Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 14.12.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanlara ve Bakanlık bürokratlarına hoşgeldiniz diyorum.
Bugün İçişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Tarım ve Orman Bakanlıklarının bütçelerini konuşuyoruz. Ben de özellikle İçişleri ve Çalışma Bakanlıklarımızın görev alanlarına giren bazı konularda görüşlerimi beyan etmek üzere söz aldım.
Ülkemiz hem Avrupa Kıtası'na yakınlığı hem de Afrika ülkeleri başta olmak üzere coğrafyamızdaki ülkelere kıyasla iş ve eğitim anlamında görece gelişmişliği sebebiyle uzun yıllardır göç almaya devam etmektedir. Ancak son yıllarda ülkemizde yükselen ırkçılık kamu kurumlarımızı da etkisi altına almış, âdeta kamuoyunu tatmin etmek için çok sayıda hukuksuzluklar yaşanmıştır. Hem şahsen takip ettiğim hem de insan hakları konusunda çalışan bazı milletvekili arkadaşlarımızın sıkça dile getirdiği çok sayıda örnek vardır. Ben bunları tek tek ifade etmeyeceğim ancak eğitimlerini bitirdikten sonra katma değerli işlerde çalışmak için burada kalan, sermaye getirerek ülkemizde yatırım yapan, yasal olarak ülkemizde ikamet eden birçok yabancının mağdur edilmesi hem coğrafyadaki prestijimizi sarsmış hem de yeni gelecek yatırımlara ket vurmuştur. Mevcutlar da yatırımlarını başka ülkelere yönlendirmeyi düşünmektedirler. Ülkemizin ekonomik bir darboğazdan geçtiği bu dönemde yabancı düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek şekilde hareket etmenin, hukukun dışına çıkmanın bize sadece zarar verdiğini belirtmek isterim. Örneğin, geri gönderme merkezleriyle ilgili bize ulaşan çok sayıda şikâyet olmuştur. Sayın Bakana bu konuda bir soru önergesi verdim ancak geri gönderme merkezlerinin verimli kullanıldığını, oradaki yabancıların her türlü haktan yararlandıklarını söyleyen bir cevap gönderdiler. Sayın Bakana soruyorum: Tarafımıza ulaşan onlarca aile, onlarca avukat, kayıp bildirimleri bir hayal ürünü müdür? Bu kürsüden defalarca nefret suçuna yönelik çağrılarda bulundum, bu sapkınlığın ve çığırtkanların ülkemizi bir kargaşaya sürüklemeye çalıştıklarını ifade ettim; maalesef bu konuda yapıcı adımlar atılmadı. Bu konuda daha ağır cezalar getirilmelidir. Muhalefet ulusalcı söylemler üzerinden yabancı karşıtlığını körükleyerek iktidarı yıpratma stratejisine ağırlık vermiştir. İktidar da yönetimsel sorunları ve hataları göçmenlere yüklemek kendisini sorumluluktan kurtardığı için sessiz kalmaktadır. Bugünkü tablo bu duyarsızlıkların sonucudur. Her iki taraf için de konforlu bir siyaset yapma alanı hâline gelen göçle ilgili durumun toplumsal barış ve güvenlik açısından son derece tehlikeli boyutlara ulaştığını hep birlikte gördük; Kayseri, Konya, Bursa ve Antalya'da yaşanan yabancılara yönelik saldırıların cezai yaptırımlara tabi tutulmaması, evleri, iş yerleri ve araçları yakılan mağdurların zararlarının tazmin edilmemesi veya toplumsal barışı sağlamaya yönelik adımların yeterince kamuoyuna yansımamış olması benzer saldırılar için cesaret verici bir zemin oluşturmaktadır. Bu olayları övgüyle ananlar, yasa dışı eylemlere destek verenler ve katkılarını açıkça dile getirenlerin cezasız kalması caydırıcılığı ciddi bir şekilde zayıflatmaktadır. Geri dönüşlerin başladığı bu ortamda kalmak isteyeceklerin de alacakları tepkiyi düşünmek bile istemiyorum.
Sayın milletvekilleri, Baas rejiminin on üç yılın ardından devrilmesi ve Suriye halkının hürriyetine kavuşması bizim için sevindirici bir gelişme olmuştur. Bu gelişmenin iç politikamıza temas eden noktası Suriyeli sığınmacıların geri dönüşleridir. Esed'in ne kadar korkunç bir diktatör olduğunu henüz idrak edemeyenler için her gün yenileri eklenen hapishane görüntüleri ve odalar dolusu fişleme dosyaları zannediyorum yeterli olmuştur. Tüm bu görüntülere ve devrimin ardından Suriyelilerin geri dönüşlerine rağmen keyfî olarak ülkemize geldiklerini düşünen zihniyeti açık bir şekilde tekrar kınıyorum. Burada en büyük problem, göç yönetiminin başarılı bir şekilde yürütülememesidir. Toplum Güvenliği Programı kapsamında Göç İdaresine 2024 yılı için ödenek ayrılmadığı hâlde 6 milyon liraya yakın bir harcama yapıldığı ve 2025 yılı için de bunun 82 kat fazlası olan 4 milyar 882 milyon lira bütçe teklif edildiği görülmektedir. Bu bütçe kapsamında, yatırımlar ile Sınır Güvenliği Programı kapsamındaki bazı faaliyetleri Göç İdaresi Başkanlığının ihale edeceğini tahmin etmekteyiz. Sınıra duvar örme, çit çekme, kamera yerleştirme gibi işlemlerin ihale ve takibinin sorumluluğunu üstlenmek göçü yönetmek değildir. Göç İdaresi Başkanlığının ilgilenmesi gereken daha kritik toplumsal sorunlar mevcuttur. Birçok olumsuz örnekle birlikte Suriyeliler ülkemizde uzun yıllar yaşadılar. Burada eğitim görenler, iş kuranlar, evlenenler oldu. Bu on üç yıllık bakiyeyi Suriye'de kurulacak yeni yönetimle bir köprüye dönüştürmek mi yoksa yaşanmasını istemediğimiz kötü bir tecrübe olarak mı değerlendirmek bize fayda sağlayacaktır? Bunu hepimizin ciddi bir şekilde düşünmesi gerekir. Zor zamanlarında sahip çıkılan insanların ülkelerine döndüklerinde Türkiye'yle ekonomik, kültürel, sosyal bağlar kurması mı yoksa giderken duydukları hakaretlerin ülkemize karşı gönül bağlarını koparmasına sebep olmak mı rasyonel bir davranıştır? On üç yıllık sürecin sonunda 1 milyon 300 bini 13-15 yaşın altında yani büyük çoğunluğu burada doğan bir nüfus var. İlköğretime kayıtlı 730.806 ve yükseköğretime devam eden 60.750 Suriyeli öğrenci bulunmakta. Ülkelerinde eğitim hizmetlerinin rayına girmesi çok kısa vadede mümkün olmayacağı için bu öğrencilere ikamet izni sağlanabilir. Burada doğan, eğitimini burada tamamlayan ve iş kuran veya kayıtlı bir biçimde çalışan Suriyeliler için kendi şartlarına özel ikamet izni getirilmeli, dönmeyi planlayanlar için de çok giriş çıkışlı, uzun süreli vize düzenlemesi yapılmalıdır. Türkçe'yi öğrenen, Türkiye'nin kültürel ve sosyal dokusuyla bağlar kuran ve profesyonel ağlar oluşturabilecek sığınmacılar için geri dönüşünün ardından tüm bunlardan faydalanmaya devam edebileceği bir zemin oluşturulmalıdır. İç içe yaşamanın getirmiş olduğu sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin koparılmaması için iki ülke arasında giriş çıkışlarda zorluk yaratmayacak bir vize politikası uygulamaya konmalıdır. Kapıda vize gibi kolaylaştırıcı adımlar şimdiden planlanmalıdır. Dışarı çıkanın arkasından bir daha dönmemesi için kapıyı kapatmamak, Türkiye'nin de orada başta yeniden inşa faaliyetlerine katılabilmesi ve sonrasında ilişkileri devam ettirebilmesi için bizlerin de o kapıdan girip çıkabilmesi gerektiğini unutmamak gerekir. Bu ilişkileri kuracak olanlar Türkiye'yi tanıyan, burada bağları olan, Türkçe konuşan eski sığınmacılar olacağını öngörmekteyiz.
Eğitim göç yönetiminin kilit unsurlarından biridir. Eğitimle göçmenlerin topluma uyumu desteklenmeli ve halkımızın kabul kültürünü güçlendirmeliyiz. Eğitim sistemi, kapsayıcı bir müfredat ve kültürel çeşitliliği benimsemiş öğretmenlerle bu sürece katkı sağlamalıdır. Türkiye'ye göç edenlerin büyük bölümü tarihsel ve kültürel bağlarımızın bulunduğu bölgelerden gelmektedir. Bu nedenle, edebiyat, tarih, kültür gibi ortak değerleri müfredata eklemek toplumdaki aidiyet hissini artıracak ve göçün bir zenginlik kaynağına dönüşmesine katkı sunacaktır.
Sayın milletvekilleri, birçok araştırma göçmenlerin bulundukları topluma ekonomik katkılarına dair kanıtlar ortaya koyuyor ve zarar verdiği yönündeki iddiaları çürütüyor. Türkiye'de bu katkıların güçlenmesi için bazı adımlar atılmalıdır. Son dönemde yapılan düzenlemelerle, Suriyeli sığınmacıların çalışma koşulları kayıt dışılığı önleyecek ve suistimalleri azaltacak şekilde iyileştirilmiştir ancak başarılı bir göç yönetimi için tüm göçmenlerin çalışma şartları kapsamlı bir şekilde yeniden ele alınmalıdır. Göç İdaresi ile Çalışma Bakanlığına bağlı genel müdürlüklerin ortak geliştirecekleri projelerle iş gücüne aktif katılım sağlanmalıdır. Göçmenlerin ülkemize katma değer sağlamasına imkân verilmelidir. Bu uygulamalar kayıt dışılığı da önleyecek ve buradan ortaya çıkacak vergi kaybının da önüne geçecektir. Burada bulunan Bakanlıklarımız göç konusunun bugüne kadar yükünü sırtlayan kadrolardır, bugünden sonra da oportünist bir tavırla değil ancak komşumuzun elini tutmuş olmanın haklı gururuyla güçlü ilişkiler kurmalı, on üç yılın meyvelerini toplamalıyız.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, Bakanlıkların bütçelerinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Teşekkür ederim. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)