edici, bir de zorlayıcı bir plan olması lazım. Eğer Cumhurbaşkanının dediği gibi "Gönüllü, ne zaman istiyorlarsa gitsinler." derseniz şu andan itibaren yasa dışı olarak burada kalan herkese "Yasa dışı olarak kal." demiş olursunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen tamamlayın.
MURAT BAKAN (Devamla) - Bunun hem toplumsal sonuçları olur, toplumsal çatışmalara da meydan verir. Toplumda büyük bir beklenti var bunların dönüşüyle ilgili ama bunlara bir süre verelim, zaman verelim, teşvik edelim ve birtakım zorlayıcı tedbirler de alalım, diyelim ki: "Şu vakte kadar ülkenize dönün." Herkes kendi vatanında sağ olsun; gitsin, ülkesinin toprak bütünlüğünü sağlasın, imar etsin, orada ağır aksak da olsa bir demokrasi inşa etsin. Biz de iyi komşularımız var diyelim, birbirimize gidelim, gelelim, ticaret yapalım.
Bir selamım var haksız, hukuksuz yere gizli tanık beyanıyla cezaevinde tutulan Belediye Başkanımız Ahmet Özer'e:
"Saraylar, saltanatlar çöker
Kan susar bir gün, zulüm biter
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler
Bugünlerden geriye
Bir yarına gidenler kalır
Bir de yarınlar için direnenler."
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)