GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Batman) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başlarında bizleri izleyen sevgili halklarımız ve zindanlarda özgür düşüncesiyle bizlere ışık tutan sevgili yoldaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İki aya yakındır süren bütçe görüşmelerinde sona yaklaştık ama bir kez daha altını çizmek zorundayız. Bu bütçe halkın değil; bu bütçe kadınların, gençlerin, çocukların, işçilerin, emeklilerin, emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, tüm ötekileştirilmişlerin değil; halkın alın terini savaş baronlarına, faiz lobilerine aktaran ve iktidarın rant imparatorluğunu besleyen odakların bütçesidir. Her evde işsiz sayısı artarken bu bütçede işçiye çözüm olacak herhangi bir adım yok. Peki, ne var? Savaş, sermaye ve saray var. Cumhurbaşkanlığına 2025 yılı merkezî yönetim bütçesinden 16 milyar 928 milyon 146 bin lira ödenek ayrıldı yani Cumhurbaşkanlığı 2025 yılında günde en az 2.800 asgari ücret harcayacak. İşçiye, emekliye, gence kaynak yok ve inansanız da inanmasanız da milyonlar sofrasına ekmek koyamıyorken bir kişi sarayda bu bütçeyle gününü gün edecek; bu hak değil, adalet hiç değil. Saraylarınız çoğaldı, halkın sofrası küçüldü. Milletin ekmeğiyle oynayanlar kendi lükslerinden vazgeçemiyorlar; koruma orduları, milyonluk araçlar başta olmak üzere israf tam gaz devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, milyonlar işsizlikle boğuşurken, açlık sınırında yaşam mücadelesi verirken bütçenin savaşa ve çatışmalara aktarılması yıllardır süregelen adaletsizliğin de devamıdır. Kürt sorunu yalnızca Türkiye'nin son kırk yılını şekillendiren en büyük toplumsal ve siyasal meselelerden biri değildir, Kürt sorunu aynı zamanda ekonomik göstergelerdeki olumsuzluğun da en temel nedenidir. Barışın ekonomik karşılığını anlamak için savaş maliyetine bakmak yeterlidir. Sadece 1985-2021 yılları arasında çatışmalar nedeniyle oluşan ekonomik yük 4 trilyon dolar, yanlış duymadınız, 4 trilyon dolar. Bu devasa kaynak çözümsüzlüğün kurbanı oldu. Silahların artışıyla övünen bir anlayış, halkı yoksulluğa mahkûm eden bir anlayıştır. Yıllardır ısrar edilen aynı çıkmaz bugün de sürdürülüyor, Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırılarla çözümsüzlükte ısrar ediliyor. Kürt sorununun demokratik çözümü mümkünken neden hâlâ Rojava'ya yönelik saldırılar, çatışma ve şiddet sürdürülmek isteniyor? Rojava'da Kürtler, Araplar, Ermeniler, Türkmenler ve Süryaniler birlikte eşitlik, dayanışma temelinde bir yaşam inşa etti. Tüm dünyaya örnek olan bu ortak yaşam modeli barışın mümkün olduğunu gösteren bir umuttur ancak bu umudu boğmaya çalışmak sadece bir halkın değil Orta Doğu’nun geleceğini de karanlığa sürüklemektir. Barış yerine savaşı, çözüm yerine şiddeti tercih eden bu zihniyetin karşısında durmak insanlık onurunu savunmaktır. Rojava'nın sesini kısmaya çalışanlar bilmelidir ki bu ses, barışın, özgürlüğün ve adaletin sesidir.

Değerli milletvekilleri, hepinizin kendisine sorması gereken soru şu: Çözümsüzlüğü finanse eden politikalarla halkın geleceği nasıl inşa edilecek? Çözümsüzlük sadece Kürt'ü değil Türk'ü de 85 milyonu da aynı şekilde yoksullaştırıyor. Bu yüzden Kürt sorununun çözümü sağlıklı bir ekonominin de anahtarı olacaktır. Savaş politikalarının sonlandırılmasıyla yaratılacak kaynak sayesinde Batmanlılar geleceğe umutla bakar, Edirne'de çiftçi yeniden üretim yapar, Osmaniye'de esnaf yeniden kazanmaya başlar, Rize'de çocuklar yatağa aç girmez. Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü hem bu ülkeye huzur getirir hem de halkın sırtındaki yükü hafifletir.

Değerli milletvekilleri, ben savaşın yükünün ağırlığını size bir şehir üzerinden değerlendirmek istiyorum. Batman bugün işsizlikle, yoksullukla, sömürüyle ve ihmallerle anılıyor. Bakın, rakamlar yalan söylemez: Batman zenginlik sıralamasında 70'inci sırada yer almaktadır. Bir başka deyişle, en yoksul 12'nci kent Batman'dır. İş gücüne katılım oranı yalnızca yüzde 42,3'tür; bu, Türkiye'nin en düşük oranlarından biri. İşsizlik sadece istatistiklere sığmayacak kadar vahim bir boyutta. Batman'a "tekstil üssü" diyorlar ama gerçekte bu, sömürü düzeninin diğer adıdır. Kadınların emeğini çalan, çocukları güvencesiz bir geleceğe mahkûm eden bu düzeni alkışlamak mümkün mü?

2012 yılından bu yana kamu yatırım programlarında Batman'a aktarılan bütçeler de ortada; 2012'de 241 milyon TL olan yatırım 2015'te 512 milyon TL'ye çıkmış. Peki, sonra ne oldu? Bu rakamlar her geçen yıl geriledi. 2023 yılı itibarıyla Batman Türkiye genelinde bütçe gelir gider oranında 32'nci sıraya düştü çünkü bu yatırımlar halk için değil yandaş müteahhitlerin cebini doldurmak için kullanılıyor.

Geçen gece Sayın Akbaşoğlu Batman'a yaptıkları yatırımlarla övündü ve şunları söyledi: "Batman'da OSB yapılıyor." Tabii, doğrudur, Batman'a bir OSB daha yapılıyor ama bu OSB Batman'daki verimli tarım arazilerinin üzerine yapılıyor, Batman'ın içme suyu havzasının üzerine yapılıyor. Bir yandan işsizliği bitirelim derken bir yandan da Batman geleceksizliğe bırakılıyor, bunu da buradan söylemek gerekiyor.

Petrol üretiminde de durum farklı değil. Türkiye Petrolleri, burada, günde 100 bin varil petrol üretiyor ama Batmanlı işçiler bu zenginlikten fayda görmek bir yana aylardır fazla mesai ücretlerini dahi alamıyorlar. Gercüş'te insanlar yıllardır iki saat verilen içme suyuna mahkûm bırakılmış. Petrolüyle ülke ekonomisine katkı sunan Batman'ın birçok yerinde doğal gaz hâlâ yok. Sason, Beşiri, Gercüş, Hasankeyf'te ve yine Batman merkezdeki birçok yerde doğal gaz yok. Tablo böyleyken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar geçen gün Batman'da bir konuşmasında doğal gaz için 2025 yılını müjdelemiş. Sayın Bakana ben hatırlatmak istiyorum, kendisinden önceki bakanlar da 2019'daki seçimlerde bu vaadi tekrar vermişlerdi, müjdelemişlerdi. Sizler balık hafızalı olabilirsiniz ama bizler balık hafızalı değiliz, bunu da söylemek gerekiyor. Bize artık vaatler değil gerçekten icraat lazım. Batman'ı doğal gazsız bırakamazsınız. (DEM sıralarından alkışlar)

Tarihî ve kültürel açıdan dünya çapında bir değere sahipken sulara gömdüğünüz Hasankeyf'te internet altyapısı da yok denecek kadar kötü. Her bölge araştırma hastanesinde yalnızca 2 profesör var, her 1 doktora günde en az 120 hasta düşüyor, kırsalda da tablo içler acısı. Tarım bitmiş, çiftçi destek alamıyor, baraj projeleri Batman'ın ekolojisini mahvetti, hayvancılık artan maliyetler yüzünden yapılamıyor ki Türkiye genelinde hepsi bu şekilde. Gercüş'te, Sason'da, Kozluk'ta, Beşiri'de, Hasankeyf'te insanlar geçim derdinde. Gençler sadece Batmanı değil ülkeyi terk ediyor ve maalesef bununla da yetinmiyor, canından vazgeçiyor. Peki, iktidar ne yapıyor? Yoksulluğa terk ettiği halkın bir de iradesini gasbediyor, rekor oylarla seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atıyor. Biz defalarca bu kürsüden kayyumların yaptığı tahribatları, yolsuzlukları belgelerle dile getirdik, bunun da ülkenin ekonomisine, bütçesine büyük zararının olduğunu biliyoruz zaten siz de bunun farkındasınız çünkü siz kayyumlarınıza da kayyum atıyorsunuz yani biz o durumdayız. O yüzden, bu talan rejiminden vazgeçin diyoruz. Bakın, kayyumlar bir tek bununla da yetinmiyor tabii ki bir de asimilasyonla uğraşıyorlar yani Kürt dili üzerinde bir asimilasyon yapıyorlar. Bizim Batman'da ya da diğer belediyelerimizde çok dilli bir belediyecilik anlayışı var yani çok dilli bir belediyecilik anlayışı bence Türkiye'nin mozaiğine uyan bir şeydir. Yani çok dilli bir ülkeyiz ve biz çok dilli bir şekilde ülkeyi yönetmeye çalışıyoruz, şehirlerimizde kendi insanlarımıza kendi dilleriyle hizmet götürmeye çalışıyoruz ki Batman Belediyesinde çok dilli programlarda Kürtçe de kültür ve sanatsal etkinlikler yapılıyordu, çocuklara bu konuda sanatsal çalışmalar yapılıyordu ama size bir görsel göstereceğim, kayyum atandıktan sonra ne oldu? Batman'da bir ay içerisinde 15 etkinlik planlanmış, 6'sı çocuk oyunuydu ama tek bir Kürtçe oyun yok. Lafı dolandırmaya gerek yok diyoruz. "Asimilasyonu bitirdik." diyorsunuz ama en çok asimilasyonu yapan sizlersiniz; bunu da buradan söylemek gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, savaşın ve çatışmanın yarattığı bu ağır tablodan çıkışın tek yolu halkların kardeşliği ve eşitliğe dayalı bir barış düzeni inşa etmektir. Bu düzeni inşa etmek zor değil; bunun için koşulların oluşması durumunda, bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahip irade vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Oduncu, lütfen tamamlayın.

ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bugün çözüm için atmaktan korkacağınız her adım yarının kaybıdır. Bu yüzden, barışı savunmak ekonomiyi de toplumu da kurtarmaktır. O yüzden, bir kez daha diyorum ki savaşa hayır, barış hemen şimdi. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ve siz dillerden korksanız da tekrar söylememiz gerekiyor. "..." (*) Ve bir de Kürtçe söylemek istiyorum. "..." (*) (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyoruz.

ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Devamla) - Sayın Başkan, İngilizceyi kapatmayıp Kürtçeyi kapatmak da gerçekten yani... Kürt diline karşı savaş mı istiyorsunuz?

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Yani savaş mı istiyorsunuz? Barış diyoruz, her dilde barış diyoruz, hâlâ mikrofonları kapatıyorsunuz, hâlâ kapatıyorsunuz. Hâlâ savaş, hâlâ... İngilizceyi kapatmıyorsunuz, Kürtçeyi kapatıyorsunuz. Ondan sonra "Antiemperyalistiz." Çok antiemperyalistsiniz (!)

ZEYNEP ODUNCU KUTEVİ (Devamla) - Biz burada sadece tüm dillerde barışın olmasını söylüyoruz ama İngilizce söylediğim zaman eğer bu kürsüden... Bu, kabul edilebilecek bir tutum değildir.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)