Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 39 |
Tarih: | 19.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Maraş katliamının başladığı, aynı zamanda "hayata dönüş operasyonu" adı altında cezaevlerine yapılan saldırıların yıl dönümü. Bu vesileyle, bu katliamlarda hayatlarını kaybedenleri saygıyla anarken cezaevlerinde direnen siyasi tutsakları saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, itibardan tasarrufun olmadığı ama vicdandan, adaletten, hakkaniyetten ve insanlıktan tasarruf edilen bu bütçenin bugün son günü.
Bu bütçe, depremlerde yaşamını yitiren yüz binlerin, evsiz ve kentsiz kalan milyonların, rant için göz dikilen Munzur'un, Kaz Dağları'nın, hizmetsiz bırakılan Nemrut Kalderası'nın, Van Gölü'nün, ÇED raporlarıyla talan edilen dağların, meraların, ovaların, göllerin, sermayeye peşkeş çekilen yaylaların, ormanların, havanın, suyun ve doğanın, müsilajla can çekişen Marmara Denizi'nin bütçesi değil; bu bütçe, atanmış Çevre Bakanı Murat Kurum'un bütçesidir.
Bu bütçe "adalet" diye haykıran milyonların, hukuksuzluk karşısında hakları yok sayılan yurttaşların, faili meçhullerin hesabını direnerek soran Cumartesi Annelerinin, katili belli, faili gizli olan Hrant Dink'in, Tahir Elçi'nin, Deniz Poyraz'ın, cezaevlerinde kötü muamele ve işkenceye uğrayan hasta tutsakların ve tüm siyasi mahpusların bütçesi değildir; bu bütçe, adaleti Erdoğan'ın sarayında arayan, atanmış Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un bütçesidir.
Bu bütçe, anne sütünü bile içemeden üç kuruş para için katledilen yenidoğan bebeklerin, yoğun bakımlarda yer olmadığı için sedyede saatlerce acılar içinde kıvranıp hayatını kaybedenlerin, doktorsuzluktan tedavi olamayanların, doktor bulduklarında bile meramını bir dakikada anlatmak zorunda kalanların, ana dilinde sağlık hizmetine erişemeyenlerin, şiddete uğrayan sağlık emekçilerinin, ilaca erişemediği için sağlığına kavuşamayan yüz binlerce kişinin bütçesi değil; bu bütçe, tarikatlara, cemaatlere ve çetelere teslim edilmiş, atanmış Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun bütçesidir.
Bu bütçe, bir ekmek çalanın hırsız olarak yargılandığı, ülkeyi soyanların onurlu iş insanları olduğu, barışı, adaleti, demokrasiyi savunanların bölücü sayıldığı, "vatan, millet, Sakarya" diyerek cebini dolduranların vatansever diye itibar gördüğü bu bütçe, atanmış Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bütçesidir.
Bu bütçe, borç içinde kıvranan esnafın, iş bulamadığı için intihar eden yüzlerce gencin, kölelik koşullarında çalıştırılan asgari ücretlilerin, evinde ısınamayan emeklilerin, madenlerde çalışan emekçinin, grev hakları elinden alınan işçilerin, MESEM uygulamalarıyla işçileştirilerek ölen çocukların bütçesi değildir; bu bütçe, sermayenin emir eri olan atanmış Çalışma Bakanı Vedat Bilgin'in bütçesidir.
Bu bütçe, polis işkencesine maruz kalan yurttaşın, her eylemi ve etkinlikleri kolluk şiddetiyle bastırılmak istenen direnenlerin, açık cezaevine çevrilmiş Türkiye'de hayatta kalmak zorunda kalanların, kayyımla iradesi yok sayılan Kürt halkının bütçesi değildir; bu bütçe, halkın özgür iradesini gasbeden, halkın bütçesini baklavaya, böreğe, altın tespihlere, konforlu makam odalarına harcayan kayyımcı anlayışın savunucusu atanmış İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın bütçesidir.
Bu bütçe, halkların, farklı inançların, emekçinin, emeklinin, işçinin, işsizin, kadının, öğrencinin, gençliğin, haksızlığa uğrayanın, hakkını almak için direnenlerin bütçesi değil; ülkenin sözde Cumhurbaşkanı, özünde AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bütçesidir. AKP'nin derdi bütçeyi yönetmek değil, kendi deyimleriyle bütçeye çökmektir. Kısacası, bu bütçe halkların bütçesi değil savaşın, soygunun, sarayın bütçesidir.
Bakınız, Çiçero iki bin yıl önce ne demiş: "Memleketleri batıran parasızlık değil, ahlaksızlıktır." (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla Kürt'ün varlığına, kimliğine, kültürüne, diline, değerlerine, rengine düşman olan bu bütçeyi yok sayıyoruz, Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı yakıp yıkarak talan eden bu savaş bütçesini reddediyoruz. Kürdistan coğrafyasında bir gül açsa bin bomba yağdıran tekçi anlayışın ürünü olan bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Rojava'da Kürt halkının üzerine cihadist ve Selefi çeteleri saldırtarak kazanımlarını yok etmeye çalışan, Kürt düşmanı olan bu bütçeyi kabul etmiyoruz.
Değerli Türkiye halkları, bu ülkede halk için bir bütçe yapılacaksa emin olunuz ki en iyisini DEM PARTİ yapar; hemen size bir örnek vereyim: DEM PARTİ Tatvan Belediyesi ve Eş Başkanlarımız Tatvan halkına reva görülen bu iktidarcı anlayışı yıkarak halkın olanı halka vermek adına gece gündüz demeden çalışıyorlar ve bu kısa süre içinde Van Gölü Sahili'den halkla beraber bin tona yakın çöp topladılar, Tatvan Belediyemiz AKP'nin 30 milyona ihale edip yapacağı su bağlantısını 5 milyona yaptı, 15 milyona ihale edip yapacağı su deposunu 3 milyona yaptı, kendi kaynaklarıyla TEDAŞ ve SGK'nin borçlarını ödüyor. Eş Başkanlarımız Tatvan'da talan belediyeciliğini bitirip üretim belediyeciliğini başlattılar. Bugün Tatvan Belediyesi çöp konteynerlerini, minibüs duraklarının imalatını, bilişimde araç ve jeneratör takip sistemini kendi olanaklarıyla yapıyor, eğitime katkı vererek yazılım akademisi ve Kürtçe kurslarıyla gençlerimize umut oluyor, 500 öğrenciyi üniversiteye hazırlıyor.
Tatvan Belediyemiz bütçesini rasyonel bir şekilde kullanırken geçenlerde AKP'nin kayyum vekili bu kürsüde yaptığı konuşmada "2016'da Şırnak'a kayyum olarak atandığımda belediyenin altı silah deposuyla doluydu." dedi ve sayın vekil hızını alamadı, lafı getirip Tatvan Belediyesinin bu dönem 194 parça arsa sattığını söyleyerek belediyeyi yolsuzlukla itham etti; iki kocaman yalan. "Tatvan Belediyemizi" ve "yolsuzluk" kavramını aynı cümlede kimse kullanamaz! DEM PARTİ'nin Tatvan Belediyesi bu dönem sadece 6 adet arsa sattı ki bu da toplamda 3 dönüm bile etmiyor; bunun karşılığında 21 dönüm arsayı kamulaştırarak Tatvan halkının hizmetine sunduk.
Tatvan Belediyesi, AKP döneminde 145 adet gayrimenkul sattı; elde edilen parayla ne hizmet yaptılar ne de herhangi bir borç ödediler, halkın bütün kaynaklarını kendi konforlarına harcadılar. Tatvan sokaklarında her gün ayrı bir mahallede isyan, ayrı bir mahallede kargaşa vardı. AKP döneminde Tatvan Belediyesi kendi elektrik faturasını dahi ödeyemiyordu, Tatvan gibi bir yer susuzluktan âdeta Kerbelâ'ya dönmüştü.
Tatvan Belediyesi Eş Başkanlarımız yönetimi devraldığında Tatvan halkının tüm kaynakları satılmış, gelen bütün paralar keyfekeder harcanmış ve Tatvan halkının sırtına 1,4 milyar TL borç bırakılarak gidilmişti. Bizim öyle Bitlis Belediyesinde olduğu gibi bu halkın dili olan Kürtçe tabelayı indiren, Bitlis halkının malı olan 165 parça gayrimenkulü satan, bu parayla kendisinden önceki kayyımın yaptığı talanı, vurgunu kapatan ve kendisine rant sağlayan bir belediyecilik anlayışımız yoktur.
Sizin Belediye Başkanınız değil miydi daha düne kadar Bitlis merkezde dere üstü ıslah projesinde yıkılacak dükkânların kamulaştırma bedelini kendi nam ve hesabına kripto para olarak yatıran, sonra da zarar edince bu zararı belediyeden karşılamaya çalışırken iş ayyuka çıktığında mahkeme kapılarında son dakikada iktidarın gücüyle tutuklanmaktan kurtulan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Tamam Başkanım.
Aynı Belediye Başkanınız küçük bir esnaf iken kısa bir sürede ciddi bir servet sahibi oldu ve 100 bin dolarlık saat taktığı, milyonlarca liralık saat koleksiyonu olduğu bütün Bitlis halkının dilindedir.
Sayın Bedirhanoğlu, öncelikle Şırnak'ın hesabını vermelisin; kayyım olduğun dönemde hakkında ihaleye fesat karıştırma ve yolsuzluk gerekçesiyle 9 ayrı soruşturma açılmak istendi ancak eski İçişleri Bakanı buna izin vermedi.
SIRRI SAKİK (Ağrı) - Süleyman Soylu engelledi.
HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Sen de soruşturmalardan kurtulmak için çareyi dokunulmazlık zırhına bürünmekte buldun. Şimdi de Bitlis'te iznin olmadan kamu kurumları ihale bile yapamıyor, ihaleleri kendi iznine bağlamadaki amacın ve çıkarın nedir? Ha, bir de unutmadan şunu ekleyeyim: Konuşmanda Kürt olduğunu söyledin, burada sorun yok ancak unutma ki Harpagos da Binbaşı Kasım Ataç da Alişer'in samimi arkadaşı Zeynel de Kürt'tü.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)