GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:16.12.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MESUT DOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sekiz gündür 2025 Merkezi Yönetim Bütçesini konuşuyoruz. Elbette ki bütçeye baktığımız zaman da ilk dikkatimizi çeken bütçede var olan açık. Gelirimiz 12 trilyon 800 milyar, gider 14 trilyon 730 milyar olarak görülüyor ki 2025 yılı içerisinde açığımız 1 trilyon 930 milyar. Bakanlığın Komisyonda yapmış olduğu sunumdan gördüğümüz kadarıyla, açık bundan sonra da devam edecek çünkü 2026 yılında da 2027 yılında da yaklaşık 2 trilyonun üzerinde açık olacağı ifade ediliyor. Zaten AK PARTİ iktidarı döneminde, yirmi iki yıldır yapılan tüm bütçelerde açık var. Hepimiz biliyoruz ki denk bütçe demek bir ülkenin ekonomik olarak bağımsızlığını ilan etmesi demek ama açık bütçe yapmak demek ise para baronlarını, dolar baronlarını veya küresel baronları ülkeye davet etmek anlamına geliyor. Belki de tam da bu noktada iktidara sormamız gereken soru şu: Açık bütçe bir ihtiyaçtan dolayı mı yoksa bir tercihten dolayı mı yapılıyor? Eğer biz bu açık bütçeyi ihtiyaçtan dolayı yaptığımızı söyler isek bunu iki nedenle kabul etmemiz mümkün olmaz. Bir; yer altı kaynakları bakımından, coğrafi özellikleri bakımından, tarihî ve doğal güzellikleri bakımından, genç nüfusu bakımından ve bunların yanında ekonomiyi olumlu etkileyen tüm nimetlere sahip olma bakımından Türkiye'nin imkânlarının ihtiyaçlarını karşılayamayacağını söylemek sadece büyük bir komedi olur ama diyelim ki açık var, bir mecburiyetten dolayı açık var. Bu açık şu anda giderin yüzde 13'ü civarında olduğuna göre kendimizi çok fazla sıkmadan her yıl yüzde 3 kemer sıkılmış olsa dört beş yıl içerisinde bu açık ortadan kaldırılabilir, bertaraf edilebilir. Demek ki bu noktada net bir tercih var ama bu tercihin de bedeli, hepimiz hep beraber yaşıyoruz ki çok ağır ve bunun bedelini çocuklarımız ödüyor, gençlerimiz ödüyor, kadınlar ödüyor, işçi, çiftçi, memur, emekli ödüyor yani 85 milyon insan hep beraber ödüyoruz. Nasıl ödediğimizin görülmesi bakımından, bu tercihin doğurmuş olduğu sorunlardan sadece ikisini sizlerle paylaşmak isterim.

Birincisi: Bu tercih sonrasında hep beraber ciddi manada borçlanıyoruz, bugün olduğu gibi. İnsanımız borçlu, esnafımız borçlu, tüccarımız borçlu, devletimiz borçlu, insanlar âdeta nefes alamayacak hâle geldiler. İnsanlarımızın bırakın eşine dostuna, kendine bile söylemekten çekindiği sorunları var, sıkıntıları var. Şu anda dış borcumuz 512 milyar dolar, brüt olarak. Arkadaşlar, hepinizin dikkatini çekmiştir, Birleşmiş Milletler Suriye'yle ilgili yayımlamış olduğu raporda diyor ki: "Suriye'nin -yani harap olmuş Suriye'nin- ihya edilmesi için gerekli olan para miktarı 400 milyar dolar." Ama bizim brüt olarak sadece dış borcumuz 512 milyar dolar. Bunun TL karşılığı 17 trilyon 920 milyar. Bunun yanında, iç borcumuz yaklaşık 4,5 trilyon, bunun yanında hane halkı borcumuz -siyasal, finansal manada- 3 trilyon 750 milyara çıkmış bir vaziyette. Bunun yanında reel sektörün borcu ise 14 trilyon 340 milyar. Ülke olarak dört kalemde toplam borcumuz 40 trilyon 500 milyar. Bunun içerisinde, sadece reel sektörün dış borcu ve brüt dış borcumuzun kesiştiği noktada 4 trilyon var ki bu 4 triyonu geri çektiğimiz zaman devletin, reel sektörün ve hane halkının toplam borcu 36,5 trilyon demektir.

Arkadaşlar, 36,5 trilyon ne demek? Bu ülkede her ailenin ortalama 1,5 milyon borcu var demek. Şimdi, böylesine karanlık bir fotoğrafın yaşandığı bir dönemde ben Sayın Bakandan bu fotoğrafı nasıl düzelteceğine dair planını öğrenmek isterim, yol haritasını öğrenmek isterim, çözümünü duymak isterim ama kafasında taşımış olduğu çözüm, o gençlere yaptığı tavsiyeden yani faizden geçiyor ise faiz bir çözüm değil, tam tamına bir intihardır. Bu arada parantez içerisinde şunu da ifade etmek isterim: O gence yapmış olduğu tavsiyede de büyük bir yanılgı var. Genç, sigara içmeyi bırakacak, parasını bankaya yatıracak. Peki, o faizi o gence kim verecek? Banka verecek. Peki, bankaya faizi kim verecek? Devlet verecek. Peki, devlete o faizin karşılığını kim ödeyecek? Yine, o genç ödeyecek çünkü "devlet" dediğiniz zengin, eli cebi şişkin, yakışıklı bir iş adamı değil ki, devlet sizsiniz, biziz yani 85 milyon insanız ve bu faizi siz bize ödetiyorsunuz zaten; elektrik faturasına, bunun yanında telefon faturasına veya yakıtın içerisine yerleştirmiş olduğunuz vergilerle bize ödetiyorsunuz.

Yapmış olduğunuz tercihin doğurmuş olduğu en büyük sorunlardan olan faizle ilgili de birkaç kelam etmek isterim. İfade edildi; 2025 yılında ödenecek olan faizin toplamı 1 trilyon 950 milyar. Bu, söylendiği zaman çok kolay gelen bir cümle ama bunun ne anlama geldiğini ifade etmek için bir örnek vermek isterim arkadaşlar: Biliyorsunuz, şimdi, biz merkezî yönetim bütçesini yapıyoruz; sadece biz değil, belediyeler de bütçelerini yaptılar. 81 ilin 2025 bütçesinin toplamı ne kadar, bileniniz var mı arkadaşlar? Bu söyleyeceğime lütfen dikkat edin: İstanbul, Ankara, İzmir, Kars, Şırnak, 81 ilin 2025 yılı bütçe toplamı 1 trilyon 610 milyar. Sadece faize ne kadar vereceğiz? 1 trilyon 950 milyar. Eğer bir ülkenin 81 ilinin bütçesinin toplamı faizin yüzde 80'i ise biz bittik demektir, nefes alamıyoruz demektir. Bakın, Türkiye'nin nüfus bakımından ortalamasına karşılık gelecek Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin 2025 bütçesinin toplamı 13 milyar yani iki buçuk günlük faiz parası demektir. Küçük bir ilden örnek vereyim: Sinop. Sinop'un 2025 bütçesinin toplamı 850 milyon TL yani üç buçuk saatlik faiz parası demektir. İşte, başşehirdeyiz; Ankara Büyükşehir Belediyesinin 2025 yılı toplam bütçesi 151 milyar yani yirmi sekiz günlük faiz parası demektir. Ve bütün bunların yanında, AK PARTİ iktidarı döneminde ödemiş olduğumuz faizin toplamı 22 trilyon 800 milyar. 22 trilyon 800 milyar ne demek, biliyor musunuz arkadaşlar? Türkiye'nin üzerinden uçaktan bu parayı serpseniz aile başına 900 bin lira para düşecek demektir ya da bu parayı sadece Ankara'da uçaktan dökmüş olsanız aile başına 12,5 milyon para düşecek demektir.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Saraya düşer o paralar.

MESUT DOĞAN (Devamla) - Sonuç: Şu anda -biraz önce de ifade edildi- bu yaşamış olduğumuz ekonomik felaketin sonunda yaşadığımız sonuç nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Mahkemelerde 22 milyon adet -bugün itibarıyla söylüyorum-adet icra ve iflas dosyası ve yirmi iki yılda boşanan 3 milyonun üzerinde aile ve binlerce intihar eden insan ve ülkesinde yaşamak istemeyen gençlerimiz -ki yapılan çalışmalarda gençlerimizin yüzde 75'i bir fırsat bulduklarında yurt dışında yaşamak istediklerini söylüyorlar- ve bu oluşturmuş olduğunuz ekonomideki karanlık tablonun sonunda kırk yıl devlete hizmet eden insanlar çocuklarının cebine harçlık veremeyecek hâle geldiler veya evlerine ekmeği 3 kuruş ucuz alabilmek için sabahın erken saatlerinde ekmek kuyruğuna girecek vaziyete geldiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.

MESUT DOĞAN (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)