| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 19.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2023 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin 3'üncü maddesi hakkında İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Gözlerinden ışık saçan, uyuyup uyanarak ekonominin düzeldiğini göstermek isteyen efsane Bakanın ekonomimize bıraktığı eşsiz eseri kur korumalı mevduatla zenginler daha da zengin oldu, ceremesini vatandaşımız çekti. Ekonomiden anlamayan kadrolarla kötü oluşturulmuş bir plan ve milletimizin kobay olarak kullanıldığı bir deney olarak kur korumanın bütçeye yükü 1 trilyon 58 milyar lirayı aşmıştır. Aynı dönemde merkezî yönetim bütçesinde yer alan tüm yatırım harcamalarının toplamı da 1,2 trilyon liradır. KKM'nin maliyeti ülkemizin iki yıldaki tüm yatırımlarının harcamalarına eş değerdir. Deprem mağduru vatandaşlarımız hâlâ konut sıkıntısı çekiyor, yeterli sayıda konut yapılmadı, esnafın mağduriyetleri giderilmedi ama 1 trilyon 58 milyar TL zenginin cebine değil de deprem bölgesine aktarılsaydı kaç adet konut, kaç adet okul, kaç adet hastane yapılırdı, esnafa can suyu olup ticareti hareketlenirdi!
Sayın milletvekilleri, KKM nedeniyle Merkez Bankasının 2023 yılındaki zararı 800 milyar lira civarındadır. Vergisini düzenli ödeyen vatandaşlarımız bilsin, oluşan zarardan dolayı Merkez Bankası hazineye aktarması gereken milyarlarca lira vergiyi ödememiştir. Çiftçiye 1 lira desteği çok görürken, yandaş şirketlerin milyarlarca liralık vergileri silinirken, ödenmeyen vergiler, yanlış politika sonucu oluşan devasa bütçe açıklarını vatandaşın sırtına vergi yükü olarak bindiriyorsunuz. Vatandaşlarımız bu yüzden kirasını ödeyemiyor, kredi kartı borçları dağ gibi büyüyor, çocuklarımız yetersiz besleniyor, karı-koca faturaları ödenmediği için kavga ediyor, gençlerimiz evlenemiyor, sevdiklerine kavuşamıyor.
Değerli milletvekilleri, bütçede giderek büyüyen kara delik borçlanma ihtiyacını artırmıştır. 2022 yılı Temmuz ayı itibarıyla 3 trilyon 620 milyar lira olan merkezî yönetim borç stoku 2024 yılı Temmuz ayı itibarıyla 8 trilyon 106 milyar liraya çıkmıştır; borç stoku artışı yüzde 128'dir.
Peki, ya faiz harcamaları? 2024 yılı merkezî yönetim bütçesinde faiz harcamalarının hedefi 2019 yılında gerçekleşen faiz ödemesinin 12,5 katına ulaşmıştır. Vatandaşımızın cebinden çıkan her 100 lira verginin 16 lira 93 kuruşu faize gitmektedir. Vatandaşlarımıza buradan sesleniyorum: Ödediğiniz vergiler artık kamusal hizmetlere ve yatırımlara değil, Hükûmetin yaptığı borçların faizine gitmektedir. Memura, işçiye, emekliye zam yok ama faize çuvalla para ödenmektedir. Millete gelince "Bekle." faizciye, rantçıya gelince "Al sana para." Vatandaşın bekleyecek, sabredecek bir günü dahi kalmamıştır.
Sözün özü, kur korumalı mevduat uygulamasının bütçeye yük getirmeyeceği söylenmesine rağmen ülkemize trilyonlarca liraya mal olmuş, borçlanma ve faiz yükünü katlayarak artırmıştır. Bu politika nedeniyle yıllarımız bütçe açıklarını kapatmak ve faiz borçlarını ödemekle geçecektir. Ekonomi ve mali politikalarımızı gözden geçirerek vatandaşın refahını öncelikli tutan, şeffaf ve öngörülebilir bir yapıya geçmemiz şarttır. Büyük israfların bedelini çocuklarımıza ödetmemek için harekete geçmek zorundayız.
Değerli milletvekilleri, kamu yönetiminde israf, toplumun imtiyazlı kesimleri dışında herkesi fakirleştiren bir durumdur. Kaynakların etkin kullanılamaması öncelikli ihtiyaçların ötelendiği ve halkın refahının gerilediği bir yapıya neden olmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Milton Friedman'ın harcama maddesi üzerinden de anlaşılacağı gibi, kim kimin parasını kimin için harcarsa harcama kararında fiyat ve kalite unsurları değişiklik gösterir. Kamuda israfın temelinde de bu sorun yatmaktadır. Sorunun temeli, parası harcanan ile fayda sağlayanların farklı kişiler olmasıdır. Kamu yönetiminde şeffaflığın ve hesap vermenin yeniden sağlanması, liyakatin öncelikli hâle getirilmesi, kamu kaynaklarının halkın ihtiyacına göre kullanılması zorunludur. İsrafın önlenmesi yürütmenin yetkilerinin yeniden dengelenmesi, Meclisin gözetim ve denetim faaliyetlerinin yeniden tesis edilmesiyle mümkün olacaktır.
Günlerdir bütçe görüşmeleri yapıyoruz; tartışmalı kadroların "Böyle olacak." diye önümüze koyduğu sayılar, önceden belirlenmiş sözler, söylediğinin farkında olmayan yetkililer... Kimse kimseyi dinlemiyor, dikkate almıyor, sorulan sorulara Bakanlar doğru düzgün cevap veremiyor, zihinlerinde tuttukları hazır cevapları dikte etmeye çalışıyorlar. Gerçekten kendimize soralım: Daha iyi olmak için ne yaptık, neyi düzelttik, ne için böylesi bir emek verdik? Bu bütçe vatandaşı öncelemiyor, bu bütçe ortak aklın bir eseri değil. "İşçi, çiftçi, esnaf ve memurun durumları nasıl iyi olabilir?" diye bütçede yer var mı, düşünen var mı? Meclis, Bir Demet Tiyatro gibi. Bu durumu görmezden gelemiyoruz, sizlere soruyoruz: Bu bütçe kimin bütçesi? Bu bütçe vatandaş için neyi vadediyor?
Değerli milletvekilleri, son yıllarda tasarruf genelgeleri, Cumhurbaşkanlığı kararları, televizyonlarda devlet yetkililerinin naraları havalarda uçuşuyor. Dillerden "tasarruf" kelimesi, israfın engelleneceği ifadeleri düşmüyor. Bu ezberlenmiş kelimeleri amiyane tabirle artık yemiyoruz. "Tasarruf" deyince, tasarruf; "israfla mücadele" deyince israfla mücadele olmuyor. Bu işler konuşarak, havalı sözler söyleyerek olmuyor. Bakın, milyarlarca lira bütçe ayırdığınız, tasarrufa tepki olarak hizmetlerini yürüten Diyanet İşleri Başkanımız ne diyor: "Kamuda israf: İsrafın en az önemsenen fakat yansımaları itibarıyla en zararlı olanı kamuda yani devlet işlerinde, kaynaklarında ve mallarında yapılandır. Bu israf türü bazen Müslümanların yönetim işlerini emanet olarak omuzlarına alan devlet yetkilileri eliyle bazen de yönetilen bireyler eliyle yapılmaktadır. Öncelikle, kamu görevlerine layık ve ehil olmayanların getirilmesi bu alandaki israfın ilk adımıdır. Ehliyet ve liyakate göre değil de bir tür yakınlık veya çıkar ortaklığına dayalı görevlendirmeler yapılırsa bunun hem hizmet kalitesini azaltmaya hem kamu kaynaklarının verimsiz harcanmasına hem de gerçek hak sahiplerinin hakkının gasbedilmesine sebep olması gibi istenmeyen sonuçları olacaktır. Bu sonuçların her birinin farklı anlamlarda israf olduğu ortadadır. Kamu yatırımlarının planlanması ve harcamalarının yapılmasında gerçek ihtiyaç ölçütünün göz ardı edilip kısa vadeli, subjektif çıkarların ya da siyasi hesapların belirleyici olmasının da israf kapsamına gireceği bir gerçektir." Diyanet İşleri Başkanlığı size bunu söylüyor ama siz de haklısınız, bu söylemleri önce söyleyenin kendisinin uygulaması lazım; imam yaparsa cemaat ne yapar?
Sayın milletvekilleri, "Ya, bu devlette öyle israflar var ki, öylesine masraflar var ki anam anam!" Bu sözleri bir muhalefet milletvekili değil, başkanlık sisteminin mimarı olduğunu iddia eden rahmetli Burhan Kuzu söyledi. "İsrafın önünü alsak vergi almamıza gerek kalmaz. İsraf konusunda karnemiz kırıktır." Bu sözler bir muhalefet milletvekiline değil, senelerce Başbakan Yardımcılığı yapmış Bülent Arınç'a aittir. "Hâlâ obez bir devlet yönetimine sahibiz. Devletin büyük olması, güçlü olması farklıdır; obez olması, hantal olması, verimsiz olması daha farklıdır. Devletimizi obezlikten kurtarmalıyız." Bu sözleri, devletin kötü yönetildiğini, bazı şeylerin değiştirilmesi gerektiğini, ülkede işlerin rayında olmadığını düşünen biri söylemedi; bu sözler sayın Cumhurbaşkanına aittir. Dolayısıyla küçüğünden büyüğüne, eskisinden yenisine hepinizin, hepimizin ortak olduğu bir nokta var; ülkemizde çok ciddi bir israf var.
Asgari ücretliye zam pazarlığı yapıyorsunuz, memura üç kuruş para verirken eliniz titriyor, faiz lobisine gelince düğünlerde dolar atanlar gibi para saçalıyorsunuz. Daha iki sene önce "faiz lobisi" diye sözde düşman olduğunuz kişileri zengin etmek yerine yüzünüzü vatandaşa çevirin. Bu ülkenin gerçek sahiplerine, bu vatanın kalıcı unsurlarına yüz çevirmeyin, yazık etmeyin. "Mültecilere 40 milyar dolar harcadık, bir 40 milyar daha harcarız." demeyin. Akşam yatağa aç giren çocuklar, geçinemediği için dağılan aileler, faturalarını, kirasını ödeyemediği için...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın Sayın Milletvekili.
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Devamla) - ...canına kıyan babalar, evladının beslenme çantasına dolduramayan anneler, torununa oyuncak alamayan emekliler, hepsinin üzerimizde ahı var.
Sözlerime Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle son veriyorum: "Bilirsiniz ki ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz, toplumsal ve siyasal felaketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin yönetimindeki başarısı da ekonomisindeki kazançların derecesiyle orantılı olur. Hiçbir uygar devlet yoktur ki ordu ve donanmasından evvel ekonomisini düşünmüş olmasın. Memleket ve bağımsızlık savunması için varlığı gerekli olan bütün kuvvetler ve araçlar ekonomik yaşamın açılımı ve gelişmesiyle olacaktır."
Yüce Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)