GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:19.12.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 14'üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün hepimizi yakından ilgilendiren ama yıllardır çözüm bekleyen önemli bir yarayı, önemli bir problemi yeniden gündeme getirmek istiyorum: Mevsimlik tarım işçilerimiz. Onlar, her bir lokmamızda, soframıza gelen her bir dilim ekmekte alın teri olan kardeşlerimiz. Buğdaydan pamuğa, sebzeden meyveye kadar emeğiyle toprağa hayat veren tarımın isimsiz kahramanları; kendilerini yürekten selamlıyor, onlara ülkemiz adına teşekkür ediyorum, Allah hepsinden razı olsun. Ancak gelin, bir düşünelim, bu insanlar ekmek parası için memleketlerinden ayrılıp aylarca başka şehirlerde çalışıyorlar. Peki, nasıl yolculuk ediyorlar, nasıl yaşıyorlar, ne şartlarda çalışıyorlar? Gelin, hep birlikte bakalım.

Ülkemizde yaklaşık 1 milyon tarım işçisi mevcut. Bunlar, genelde, ortalama olarak nisan ayında memleketlerinden yola çıkıp kasım ayına kadar toplam yedi ay gittikleri şehirde veya farklı şehirlerde yaşamaya devam ediyorlar. Kasım ayında memleketlerine dönüp kışı geçirmek ve geçimlerini sağlamak için zar zor biriktirdikleri parayı beş ay içinde harcıyorlar. Bu insanların tek amacı karınlarını doyurmak ve hayatta kalabilmektir, maalesef sosyal bir hayatları asla mevcut değildir. Yeni yılın nisan ayında bir sonraki kış için para biriktirmek zorunda olduklarından tekrar memleketlerinden ayrılmak durumunda kalıyorlar ve bu döngü yıllardan beri devam etmektedir. Bu süre zarfında ise özellikle çocuklar eğitimden geri kalıyor, bazı bölgelerde taşımalı eğitim uygulaması olsa da aileler bunun verimli olmadığını söylüyorlar.

İsterseniz nasıl yolculuk yaptıklarına bir bakalım. Bu yolculuk, ne yazık ki başlı başına bir insanlık dramı. İnsanlık dramı diyorum çünkü bazen haberlerde "Tarım işçileri Konya Yolu'nda trafik kazası geçirdi ve şu kadar kişi yaralandı, şu kadar kişi vefat etti." diye duyuyoruz şurada görüldüğü gibi. Yani maalesef, 12 kişilik bir minibüse en az 20 kişi bindiriyorlar ve sonradan öğreniyoruz ki şu kadar insan vefat etti veya şu kadar insan yaralandı diye hesap ettiğimizde, bir bakıyoruz ki karşımıza 12 kişilik bir minibüsün içerisinde 20'den fazla çoluk çocuk, ailenin hepsi toplanmış, maliyet ucuza gelsin diye böyle bir yolculuğa çıkıyorlar. Bu insanlar Konya'ya gelinceye kadar hiç mi trafik kontrolünden geçmiyor, hiç mi devletin bir yetkilisi denetlemiyor? İnsan hayatı bu kadar ucuz olabilir mi? İnşallah, 2025 Nisan ayından itibaren yollardaki trafik kontrollerinin daha fazla olmasını umut ediyorum.

Şu fotoğrafı bir inceleyelim ve kardeşlerimizin nasıl yaşadıklarını görelim, yolculuktan sonra geldikleri yere bir bakalım: Geldikleri yer burası sayın arkadaşlarım, sayın milletvekillerim; burada bu insanlar yaşıyorlar, geldikleri yer burası, maalesef, Sayın Bakanım, geldikleri yer burası, yaşadıkları yer burası. Bu fotoğrafta naylondan yapılmış birçok sayıda çadır mevcut, ailenin tümü bu çadırlarda yaşamaktadır. Ortada görülen kanalizasyon suyudur, ortada görülen kanalizasyon suyudur. Kanalizasyon suyunun olduğu yerde sinek, pis koku ve bulaşıcı hastalık kaçınılmaz bir sonuçtur. Banyo yapmalarını bırakın, temiz içme suları bile yoktur. Bu yüzden, insanlar, tankerlerle taşınan ve hijyenik olmayan suyu parayla satın almak zorundadırlar. Tuvalet ise bazı çadırlarının önünde vardır, bazı çadırlarının önünde yoktur; olmayanlar ise ihtiyaçlarını uygun gördükleri yerde yaparlar.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - 2002'nin fotoğrafı mı bu? 2002 yılına mı ait fotoğraf?

AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Bu fotoğraf 2002 değil, bu fotoğraf tahmin ederim... İlk yolculuğum 2015'te başlamıştı Sayın Vekilim; 2023-2024'te de aynı fotoğraflar devam ediyor.

Fotoğrafta, ihtiyaçlarını uygun gördükleri başka yerlerde karşılamaktadırlar. Fotoğrafta gördüğünüz gibi, toprak alan yağmur yağdığı zaman çamur, rüzgâr olduğu zaman toz; özellikle çevreyi ve çocukları çok rahatsız etmektedir. Aşırı yağışlar sonucunda, maalesef, bazı bölgelerde bazen sel meydana gelmektedir; bazen çocuklarımızın kanal sularında boğularak öldüklerine şahit olmaktayız. En son 2023'te arkadaşlarla beraber gitmiştik, Adana'da bir yerde bizden dikenli tel istediler ve sorduk: "Ya, arkadaş, bu dikenli teli niye istiyorsunuz?" Dediler ki: "Ya, bundan birkaç sene önce çocuklarımız bu kanalda boğuldu, onun için dikenli tel istiyoruz." Birkaç yıl önce çocuklar DSİ kanalında boğulmuş ve hâlâ alınan bir önlem maalesef yok.

Yine, fotoğrafta gördüğümüz geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza ve yaşadıkları zorluklara bir bakalım; şu çocuklara bir bakalım. Şu gördüğümüz çocuklar sabahın erken saatlerinde ana-babalarıyla birlikte tarlaya gidiyorlar. Aileler torba başına ücret alıyor çok değerli milletvekillerim ve ne kadar çok torba topluyorlarsa o kadar fazla ücret alıyorlar. Torbaların seri bir şekilde doldurulması için çocuklar çuvalların ağzını açık tutmak amacıyla orada çalıştırılıyorlar; 5 veya 6 yaşındaki çocuklar. Ne kadar seri torba doldurulursa aile o kadar çok fazla para kazanacağı için, okullarda olması gereken 5-6 yaşlarındaki bu çocuklarımız maalesef burada çalıştırılmak zorunda kalıyorlar.

Sayın Vekilim, Malatya'daydım o zaman, yıl 2015'ti ve gece saat on ikide çadırda aileler beni misafir etmişlerdi, bir çocuğun ağıt sesi... Çocuğun ateşi var ama maalesef orada doktor, hemşire veya sağlık ekibi olmadığından dolayı, sadece doktor olduğum için dedim ki: Ya "parasetamol" bulalım, hiç olmazsa sabaha kadar bu çocuğun ateşini düşürelim. Onu hiç unutmuyorum.

Eğitim deseniz Hak getire ve kaçınılmaz son ise kız çocuklarının erken evliliği.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - En acı dram, en acı dram!

AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - Peki, bu sorunların çözümü mümkün değil mi? Elbette mümkün. Burada GAP projesini hatırlatmak istiyorum. Eğer GAP tamamlanmış olsaydı bugün bu sorunları konuşuyor olmazdık. 1970'lerde planlanan, 1989'da temeli atılan, 1995'te Şanlıurfa Harran Ovası'na su verilmesiyle adım adım devam eden bu dev proje bitirilmiş olsaydı; size 6 madde saymak istiyorum:

1) İnsanlar kendi memleketlerinde çalışarak tarımsal üretim yapacak ve göçebe tarım işçilerine gerek kalmayacaktı.

2) Şanlıurfa ve diğer Güneydoğu illerinde elektrik kesintileri yaşanmayacak, vatandaş ile DEDAŞ karşı karşıya gelmeyecekti.

3) Bölgede işsizlik azalacak, tarımsal kalkınma sağlanacaktı. Özellikle kadınlarımız kurulan kooperatiflerle hem ailelerinin bütçesine katkıda bulunacak hem de ekonomik özgürlüklerini kazanmış olacaklardı.

4) Kız çocuklarımız okullarını bırakmayacak, erken yaşta evlenmek zorunda kalmayacaklardı.

5) Çocuklarımızı nasıl bir eğitim aldığını bilmediğimiz veya Millî Eğitim Bakanlığımızın desteklemediği vakıf yurtlarına göndermek zorunda kalmayacaktık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Fakıbaba.

AHMET EŞREF FAKIBABA (Devamla) - 6) GAP projesi kültürel ve sanatsal faaliyetlerle devreye girmiş olsaydı, bu kapsamda geleneksel el sanatlarının desteklenmesi, kültürel mirasın korunması ve yerli festivallerin düzenlenmesi gibi projeler hayata geçmiş olsaydı, inanıyorum ki Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan insanlarımızın refah seviyeleri yükselmiş olacaktı.

Böylece, bu 6 madde sayesinde, adına kimilerinin "ekonomik sorun", kimilerinin "Kürt sorunu", kimilerinin "Güneydoğu sorunu", kimilerinin de "demokrasi" diye bahsettiği bir mesele olur muydu?

Değerli milletvekilleri, artık bu modern kölelik düzenine son vermek hepimizin görevidir. Bu insanlar bizden sadaka istemiyor, onurlarıyla, hak ettikleri bir yaşam stantardı istiyorlar.

Gelin, bir komisyon kuralım, nisan ayından itibaren bu insanların yaşam zorluklarını bizzat kendi gözlerimizle yerinde görelim ve düzeltelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)