Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 38 |
Tarih: | 18.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir bütçe görüşmesindeyiz. Bir aydan fazla bir zamandır hem Komisyon aşamasında hem Genel Kurulda Türkiye'nin 2025 yılı harcamaları ne olacak yani parayı kime vereceğiz, nasıl vereceğiz, hangi şekilde vereceğiz bunları konuşuyoruz. Tabii, biz bunları konuşurken, televizyonlarda, Türkiye'nin gündeminde başka önemli meseleler de var; yine bütçeyle ilgili, yine kime, neyi vereceğimiz kararıyla ilgili. Mesela, asgari ücret konuşuluyor "17.002 lira olan asgari ücreti kaç liraya çıkaralım?" diye ve ilginçtir, TÜİK'in cilalanmış rakamları üzerinden şu anda zaten yoksulluk ücreti değil açlık ücretinin altında yaşamaya mahkûm edilmiş asgari ücretlilere yine "Açlık sınırını geçmeyecek ne kadarlık bir inayeti uygun görürüz?" tartışması yapılıyor. Yani "24 bin mi olsun, 22 bin mi olsun, 23 bin mi olsun?" bu rakamlar üzerinde konuşmalar devam ediyor.
Yine, bir başka mesele, emekli maaşlarına yılbaşında ne kadar zam yapılacak? Bu bütçeden sonra ne olacak? 12.500 lira emekli maaşı. "Bir ayda 12.500 lirayla geçinin." dediğimiz, yıllarını vermiş, alnı terlemiş, bugüne kadar çalışmış çabalamış, emekli olmuş, şimdi "Üç günlük huzurla emekliliğimi geçireyim." diyenlere 12.500 lirayı reva görmüşüz; şimdi, o da "14 bin mi olsun, 14.500 mü olsun, 15 bin lira mı olsun?" diye vicdanların köreldiği bir tartışmayı ibretle izliyoruz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Yani şöyle düşünün: Üç beş ballı maaş alanlar var, hani sırtını beytülmale dayayıp üç beş ballı maaş alanlar var ya, o üç beş ballı maaş alanların bir seferlik yemek yedikleri lokanta bahşişiyle emeklilere bir ay geçinin diyoruz ve bunu bir büyük başarı hikâyesi gibi, bir aydan bu yana bütçe görüşmelerinde anlatmaya utanmıyoruz, sıkılmıyoruz! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 10 milyon yoksul çocuk var Türkiye'de, 10 milyon yoksul çocuk var. Çocuklara, ekonomik destekten yoksun çocuklara bu bütçede ayrılan para ne kadar biliyor musunuz? 14,7 trilyonluk bütçede yoksul çocuklara ayrılan rakam 17 milyar lira, 17 milyar lira ayrılmış. 10 milyon çocuğumuz; kıyamadığımız, bakmaya kıyamadığımız, sevmeye doyamadığımız çocuklar... Her 3 çocuktan 1'i kahvaltı yapmadan okula gidiyor, her 3 çocuktan 1'i aç; her 5 çocuktan 1'i en az bir gün bir öğün yemek atlıyor haftada, bir öğün yemek atlıyor ve bunlara bu bütçede, övündüğünüz bu bütçede ayrılan rakam 17 milyar lira. Peki, hani o 1 kuruş çıkmayacak bütçeden dediğimiz 5'li çete var ya; yandaş müteahhitler, yol, köprü müteahhitleri, devlet eliyle zengin ettiğiniz, o mutlu ittifakları kurduğunuz çeteler var ya, onlara ayrılan ne kadar? Hani 1 kuruş çıkmayacaktı? 202 milyar lira. Yoksul çocuklara 17 milyar lira, bunlara, 5'li çetelere 202 milyar lira ayrılan bir bütçe bu bütçe. Bu bütçe çocukların bütçesi değil, bu bütçe emeklinin bütçesi değil, bu bütçe asgari ücretlinin bütçesi değil; bu bütçe yandaş müteahhitlerin bütçesi, bu bütçe kirli koalisyonların bütçesi. (CHP sıralarından alkışlar)
Aydın'da son yirmi yılda 20 bin hektar alanda pamuk ekiminden vazgeçilmiş. 2004 yılında 66 bin hektar pamuk ekiliyormuş Aydın'da -Türkiye'nin en önemli pamuk üretim alanlarından biri Çukurova'yla beraber Aydın- şimdi 46 bin hektara düşmüş, 20 bin hektar ekmiyor çiftçi. Niye ekmiyor biliyor musunuz? İllallah etmiş sizden, sizin bütçenizden illallah etmiş, desteğinizden illallah etmiş, çiftçiye bakışınızdan illallah etmiş! (CHP sıralarından alkışlar) Niye ekmiyor biliyor musunuz? Feryat ediyor, zarar ediyor. Şimdi, bu bütçede koymuşsunuz, güya "Destek vereceğiz." diyorsunuz ya, aldatır gibi, kaç lira koymuşsunuz? 135 milyar lira. Ya, insaf edin, çıkardığınız kanun gereği koymanız gereken para 630 milyar lira. Çıkardığınız kanun gereği -beraber çıkardık, Cumhuriyet Halk Partisi de olur demişti- vermeniz gereken 630 milyar lira, 135 milyar lira koymuşsunuz ama tefeciye, faizciye gelince cömertsiniz. Aydın'ın çiftçisine gelince; Çukurova'nın çiftçisine gelince; Niğde'nin, Nevşehir'in çiftçisine gelince yok ama tefeciye gelince, faizciye gelince cömertsiniz. Niye? Çünkü 1,9 trilyon koymuşsunuz, 1 trilyon 950 milyar lira bu bütçede faize gidecek para yani 15 katı, çiftçiye vereceğiniz paranın 15 katı. Bu çiftçi sizden sandıkta 15 kat öç alsa yeridir. Hesabını sorsa, 15 kat hesabını sorsa yeridir.
Belediyelerle ilgili neler yaptığınızı konuşacağız ama o arada şu teğmenler meselesine bir gelelim: Gencecik çocuklarımız, bizim evlatlarımız, okullarında başarılı çocuklar; hani uğraşıyorsunuz ya trol ordularını saldınız üzerlerine. Her konuda başarılı olmuş, 1'inci olmuş, dönem 1'incisi ve Türkiye'nin geleceğiyle ilgili umut olan gencecik teğmenlere, şimdi onlara kancayı takmışsınız, hırpalayacaksınız; hesap bu. Bakın, size öyle çok hamaset yapmayacağım. Tarihimizden iki örnek vereceğim, iki hikâye; bunu iyi dinleyin, yüz yıl önce yaşanmış iki hikâye: Mustafa Kemal Atatürk Harp Okulundadır. Harp Okulunda o dönem Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele; bunların tamamı "Osmanlı nasıl kurtulur, memleket nasıl kurtulur? Yedi düvel bize saldırmış, parçalıyorlar; bu badireden tekrar devleti nasıl düze çıkarırız?" diye uğraşıyorlar. Bunlar, o vatanseverlikle yasak kitaplar okurlar, yasa dışı gazete çıkarırlar, Harp Okulunda yasa dışı gazete çıkarırlar. Tabii, bir okul komutanı, Harp Okulu komutanı iyi, babacan bir komutandır, vatansever biridir; Rıza Paşa. Bir de jurnalci vardır, o jurnalci de Zülüflü İsmail Paşa'dır. Zülüflü İsmail Paşa ihbar eder bunları ve Atatürk ve arkadaşları suçüstü yakalanırlar. Saraya jurnal edildiği için Rıza Paşa baskın yapmak zorundadır, yapmazsa kendi durumu tehlikede; baskın yapılır ve yasak gazeteler, her şey yakalanır. Normalde okuldan atılmaları lazım, ciddi ciddi suç. Rıza Paşa bakar, vatansever, genç subay adayları ve der ki: Hafta sonu izin yasağı, sonra hafta sonu izin yasağını da kaldırır; bu, birinci hikâye. Sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları 1905 yılında Harp Okulundan mezun olurlar, Selanik ve Edirne'ye 2'nci, 3'üncü Ordulara gideceklerdir. Bu sefer yine Zülüflü İsmail Paşa arkalarını bırakmaz. Bu sefer yanlarına bir ajan sokar ve İstanbul'da arkadaşlarıyla Atatürk'ün evi basılır, yine suçüstü, artık bu sefer zinhar kurtuluş yok, ihraç edilecekler. Yine Rıza Paşa girer işin içerisine ve Mustafa Kemal ve arkadaşları ordudan atılmazlar. Abdülhamit'e suikasttan hücreye atılırlar, sorgulanırlar ama en sonunda 3'üncü Orduya değil de Şam'a, Suriye'ye gönderilir ve bu kadro 1919'da Samsun'a çıkarak Millî Mücadele'yi başlatan kadrodur, Millî Mücadele'yi başlatan kadrodur. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi bir karar vereceksiniz, ya Rıza Paşalar gibi olacaksınız ya Zülüflü İsmail Paşa gibi olacaksınız! Tarihin neresinde duracağınıza karar vereceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Saptırıyorsun. Söylediklerinin hiçbir bağlamı yok yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tezcan, lütfen tamamlayın.
BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Zülüflü İsmail Paşa'nın yanında durursanız tarihin beddua edilenler sayfasına adınızı yazdıracaksınız! Rıza Paşa'nın yanında durursanız "Bu memleketi yokluktan ayağa kaldıranların önünü açmıştı. Allah razı olsun bundan." diyenlerin yerinde adınız yazılacak! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Suriye'yle ilgili söyleyecek çok şey var, başka şeylerle ilgili diğer arkadaşlarımız söyleyecek. Son sözüm şudur: En son bir moda çıktı; şimdi Suriye meselesinden bir kahramanlık hikâyesi yazılıyor, oraya girmeyeceğim ama yeni bir hikâye başladı "Kalırlarsa başımızın üstünde yerleri var." lafı başladı. Ya, "Suriyeliler Türkiye'ye ülkelerinden Esad'dan kaçtığı için, o rejimden kaçtığı için geldiler." diyorduk, evet, şimdi ne oldu? Rejim yıkıldı, kimin başımızın üstünde yeri var? Emeklinin, işçinin, bu milletin başımızın üstünde yeri yok da kimin başımızın üstünde yeri var?
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)