Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 36 |
Tarih: | 16.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFULLAH KAYALAR (Yozgat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakanlar, Bakanlıklarımızın çok değerli bürokratları; hepinizi grubumuz ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün yüce Meclisimizde iki önemli Bakanlığımızın bütçesinin görüşmelerindeyiz. Gerçekten şu ana kadar bütün siyasi partilerden konuşan değerli milletvekillerimiz çok önemli görüşler serdettiler, ümit ediyorum ki bu güzellik bir birlik ve beraberlik içerisinde bütçenin ülkemiz için hayırlı bir bütçe olmasına vesile olur.
Bilindiği gibi, 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine Türkiye geçti ve bu sistem içerisinde de Hazine Müsteşarlığı ile Maliye Bakanlığımız birleşerek "Hazine ve Maliye Bakanlığı" ismini aldı. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın teşkilat yapısı, görev ve yetkilerinde de bu değişiklikle birlikte yeni bir uygulama başlatıldı. Bu yeni uygulamada Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün kontrol görevine son verildi, Devlet Planlama Teşkilatı kaldırıldı ve Maliye Bakanlığının yetkileri üzerinde de başka değişiklikler yapıldı. Böylece, sonuç olarak Maliye Bakanlığının bütçe yönetimi konusundaki aktif işlevi büyük ölçüde sona ermiş oldu. Bakanlığın, mali disiplini, bütçe disiplinini ve kamu harcamalarında kontrolü sağlama, israfı önleme konusunda yasal yetkileri ortadan kalkmış oldu. Bu durumda, Maliye Bakanımızın "Kontrol bende." anlamına gelen kamuoyuna yaptığı açıklamalar yeterince inandırıcı olamamaktadır. İnandırıcı olamaması gerek Bakanlık uygulamalarına gerekse bugün Türkiye'nin en önemli meselesi olan enflasyonla mücadeleye de bence büyük bir zarar vermektedir çünkü enflasyonla mücadelenin en önemli unsuru yönetime güvenin olmasıdır; güven konusunda bir büyük sıkıntı vardır.
Sayın milletvekilleri, bütçeden doğal olarak herkesin bir beklentisi var, her kesimin bir beklentisi var. Bu beklentiler karşılanabilir mi? Bütçe neyi sağlamalı? Türkiye ekonomisinin öncelikli konuları bugün için, kronik yüksek enflasyon, genelde işsizlik, tasarrufların yatırımları karşılayamaması ya da cari açık, sermaye birikimi ve bütçe açığıdır. Bu göstergelerin mevcut seyri, yüksek dengesizlik olduğunu ve baş edilmesi gereken öncelikli konuları işaret etmektedir. Hayat pahalılığı değil, enflasyon düşmektedir fakat düşen enflasyon bile bugün çok yüksektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir milletvekili ve vatandaşı olarak biraz alındığımız... Geçenlerde Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'in bir basın toplantısında Türkiye'nin enflasyon konusunu sordu oradaki bir gazeteci, Putin "Doğru." dedi, böyle tebessüm ederek "80'den 50'ye düşmüş." dedi. Bunu -inanın- bizim, zaman zaman çok öne getirdiğimiz "itibar" kavramının hangi noktada olduğunu -maalesef, hepimiz açısından- bizim için üzüntü verici olduğunu tekrar ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekillerimiz, enflasyonun orta vadeli hedefi yüzde 5'tir ancak burada bazı konuşmacılarımız da kısmen değindiler, Hükûmet 2013 yılında 2023 için bazı hedefler belirlemişti. Bu hedeflerden biri: "İhracat 2023'te 500 milyar dolar olacak." 500 milyar doların yarısından biraz fazla oldu. Aynı şekilde, kişi başı millî gelir 25 bin lira olacaktı dolar olarak ancak onun da şu anda baktığımız zaman 13 bin dolar civarında olduğunu görüyoruz yani yarısı. Aynı şekilde, enflasyonunun 2023'te, o zaman da tek haneye düşürüleceği planlanmıştı ancak 2023'teki enflasyon yüzde 80'lerin üzerinde, bugün de ifade edildiği gibi 48-50, belki 50'nin biraz üzerindedir. Şimdi, gene, gayrisafi yurt içi hasılanın 2 trilyon doların üzerinde olacağı hedeflenmişti 2023 için, o da yarısından biraz fazlası oldu.
Bunları ifade etmemin nedeni şu: Şimdi, biz bugün de orta vadeli programda enflasyonu yüzde 5 olarak, tek haneli olarak ifade edersek... 2013'teki hedeflerin nasıl gerçekleştiği, daha doğrusu nasıl gerçekleşmediği ortadadır. Ama şimdi de kişi başına millî geliri 2028 için 17 bin dolar civarında hedeflediğini Hükûmet ifade ediyor. 2023 için 25 olmadı, 2028 için 17... Burada ifade etmek istediğim şudur: Aynı noktaya geliyoruz, inandırıcılık konusu. Bugün Türkiye'deki yönetimin en büyük sorunu -bunu çok samimi olarak ifade ediyorum, siyasi parti çekişmeleri veya kutuplaşma, kamplaşmalar şeklinde değil- inandırıcılık konusudur. İnandırıcı olunamadığı için Türk ekonomisine bu, fevkalade büyük bir zarar vermektedir, o zarar herkese yansıyan bir zarardır; keşke bu, fayda olsaydı, bu da herkese yansıyacak olan bir fayda olurdu.
Değerli milletvekillerimiz, bilindiği gibi, enflasyon, Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü sekteye uğratmaktadır, aynı şekilde fiyatlama davranışlarını bozmaktadır, düşük ve sabit gelirliler başta olmak üzere geniş bir toplum kesimini çok olumsuz etkilemektedir.
Bugün herhâlde -görüşüldü mü bilmiyorum, toplanıldı mı bilmiyorum- Asgari Ücret Tespit Komisyonunun görüşmeleri vardı. Buradaki, bu görüşmelerdeki hedefler ne? Geçmiş enflasyona göre mi asgari ücrette artış olacak yoksa yeni hedeflenen enflasyona göre mi artış olacak? Yeni hedeflenecek enflasyona kimse güvenmiyor. Onun için de bu Asgari Ücret Tespit Komisyonundan nasıl bir karar çıkacak, onu bilemiyorum fakat şu andaki konu aslında hepimizin yaşadığı gibi sadece enflasyondaki rakamlar meselesi değil hayat pahalılığının inanılmaz bir noktaya gelmesi. Enflasyonun 40'a, 30'a düşmesi hayat pahalılığını düşürüyor değil.
Bakınız, bugün burada başka görüşmelerde şöyle bir şey ifade edildi: "İşte, 2002'de rakamlar şöyleydi." diye bazı örnekler verildi, milletvekillerimizin bir kısmı o rakamları düzelttiler. Ben size 2002'den bir örnek vereyim -enflasyon falan değil- 2002'de Tarım ve Köyişleri Bakanlığından emekli olan yirmi dört yıllık bir işçinin aldığı ikramiye 71 bin lira, 68 bin liraya oturabileceği çok güzel ev aldı; bunu ben bilerek söylüyorum. Şimdi, bugün yirmi dört sene, yirmi beş sene çalışmış olan bir işçi veya memur, emekli olduğu takdirde kendisine aynı standartta bir ev alabilecek noktada mıdır, değil midir? Enflasyon rakamları başka bir şey, hayat var, ortada bir hayat var. Onun için, Asgari Ücret Tespit Komisyonunda da -memurlarla ilgili olan, 2025 için tespit edilecek- burada, hayat şartları nedir, bu insanlar nasıl geçinecek, bu insanlar hayatlarını nasıl idame ettirecekler; o konular üzerinde odaklanılması lazım. Rakamlarla oynarsınız, matematiksel olarak oynarsınız ama bunlar, Meclisin kapısından çıktıktan sonra dışarıdaki, sokaktaki, mahalledeki, köydeki hayatı değiştirmez. Gerçekçi olmamız lazım, sorunlarımız acı olabilir, onu da gerçekçi olarak söylememiz lazım. İnanın, o zaman milletimiz bizi daha çok takdir edecektir.
Bugün, bu Mecliste konuşuyoruz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşuyoruz; bakın, biraz önce, Maliye Bakanlığının 2018 öncesine göre hangi noktaya geldiğini ifade ettim. Maliye Bakanlığı şu anda, gelir toplayan, borçla ilgili olan çalışmaları yapan ama Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Dairesi de Türkiye'deki bütün, bu bütçenin kullanımını, bu bütçenin dağıtımını, bu bütçenin paylaşımını yapan bir kurum. Maliye Bakanlığı tek ayak hâline gelmiş olan bir Bakanlık konumunda şu anda. Bunların üzerinde durmamız lazım.
Şimdi, Sayın Meclis Başkanı, önümüzdeki sene başlayacak Anayasa değişikliği konusunu gene dün de ifade etti. Evet, Anayasa değişikliği gündeme getirilebilir; olur, olmaz, ayrı bir şey ama Anayasa değişikliğinde 2018'den sonra, dünyanın hiçbir yerinde uygulanmayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi başta olmak üzere bunun değişeceği, Türkiye'nin yararına eksikliklerinin tamamlanacağı, aksayan yönlerinin yeniden düzeltileceği, toplum için daha uygun, medeni dünya için, demokrasi için, hukuk için, şeffaflık için güzel bir dünya ve o dünyada gerçekten itibarlı olan bir ülke olabilmek için hangi değişiklikleri yapmamız gerekir, bunların üzerinde düşünmemiz gerekir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, burada -ne kadar- arkadaşlarımız arasında bile eski alışkanlıklarımızdan gelen birtakım farklılıklarımız var yani konuları dile getirirken farklılıklarımız var. Hâlâ diyoruz ki: "İktidarın bütçesi" "Hükûmet" "Hükûmetin bütçesi var." Hükûmet, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi; Mecliste iktidar yok, eski sistemle karıştırmayın, seçimler ayrı geliyor. Siz bakmayın, grup toplantılarında parti başkanı, Türkiye yönetiminde Cumhurbaşkanı; sıkıntı zaten burası, bu, Türkiye'nin sıkıntısı, ülkenin sıkıntısı; bunların düzeltilmesi gerekir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Ben bunları söylerken inanın -tekrar, ikinci sefer söylüyorum- bir siyasal particilik veya alışılan şekilde siyaset yapma şeklinde söylemiyorum. Ülkemizin geleceğinin aydınlık olması lazım. Bakınız, hep söyleniliyor şimdi: "Gençler gidiyor." "Gitsinler." diyemeyiz, "Gidenler geri gelecek." diyemeyiz, "Gidenler memnun değil." diyemeyiz. Gidenlerin hepsi krema; hep birincilikle bitiren, en iyi notlara sahip olan insanlar gidiyor. Onlar, yılların, yirmi yılın, yirmi beş yılın, otuz yılın... Bir doktor otuz beş yılda yetişir; otuz beş yıl bu ülkenin anasının, babasının, öğretmeninin, devletin, üniversitelerin yetiştirdiği insanlar, bunlar gidiyor; bunlara biz sadece gülümseyemeyiz, bunlar için çaba sarf etmeliyiz.
Onun için ifade etmek istiyorum ki enflasyonla mücadeleye bütçeden gelebilecek katkının sınırlı düzeyde olduğu ve sınırlı olacağı görülüyor. Daha fazla katkı için, daha fazla vergi yükü getirilmesini de doğru bulmam. Mesele, gerçekten, kamunun tasarruf alanlarının çok doğru tespit edilmesi ve verimsiz harcamaların sonlandırılmasıdır, önemli olan budur. Belki bir vakıftır ama...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFULLAH KAYALAR (Devamla) - İlk defa manevi bir dünya veya Diyanetle ilgili bir söz söyleyeceğim. Bugün Türkiye'de bu sıkıntılar varken Amerika'da, inanılmaz boyutta, Amerika'ya bile lüks olan bir yapı yapıyorsanız bunun dinle, vicdanla ne ilgisi olabilir izah etmek lazım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, söz vermediniz.
LÜTFULLAH KAYALAR (Devamla) - Bu belki vakıf olabilir, bütçeden olmayabilir ama ifade etmek istediğim, insanların buna bakarak devletine olan güven konusunda -onu devlet görür- sıkıntıları olur.
Benim şimdi vaktim çok dar, aslında söyleyeceğim çok şey var, bir tek kayıt dışını söyleyeceğim. Bakınız, bizim kaynak sıkıntımız var, bütçemizin kaynak sıkıntısı var ama kayıt dışı ekonomi Türkiye'de şu anda çok inanılmaz boyutta. Kayıt dışı ekonomi sadece "Vergilerin oranları yükseliyor, oradan kaçıyor." şeklinde değil; Türkiye'de maalesef, maalesef ve maalesef bir suç ekonomisi oluştu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LÜTFULLAH KAYALAR (Devamla) - Uzun yıllar içerisinde bu suç ekonomisi kara paradan başlayarak kayıt dışı bir ekonomi oluşturdu. Eğer biz kaynak arıyorsak... Bu kayıt dışı ekonominin hem İçişleri Bakanlığı nezdinde hem de Maliye Bakanlığı nezdinde giderilmesi gerekir, orada her türlü kayıt var. Ben inanıyorum ki Meclisimiz en güzel duygular içerisinde, birlik ve beraberlik içerisinde -gelecek olan- Türkiye'yi daha iyi yaşatmak için el birliğiyle çalışacaktır.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)